Bir başkadır insanların çocukluk dönemleri. Merak ve öğrenme istekleri, ne yaramazlıklar yaptırtmıştır onlara. Safça, art niyet olmayan yaramazlıklardır bunlar. Mutlaka, sizlerin de olmuştur böyle eylemleriniz. Ben, bunlardan bir tanesini anlatarak düşüncelerimi paylaşacağım.
Yakaladığımız sinek ve arıları, ağzı dar bir şişenin içine koyardık. Şişenin alt tarafını ışıktan yana, ağzı açık olan tarafını da karanlığa doğru getirip merakla gözlemlemeye başlardık. Arılar; şişenin aydınlık tarafı olan alta, sinekler de karanlık yönü olan ağız tarafına üşüşürlerdi. Baktık ki; sinekler dışarı çıkarak kaçıp giderlerdi. Arılar ise şişeye çarpıp geri dönerlerdi. Saatlerce bu çırpınış sürerdi.
İlk anda, sineklerin akıllı; arıların ise akılsız olduğunu düşünebiliririz. Daha geniş düşündüğümüzde öyle olmadığını anlarız. Bilim adamları ve arıcılara göre; arılar olmasa, insan yaşamı da olmaz. Çünkü arılar; binlerce kovan içinde şaşırmadan kendi peteklerini bulup yumurtalarını oraya bırakabilmektedirler. Kilometrelerce yol kat edip çiçeklerden bal için gerekli polenleri seçebilmektedirler. Onca kovan içinde kendi kovanını bulup balını yapabilmektedirler. Kovan, petek olmasa bile, ağaçlarda, kayalıklarda, ballarını üretebilmektedirler. Böyle olunca; arılara akılsız, beceriksiz denebilir mi?
Arıların dünyasında; düşünen insanlar için alınacak onca dersler vardır. Arılar balı; binlerce kilometre yol katedip, onca çiçekten topladıkları malzemelerle soğuk sıcak demeden binbir güçlüklerle yapmaktadırlar. İnsanlar ne yapıyor? İzin almadan, arıların bu emeklerini ellerinden alıyorlar. Zavallı hayvanlar, kızıp küsmeden yeniden işe koyuluyorlar. Kovanlarını terk edip gitmiyorlar.
Arılar bize; aydınlığa, yeniliğe doğru koşan, önlerindeki engellere rağmen asla yılmayan insanları hatırlatmıyor mu? Bu insanlar; kendi egolarını tatmin veya; bir çıkar, mevki, makam elde etmek için yapmıyorlardı bunları. İlkeleri, kendine ve insanlara duyduğu saygı ve sevgisi için yapmaktadırlar. Dünyada; insanca, özgürce ve mutlu bir şekilde yaşama dürtüsü değil midir onlarınki?
Sineklere gelince; onlar, karanlığı sever, hoşlanmazlar aydınlıktan. Sadece kendilerini, midelerini düşünürler. Pis, temiz demezler, nerede bir yiyecek görseler, davetsiz hemen oraya üşüşürler. Kovsan bile gitmezler. Arılar; ışığa varmak için öleceğini bilseler dahi bırakıp kaçmazlar. Sinekler ise; korkuyu görünce karanlıktan yararlanıp kaybolup giderler. Fırsat bulduklarında tekrar gelirler. Yemeğinize, elinize konarlar. Yemeğinizin, suyunuzun içine düşerler. Çevreye mikrop saçarlar. Arılar; yumurtalarını sadece kovanlarına, sinekler ise; çöplüklere lağımlara, tuvaletlere, bataklıklara bırakırlar.
Toplum; sineği ve arıyı temsil eden insanlarla doludur. Bırakın sinek sinekliğini yapsın. Bizler; Allahın tertemiz yarattığı insanlar olarak, önümüzdeki tüm engellere rağmen korkmadan, yılmadan, insanı yüceltme adına arı olmayı tercih edelim.
Necati ERTUĞRUL