Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

A E T

1957 yılında AVRUPA’da birkaç ülke işgücü, üretim mal alım satımlarını kolaylaştırmak adına topluluk kurmaya karar verirler. Bunlar ürettiklerini, mallarını, işgücünü ve sermayesinin serbest dolaştığı bir pazar kurulmasıydı ve sonrasında siyasi bir bütünlük sağlamayı amaçlamaktaydılar. Belçika, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Lüksemburg Avrupa Ekonomik Topluluğunu oluşturdular. Bunların çalışmalarında güven verdiklerini gören İngiltere, Danimarka ve İrlanda’da topluluğa girmeye yön tuttular. Ancak 1963 ve 1967'de Fransa, İngiltere’nin girme isteğini VETO etti. Sonunda 1973'de topluluğa girmeyi başardı İngiltere. Topluluk 1981'de Yunanistan, 1986'da Portekiz’in üyeliklerini kabul ederek sayıyı 12'ye ulaştırdılar. 1993'de Avrupa Birliği adını aldı. Avrupa Birliği (AB) 1995'de Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla sayı 15'e ulaştı. 1 Ocak 2002'de AVRUPA BİRLİĞİ (AB), para birimi olarak EURO’yu kullanmaya başladı. 2004'de birlikte büyük bir genişleme yaşandı. Çek Cumhuriyeti, Estonya, Güney Kıbrıs, Letonya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya AB’ye katıldılar. TÜRKİYE 1959'da topluluğa girmek için başvuruda bulundu. 1963'de Ankara anlaşmasıyla ÇATI oluşturuldu. 1980'de ilişkiler dondurulma aşamasına geldi. 1987'de tam üye olabilmek için başvurusunu yaptı. 1 Ocak 1996'da GÜMRÜK BİRLİĞİ anlaşması yapıldı. 2004 yılında müzakerelere 2005'de başlama kararı alındı. 2013'e kadar kurallara uyum sağlama adına hedef tayin edilse de topluluk tarafından kabul edilmeyerek reddedildi. Son olarak 2023'de TAM ÜYE olarak girme planları yapılmıştı… Fakat bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin tarihsel, coğrafi ve kültürel tarihi kimliği nedeniyle AB’ye uygun olmadığı yönünde görüş belirtmekteydiler. Kısaca özetlemeye çalıştığım bu uzun hikaye şimdilerde BİTME noktasına geldi. Ülkemizin içinde bulunduğu durumları bahane ederek tabiri yerindeyse her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Bazıları ağızlarındaki baklayı çıkardılar bile. Türkiye’nin Müslüman kimliği ile topluluğa uyum sağlamasının uygun olmadığını ve yaşanan olayların tehdit oluşturduğu gibi sudan bahaneleri öne sürdüler. Düşünün 1959 nere 2016 nere?... Tamı tamına 57 yıllık bir hikaye. O gün yeni doğanlar şimdi elli yedi yaşına gelmiş olmasına rağmen AB henüz karara varamamış, her keresinde sudan bahaneler uydurmuş ve girişimizi her keresinde ötelemiştir. Daha da önemlisi iki kez veto yiyip yinede topluluğa giren İNGİLTERE yaptığı referandum ile birlikten çıkmaya karar vermişlerken, biz girememişken niye hala girmek için mücadeleye devam ediyoruz. Bütün bu gelişmeler olup dururken biz oturduğumuz yerden aklımıza takılanlara cevap arar duruma geldik. Her yıl müzakerelerin başladığı yazılıp çiziliyor ve sonrasında da verilip dinlenmeye çekiliyorlardı. Peki diyorduk.. Çıkacak yasalar AB’ye uyumlu olacak da biz orada olmasak bu yasalar çıkmayacak mıydı?. Ülkemizin yaşam seviyesini yükseltmek adına illaki AB’ye üye olmamız gerekli miydi?. Bizler hani onların deyimiyle onlara UYUM sağlayamayacak gibiysek bu uyumu biz kendi benliğimize göre yapamaz mıydık?.. Kaldı ki onlar için en büyük tehdit şu an 80 milyona ulaşan nüfusumuz gibi geliyor. Serbest dolaşım başladığında, hurra!!! herkes AVRUPA’ya mı akın edecek? Bu gün 4 milyona yakın vatandaşımızın yaşadığı ülkeler, milyonlar tarafından istila mı edilecek. Gibi.. Hadi oradan diyorum.. Bizim cennet ülkemizi terk edecek, oraları vatan sayacak sayı sanırım sınırlıdır. İşin aslı, işin doğrusu bu AVRUPA ülkelerinin bizim işgücüne aşırı derecede ihtiyaçları var. Genç nüfusumuz onlar için gerçekten bulunmaz nimet. Onlardan bazıları bunun farkına varsalar da kendi halklarının baskıları sonucunda ister istemez geri durmaktadırlar. Yaşam şartları gereği nüfus planlamasına gitmiş bu ülkelerde şiddetle GENÇ nüfusa ihtiyaç var. Bunun için de en biçilmiş kaftan TÜRKLER’dir. Gönüllerinden gelmemizi isteseler de ağızlarıyla tekrar edememektedirler. Bir önemli nokta ise, yaşanan olumsuz ekonomik koşullar. Gerek Avrupa’da ve gerekse dünyadaki ekonomik KRİZLER bizim birliğe girmemize ket vuran nedenler arasında. Yunanistan’ın yaşadığı krizde sendeleyen birlik onları ayağa kaldırmak için olağanüstü gayret gösterdiler. Bütün bunlara rağmen hiçbir ülkenin ekonomisi düzlüğe çıkmış değil. Onların sancıları kendilerine yetiyor zaten.. Son gelişmeler göz önüne alındığında bir dakika bile birlikte olmanın manası yok. Rest çekme demeyelim de uygun bir lisanla “EYYY AVRUPA beni yılardır oyalıyorsun.. Şunu yap dedin, yaptım, bunu yap dedin yaptım, şöyle olsun dedin evet dedik, böyle olsun dedin evet dedik.. Daha ne yapmamı istiyorsun. Bak 3 milyon MÜLTECİ’yi ülkemizde barındırmaktayız. Kültürümüz sizden iyi, iş gücümüz sizden üstün, gelişmemize devam ediyoruz... Sen benim içişlerime niye müdahil oluyorsun.. İşte meydan, Ya bizi al ya da HOŞÇAKAL” diyecek duruma geldik. Hani bir türkü var ya!! “gelmezsen gelme” diye sen de beni almazsan alma. Zaten ben de GİRMEK istemiyorum artık.. Size mi kaldık. Bak dünya da neler var neler.. İstersen sen de bir bak bakalım. İngiltere niye sizden ayrıldı onu da anlat bakalım?.. Bu konuyu iyice bir düşünelim.. Hep birlikte doğruca bir karara varalım. İstemez misiniz?.. AB’mi… Yoksa diğerleri mi....
Ekleme Tarihi: 29 Kasım 2016 - Salı

A E T

1957 yılında AVRUPA’da birkaç ülke işgücü, üretim mal alım satımlarını kolaylaştırmak adına topluluk kurmaya karar verirler. Bunlar ürettiklerini, mallarını, işgücünü ve sermayesinin serbest dolaştığı bir pazar kurulmasıydı ve sonrasında siyasi bir bütünlük sağlamayı amaçlamaktaydılar.
Belçika, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Lüksemburg Avrupa Ekonomik Topluluğunu oluşturdular. Bunların çalışmalarında güven verdiklerini gören İngiltere, Danimarka ve İrlanda’da topluluğa girmeye yön tuttular. Ancak 1963 ve 1967'de Fransa, İngiltere’nin girme isteğini VETO etti. Sonunda 1973'de topluluğa girmeyi başardı İngiltere. Topluluk 1981'de Yunanistan, 1986'da Portekiz’in üyeliklerini kabul ederek sayıyı 12'ye ulaştırdılar.
1993'de Avrupa Birliği adını aldı. Avrupa Birliği (AB) 1995'de Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla sayı 15'e ulaştı.
1 Ocak 2002'de AVRUPA BİRLİĞİ (AB), para birimi olarak EURO’yu kullanmaya başladı.
2004'de birlikte büyük bir genişleme yaşandı. Çek Cumhuriyeti, Estonya, Güney Kıbrıs, Letonya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya AB’ye katıldılar.

TÜRKİYE 1959'da topluluğa girmek için başvuruda bulundu. 1963'de Ankara anlaşmasıyla ÇATI oluşturuldu. 1980'de ilişkiler dondurulma aşamasına geldi. 1987'de tam üye olabilmek için başvurusunu yaptı. 1 Ocak 1996'da GÜMRÜK BİRLİĞİ anlaşması yapıldı. 2004 yılında müzakerelere 2005'de başlama kararı alındı. 2013'e kadar kurallara uyum sağlama adına hedef tayin edilse de topluluk tarafından kabul edilmeyerek reddedildi. Son olarak 2023'de TAM ÜYE olarak girme planları yapılmıştı… Fakat bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin tarihsel, coğrafi ve kültürel tarihi kimliği nedeniyle AB’ye uygun olmadığı yönünde görüş belirtmekteydiler.
Kısaca özetlemeye çalıştığım bu uzun hikaye şimdilerde BİTME noktasına geldi. Ülkemizin içinde bulunduğu durumları bahane ederek tabiri yerindeyse her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Bazıları ağızlarındaki baklayı çıkardılar bile. Türkiye’nin Müslüman kimliği ile topluluğa uyum sağlamasının uygun olmadığını ve yaşanan olayların tehdit oluşturduğu gibi sudan bahaneleri öne sürdüler. Düşünün 1959 nere 2016 nere?... Tamı tamına 57 yıllık bir hikaye. O gün yeni doğanlar şimdi elli yedi yaşına gelmiş olmasına rağmen AB henüz karara varamamış, her keresinde sudan bahaneler uydurmuş ve girişimizi her keresinde ötelemiştir. Daha da önemlisi iki kez veto yiyip yinede topluluğa giren İNGİLTERE yaptığı referandum ile birlikten çıkmaya karar vermişlerken, biz girememişken niye hala girmek için mücadeleye devam ediyoruz.
Bütün bu gelişmeler olup dururken biz oturduğumuz yerden aklımıza takılanlara cevap arar duruma geldik. Her yıl müzakerelerin başladığı yazılıp çiziliyor ve sonrasında da verilip dinlenmeye çekiliyorlardı. Peki diyorduk.. Çıkacak yasalar AB’ye uyumlu olacak da biz orada olmasak bu yasalar çıkmayacak mıydı?. Ülkemizin yaşam seviyesini yükseltmek adına illaki AB’ye üye olmamız gerekli miydi?. Bizler hani onların deyimiyle onlara UYUM sağlayamayacak gibiysek bu uyumu biz kendi benliğimize göre yapamaz mıydık?.. Kaldı ki onlar için en büyük tehdit şu an 80 milyona ulaşan nüfusumuz gibi geliyor. Serbest dolaşım başladığında, hurra!!! herkes AVRUPA’ya mı akın edecek? Bu gün 4 milyona yakın vatandaşımızın yaşadığı ülkeler, milyonlar tarafından istila mı edilecek. Gibi.. Hadi oradan diyorum.. Bizim cennet ülkemizi terk edecek, oraları vatan sayacak sayı sanırım sınırlıdır. İşin aslı, işin doğrusu bu AVRUPA ülkelerinin bizim işgücüne aşırı derecede ihtiyaçları var. Genç nüfusumuz onlar için gerçekten bulunmaz nimet. Onlardan bazıları bunun farkına varsalar da kendi halklarının baskıları sonucunda ister istemez geri durmaktadırlar. Yaşam şartları gereği nüfus planlamasına gitmiş bu ülkelerde şiddetle GENÇ nüfusa ihtiyaç var. Bunun için de en biçilmiş kaftan TÜRKLER’dir. Gönüllerinden gelmemizi isteseler de ağızlarıyla tekrar edememektedirler.
Bir önemli nokta ise, yaşanan olumsuz ekonomik koşullar. Gerek Avrupa’da ve gerekse dünyadaki ekonomik KRİZLER bizim birliğe girmemize ket vuran nedenler arasında. Yunanistan’ın yaşadığı krizde sendeleyen birlik onları ayağa kaldırmak için olağanüstü gayret gösterdiler. Bütün bunlara rağmen hiçbir ülkenin ekonomisi düzlüğe çıkmış değil. Onların sancıları kendilerine yetiyor zaten..
Son gelişmeler göz önüne alındığında bir dakika bile birlikte olmanın manası yok. Rest çekme demeyelim de uygun bir lisanla “EYYY AVRUPA beni yılardır oyalıyorsun.. Şunu yap dedin, yaptım, bunu yap dedin yaptım, şöyle olsun dedin evet dedik, böyle olsun dedin evet dedik.. Daha ne yapmamı istiyorsun. Bak 3 milyon MÜLTECİ’yi ülkemizde barındırmaktayız. Kültürümüz sizden iyi, iş gücümüz sizden üstün, gelişmemize devam ediyoruz... Sen benim içişlerime niye müdahil oluyorsun.. İşte meydan, Ya bizi al ya da HOŞÇAKAL” diyecek duruma geldik. Hani bir türkü var ya!! “gelmezsen gelme” diye sen de beni almazsan alma. Zaten ben de GİRMEK istemiyorum artık.. Size mi kaldık. Bak dünya da neler var neler.. İstersen sen de bir bak bakalım. İngiltere niye sizden ayrıldı onu da anlat bakalım?..
Bu konuyu iyice bir düşünelim.. Hep birlikte doğruca bir karara varalım. İstemez misiniz?.. AB’mi… Yoksa diğerleri mi....

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.