Covid-19 virüs salgını nedeniyle 65 yaş üstü olduğumuz için sokağa çıkma yasağı dolayısıyla hep evlerdeyiz. Hayatımız alt üst oldu. Adeta yürümeyi unuttuk. Organlarımız; nasıl bir tepki verecek bilmiyoruz. Kısıtlamalar, ne zamana kadar devam eder onu da bilemiyoruz. Her şeyi, yaşayarak öğrenmiyor muyuz zaten?
Koronavirüs; sağlıktan ekonomiye, ekonomiden eğitime, eğitimden sosyal yaşantımıza kadar her alanda olumsuz yönde etkili oldu, olmaya da devam edeceğe benziyor. Ama; ben umutsuz değilim. İnsanoğlu; mutlaka çaresini bulacaktır. Ancak; bana göre, koronavirüsün yararlı yönleri de oldu “Nasıl yani” demeyin hemen. Akıllı, kafası çalışanlara, uyarıcı görevini üstlendi. Dedi ki; musibetin nereden, ne zaman geleceği belli olmaz. Önceden, gerekli hazırlıklarını yap. Hastanelerini, doktorlarını, personelini aktif tut.
Biyolojik silahları; kendilerinden başkalarının hakkını yemek, onları yok etmek için kullanmak isteyenlere de dedi ki; “Sonunda; kullandığın bu ölümcül silahın namlusunun sana döneceğini aklından çıkarma” Koronavirüsün en önemli faydalarından biri de insanlara; hakkı, adaleti, eşitliği, kardeşliği hatırlatması olmuştur. Yaptıkları haddi aşmaları, yüzlerine vurması olmuştur. Tabiki anlayanlara. İnsanlara demiştir ki; siz, haddinizi çok aştınız. Allahın verdiği nimetleri hor kullandınız. Hep kendi lehinize yonttunuz. Ormanları yaktınız, suyunu kirlettiniz, hayvanları öldürdünüz, toprağını erozyona uğrattınız. Verimli arazilere betonarme binalar diktiniz. Velhasıl; doğanın dengesini bozdunuz.
Virüs hatırlatmaya devam ediyor. İnsanlara devamında; fakirin, garibin, yetimin, eşin dostun, komşunun, insanların hakkını, hukukunu gözetmiyorsunuz. Ne bulursanız helal, haram demeden malı götürüyorsunuz. Haddinizi aşıyorsunuz diyor.
Virüsün, devletleri yönetenlere de söyleyeceği sözleri var. Elde ettiğiniz devlet gücüyle Allah’ı unutarak istediğiniz her şeyi yapma cüretini gösteriyorsunuz. Afrika’daki, Asya’daki, dünyanın çeşitli yerlerindeki mazlum halkların canlarını, mallarını, yeraltı yerüstü zenginliklerini ellerinden alıyorsunuz. Bütçelerinizi, süper öldürücü silah yapımına ayırıyorsunuz. Allahın verdiği nimetleri İnsanların mutluluğu için harcamak varken haddinizi aşıyorsunuz demek istiyor. Tabi ki anlayanlara.
Allah; Kur’an-Kerim’de, azgınlaşan, haddini aşan Ad, Semud, Lut, Nuh, Medyen, Firavun gibi kavimlere önce peygamberler göndererek uyarmamış mıdır? Uyarılara aldırış etmedikleri için gökten ve yerden gelen musibetlerle yedi kat yerin dibine sokulmamışlar mıdır?
Bana, virüsün bir faydası da evde kaldığım sürece olaylara objektif bir gözle bakmama, düşünmeme ve kitap okumama vesile oldu. Mevlana’dan okuduğum ve beğendiğim bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim.
İNSANDA GÜZEL OLAN YÜZDÜR
“Üzülme” der Hz. Mevlana ve devam eder,
Bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun.
Tek kanatla uçulmaz ki zaten.
Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır.
Tanrı sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır
Niye kederlenirsin?
Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz,
Yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi göze almalıdır.
İnsanda güzel olan yüzdür.
Yüzde güzel olan gözdür ama,
İnsanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür…
Tanrı der ki, “Kimi benden çok seversen, onu senden alırım,
Onsuz yaşayamam deme,
Seni, onsuz da yaşatırım”.
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur.
Sabır taşar. Canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun, düşmana dönüşür,
Düşman kalkar, dost olur
Öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
Düşmem dersin, düşersin,
Şaşmam dersin, şaşarsın.
En garibi de budur ya…
Öldüm der durur, yine de yaşarsın.
Necati ERTUĞRUL