Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU
 

OSMANLILAR ZAMANINDAN UŞAK HALILARI

‘Uşak halısı’ tarihi bir kavram olarak on altıncı yüzyıl Osmanlı belgelerinde geçer. Osmanlı-Safevi ilişkilerinde, mezhep çatışması çerçevesinde, Uşak halıları Osmanlı sultanlarınca siyasi bir sembol olarak kullanılmıştır. 1575 yılında, Osmanlı sultanı II. Selim, İmamlar türbesi ve camiler için Uşak halısı dokuttuğu için Uşak nazırı Mehmet Çavuşun maaşının artırılması emrini verdi. Uşak halıları, İran’a gönderilen değerli hediyeler arasında görülürdü. Bu gelenek imparatorluğun yıkılışına kadar devam etti. 1760 yılında İran şahına gönderilen değerli hediyeler arasında Uşak halıları da vardı. Tanzimat’tan sonra emperyalizmin Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte, Uşak halıları ticari açıdan değer kazandı ve Osmanlı hükümetleri, Uşak halısının imal edilmesi için yeni projeler geliştirdi. Gediz’de bez imalatının artırılması ve bunlarla Uşak halısı dokunması teşvik edildi. Bu halılara hem Avrupalıdan hem de yerlilerden talep vardı. Örneğin 1858’de İstanbul’da Tophane’de bulunan Kılıç Ali Paşa camiine serilmek üzere Uşak halıları istendi ve ayrıca camideki eskimiş Uşak halılarının de tamir edilmesi istendi. Mezhep meselesinde de hala önemli bir ‘propaganda malzemesi olarak’ kullanılıyordu. Örneğin, 1893 yılında Halep dışındaki İmam Hüseyin’in meşhedine serilmek üzere bir halı gönderildi. Uşak halıları İstanbul’daki saraylara, camilere ve odalara serilmek için her zaman talep edildi. 1882 yılında Yıldız Sarayı için böyle bir talepte bulunuldu. Selanik’teki İshak paşa camiine serilmek üzere de Uşak halısı talep edilmişti. İstanbul sarayları için halı temin eden bir halıcıbaşı vardı. 1862 yılında Mehmet Ağa ismindeki bu halıcıbaşı, Beşiktaş’taki Sahil Sarayı için Gördes ve Uşak halıları temin etmişti. Osmanlı hükümetleri, Tanzimat’tan sonra Uşak halısını bir sanayi mamulü olarak görüyor ve halkı bu sanayie teşvik etmek istiyordu. 1851’de Uşak ve Gördes’te halı nevresimi imali hükümetçe desteklendi. 1845 yılında, Gördes ve Uşak’ta, halı ve kilim dokunması için birkaç yerel aileye sermaye yardımında bulunuldu. Yerli talebi artırmak için İstanbul’da Babıali Camii ve odalarına Uşak halısı serilmek istendi. 1848 yılında İstanbul’da Ayasofya Camiine serilecek halıların düzgün dokunması için Uşak müdürüne emir gönderildi. Abdülhamid devrinde bu halıların değeri daha çok anlaşıldı. 1891 yılında, Bursa’da Yıldırım Bayezid camiinde serili olan beş yüz küsur Uşak halısı, Bursa valisi tarafından ‘ecdada ait övünülecek eserlerden biri olarak’ İstanbul’a Sultan Abdülhamid’e gönderildi. Pertevniyal Valide Sultan camiinin tefrişi için de halı talep edildi. Bu dönemde Osmanlı hükümetleri Uşak halılarını Avrupa’ya pazarlamak istiyorlar ve tanıtım yapıyorlardı. 1852 yılında Osmanlıların Viyana’daki elçilik binası, Uşak ve Gördes halılarıyla tefriş edildi. Ahaliyi sanayie teşvik etmek amacıyla bir girişim yapıldı. 1852’de kapıcıbaşı rütbesiyle Ahmed ağa’ya Uşak’ta imal edilen halı ve kilimlere nezaret etme görevi verildi. 1852 yılında Uşak, Gördes ve Kula halı ve kilimlerinden beş yıl gümrük vergisi alınmaması kararlaştırıldı. 1861’de Fransız elçisi Uşak halısı talep etti ve onları gümrüksüz olarak yurtdışına çıkardı. 1894 yılında Londra’daki İstanbul Şehri isimli sergisine, Uşak halı tezgâhı sergilenmek üzere gönderildi. En önemli sorun halının kalitesiydi. Daha önceleri el tezgâhlarında dokunan kökboyalı Uşak halıları, sanayinin artmasıyla birlikte fabrikasyon üretime geçtiler ve iplikleri kimyasal boyalar ile boyamaya başladılar. Uşak halısının boyutlarıyla oynanıyor, çürük ipliklerden dokunuyor, fahiş fiyatlar talep ediliyordu. 1892 yılında, halı imalinde kullanılan ipliklerin kökboya ile boyatılması, dokunan halıların belediye damgalı arşın ile ölçülmesi, rayiç fiyatının tespit edilmesi İstanbul’dan Uşak’a belirtiliyordu. 1898’de Afyon ve Uşak’taki iplik boyahanelerinde kimyasal boya kullanılmaya başlandı. Uşakta iplik ve halı fabrikası açıldı. Bu durum, el emeğiyle geçinen birçok yerel ailenin zarar görmesine neden oldu. Ayrıca Osmanlı hükümetleri, kendi evlerinde halı dokuyan kadınlardan ‘kazanç (temettü) vergisi talep etmesi, onlara ağır bir yük getirdi. Uşak’ta Tiridzade Mehmed Paşa, Yılancızade Bekir Efendi ve Bacakzade Ali Efendiye ait olan halı ve iplik fabrikalarında, İslam ve Hristiyanların yanı sıra, yabancı vatandaşların çalıştırılması yerel ahalide tepki uyandırdı. 1908’te Uşak’taki bu üç adet halı fabrikası kapatılmak istendi. Yerel halk fabrikaları bastı. Hatta Afyonkarahisar’dan Uşak’a askerler sevk edildi. 1908’de Uşak ve Bandırma’daki Uşak halısı imal eden bu fabrikaların, Uşak halılarının ününe zarar verdiği ifade edildi. Çünkü iplikler fabrikada dokunuyor, ahalinin önemli bir geçim kapası kapatılmış oluyordu. Zira el dokuması halı imal eden aileler, geçinemez duruma geldiler. Hükümetten fakir ailelerin korunması talep edildi. 1908’den birkaç yıl evvel Afyonkarahisar, Bandırma ve Uşak’taki iplik ve halı fabrikaları kapatıldı. Aşırı kar peşinde koşan halı tacirleri ve komisyoncular yüzünden halı imalatı azalmaya başladı. Ayrıca Uşak’taki şayak fabrikasında imal edilen çürük ipliklerle dokunan halılar da uşak halılar yüzünden talep azaldı. Osmanlı hükümeti, Uşak halısı imalat ve satışını teşvik için 1908’de halı tüccarlarına sanayi madalyası verdi. Gümrüksüz yurtdışına ihraç edilmesine olanak sağladı. Örneğin 1914’te Harp çıkmadan önce Uşak halıları gümrüksüz Romanya’ya ihraç edildi. Avrupa devletleri de Uşak halıları için aşırı gümrük vergisi koydu. 1905’te Ispartalı bir halı tüccarı, Fransa, Avusturya ve Almanya’nın uşak halıları için koyduğu aşırı gümrük vergisinden şikâyet ediyordu. Amerika da aynı şekilde davrandı. Gümrük vergisinin çok olması, Uşak halıları ticaretini engelleyen önemli bir faktör olarak ortaya çıktı. Belirtmek gerekir ki, İzmir, Uşak, Gördes ve Kayseri halıları, boyut ve motif olarak birbirinden farklıydı. Uşak halısı 18 zira (1 zira’= 57 metrekare), Kula halısı 29 zira ve Muğla halıları 14 zira ebadındaydı. Cumhuriyet döneminde de kökboyalı Uşak halılarının değeri, üst düzey idareciler arasında devam etti. Yurtdışındaki Osmanlı elçiliklerinde bulunan Uşak halılarının akıbeti takip edildi. Resmi kurulara döşenecek olan halılar İzmit Hereke fabrikasında dokunmaya başlandı. 1924’te Yunanistan halılarıyla rekabet edebilmesi için bazı tedbirler alındı.
Ekleme Tarihi: 24 Mayıs 2023 - Çarşamba

OSMANLILAR ZAMANINDAN UŞAK HALILARI

‘Uşak halısı’ tarihi bir kavram olarak on altıncı yüzyıl Osmanlı belgelerinde geçer. Osmanlı-Safevi ilişkilerinde, mezhep çatışması çerçevesinde, Uşak halıları Osmanlı sultanlarınca siyasi bir sembol olarak kullanılmıştır. 1575 yılında, Osmanlı sultanı II. Selim, İmamlar türbesi ve camiler için Uşak halısı dokuttuğu için Uşak nazırı Mehmet Çavuşun maaşının artırılması emrini verdi. Uşak halıları, İran’a gönderilen değerli hediyeler arasında görülürdü. Bu gelenek imparatorluğun yıkılışına kadar devam etti. 1760 yılında İran şahına gönderilen değerli hediyeler arasında Uşak halıları da vardı.
Tanzimat’tan sonra emperyalizmin Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte, Uşak halıları ticari açıdan değer kazandı ve Osmanlı hükümetleri, Uşak halısının imal edilmesi için yeni projeler geliştirdi. Gediz’de bez imalatının artırılması ve bunlarla Uşak halısı dokunması teşvik edildi. Bu halılara hem Avrupalıdan hem de yerlilerden talep vardı. Örneğin 1858’de İstanbul’da Tophane’de bulunan Kılıç Ali Paşa camiine serilmek üzere Uşak halıları istendi ve ayrıca camideki eskimiş Uşak halılarının de tamir edilmesi istendi. Mezhep meselesinde de hala önemli bir ‘propaganda malzemesi olarak’ kullanılıyordu. Örneğin, 1893 yılında Halep dışındaki İmam Hüseyin’in meşhedine serilmek üzere bir halı gönderildi. Uşak halıları İstanbul’daki saraylara, camilere ve odalara serilmek için her zaman talep edildi. 1882 yılında Yıldız Sarayı için böyle bir talepte bulunuldu. Selanik’teki İshak paşa camiine serilmek üzere de Uşak halısı talep edilmişti. İstanbul sarayları için halı temin eden bir halıcıbaşı vardı. 1862 yılında Mehmet Ağa ismindeki bu halıcıbaşı, Beşiktaş’taki Sahil Sarayı için Gördes ve Uşak halıları temin etmişti. Osmanlı hükümetleri, Tanzimat’tan sonra Uşak halısını bir sanayi mamulü olarak görüyor ve halkı bu sanayie teşvik etmek istiyordu. 1851’de Uşak ve Gördes’te halı nevresimi imali hükümetçe desteklendi. 1845 yılında, Gördes ve Uşak’ta, halı ve kilim dokunması için birkaç yerel aileye sermaye yardımında bulunuldu. Yerli talebi artırmak için İstanbul’da Babıali Camii ve odalarına Uşak halısı serilmek istendi. 1848 yılında İstanbul’da Ayasofya Camiine serilecek halıların düzgün dokunması için Uşak müdürüne emir gönderildi. Abdülhamid devrinde bu halıların değeri daha çok anlaşıldı. 1891 yılında, Bursa’da Yıldırım Bayezid camiinde serili olan beş yüz küsur Uşak halısı, Bursa valisi tarafından ‘ecdada ait övünülecek eserlerden biri olarak’ İstanbul’a Sultan Abdülhamid’e gönderildi. Pertevniyal Valide Sultan camiinin tefrişi için de halı talep edildi. Bu dönemde Osmanlı hükümetleri
Uşak halılarını Avrupa’ya pazarlamak istiyorlar ve tanıtım yapıyorlardı. 1852 yılında Osmanlıların Viyana’daki elçilik binası, Uşak ve Gördes halılarıyla tefriş edildi. Ahaliyi sanayie teşvik etmek amacıyla bir girişim yapıldı. 1852’de kapıcıbaşı rütbesiyle Ahmed ağa’ya Uşak’ta imal edilen halı ve kilimlere nezaret etme görevi verildi. 1852 yılında Uşak, Gördes ve Kula halı ve kilimlerinden beş yıl gümrük vergisi alınmaması kararlaştırıldı. 1861’de Fransız elçisi Uşak halısı talep etti ve onları gümrüksüz olarak yurtdışına çıkardı. 1894 yılında Londra’daki İstanbul Şehri isimli sergisine, Uşak halı tezgâhı sergilenmek üzere gönderildi. En önemli sorun halının kalitesiydi. Daha önceleri el tezgâhlarında dokunan kökboyalı Uşak halıları, sanayinin artmasıyla birlikte fabrikasyon üretime geçtiler ve iplikleri kimyasal boyalar ile boyamaya başladılar. Uşak halısının boyutlarıyla oynanıyor, çürük ipliklerden dokunuyor, fahiş fiyatlar talep ediliyordu. 1892 yılında, halı imalinde kullanılan ipliklerin kökboya ile boyatılması, dokunan halıların belediye damgalı arşın ile ölçülmesi, rayiç fiyatının tespit edilmesi İstanbul’dan Uşak’a belirtiliyordu. 1898’de Afyon ve Uşak’taki iplik boyahanelerinde kimyasal boya kullanılmaya başlandı. Uşakta iplik ve halı fabrikası açıldı. Bu durum, el emeğiyle geçinen birçok yerel ailenin zarar görmesine neden oldu. Ayrıca Osmanlı hükümetleri, kendi evlerinde halı dokuyan kadınlardan ‘kazanç (temettü) vergisi talep etmesi, onlara ağır bir yük getirdi. Uşak’ta Tiridzade Mehmed Paşa, Yılancızade Bekir Efendi ve Bacakzade Ali Efendiye ait olan halı ve iplik fabrikalarında, İslam ve Hristiyanların yanı sıra, yabancı vatandaşların çalıştırılması yerel ahalide tepki uyandırdı. 1908’te Uşak’taki bu üç adet halı fabrikası kapatılmak istendi. Yerel halk fabrikaları bastı. Hatta Afyonkarahisar’dan Uşak’a askerler sevk edildi. 1908’de Uşak ve Bandırma’daki Uşak halısı imal eden bu fabrikaların, Uşak halılarının ününe zarar verdiği ifade edildi. Çünkü iplikler fabrikada dokunuyor, ahalinin önemli bir geçim kapası kapatılmış oluyordu. Zira el dokuması halı imal eden aileler, geçinemez duruma geldiler. Hükümetten fakir ailelerin korunması talep edildi. 1908’den birkaç yıl evvel Afyonkarahisar, Bandırma ve Uşak’taki iplik ve halı fabrikaları kapatıldı. Aşırı kar peşinde koşan halı tacirleri ve komisyoncular yüzünden halı imalatı azalmaya başladı. Ayrıca Uşak’taki şayak fabrikasında imal edilen çürük ipliklerle dokunan halılar da uşak halılar yüzünden talep azaldı. Osmanlı hükümeti, Uşak halısı imalat ve satışını teşvik için 1908’de halı tüccarlarına sanayi madalyası verdi. Gümrüksüz yurtdışına ihraç edilmesine olanak sağladı. Örneğin 1914’te Harp çıkmadan önce Uşak halıları gümrüksüz Romanya’ya ihraç edildi. Avrupa devletleri de Uşak halıları için aşırı gümrük vergisi koydu. 1905’te Ispartalı bir halı tüccarı, Fransa, Avusturya ve Almanya’nın uşak halıları için koyduğu aşırı gümrük vergisinden şikâyet ediyordu. Amerika da aynı şekilde davrandı. Gümrük vergisinin çok olması, Uşak halıları ticaretini engelleyen önemli bir faktör olarak ortaya çıktı. Belirtmek gerekir ki, İzmir, Uşak, Gördes ve Kayseri halıları, boyut ve motif olarak birbirinden farklıydı. Uşak halısı 18 zira (1 zira’= 57 metrekare), Kula halısı 29 zira ve Muğla halıları 14 zira ebadındaydı. Cumhuriyet döneminde de kökboyalı Uşak halılarının değeri, üst düzey idareciler arasında devam etti. Yurtdışındaki Osmanlı elçiliklerinde bulunan Uşak halılarının akıbeti takip edildi. Resmi kurulara döşenecek olan halılar İzmit Hereke fabrikasında dokunmaya başlandı. 1924’te Yunanistan halılarıyla rekabet edebilmesi için bazı tedbirler alındı.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.