Sevgili dostlar; elli yıl önceydi tam. Küçük ilçemizin küçücük üç genci İMROZ İLKÖĞRETMEN Okulunu kazanmıştık. Ben, Süleyman ve Ahmet. O güne kadar deniz görmemiş ve de ana kucağından yalnız başına hiç dışarı çıkmamış birisi olarak İMROZ’a gidecektik. Trenle en uzun seyahatimi yaptım. Ve ilk kez gemiye bindim Kasım 1967'de. Gecenin sessizliğinde dalgaların hışırtısı gemiyi dövdükçe küçük yüreğimiz parçalanacak kadar atmaktaydı. Gecenin 12'sinde karşıda ışıkları gördüğümüzde sevinç sarmıştı içimizi. Ancak bir sürpriz bekliyordu. Adanın limanı yoktu ve kıyıya yaklaşabildiği kadar yaklaşan gemimize küçük sandallar geliyor, 5-10 kişiyi alıp sahile götürüyorlardı.
Küçük gençler olarak elimizdeki bavulları kaybetmemek için sımsıkı tuttuğumuz ve terlettiğimiz saplarını bırakmadan onları da karaya çıkarmaya ant içmiş gibiydik. Ve karaya çıkmıştık. Minibüsler bizi okula ulaştırdığında saatler 03'ü gösteriyordu. Yorgunluk nasıl uyuduğumuzu fark ettirmedi bile. Gün ışıdığında anlayabildik doğuyu batıyı.
Hani derler ya tersimiz dönmüştü. Güneş sanki batıdan yükseliyordu usul usul.. Ve 3 yıllık maceramıza başladık. Ana yok, baba yok. İlk ayrılık daha kendini belli etmemişti ama nikelajlı bardaklardan çay içmeye başlayınca gurbette olduğumun farkına varabilmiştim. 15 yaşımızda yaşadığımız bu olgu şimdilerde bile yaşanmıyordu. Analar babalar üniversiteyi kazanan çocuklarını kendi elleriyle okullarına götürüyor yerleştiriyorlardı. Ha bunu yapan sadece ben de değildi. Genelde herkesin yazgısı benimkinden farklı değildi.
Bunları geride bırakıp 3 yıllık eğitim sürecimizi tamamladık. Ve mezun olduk bu güzel okuldan. Bu süre zarfında okulumuzun adı ve adanın adı değişmişti. Hep birlikte yapılan bir çalışma ile İMROZ, GÖKÇEADA olmuştu. Ve de okulumuz GÖKÇEADA ATATÜRK İLKÖĞRETMEN OKULU adını almıştı. Nüfusunun çoğu RUM olan bu ada ATAMIZIN adıyla anılan bir okula kavuşmuştu. Bu okuldan mezun olan bizler 1968'de yanan bu eğitim meşalesini söndürmemeye ant içmiştik. Yıllar buna şahit oldu. Ne çare ki, geçen yıl okulumuz sudan bahanelerle yıkılmış ve öğretmen okulları da kapatılmıştı. Bu yıl son mezunlarını verecek ve artık tarihin sayfalarında yerini alacaktı.
Okula girişimizin ellinci yılı nedeniyle bu yıl yine ada yolunu tutacağız. Arkadaşlarımızın büyük bir özveriyle kurup yıllardır yaşatmaya çalıştığı ve bizim de gönülden destek verdiğimiz GÖKÇEADA ÖĞRETMEN OKULU MEZUNLAR DERNEĞİ bizleri ada da buluşturacak. Sanıyorum 350'ye yakın Gökçeadalı 12-14 Mayıs tarihleri arasında buluşup yılları yeniden canlandıracağız. 21.si gerçekleşecek olan bu önemli buluşma geleceklere kılavuzluk edecek.
Dernek çatısındaki buluşmalarımız devam ederken arada bir de sınıf olarak buluşmayı deneyelim dedik üç yıl önce. O yılların sınıf başkanı olarak yükü benim üstüme attı arkadaşlar. Ben de aldığım bu görevi dosdoğru yapabilmek için başladım çalışmaya. Önce adreslere ve de telefon numaralarına ulaşmaya çalıştım. Çok kısa sürede 30 telefon numarası elime geçti. Derken büyük bir listeyle işe devam ettim. İlk olduğundan dolayı “Buyurun UŞAK’a” dedim.. O gün 29 arkadaşım ve eşleriyle Uşak’ta buluştuk. Bir günlük o buluşmanın tadı damaklarında kalmış olmalı ki hemen ikinci buluşma için öneriler gelmeye başladı. Derken SALİHLİ’yi seçtik bu kez. Orada iki günlük toplaşmanın lezzeti daha başkaydı. Değerli öğretmenlerimizden Çınar AYBAR ve Osman Aydın da katılmıştı aramıza. Anıları canlandırdık gecenin bitmeyen aydınlığında. Salihli’yi bir güzel gezdik ve eğlendik. Anılarımızı tekrar anlattık.. Yük biraz daha ağırlaşmaya başlamıştı. Geceler güzel yapıldıkça istekler de kabarmaya başlamıştı. Bu kez rotayı DİKİLİ’ye çevirdik. Orada da iki güzel gün ve çevre gezileriyle değerlendirdik zamanı. İşin ilginç yanı biz Adalıların gayretini gelinler daha da ileriye götürmüş, aralarında oluşan müthiş arkadaşlık duyguları tavan yapmıştı. Orada söz verdiler, “gelecek yıl daha görkemli olsun ve ADA’da buluşalım” diye birbirlerine söz vererek ayrıldılar. Ne var ki verdikleri sözü unutup beni yine ateşleyip, “bir yıl uzun zaman bunu 6 ayda bir yapalım, haydi yer ayarla buluşalım dediler”. Aldı mı bizi kaygı. Ne yapalım, ne zaman yapalım, nerede yapalım derken aklımıza Denizli geliverdi. Tam da tatil zamanı başlamadan Pamukkale’de buluşmayı planladık. Ve 1970-6/A sınıfı mezunlarını buyur ettik Denizli’ye. Sağolsunlar, 21 arkadaşımız ve eşleri iştirak etti üç günlük buluşma toplantımıza. Bazı arkadaşlarımız olmadık bahanelerle katılmadılar veya katılamadılar. Dolu dolu üç gün yaşadık ZAFİR Otel’de. Anlattık, anlattık. İlk kez aramıza katılanlar oldu. Tanıyamadılar 50 yıl önceki sıra arkadaşlarını.. “Vay be amma değişmişiz. Ya da sen çok değişmişsin”... Kimi de “yaşlanmışız be..” diyerek tanıyamadığını açığa vurmak istemediler.
İlginç anılar ve ilginç öyküler dinledik arkadaşlarımızdan. Gelemeyenlere küçük sitemlerde bulunduk. Hemen oracıkta telefonla arayıp yeni buluşmalara katılma sözü aldık.
Başka okulların mezunları da böyle buluşmalar yapıyorlar. 40-50 yıllık ayrılılardan sonra. Sanırım onların ki de güzel oluyordur. Ama inanmayacaksınız, biz ADALILARIN buluşmaları bir başka lezzetli oluyor. ADALILIK gerçekten bir başka.. 68 yanan bu eğitim alevi asla sönmeyecek. Nice 50 yıllara…