Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ANALAR

“Analardır adam eden adamı” ne kadar güzel bir söz. Bizi doğuran, bizi yoğuran. Varlığımızın en büyük mimarı annelerimizi ne yazık ki sadece bir gün hatırlamak ne kadar acı verici. Onlar bizim baş tacımız olmalı ve her zaman onlar el üstünde tutmalıyız. Yine de onları minnet ve şükranla yad edelim. Ebediyete intikal etmişleri saygıyla analım, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileyelim.. Anneler gününde, analarımıza yani kadınlarımıza yapılanları film şeridi gibi karşımıza alacak olursak inanın yaşamdan asla zevk alamayız. Onların maruz kaldığı şiddet, darp ve katliamlar o kadar ayyuka çıktı ki birinin yarasını sarmadan diğeri gündemimize oturuyor. Alınan önlemler yasalarla alınan tedbirler en üst seviyeye çıkarılmasına rağmen bir türlü sonlandırılamıyor. Artık daha ne yapmalı da bu işi çözüme kavuşturmalı bilemiyorum. Bunun çözüm yollarından biri EĞİTİM. Ana kucağından başlar eğitim. Her şey en ufak teferruatına kadar çocuklarımıza öğretilmeli ve beyinlerine yer etmeli.. Sonraki yaşamında kadına karşı değil el kaldırmak kaşını bile yükseltmeye cesaret edememeli. Anaların ayakları altında olduğu mealen söylenen cennette bile yerimiz olamaz. Yapmamız gereken, analarımızın sağlıklarında, onlara elden geldiği kadar hizmet etmek, isteklerini yerine getirmek, onların yaşamlarını kolaylaştırmak aslında bizim boynumuzun borcudur. Yapmadığımız, yapamadıklarımız hayatımızın bir bölümünde bizde pişmanlıklar yaratmamalı. Dilimizde KEŞKE kelimeleri yer almamalı. Şu güzel anne şarkısının sözlerini sizlere hatırlatarak yazımıza devam edelim : “Çocuğa bakar anne. Yemeği yapar anne- Gece gündüz çalışır- Evine tapar anne- Güneşin alası çok-her evin çilesi çok-analar çeker yükü- kimsenin bilesi yok. Gelin çiçek derelim-Yollarına serelim-Sevgi dolu türkülerle- Annemize verelim… Annesini kaybetmiş olanların yapacakları en güzel iş onları mezarlarında ziyaret edip, dualarla anmaktır. Ve onlar adına iyilikler yapmaktır. Ve en önemlisi de anneleri sağ olanlar ise onları mutlu etmenin yollarını bulmalıdırlar. Onları ömürlerinin sonlarına kadar sırtlarında taşımaları gerekir. Haydi size hangisi uygunsa onu yapın. Kadınların şiddete maruz kaldıkları yüzlerce olay varken şimdilerde çocuklarımıza da İSTİSMAR başladı. Hele küçük çocuklarımıza yapılanlar akıl almaz bir biçimde devam ediyor. Bizler.. Yaşam süreci içinde böyle olaylara gördüğümüz yerde müdahale etmeli ve yapanları şiddetle engellemeliyiz. Nasıl bir duygudur ki bu masum evlatlarımıza nasıl böyle bir davranış içinde bulunabilmektedirler aklım almıyor.. Toplumumuzda yaşam koşullarından doğan bir hırçınlık, bir şiddet tutkusu, bir vurdumduymazlık almış başını gidiyor. Bir yerde buna dur demeli. Yukarıda söylediğim gibi bu olumsuzlukların önlenmesi sadece yasalarla çözümlenemez. insanlarımızın gayet iyi bir EĞİTİM sürecinden geçmesi ve insan sevgisi yüreklerin en derin yerlerine ilmek ilmek işlenmesi uygun olur diye düşünüyorum. * 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günüydü. Günü’ne kadar kutlasakta hala basın özgürlüğünde sorunlar var. Hala gazeteciler işten atılıyor, hala tutuklanıyorlar. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında alt sıralarda yer almış olmaktan dolayı gerçekten son derece üzgün olduğumu da belirtmeliyim. Ve bu aşamada her ne kadar sorunlar yaşadığımızı söylesekte Anadolu Ajansı’na İsrail tarafından yapılan hunharca saldırıyı da kınamadan geçemeyeceğim. * Bir çok alanda sorunlarımız olmasına rağmen Milli Eğitim’de de sorunlar mevcut. Konuyla ilgili yazdığım yazılarda yeniden bir eğitim sistemi geliştirmeliyiz. Sayın bakanımızın bu konularda ki yaptığı-yapacağı çalışmaları da yakından izlemeye gayret ediyorum. Öncelikle 180 günlük eğitim süresi bir miktar daha uzatılmalı ve sınıflardaki öğrenci sayıları makul düzeye düşürülmeli. Müfredat baştan sona yeniden ele alınıp çağa uygun yeniden oluşturulmalı. Eğitim milli, öğretim çağdaş olmalı.. * Sayın Cumhurbaşkanımızın “artık 4,5 yıl seçim yok” dediğinden beri yönümüz ekonominin düzelmesi yönüne doğru döndürülmeli. Çok üretmeli, ekonomiye katkı sağlamaya çalışmalıyız. Ucuz soğanı-patatesi özledik.. Şöyle yumrukla kırıp yiyebileceğimiz günlere kavuşmak istiyorum. * Son günlerde TÜRKÇE konuşmaya, TÜRKÇE yazmaya son derece ihtiyacımız var. Toplumun her kesiminde buna dikkat etmeli ve özen göstermeliyiz. Bir kaç dil bilmek ve konuşmak gerçekten çok güzel bir çalışma. Ancak Türkçemizi dejenere edecek davranışlardan kaçınmalıyız. Büyük şehirlerde dolaşırken neredeyse TÜRKÇE isim tabela bulma konusunda çok fakiriz. Her yer yabancı tabelalarla dolu. İnanmıyorum. Sanki yarış halindeler. Bir çoğunu anlamakta zorlanıyoruz. Hele bazı alış-veriş merkezlerinde her türlü markalar yer almış ama bir türlü Türkçelerine rastlamakta zorlanıyoruz. Şöyle yapsak nasıl olur. Belediyelerimiz TÜRKÇE tabelalardan vergi almasa durumda bir farklılık yaşanabilir mi?.. * Ne tesadüfdür ki, Anneler Günü’nde babamı, Babalar Günü’nde annemi kaybettim. İkisini de hasret ve minnetle anıyorum. Yine bu hıdrellezde toprağa düşen 3 fidan için “ışıklar içinde” olsunlar diyorum. * Yayıncı dostumuz Faik Bakoğlu’nun ZÜMRÜT RİZE gazetesi 70. yılını doldurdu. Kutluyor ve daha nice yıllara diyoruz.
Ekleme Tarihi: 06 Mayıs 2019 - Pazartesi

ANALAR

“Analardır adam eden adamı” ne kadar güzel bir söz. Bizi doğuran, bizi yoğuran. Varlığımızın en büyük mimarı annelerimizi ne yazık ki sadece bir gün hatırlamak ne kadar acı verici. Onlar bizim baş tacımız olmalı ve her zaman onlar el üstünde tutmalıyız. Yine de onları minnet ve şükranla yad edelim. Ebediyete intikal etmişleri saygıyla analım, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileyelim..
Anneler gününde, analarımıza yani kadınlarımıza yapılanları film şeridi gibi karşımıza alacak olursak inanın yaşamdan asla zevk alamayız. Onların maruz kaldığı şiddet, darp ve katliamlar o kadar ayyuka çıktı ki birinin yarasını sarmadan diğeri gündemimize oturuyor. Alınan önlemler yasalarla alınan tedbirler en üst seviyeye çıkarılmasına rağmen bir türlü sonlandırılamıyor. Artık daha ne yapmalı da bu işi çözüme kavuşturmalı bilemiyorum.
Bunun çözüm yollarından biri EĞİTİM. Ana kucağından başlar eğitim.
Her şey en ufak teferruatına kadar çocuklarımıza öğretilmeli ve beyinlerine yer etmeli.. Sonraki yaşamında kadına karşı değil el kaldırmak kaşını bile yükseltmeye cesaret edememeli. Anaların ayakları altında olduğu mealen söylenen cennette bile yerimiz olamaz.
Yapmamız gereken, analarımızın sağlıklarında, onlara elden geldiği kadar hizmet etmek, isteklerini yerine getirmek, onların yaşamlarını kolaylaştırmak aslında bizim boynumuzun borcudur. Yapmadığımız, yapamadıklarımız hayatımızın bir bölümünde bizde pişmanlıklar yaratmamalı. Dilimizde KEŞKE kelimeleri yer almamalı.
Şu güzel anne şarkısının sözlerini sizlere hatırlatarak yazımıza devam edelim :
“Çocuğa bakar anne. Yemeği yapar anne- Gece gündüz çalışır- Evine tapar anne-
Güneşin alası çok-her evin çilesi çok-analar çeker yükü- kimsenin bilesi yok.
Gelin çiçek derelim-Yollarına serelim-Sevgi dolu türkülerle- Annemize verelim…
Annesini kaybetmiş olanların yapacakları en güzel iş onları mezarlarında ziyaret edip, dualarla anmaktır. Ve onlar adına iyilikler yapmaktır. Ve en önemlisi de anneleri sağ olanlar ise onları mutlu etmenin yollarını bulmalıdırlar. Onları ömürlerinin sonlarına kadar sırtlarında taşımaları gerekir.
Haydi size hangisi uygunsa onu yapın.
Kadınların şiddete maruz kaldıkları yüzlerce olay varken şimdilerde çocuklarımıza da İSTİSMAR başladı. Hele küçük çocuklarımıza yapılanlar akıl almaz bir biçimde devam ediyor. Bizler.. Yaşam süreci içinde böyle olaylara gördüğümüz yerde müdahale etmeli ve yapanları şiddetle engellemeliyiz. Nasıl bir duygudur ki bu masum evlatlarımıza nasıl böyle bir davranış içinde bulunabilmektedirler aklım almıyor.. Toplumumuzda yaşam koşullarından doğan bir hırçınlık, bir şiddet tutkusu, bir vurdumduymazlık almış başını gidiyor. Bir yerde buna dur demeli.
Yukarıda söylediğim gibi bu olumsuzlukların önlenmesi sadece yasalarla çözümlenemez. insanlarımızın gayet iyi bir EĞİTİM sürecinden geçmesi ve insan sevgisi yüreklerin en derin yerlerine ilmek ilmek işlenmesi uygun olur diye düşünüyorum.
* 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günüydü. Günü’ne kadar kutlasakta hala basın özgürlüğünde sorunlar var. Hala gazeteciler işten atılıyor, hala tutuklanıyorlar. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında alt sıralarda yer almış olmaktan dolayı gerçekten son derece üzgün olduğumu da belirtmeliyim. Ve bu aşamada her ne kadar sorunlar yaşadığımızı söylesekte Anadolu Ajansı’na İsrail tarafından yapılan hunharca saldırıyı da kınamadan geçemeyeceğim.
* Bir çok alanda sorunlarımız olmasına rağmen Milli Eğitim’de de sorunlar mevcut. Konuyla ilgili yazdığım yazılarda yeniden bir eğitim sistemi geliştirmeliyiz. Sayın bakanımızın bu konularda ki yaptığı-yapacağı çalışmaları da yakından izlemeye gayret ediyorum. Öncelikle 180 günlük eğitim süresi bir miktar daha uzatılmalı ve sınıflardaki öğrenci sayıları makul düzeye düşürülmeli. Müfredat baştan sona yeniden ele alınıp çağa uygun yeniden oluşturulmalı. Eğitim milli, öğretim çağdaş olmalı..
* Sayın Cumhurbaşkanımızın “artık 4,5 yıl seçim yok” dediğinden beri yönümüz ekonominin düzelmesi yönüne doğru döndürülmeli. Çok üretmeli, ekonomiye katkı sağlamaya çalışmalıyız. Ucuz soğanı-patatesi özledik.. Şöyle yumrukla kırıp yiyebileceğimiz günlere kavuşmak istiyorum.
* Son günlerde TÜRKÇE konuşmaya, TÜRKÇE yazmaya son derece ihtiyacımız var. Toplumun her kesiminde buna dikkat etmeli ve özen göstermeliyiz. Bir kaç dil bilmek ve konuşmak gerçekten çok güzel bir çalışma. Ancak Türkçemizi dejenere edecek davranışlardan kaçınmalıyız. Büyük şehirlerde dolaşırken neredeyse TÜRKÇE isim tabela bulma konusunda çok fakiriz. Her yer yabancı tabelalarla dolu. İnanmıyorum. Sanki yarış halindeler. Bir çoğunu anlamakta zorlanıyoruz. Hele bazı alış-veriş merkezlerinde her türlü markalar yer almış ama bir türlü Türkçelerine rastlamakta zorlanıyoruz. Şöyle yapsak nasıl olur. Belediyelerimiz TÜRKÇE tabelalardan vergi almasa durumda bir farklılık yaşanabilir mi?..
* Ne tesadüfdür ki, Anneler Günü’nde babamı, Babalar Günü’nde annemi kaybettim. İkisini de hasret ve minnetle anıyorum. Yine bu hıdrellezde toprağa düşen 3 fidan için “ışıklar içinde” olsunlar diyorum.
* Yayıncı dostumuz Faik Bakoğlu’nun ZÜMRÜT RİZE gazetesi 70. yılını doldurdu. Kutluyor ve daha nice yıllara diyoruz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.