Son yıllarda ülkemizde yaşananları şöyle bir film şeridi gibi göz önünden akıtıyorum. Bir hayli felaketler yaşadık. En başında Allahım beterinden korusun diyerek geçmişleri de ders alınacak şekilde belleklere yazmamız gerekir. Tabi afetleri durdurmamamız mümkün değil. Ancak zararlarını en aza indirmek insanoğlunun yapabilecekleri arasında. Yüzyıllardır yaşanan deprem felaketi bildiğimiz bir gerçek. Seller ona keza, yangınlar bildiklerimiz arasında. Fırtına, aşırı yağış, sıcaklar, hepsi var olan gerçekler. Ve insanlar yaşadıkları ortamlara göre önlemler alıp rahat ve huzur içinde yaşamayı yeğliyorlar. Biz görmesekte fırtınalar, siklonlar kasırgalar tusinamiler de yaşanıyor yeryüzünde.
Bana göre en önemli olgu SABIR. Ardından da önlem.
Tabiat olayları her zaman düşündüğüm gibi; onu hor kullanmamız neticesinde ve tabiatın dengelerini bozduğumuz müddetçe o da bizim dengemizi bozuyor.
O güzelim doğayı her türlü hayvanın, bitkinin, canlının ana vatanını yakıp yıkıp tarümar edip yerleşim alanlarına döndürdüğümüzde o da bize edeceğini ediyor. Depremleri önlemeye gücümüz yetmez. O halde depremlere dayanıklı daha sağlam konutlar yaparak önlem almamız gerekirken biz; “adam sen de” deyip önlemleri bir kenara, menfaatleri en üste çıkarıyoruz. Üç katlı planı olan binamızı kaçak olarak beş kata çıkarıyor “beş katlı evimiz oldu” diye seviniyoruz. Sonrasında altında kalınca göz yaşları sel oluveriyor.
Atalarımız Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederken yerleşke olarak su kenarlarını tercih etmişler. Ve yaşam arada şekillenmiş bizler ise derenin içini yerleşke olarak belirlemiş, kıyısına değil ta tepesine ev yapmışız. Sonra seller önce evimizi sonra hayallerimizi alıp götürmüş denizlere okyanuslara. Ne yapmalıyız diye düşünmeye gerek yok. Yapacağımız belli. Tabiata iyi davranacağız ve onun dengelerini bozmayacağız. Suni işlere tevessül etmeyeceğiz. Aşırıya kaçmayacağız. Dikey mimariye karşıyım deyip gökdelenler dikmeyeceğiz, dereleri gölleri yok edip yerleşim yeri yapmayacağız. Ormanlarımızı otellere peşkeş çekmeyeceğiz. Canlıların yaşam alanlarına tecavüz etmeyeceğiz. Bundan sonra olur mu dersiniz. Elbette olur. Alınan önlemler için asla geç kalınmış sayılmaz. Bir yerden başlamak ve devamını getirmek çok ama çok önemlidir.
Bunun için en çok sarılmamız gereken SABIR dır. Büyüklerimiz derlerdi “sabırla koruk helva olur” diye işte biz helvanın peşinde olmalıyız.
İnanasım gelmiyor ama ben inansam ne olacak, inanmasam ne olacak gerçekler ortada. Çocukluk yıllarımda ya bu kadar deprem olmuyordu ya da bizler durumun farkında değildik. Son yıllarda haddinden fazla yer sarsıntısına şahit olduk. Yüzlerce kere tekrar eden sarsıntılar muvazenemizi bozdu. Yurdun hemen hemen her yeri beşik gibi sallanmakta. Allahım korusun derken tedbirleri de ihmal etmemek gerek. 99 Gölcük depremi son yıllarda yaşadığımız en büyük ölçekli depremlerden biriydi. Deprem Dede Ahmet Mete Işıkara dilimizden hiç düşmüyordu. O da dili döndüğünce “deprem öldürmez kötü yapılar öldürür” diye sabah akşam bizlere anlatıyordu. Alınacak önlemleri bir bir anlatıyordu. O rahmetli oldu söyledikleri de bir kulağımızdan girip ötekinden çıktı. Bilemiyorum şu günlerde kimler baş ucunda elektrik, su ve bir düdük bulunduruyor. Sormak gerek; gün geçti kin geçti mi oldu şimdi..
Karadeniz her yıl kendisine yapılanları öfkeyle kusuyor. Neredeyse her yıl sele bir çok kayıplar veriyoruz. Burada önlem almak zorunlu. Dere kenarlarına yapı yapılmamalı deniyor ama dinleyen yok. Her yıl aynı senaryo ile karşı karşıya kalmaktan usanmadık mı?..
Ormanlarımız yine bir kıvılcımla heba olup gitti. Yakan eller elbette haindir ve yaradan onlara onulmaz cezalar vermelidir. Vermelidir ama bizim canımız ciğerimiz mahfoldu. Yerine gelmesi yıllar alacak. Bizler oturup bunun yasını tutmak yerine gelecek yıllarda böyle felaketlerle yeniden karşılaşmamak için alınacak önlemleri şimdiden almalıyız. Önce eğitim, sonra tesisat ve müştemilat, araç ve gereçler yeteri kadar temin edilmelidir. Önlemler katı, cezalar caydırıcı olmalıdır. Üç-beş liralık cezalar işi yok etmeye yeterli olmaz.
Son günlerde trafik kazalarına da şahit olmaya başladık. Duble yollar yapıldıktan sonra nispeten azalan kazalar yeniden çok ölümlü sonuçlara bürünmeye başladı. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Tedbir ve sabır her zaman yanımızda olmalı.
Sonuç olarak ülkemiz dört bir yandan kuşatılmış, bir felaketler zinciri ortasında kalmış durumda. Allahım sonumuzu hayır etsin. Daha başka dertler verip derman aratmasın. Ama sonuç olarak diyorum ki biz dünyayı böyle hor kullanmayı sürdürdükçe daha farklı ve daha zor koşullardaki felaketlere uğramamız kaçınılmaz. Açlık var, kıtlık var susuzluk var. Var oğlu var..
Dedelerimizden ödünç aldığımız bu dünyayı çocuklarımıza aldığımız gibi teslim etmeliyiz. Başka dünya yok. Aya, Marsa gitmeyi yeğleyen varsa boşa heveslenmesin. O iş olmaz. Bizim dünyamız güzel ve biz bu dünyayı koruyalım. SABIRLA..