Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Necati Ertuğrul
Köşe Yazarı
Necati Ertuğrul
 

BİR BAYRAM YAZISI

Bayramlar gelip geçiyor. Gelip geçiyor da ne yazık ki bayramlar bayram olma özelliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eskiden gördüğümüz o bayram coşkusu, sevinci yok artık insanlarda. Gelen bayram değil sanki bir angarya. Nöbeti olduğu için bayramda memleketine gidemeyen bir kişinin duygularını dile getirdiği aşağıdaki türküyü bugün içinde duyan kaç kişi vardır dersiniz? İşte o türkü: Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem Kan damlar yüreğime, anam anam garibem Yaralarım sızlıyor, anam anam garibem Doktor benim neyime, anam anam garibem… Eskiden bayramlar şöyleydi böyleydi diye uzun uzun anlatmayacağım. Sadece birkaç gözlemimi aktaracağım. Bayram gelmeden bir hafta önce hazırlıklar başlardı. Evler temizlenir, yemekler, tatlılar hazırlanırdı. Yeni giysiler; şeker, kolonyalar alınırdı. Tatlı bir bekleyiş başlardı. Aileler; çoluk çocuklarıyla uzak yakın demeden öbek öbek ziyarete çıkarlardı. Ziyaret ettikleri kişiler de iadei ziyarette bulunurlardı. Böylece aile, akraba, konu komşu ilişkileri canlı tutulur ve pekiştirilirdi. Böylelikle; toplumda birlik beraberlik, sevgi saygı, kardeşlik duyguları geliştirilerek sağlam bir toplumun temelleri oluşturulurdu. Ya şimdi? Evet; şimdi de hazırlıklar başlıyor. Ancak; bu hazırlıklar evin kapılarını kilitleyip sahillere, yazlıklara kaçma hazırlıklarıdır. Evler, sokaklar, ruhlar boş. İnsanlar; birbirinden kaçıyor. Çocuklar bayramın anlamını bilmiyor. Verdiğin şekeri, çikolatayı, elli yüz liralık harçlıkları almıyorlar. Akıllı telefonların, bilgisayarların, sosyal medya araçlarının en yenisini istiyorlar. Aileler, insanlar birbirlerinin yüzünü görmeden telefonlarla, mesajlarla maillerle, iphonelerle bayramı kutladıklarını sanıyorlar. Sonuçta ailelerde ve toplumda kokuşmalar, çürümeler başlıyor. İnsanlar, birbirinden kaçıyor, konuşmuyor, hatta selamlaşmıyor. Çünkü ayrıştırılmışlar, ötekileştirilmişler. Bunda en büyük günah siyasilerindir. Onların kavgaları toplumu geriyor. Sadece siyasilerin değil diğer kurum ve kuruluşların, sendikaların, derneklerin, cemaatlerin, a’dan z’ye bu ülkede yaşayan herkesin sorumluluğu vardır. Yoksa daha çok türküler yakarız “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” diye… Ülkemizde; çocukların bayramlıklarıyla yatıp kalktığı, ebeveynlerinin ellerini öpmek için yarıştıkları, baba ve dedelerinin ellerinden tutarak bayram namazına gittikleri, evlerinde aile olmanın huzurunu tattıkları, insan olarak yarattığı için Allah’a şükrettikleri, yoğun biçimde kardeşliklerin ve dostlukların yaşandığı eski bayram günlerini geri getirmeliyiz…      Necati ERTUĞRUL
Ekleme Tarihi: 03 Haziran 2019 - Pazartesi

BİR BAYRAM YAZISI

Bayramlar gelip geçiyor. Gelip geçiyor da ne yazık ki bayramlar bayram olma özelliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eskiden gördüğümüz o bayram coşkusu, sevinci yok artık insanlarda. Gelen bayram değil sanki bir angarya.
Nöbeti olduğu için bayramda memleketine gidemeyen bir kişinin duygularını dile getirdiği aşağıdaki türküyü bugün içinde duyan kaç kişi vardır dersiniz? İşte o türkü:
Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem
Kan damlar yüreğime, anam anam garibem
Yaralarım sızlıyor, anam anam garibem
Doktor benim neyime, anam anam garibem…
Eskiden bayramlar şöyleydi böyleydi diye uzun uzun anlatmayacağım. Sadece birkaç gözlemimi aktaracağım. Bayram gelmeden bir hafta önce hazırlıklar başlardı. Evler temizlenir, yemekler, tatlılar hazırlanırdı. Yeni giysiler; şeker, kolonyalar alınırdı. Tatlı bir bekleyiş başlardı. Aileler; çoluk çocuklarıyla uzak yakın demeden öbek öbek ziyarete çıkarlardı. Ziyaret ettikleri kişiler de iadei ziyarette bulunurlardı. Böylece aile, akraba, konu komşu ilişkileri canlı tutulur ve pekiştirilirdi. Böylelikle; toplumda birlik beraberlik, sevgi saygı, kardeşlik duyguları geliştirilerek sağlam bir toplumun temelleri oluşturulurdu.
Ya şimdi? Evet; şimdi de hazırlıklar başlıyor. Ancak; bu hazırlıklar evin kapılarını kilitleyip sahillere, yazlıklara kaçma hazırlıklarıdır. Evler, sokaklar, ruhlar boş. İnsanlar; birbirinden kaçıyor. Çocuklar bayramın anlamını bilmiyor. Verdiğin şekeri, çikolatayı, elli yüz liralık harçlıkları almıyorlar. Akıllı telefonların, bilgisayarların, sosyal medya araçlarının en yenisini istiyorlar. Aileler, insanlar birbirlerinin yüzünü görmeden telefonlarla, mesajlarla maillerle, iphonelerle bayramı kutladıklarını sanıyorlar. Sonuçta ailelerde ve toplumda kokuşmalar, çürümeler başlıyor.
İnsanlar, birbirinden kaçıyor, konuşmuyor, hatta selamlaşmıyor. Çünkü ayrıştırılmışlar, ötekileştirilmişler. Bunda en büyük günah siyasilerindir. Onların kavgaları toplumu geriyor. Sadece siyasilerin değil diğer kurum ve kuruluşların, sendikaların, derneklerin, cemaatlerin, a’dan z’ye bu ülkede yaşayan herkesin sorumluluğu vardır. Yoksa daha çok türküler yakarız “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” diye…
Ülkemizde; çocukların bayramlıklarıyla yatıp kalktığı, ebeveynlerinin ellerini öpmek için yarıştıkları, baba ve dedelerinin ellerinden tutarak bayram namazına gittikleri, evlerinde aile olmanın huzurunu tattıkları, insan olarak yarattığı için Allah’a şükrettikleri, yoğun biçimde kardeşliklerin ve dostlukların yaşandığı eski bayram günlerini geri getirmeliyiz…
     Necati ERTUĞRUL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.