Ekmek deyince aklıma hep Çanakkale Savaşı geliyor. Kuru ekmek ve hoşaf!.. Günlük tayın bu. Ve hiç kimse burnunu kıvırmadan tayının gelecek saatini gözlüyor. Yanında başka bir şey var mı diye ne soran var ne de umut eden var. Oysa bu gün ekmeğin elli türlüsü var. Ne yazık ki biz şanslı nesil ekmeği bulduk da bunuyoruz. Çeşitlerini bile sayarken bazen burun kıvırıyoruz. Kepekli, tam buğday, çavdar, kara kılçık, ekşi mayalı Kula ekmeği, Ahat pidesi, köy ekmeği… Say say bitmiyor. Bunlar undan elde ettiklerimizin sadece bir kaçı.. Hele böreklere sıra gelse neredeyse sayfalar almayacak.
Biz Türk milleti olarak en çok ekmek yiyor, ekmek tüketiyoruz. Tabii ki ekmeğe ZAM geldi diye haberler alınınca içimizde hafif bir burukluk hissediyoruz. Bazılarının “yahu fakirin bir ekmeği var, ona da göz diktiniz” diyenleri duyar gibiyim.
Eeee! ne olacak?...
Günlerdir, pardon yıllardır kulağımızı ona verdiğimiz DOLAR aldı başını gidiyor. Dur durak bilmiyor. Ve buna bağlı olarak da iğneden ipliğe, yiyecekten içeceğe zam yağmuru devam ediyor. Bazen sağanak oluyor bazen de şıpkın gibi yağıyor üzerimize.
Kim icat ettiyse bu doları bir türlü durdurulamıyor.
Bu günlerin en çok dikkat çeken konuşmasını da bir bakan televizyon ekranlarında söylüyor. “Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?”. Gülüyoruz ama aslında bu hallerimize ağlanacak durumdayız. Televizyon ekranlarında doların yirmi yıllık seyri, yirmi yıllık altın fiyatları ve yirmi yıllık asgari ücret, kerelerce karşılaştırılıyor. Bazı televizyonlar ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğunu anlatırken, bir başka kanal insanların nasıl kan ağladığını anlatmaya çalışıyor. Birini izleyince gönlümüz bir hoş oluyor, açılan fabrikalar, yollar, avurtları doldura doldura anlatılırken diğer kanal ağlaya sızlaya memleketin ahvalini anlatıyor. Kime inanacağımızı inanın şaşırdık ve şaşkınlıktan elimiz ayağımız buz kesiyor. Ağlayalım mı gülelim mi bilemedik. “Üstelik 3 Ekim Dünya Gülme Günü” imiş.. Hah hah haaaa..
Ne diyorum biliyor musunuz. EKMEĞİMİZLE OYNAMAYIN. Sahi, bir de aklıma şöyle bir şey geldi.. Biz ekmeği düşünüyoruz ama ekmek yapanları hiç konuşmuyoruz. Tarlaya ekilen buğdayın ekmek haline gelinceye kadar hangi evrelerden nasıl geçerek geldiğinin farkında mıyız.? Ne çilelere katlanıyor çiftçimiz, fırıncımız.. Hem de fırıncıların öyle büyük paralar kazandıklarını da görmedim doğrusu. Hepsini bir araya getirip yeniden düşünelim ve herkesin hakkını verelim. Umut fakirin ekmeği.. Ye Memet ye. Ekmek 3 lira olsa da yenilecek onüç olsa da.
Akdeniz’de sıcak atmosfer hala güncelliğini korumaktadır. Yunanistan arkasına almış Fransız’ı habire ortalığı karıştırmaya devam ediyor. Olur olmaz zamanlarda güya NAVTEK ilan ederek Doğu Akdeniz’deki aktivitemizi sabote etmeye çalışıyor.. Yunanistan’la birlikte İtalya buralarda cirit atmaya çalışsa, hadi bir nebze hakkı var diyebiliriz. Zira Akdeniz’deki adaların yüzlercesi bir zamanlar onların imiş. Peki Fransa neci oluyor buralarda diye sormaktan kendimi alamıyorum. Mal almazsın, mal satmazsın ne ararsın bilmem ne pazarında derler, Fransa’ya, tam bu yakışıyor. Tam da BM Libya ile olan deniz anlaşmamızı onayladığı bir zamanda..
Çevremizdeki savaş ortamları, silahlı çatışmalar, işgallere bir yenisi eklendi. Şimdi de Ermenistan, Karabağ’da yıllardır süren işgali daha da ileri götürerek Azerbaycan’a silahlı saldırılar düzenlediler. Üstelik sivil halka ateş açarak. Elbette Azerbaycan’da karşı duruşla gereken cevabı vermeye çalışıyor. Burada en dikkat çeken olaylar ise, bir çok müslüman ülkenin Ermenistan’a destek vermesidir. Rusya bile çekimser dururken. Azerbaycan’ın haklı davasında onlara tam destek veren ve bu desteğini açıktan vererek sürdüren ülkemizi takdirle karşılamaktayım. Karabağ’daki mücadeleye Türkiye’de bulunan Azerbaycan vatandaşlarının işi gücü bırakarak ülkelerine dönmeleri de beni çok sevindiren bir olaydır. Bir de şu Suriyelilere bakalım.. Memleketlerindeki savaş ortamını görünce tefi tarağı bile almadan vatanlarını terk etmişler ve neredeyse 5 milyona yakın Suriyeli, insanı duygularla onlara kucak açan ülkemize gelmişlerdir. Şartlar normale dönse bile artık dönmeyeceklerini söyleyenlerin vatan aşklarının ne kadar saygı duyulur bir şekilde olduğu aşikardır. Farkı fark edelim.
Sözü ekmekten savaşlara getirmişken asıl savaşın COİD-19 ile olduğunu ve hala olumlu bir gelişmeye ulaşılamadığını da söylemeden geçmeyelim. Corona belası hız kaybetmeden devam ediyor. Elbette AŞI ve ilaç bulma çalışmaları da süratle sürdürülüyor. Ancak oldukça gerileyen sayılar son günlerde insanlarımızın olaylara karşı GEVŞEMESİYLE yeniden yükselişe geçmiş durumda. Kabul edelim bizler bu konuya gerekli önemi vermiyor ve gerekli önlemleri almıyoruz. Uyarılarımız devam ediyor.. MASKE-MESAFE ve HİJYEN’i asla aklımızdan çıkarmayalım. Yaşananları şaka gibi gören TRUMP bile pozitif çıkan testi sonrasında işin ciddiyetini kavramıştır sanırım.
Sağlıklı günler dileyerek ekmeğiniz bol geleceğiniz aydınlık yol olsun..