Haftalık yazılarımın arasına ARA SIRA spor ve de özellikle futbolu katarak yorumlarda bulunuyorum. Bu hafta da Türkiye futbol ligleri başladı ve takımlar sahaya indiler. Başlangıçta görebildiklerim ve gelecekte neler olabileceğine dair görüşlerimi siz değerli okurlara aktarmak istedim. Belki hoşlanmayanlar olacak ama ilgisi olanları da boş bırakmamak gerek.
Bu futbol çok enteresan bir tutku. Ayağına top değmemiş binlerce fanatik, bir yuvarlak top ve 22 kişinin peşinden sonsuzluğa doğru akıp gidiyor.
Çooook çok eski yıllarda bir çok insan bunu günah addedip oynanmasına sıcak bakmıyorlardı. Rivayet olunur ki “haşa peygamberin kafasını oynuyorsunuz” diyenler bile çıkıyordu. Oysa gerçekten iyi bir aktivite ve insanları ilk bakışta kötü yoldan ayıran özelliklere sahip. Zaten bunun arkasından güzel bir atasözü de söylenmiş; “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”.
Ya da “İçki öldürür, kumar söndürür, spor güldürür” demeyi de unutmamışlar.
Sporu spor amacıyla yapabilirsen elbette hem vücuda hem beyine ve de keseye de ferahlıklar getirir. Ama günümüzde ayyuka çıkan İDDİA ya da bahis oyunları ile kafayı bozarsan o zaman sonunda nelerle karşılaşacağını asla tahmin edemezsin. Bir bakarsın ZİRVE bir bakarsın yerin yedi kat altındasın.. Şeytan çarpmışa dönüverirsin alimallah.
Futbol çok kapsamlı bir sanayi gibi. Milyonları peşinden sürüklüyor trilyonları yeşil sahalarda takla attırıyor. İdareci, oyuncu, seyirci, teknik ekip, naklen yayın, basın, yorumcular, izleyenler, izlemeyenler yani topyekün bir ekibe sahip. Hepsinin ayrı ayrı kazançları var. Son yılların en çok konuşulanı da menajerler. Bir sporcunun sözcüsü olan menajerler işin mutfağında işte bu aşı pişiriyorlar. Ellerini soğuk sudan sıcak suya batırmadan oldukça yüksek kazançlara sahip oluyorlar.
Dünyanın her tarafı bir değil. Futbolda sezon planlamaları her ülkenin coğrafi yapısı ve iklim şartlarına uygun olarak yapılmaktadır. Bir ülkede sezon sonlanırken diğerinde ligler yarıyı bulmuş oluyor. Ülkelerin kendi ligleri biter bitmez uluslararası organizasyonlar başlıyor. Avrupa kupası, dünya şampiyonası kulüpler müsabakaları ve diğerleri. Sporcular daha tatil yapamadan oradaki maçlara katılmak zorunda kalıyorlar. Yani dinlenme olasılıkları yarı yarıya azalıyor. Elbette aldıkları paralar ile de bu yorgunluklarını bir nebze olsun atıyorlardır diye düşünüyorum.
Transfer başlı başına büyük bir olay. Kulüpler sezon önü yaptıkları planlamalar ile gelecekte takımda görmek istedikleri antrenör ya da futbolcuları ülkelerin TRANSFER sezonu diye adlandırılan zamanlarında yapmak zorundalar. Yapılan listelerde A, B, C planları oluyor. Öncelik aklaşman sporcuları almak. Ama önlerinde o kadar çok problem var ki işler öyle bilindiği gibi tıkır tıkır yürümüyor. Sporcuyla anlaş, kulübüyle anlaş menajerle anlaş ve sonrasında ailesini de ikna et derken zaman öylesine uzamaktadır ki!. Bizler de heyecanla transferin ne zaman biteceği ile ilgili merakımızı ötelemek zorunda kalıyoruz.
Günümüzde sporculara ödenen paralar öyle tavan yaptı ki, iki kişi arasında konuşurken bile milyonu, trilyonu, milyarı karıştırmamak mümkün değil. Düşünün asgari ücretin yani bir fabrikada çalışan işçinin bir aylık ücreti 22 bin iken bir sporsu 75 trilyona imza atıyor. Alın bu parayı sayın deseler bizim aylarımızı alır inanın. Ama ne var ki bu sektör bunu götürüyor. Sporcuların değeri böyle iken seyirciler de on binlere, yüz binlere bir bilet alma durumunda kalıyorlar.
Bilet deyince de aklıma seyirciler geldi.. Evet maçlar başladı, mevsim çok sıcak geçiyor ama stadyumda beklenen seyirci yok. Allah aşkına şampiyon takım gelmiş statta 5-10 bin kişi olacak iş değil.. Yapılan masrafları bile kurtarmaz vallahi. Buna bir çare bulunmalı.. Naklen yayınlar yapılsa bile yurt dış maçlarda izlediğimiz kadarıyla her maç full seyirci ile oynanıyor. Şöyle desek pek yakışmaz ama diyelim liglerimizin kalitesi düşük gibi geldi bana. Bir de TFF bu işi çok fevkalade yapamıyor üstüne üstlük hakemler öylesine formsuz ve beceriksiz ki maçların içine ediyorlar. Nereden çıktığını bir türlü anlayamadığım “VAR” da işin suyunu çıkarıyor. Dakikalarca karar veremediğini gördükçe işin cılkı çıkıyor.
Takımlar öncelikle TRANSFER işini zamanında çözmeli. İdareciler profesyonel olmalı.. VAR uygulamasından vaz geçilmeli.. Takımların harcamalarına ve ödedikleri vergilere sıkı kontrol gelmeli.
Birkaç cümle de UŞAKSPORUMUZA söylemeliyim. 1967'den beri peşinde olduğum, izlemekten yorulmadığım bu takım son günlerde oldukça inişli çıkışlı durumlar gösteriyor. Gerçi en çok düşen, en çok çıkan birkaç takım arasındayız. Ama son yıllardaki satışlar takıma zarar verdi. Ardında farklı emeller taşıyıp takımı alanlar bizleri ve AŞİGOLARI hüsrana uğrattılar. Şimdilerde yine eskiye dönmeyi ve seyredilir bir takım yaratmayı amaçlayarak takıma sahip çıkanları da teşvik etmeliyiz.
Geçen yıl derme çatma takımla play-offu zorlayan takım bu yıl yine yeni bir oluşumla işe başladı. Bu yıl şampiyonluk beklemek bence hayal olur ama gelecekte GURUR veren bir takım yaratmanın yollarını bulmalıyız. AŞİGOLAR sabırlı yönetenler metanetli olmalı ve UŞAK’ı hak ettiği yerlere hep birlikte taşımalıyız.
Ara sıra söz ettiğim spordan umarım sıkılmadınız. Selamlar…