Geçen hafta AFRİN ve ötesini anlatmıştım. Basit bir hata yaptığımın farkına sonradan vardım. Orada yaptığımız temizlik için SAVAŞ tabiri kullanmıştım. Oysa savaş ülkeler arasında oluşan bir durum idi. Biz burada hain terör örgütünü temizlemek için mücadele ediyoruz. Bunu düzelttikten sonra da oradaki askerlerimize kolaylıklar diliyorum. 1000'e yaklaşan terörist etkisiz hale getirildi. Ve dahası da gelecek. Allahım milletimize böyle acılar bir daha yaşatmasın diyor ve askerimizin, ordumuzun başarıya ulaşması için dualarımızı eksik etmiyoruz. Bu arada insanlarımızın ne kadar duyarlı olduğunu haberlerden izliyoruz. Nevşehir’den patates, Aydın’dan incir, Manisa’dan üzüm gönderilmesi içimde tarifsiz duygular uyandırdı. Çok şükür ki ordumuzun şimdilik bunlara ihtiyacı olmasa bile halkımızın küçük ve içten katkıları beni mutlandırıyor. Tek dileğimiz aşırı kayıplar vermeden başladığımız bu işi bitirmeyi tanrım bizlere nasip etsin diyorum. Yağışsız giden havalar doğrusu yüreğimi sızlatıyor. Tam kar ve yağmur ihtiyacı olan ekinlerimizi Allah muhafaza kuraklık günleri mi diye hayıflanıyorum. Bir de mevsim normalleri üzerine çıkan sıcaklarda beni tedirgin ediyor. Yalancı bahar misali meyveler erkenden uyanırsa martta yaşanacak soğuk havaların yaz döneminde meyveye hasret kalacağımız zamanlar olabilir. Bu kadar hengame arasında hala kızımı kaybetmenin acısını da yaşamaktayım. Uzun zamandır mücadelesini verdiği hastalığa ne yazık ki yenik düştü. Başta ailesine, çocuklarına, torunlarına başsağlığı diliyorum. Allah kalanlara uzun ömürler versin yattığı yerler ışıklarla dolsun .. Şenol GÜNEŞ. Milli takımın ve BEŞİKTAŞ’ın teknik direktörü. Başarıları ile takdirimizi almış bir zatı muhterem. Ama son günlerdeki demeçleriyle hayal kırıklığı yaşattı. Ziraat Türkiye Kupası maçında Gençlerbirliği takımıyla yaptığı maç sonrası “ayakkabılarını bile biz verdik” diyerek tarihi GAF yaptı. Rakip takımın hocasına hoş geldin, güle güle demeyerek bizleri sükut-u hayale uğrattı. Her ne kadar Ümit ÖZAT’ta sütten çıkmış ak kaşık değilse de GÜNEŞ’in bu davranışlarını yadırgadığımı söylemeliyim. ÖZAT’ta “bu işin Ankara’sı var” diyerek yangına körükle gitmeyi ihmal etmedi. Türk sporunun önde gelen isimlerinin bu diyalogları ya da diyalogsuzlukları kanımca hiç doğru şeyler değil.Böyle kişilerin biraz daha itidallı ve hoş görülü olmaları arzu edilen davranışlardır. Onların zıtlaşmasından TÜRK SPORU yara alır diye düşünmekteyim. Biraz da siyasete değinmemiz uygun olur sanırım. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanını seçti. 1000 küsur imza ile aday gösterilen KILIÇDAROĞLU 760 oy alarak yeniden genel başkan seçildi. Anlaşılan o ki verilen imzalara sadık kalmayan delegeler var galiba. Ya da ne anlama geldiğine siz karar verin. KURULTAY’a 4 aday ile gidileceği var sayılırken iki aday gerekli imzaları toplayamayınca adaylık sürecinin dışında kaldılar. KOCASAKAL ve EMİN AĞAOĞLU başlamadan bitirdiler. Devam eden sayın İNCE’de ise sorun yaşandı. Topladığı imzalardan bir kısmının “mükerrer” olduğu divan tarafından belirlenince sayın KILIÇDAROĞLU “o imzalar onda kalsın” deyince Sayın İNCE bunu kabullenemedi. Sonuçta seçim gerçekleşti. Ve Cumhuriyet Halk Partisi delegeleri KILIÇDAROĞLU ile devam dedi. Peki taban be dedi. Daha salondan çıkmadan eleştiriler başladı. İNCE’nin dediği gibi “bir çok seçim kaybetmiş LİDER’in yeniden seçilmesi düşündürücüdür” kanaati oluştu. Salon dışındaki seçmenlerde. Ve de şöyle bir fikir ortaya atıldı. Demokrasiyi en çok yaşatması gereken bu parti de niçin iş delegeye indirgeniyor. Oysa partili üyeler her hangi bir kota konmaksızın genel başkanını seçebilmelidir. Parti bir yerlere gelecekse ve de ülkeyi yönetmeyi hedefliyorsa demokratik kuralları en sonuna kadar önce kendi içinde uygulamalıdır. Salonda yükselen “MUSTAFA KEMAL’in ASKERLERİYİZ” sloganına hassasiyet göstermelidir. Bir yerlere gelmek kolay gibi görünse de oralarda durmak yürek ister, bilgi ister, beceri ister. Neredeyse 50 yıldır içimde yaşattığım güzel duygular yaşanılanları gördükçe küllenmeye başladı. Her seçim sonrası “gelecek seçimi nasıl kazanmalıyız” sorusunu sormayı gerektirdiği halde “bana kaybettireni haşlamaya” göre plan yapmanın hepimize zarar verdiği bilinen gerçeklerdendir. Ben de diyeceğim. EYYYYY KILIÇDAROĞLU bunda da başarmaz isen asla aday olmayı düşünme, deneme. Her ne kadar hariçten gazel okuyor gibi olsa da tarladaki, okuldaki, fabrikadaki insanların isteği bu şekilde.. Mazbatayı aldığın gün bunu bir yere not et. Ve bu ülkenin ihtiyaçlarını gidermeyi önde tutarsanız iyi olur. Diğer partilere fazla değinmeden geçelim. Zira onlar da kimi kongre sürecinde kimi teşkilatı tamamlama sürecinde. İYİ parti “seçimlere katılamama” sendromu yaşandığını söyleyenlere rest çekti. Kimse bunu cesaret edemez dedi.. Elbette kuralları yerine getiren her partinin seçime girmesi esastır. Onlarda elini çabuk tutsunlar o halde. Ve süreci tamamlasınlar derim. Ülkemizin değerini bilelim kıymetini düşürmeyelim. Ülkemiz gibi cenneti bulamayız. Ordumuzu başarılı ve muzaffer eyle rabbim. Şehitlerimize rahmetler olsun.