Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Necati Ertuğrul
Köşe Yazarı
Necati Ertuğrul
 

FLAŞ FLAŞ FLAŞ!

Görsel ve yazılı basın, artık dördüncü kuvvet olma işlevinden vaz geçmiş görüntüsü çiziyor. Eskiden; “flaş! flaş” diye bir haber geçildiğinde herkes pür dikkat “acaba ne olmuş” diye heyecanla o habere odaklanırdı. Şimdiki flaş haberler ise magazin değerinden öte geçmemektedir. “Televizyon, gazete patronları böyle istiyor, ne yapabiliriz” diyenler olabilir. Böyle diyenler için sakın görevinizi aksatmadan devam edin demekten başka söyleyecek sözümüz yoktur. “Flaş” sözcüğünün günümüzdeki adı “Son dakika” oldu. Televizyonun biri “Son dakika” diye bir şey geçiyor, diğerleri orada görünce onlar da geçmeye başlıyor. Eminim ki haberin aslı astarı nedir diye sorsanız bilmezler. Habercilikte “5N” ilkesi vardır. Onu da bilmezler. Verilen son dakika haberlerinden sizlere birkaç örnek vermek istiyorum: “Son dakika: Talabani hortladı, Barzani zortlattı” “Son dakika: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı ile görüştü”. Bu görüşmenin olması olağan değil midir? Olağan olmayan görüşmelerin yapılmaması değil midir?. Günlerdir, falan ilin Belediye Bakanı istifa etti, falan ilin başkanı etmedi diye kamuoyunu oyalayıp durdular. Hepsi istifa ettiler de rahatladılar. Eğer; Uşak’ın veya Banaz’ın belediye başkanları istifa ettirilseydi bu beni ilgilendirirdi. Çünkü oy vermişim. Neden istifa ettirildiklerini sorgulamak, nedenlerini öğrenmek isterim. Bu benim vatandaşlık görevimdir. Niğde belediye başkanı istifa etmiş veya etmemiş diğer seksen ili ne derece etkiler kararı siz verin. Görsel ve yazılı basını halkın başa çıkılmaz sorunlarına odaklanmalarını öneririm. Şekerin çuvalı 200, bir teneke çiçek yağı 150, bir paket çay 50, benzin mazot fiyatları 10 liraya doğru hızla tırmanmaktadır. Bugün aldığımızı ertesi günü aynı fiyata alamıyoruz. Halkımız” Oynatmaya az kaldı doktorum nerde” türküsünü söylüyor duyuyor musunuz? İnsanımız, ne yer ne içer, nasıl geçinir biliyor musunuz? Beni düşündüren diğer önemli bir konu da; eğitim sistemimizin içinde bulunduğu içler acısı durumudur. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçen günlerde Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteye giriş sınav sistemini beğenmediğini, değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bir de ne görelim daha düne kadar eski sınav sistemini, TEOG’u savunan, öven Milli Eğitim Bakanı bile 180 derece dönerek; zaten biz de beğenmiyorduk, ihtiyaçlara cevap vermiyordu, çocuklar da çok yoruluyordu, başarısız oluyorlardı demeye başladı. Sadece eğitim konusunda değil, diğer alanlarda da cumhurbaşkanımızın direktifleri var. Her yere gücü yeter mi, eskilerin deyimiyle “Terazi bu kadar sıkleti (yükü) çeker mi bilemiyorum. Bu kurum ve kuruluşlarda onca insan görev yapmaktadır. Rızıklarını buralardan temin etmektedirler. Sorunlarıyla hiç mi ilgilenmezler, okumazlar, çevreye, dünyaya açılmazlar”. Salla başını al maaşını, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” bu mudur düsturları. Anlayan varsa beri gelsin. Üniversitelerde ve milli eğitimdeki kafa karışıklıklarının devam ettiğini gözlemliyoruz. Sizlere on tane öğrenciyle yaptığım anket sonuçlarını söyleyeyim: Bana TEOG’un açılımını yapın dedim. Sadece iki tanesi yapabildi. Bize yatın diyorlar yatıyoruz, kalkın diyorlar kalkıyoruz. Mevsimlik işçiler gibi sabahın köründe arabaya bindiriyorlar, uyku sersemi olarak tangur tungur okula bırakıyorlar. Daha kendimize gelmeden akşamüstü de geri götürüp bırakıyorlar. Hiçbir şey öğrenemiyoruz. Zaten taşımalı sistem olduğumuz için bizi itiyorlar. Tuvalet, beslenme sorunu yaşıyoruz. Sınavlarda sonuncu oluyoruz. Yeni bir sistem bulunmuş. Adı “Adrese dayalı yeni sistem” Bari; her eve, apartmana, siteye bir öğretmen görevlendirin de olmuşken tam olsun. Bu ülkenin güzelim çocuklarına yazık ediyoruz. Sebep olanlar iflah etmez. Bana sorarsanız çare nedir diye; köye dönüş başlatılmalıdır zaman kaybetmeden. Eski Köy Enstitüleri günümüz koşullarına göre yeniden kurulmalıdır. Burada yetişenler kendi duvarını örsün, marangoz, elektrikçi, terzi, kaynakçı, ayakkabıcı vb. olsun. Büyük romancılar, şairler, fizikçi, kimyacı, bilim adamları, vatanını, milletini seven insanlar yetişsin. Ve, üzüntülerimiz sevince dönüşsün. Amma; önce nitelikli, donanımlı eğitimciler yetiştirilmezse bu da tutmaz. Yaz boz tahtasına devam… Necati ERTUĞRUL
Ekleme Tarihi: 28 Kasım 2017 - Salı

FLAŞ FLAŞ FLAŞ!

Görsel ve yazılı basın, artık dördüncü kuvvet olma işlevinden vaz geçmiş görüntüsü çiziyor. Eskiden; “flaş! flaş” diye bir haber geçildiğinde herkes pür dikkat “acaba ne olmuş” diye heyecanla o habere odaklanırdı. Şimdiki flaş haberler ise magazin değerinden öte geçmemektedir. “Televizyon, gazete patronları böyle istiyor, ne yapabiliriz” diyenler olabilir. Böyle diyenler için sakın görevinizi aksatmadan devam edin demekten başka söyleyecek sözümüz yoktur.
“Flaş” sözcüğünün günümüzdeki adı “Son dakika” oldu. Televizyonun biri “Son dakika” diye bir şey geçiyor, diğerleri orada görünce onlar da geçmeye başlıyor. Eminim ki haberin aslı astarı nedir diye sorsanız bilmezler. Habercilikte “5N” ilkesi vardır. Onu da bilmezler. Verilen son dakika haberlerinden sizlere birkaç örnek vermek istiyorum: “Son dakika: Talabani hortladı, Barzani zortlattı” “Son dakika: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı ile görüştü”. Bu görüşmenin olması olağan değil midir? Olağan olmayan görüşmelerin yapılmaması değil midir?.
Günlerdir, falan ilin Belediye Bakanı istifa etti, falan ilin başkanı etmedi diye kamuoyunu oyalayıp durdular. Hepsi istifa ettiler de rahatladılar. Eğer; Uşak’ın veya Banaz’ın belediye başkanları istifa ettirilseydi bu beni ilgilendirirdi. Çünkü oy vermişim. Neden istifa ettirildiklerini sorgulamak, nedenlerini öğrenmek isterim. Bu benim vatandaşlık görevimdir. Niğde belediye başkanı istifa etmiş veya etmemiş diğer seksen ili ne derece etkiler kararı siz verin.
Görsel ve yazılı basını halkın başa çıkılmaz sorunlarına odaklanmalarını öneririm. Şekerin çuvalı 200, bir teneke çiçek yağı 150, bir paket çay 50, benzin mazot fiyatları 10 liraya doğru hızla tırmanmaktadır. Bugün aldığımızı ertesi günü aynı fiyata alamıyoruz. Halkımız” Oynatmaya az kaldı doktorum nerde” türküsünü söylüyor duyuyor musunuz? İnsanımız, ne yer ne içer, nasıl geçinir biliyor musunuz?
Beni düşündüren diğer önemli bir konu da; eğitim sistemimizin içinde bulunduğu içler acısı durumudur. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçen günlerde Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteye giriş sınav sistemini beğenmediğini, değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bir de ne görelim daha düne kadar eski sınav sistemini, TEOG’u savunan, öven Milli Eğitim Bakanı bile 180 derece dönerek; zaten biz de beğenmiyorduk, ihtiyaçlara cevap vermiyordu, çocuklar da çok yoruluyordu, başarısız oluyorlardı demeye başladı. Sadece eğitim konusunda değil, diğer alanlarda da cumhurbaşkanımızın direktifleri var. Her yere gücü yeter mi, eskilerin deyimiyle “Terazi bu kadar sıkleti (yükü) çeker mi bilemiyorum. Bu kurum ve kuruluşlarda onca insan görev yapmaktadır. Rızıklarını buralardan temin etmektedirler. Sorunlarıyla hiç mi ilgilenmezler, okumazlar, çevreye, dünyaya açılmazlar”. Salla başını al maaşını, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” bu mudur düsturları. Anlayan varsa beri gelsin.
Üniversitelerde ve milli eğitimdeki kafa karışıklıklarının devam ettiğini gözlemliyoruz. Sizlere on tane öğrenciyle yaptığım anket sonuçlarını söyleyeyim: Bana TEOG’un açılımını yapın dedim. Sadece iki tanesi yapabildi. Bize yatın diyorlar yatıyoruz, kalkın diyorlar kalkıyoruz. Mevsimlik işçiler gibi sabahın köründe arabaya bindiriyorlar, uyku sersemi olarak tangur tungur okula bırakıyorlar. Daha kendimize gelmeden akşamüstü de geri götürüp bırakıyorlar. Hiçbir şey öğrenemiyoruz. Zaten taşımalı sistem olduğumuz için bizi itiyorlar. Tuvalet, beslenme sorunu yaşıyoruz. Sınavlarda sonuncu oluyoruz.
Yeni bir sistem bulunmuş. Adı “Adrese dayalı yeni sistem” Bari; her eve, apartmana, siteye bir öğretmen görevlendirin de olmuşken tam olsun. Bu ülkenin güzelim çocuklarına yazık ediyoruz. Sebep olanlar iflah etmez.
Bana sorarsanız çare nedir diye; köye dönüş başlatılmalıdır zaman kaybetmeden. Eski Köy Enstitüleri günümüz koşullarına göre yeniden kurulmalıdır. Burada yetişenler kendi duvarını örsün, marangoz, elektrikçi, terzi, kaynakçı, ayakkabıcı vb. olsun. Büyük romancılar, şairler, fizikçi, kimyacı, bilim adamları, vatanını, milletini seven insanlar yetişsin. Ve, üzüntülerimiz sevince dönüşsün. Amma; önce nitelikli, donanımlı eğitimciler yetiştirilmezse bu da tutmaz. Yaz boz tahtasına devam…

Necati ERTUĞRUL

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.