A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ÇARE

Oturduğumuz yerden ahkâm kesmek, akıl vermek, öneride bulunmak kolay ve güzel. Asıl mesele işin çözümü ve çaresi olmalı değil mi?.. Bizler her gördüğümüz olumsuzlukta ahlarla vahlarla ömür geçirmekte pek mahiriz. Düğün gününün gülücüsü ölüm gününün ağlayıcısı oluyoruz. Bunun için çoğu zaman kendime ve de genellikle böyle yapanlara öylesine bozuluyorum inanamazsınız.. Onun için başımıza gelen her felakette oturup ağıtlar düzmeye gerek olmamalı. Oturup akıllıca çare üretmeli çözüm yollarını bulabilmeliyiz. Şimdi önümüzdeki ilk konu mutlaka ormanlarımız. Yaz başından bu yana adım adım, fersah fersah her yerimiz yandı kül oldu. Geçmiş yıllarda da yaşadığımız halde bu yıl “her nedense!” diyelim biraz daha fazla oldu. Canlar gitti, mallar gitti ve oksijen kaynağımız ormanlarımızı önemli ölçüde kaybettik. Durumu böyle tesbit ettikten sonra hemen çözüm yolları üzerinde akıl yürütmeye başlayalım. Yapılacak ilk iş için görev TBMM’ye düşecek. Meclisin ilk oturumunda "yanan alanlara bir kürek çimento dökülemez, bir tuğla konamaz, imara açılamaz" şeklinde çıkaracakları bir yasa ile bir çok insanın kafasındaki "imara açacaklar, apartman, otel dikecekler" sorununu çözmüş olacağız. Umarım bu düşüncem meclise kadar uzanır ve hayallerim gerçekleşir..  Ve tabiidir ki ormanı koruyacak öncelikle bizleriz. Milyonlarca canlının vatanı olan ve bizim de oksijen kaynağımız olan bu alanları korumak ve kollamak bizim görevimiz olmalıdır. Yetkililer de gerekli önlemleri almalı ve yeterli teçhizat ve görevliyi zamanında eğitmeli ve alanlarda hazır bulundurmalıdır.. Tekrarında zarar olmadığına inandığım "ahları vahları" bir kenara atıp gerçeklere yönelinmeli. Burada da ilk yapılacak işlerin başında en kısa zamanda yani toprağın kabulleneceği bir zaman diliminde yanan bütün ormanların yerine yeniden ağaç dikmek ağaçlandırmak, bir süremiz boşa gitmiş olsa da gelecek nesillere daha yeşil bir vatan bırakabilmenin yollarını bulmalıyız. Fazlaca bilgim yok ama bilenlerden soralım, illaki çam dikmek mi, daha uygun ya da yerine zeytin veya daha uygun hangi ağaç türlerini dikersek daha kısa sürede ve daha verimli olabilirin araştırılması uygun olur. Çünkü her ağaç her iklime uyum sağlamayabilir ama çam neredeyse her ortamda yetişen, ekmek-aş-su istemeyen kendince boy verip büyüyen ender ağaçlardandır. Konuyla ilgili ağır yaptırımlar olsa da insanların bunlara bırakmadan kendi üzerine düşenleri yapması gerekir. Mangal yakmamak, sigara izmariti atmamak, içtiklerinin şişelerini yol kenarlarına, ormana atmamak ve de en ufak bir duman görüldüğünde yetkililere ulaşmak görevimiz olmalı. Her ne kadar Orman Genel Müdürlüğü’ne ait gözetleme kuleleri olsa da bizim de bu konuda yardımcı olmamız büyük yangınları önlemede yardımcı olacaktır. Düşünüyorumda son yıllarda bize, dünyamıza bir haller oldu. Aşırı depremler, fırtınalar, seller, orman yangınları oldukça fazlalaştı. Sıcaklıklar geçmiş yıllara bakınca oldukça arttı. Ne oluyoruz. Aslında dünyamızda yaşlanıyor galiba. Bizler de onun dengesini bozduğumuz için bu olanların başımıza gelmesi normal sayılabilir. Ve sadece ben mi düşünmeliyim. Sizler de bu ülkenin güzel insanları değil misiniz. Alın elinize kalemi yazın aklınıza geleni. Belki daha güzel daha dahiyane fikirler ortaya çıkacak ve uygulandığında gerçekten ülkemiz yeni bir yüze kavuşacak. Sizler de bu konulara yardımcı olursanız bundan sonra gecenin karanlığını aydınlatan o güzelim ormanlarımızın alevlerin göremeyeceksiniz. İçinde yaşayan canlıların yaşamalarına olanak sağlayacaksınız. Ben bu köşemde ve gazetemizde sizin öneri, fikir ve düşünüşlerinizi halkımıza duyurmak, ilgili makamlara aktarmak konusunda yardımcı olacağım. Bizler tabiat olaylarına karşı gelecek değiliz. Ama onların zararlarını önlemek ve en aza indirme konusunda yapabileceğimiz bir şeylerin olabileceğinin farkına varmalıyız. Anlamakta zorlansak da bu depremler tüm hızıyla devam ediyor. Son deprem SINDIRGI günlerdir binlerce sarsıntıyla karşı karşıya. Pek hatırlamıyorum ama eski yıllardaki depremler sallar giderdi. Oysa şimdi günlerce peşini bırakmıyor. Gerçi önceden bu kadar cihaz olmadığından biz mi duymuyor ya da bilmiyorduk diye düşünüyorum. Ne dersek boş, iş olacağına varıyor.  Olayları oluşmadan önleyebildiğimiz zaman zararları en aza, kayıpları sıfıra düşürme şansımızı yakalayabiliriz. Haydi o zaman “iş başa düştü” deyip aklımızdan neler geçiriyorsak paylaşalım. İşe yaramaz ya da beni dinlemezler, duymazlar diye hayıflanmayın. Sizlerden gelecek o cin fikirler umarım ülkemin dört bir yanına yayılacak harika güzellikler getirir. Bu memleket bizim, öyle başkalarının olduğu gibi gidecek yerimiz de yok. Bu cennet vatanda bizler en iyi, en sağlıklı en mutlu şekilde yaşayabilmenin peşindeyiz. Bize de bu yakışır.. ÇARE olalım. ÇARE bulalım...
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2025 -Salı

ÇARE

Oturduğumuz yerden ahkâm kesmek, akıl vermek, öneride bulunmak kolay ve güzel. Asıl mesele işin çözümü ve çaresi olmalı değil mi?.. Bizler her gördüğümüz olumsuzlukta ahlarla vahlarla ömür geçirmekte pek mahiriz. Düğün gününün gülücüsü ölüm gününün ağlayıcısı oluyoruz. Bunun için çoğu zaman kendime ve de genellikle böyle yapanlara öylesine bozuluyorum inanamazsınız.. Onun için başımıza gelen her felakette oturup ağıtlar düzmeye gerek olmamalı. Oturup akıllıca çare üretmeli çözüm yollarını bulabilmeliyiz.

Şimdi önümüzdeki ilk konu mutlaka ormanlarımız. Yaz başından bu yana adım adım, fersah fersah her yerimiz yandı kül oldu. Geçmiş yıllarda da yaşadığımız halde bu yıl “her nedense!” diyelim biraz daha fazla oldu. Canlar gitti, mallar gitti ve oksijen kaynağımız ormanlarımızı önemli ölçüde kaybettik.

Durumu böyle tesbit ettikten sonra hemen çözüm yolları üzerinde akıl yürütmeye başlayalım.
Yapılacak ilk iş için görev TBMM’ye düşecek. Meclisin ilk oturumunda "yanan alanlara bir kürek çimento dökülemez, bir tuğla konamaz, imara açılamaz" şeklinde çıkaracakları bir yasa ile bir çok insanın kafasındaki "imara açacaklar, apartman, otel dikecekler" sorununu çözmüş olacağız. Umarım bu düşüncem meclise kadar uzanır ve hayallerim gerçekleşir.. 
Ve tabiidir ki ormanı koruyacak öncelikle bizleriz. Milyonlarca canlının vatanı olan ve bizim de oksijen kaynağımız olan bu alanları korumak ve kollamak bizim görevimiz olmalıdır. Yetkililer de gerekli önlemleri almalı ve yeterli teçhizat ve görevliyi zamanında eğitmeli ve alanlarda hazır bulundurmalıdır.. Tekrarında zarar olmadığına inandığım "ahları vahları" bir kenara atıp gerçeklere yönelinmeli.
Burada da ilk yapılacak işlerin başında en kısa zamanda yani toprağın kabulleneceği bir zaman diliminde yanan bütün ormanların yerine yeniden ağaç dikmek ağaçlandırmak, bir süremiz boşa gitmiş olsa da gelecek nesillere daha yeşil bir vatan bırakabilmenin yollarını bulmalıyız. Fazlaca bilgim yok ama bilenlerden soralım, illaki çam dikmek mi, daha uygun ya da yerine zeytin veya daha uygun hangi ağaç türlerini dikersek daha kısa sürede ve daha verimli olabilirin araştırılması uygun olur. Çünkü her ağaç her iklime uyum sağlamayabilir ama çam neredeyse her ortamda yetişen, ekmek-aş-su istemeyen kendince boy verip büyüyen ender ağaçlardandır.
Konuyla ilgili ağır yaptırımlar olsa da insanların bunlara bırakmadan kendi üzerine düşenleri yapması gerekir. Mangal yakmamak, sigara izmariti atmamak, içtiklerinin şişelerini yol kenarlarına, ormana atmamak ve de en ufak bir duman görüldüğünde yetkililere ulaşmak görevimiz olmalı. Her ne kadar Orman Genel Müdürlüğü’ne ait gözetleme kuleleri olsa da bizim de bu konuda yardımcı olmamız büyük yangınları önlemede yardımcı olacaktır.
Düşünüyorumda son yıllarda bize, dünyamıza bir haller oldu. Aşırı depremler, fırtınalar, seller, orman yangınları oldukça fazlalaştı. Sıcaklıklar geçmiş yıllara bakınca oldukça arttı. Ne oluyoruz. Aslında dünyamızda yaşlanıyor galiba. Bizler de onun dengesini bozduğumuz için bu olanların başımıza gelmesi normal sayılabilir.
Ve sadece ben mi düşünmeliyim. Sizler de bu ülkenin güzel insanları değil misiniz. Alın elinize kalemi yazın aklınıza geleni. Belki daha güzel daha dahiyane fikirler ortaya çıkacak ve uygulandığında gerçekten ülkemiz yeni bir yüze kavuşacak.
Sizler de bu konulara yardımcı olursanız bundan sonra gecenin karanlığını aydınlatan o güzelim ormanlarımızın alevlerin göremeyeceksiniz. İçinde yaşayan canlıların yaşamalarına olanak sağlayacaksınız.
Ben bu köşemde ve gazetemizde sizin öneri, fikir ve düşünüşlerinizi halkımıza duyurmak, ilgili makamlara aktarmak konusunda yardımcı olacağım.
Bizler tabiat olaylarına karşı gelecek değiliz. Ama onların zararlarını önlemek ve en aza indirme konusunda yapabileceğimiz bir şeylerin olabileceğinin farkına varmalıyız.
Anlamakta zorlansak da bu depremler tüm hızıyla devam ediyor. Son deprem SINDIRGI günlerdir binlerce sarsıntıyla karşı karşıya. Pek hatırlamıyorum ama eski yıllardaki depremler sallar giderdi. Oysa şimdi günlerce peşini bırakmıyor. Gerçi önceden bu kadar cihaz olmadığından biz mi duymuyor ya da bilmiyorduk diye düşünüyorum. Ne dersek boş, iş olacağına varıyor.  Olayları oluşmadan önleyebildiğimiz zaman zararları en aza, kayıpları sıfıra düşürme şansımızı yakalayabiliriz.
Haydi o zaman “iş başa düştü” deyip aklımızdan neler geçiriyorsak paylaşalım. İşe yaramaz ya da beni dinlemezler, duymazlar diye hayıflanmayın. Sizlerden gelecek o cin fikirler umarım ülkemin dört bir yanına yayılacak harika güzellikler getirir.
Bu memleket bizim, öyle başkalarının olduğu gibi gidecek yerimiz de yok. Bu cennet vatanda bizler en iyi, en sağlıklı en mutlu şekilde yaşayabilmenin peşindeyiz. Bize de bu yakışır..
ÇARE olalım. ÇARE bulalım...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.