Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ANDIMIZ

“Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. EY BÜYÜK ATATÜRK! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!.. 23 Nisan 1933 ve 2013. 80 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz. İlkokullarımızda öğrenciler tarafından söylenen ANDIMIZ, 2013 yılında kaldırılmış ve artık söylenmiyordu. Yavaş yavaş unutturulmaya çalışıldığı bir anda DANIŞTAY’a açılan bir dava da karar gündeme bomba gibi düşüverdi. Her sabah her öğrencinin severek haykırdığı andımız, yeniden kulakları çınlatmaya geliyordu. Kararı mahkeme bozmuş ve andımızın söylenmesinde bir sakınca olmadığına hükmetmişti. Siyasiler tarafından kaldırılan bu uygulamanın yeniden devam edecek olmasına yine siyasilerden bazıları tepki verdi. Danıştay buna müdahale etmekle siyasi erk’in görevini yapmasına müdahale etmiş sayılır dendi. Bazı siyasiler de onlara “TÜRKÜM demekten mi korkuyorsunuz” diyerek olayı başka boyutlara götürdü. Oysa biz çocukluğumuzda gırtlağımız acıyıncaya kadar bağırarak söylediğimiz ve neredeyse 30 yıl öğrencilerimize her sabah söylettiğimiz ANDIMIZ bu süre zarfından aklımızdan değişik düşüncelerin geçmesine olanak sağlamamıştı. Ne olduysa, birileri “ANDIMIZ” içinde bazı kelimelere veya cümlelere başka manalar katarak ve değişik anlamalar yükleyerek kaldırılmasına karar vermişlerdi. Neredeyse 5 yıldır çocuklarımızın o gür sesi her sabah sınıflarımızda duyulmuyordu. Ve eskiler hatırlasa da son beş yılın ilk okul öğrencileri artık andımızı bilmiyorlardı. Sokakta yüzlerce kişiye sorsak bile tam metnini okuyacak bir elin parmakları kadar insan çıkar diye düşünüyorum. Biz andımızı okuduğumuz dönemde ne bir kez “kafatasçı” olmayı düşündük, ne ırkçı olmayı düşündük, ne de insanlar arasında bir ayrım yapmayı. Her zaman insanları sevdik ve bu dünyada her insanın yaşama hakkının olduğuna inandık yıllar yılı. Andımızı söylemekle bunların olacağına hiç ama hiç ihtimal vermedik. Yani her sabah TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM diye haykırdık durduk. Başka inanların varlığını kabul ederek. Ve mahkeme de benim gibi düşünmüş olacak ki yapılan hatayı geri döndürdü. Ama siyasiler yine de önceki karardan vazgeçmemek için çeşitli bahaneler öne sürerek yeniden yasaklama cihetine gidebileceklerini açık açık deklare etmektedirler. Ama bu hata yapılmış ve hatadan bir şekilde geri dönülmüşse yeniden hata yapmaya yönlenmek gerçekten kırıcı olur. Ve geçmişimize leke sürer. Doğrusu bu andımızdan kimse gocunmasın ve içinde geçen kelimelerden veya cümlelerden rahatsız olmasın. Amma bazı kelimeler gerçekten hoşunuz gitmiyorsa bile bunu çağa veya günümüze uygun hale getirin. Biz TÜRK’üz ve bundan asla vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Doğruluktan rotamızı saptırmayacağız. Çalışmaktan da asla korkmayacağız. Suudi Arabistan’lı bir gazetecinin konsolosluğa girdikten sonra bir daha ortaya çıkmaması ve aradan bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen doyurucu bir açıklama yapılamamış olması endişeleri ziyadesiyle artırmıştır. Sonraki açılmalar bir biriyle tam anlamıyla örtüşmese de söz konusu gazetecinin artık yaşamıyor olduğu gerçeği kabullenilmeye başlandı. Akıllardaki onlarca ve hatta yüzlerce soru cevabını buluyor gibi olsa da resmi açılmalar yapılmadığından diğer anlatımlar bize inandırıcı gelmiyor. 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nde bir gazetecinin katledilmesi çok acıdır. Kabullenilecek bir durum değildir. Vahşettir kısacası. Haklı gerekçeler olsa bile bunun tarihe acı bir şekilde kaydedilmesi doğru değildir. Yapanları kınamakla olay geçiştirilemez. Suçluların mutlaka yasalar önüne çıkarılması, gerekli cezaların verilmesi ve en önemlisi böyle olayların bir daha yaşanmaması en büyük dileğimizdir. Bir yandan yürekler yanadursun bir yandan da ekonomik zorluklarla mücadelemiz devam ediyor. Geçtiğimiz üç-beş ayı KRİZ ayları olarak yaşadık geldik. Dolar çıktıkça çıktı, yükseldikçe yükseldi. Elbette buna bağlı olarakta bir çok emtianın fiyatları artırıldı. Mazottan simide kadar, iğnden ipliğe kadar. Kimi gülerek, kimi üzülerek doların arışına katkı sağladılar. Her sorunun cevabı neredeyse DOLAR oldu. “EEEE dolar arttı ya”.. Tamam istesekte istemesekte bu arışı kabullendik, sineye çektik. Hükümetimiz de bu olağanüstü durumla baş edebilmek için topyekün mücadeleye girişti. Kısmen de olsa geçici de olsa kısa bir sendeleme sonunda doları frenlemeyi başardı. Sonrasında doların yükselmesi esnasında ona paralel olarak yükselen her şey kazık gibi yerine çakıldı kaldı. Bu yükselme esnasından fiyatları artan, benzin, elektrik, doğalgaz fiyatları bir nebze olsun geri çekilmedi. Üstüne üstlük, özel kuruluşlardan bu düşüşe katkı olarak 10'luk bir indirim yapmaları istendi. Yaptılar mı.. Evet bir çoğu yaptı… Yaptı ama nasıl.. Bir malın normal dönemdeki fiyatı 100 lira ise onu 140 çıkarıp sonra indirip yaptılar. Yani anlayacağınız biz tüketenler alırken de satarken de tufaya getirildik. Bu süre zarfında maaşlara da bir ilave yapılmayınca, memuru, işçisi emeklisi yoğun baskı altında EZİK hale geldi. Şaşkın şaşkın gülümsemelerle bu büyük KRİZİ atlatmanın yollarını aradı. Bulamayacağını bilse bile. Kimileri asıl krizin daha gelmediğini, önümüzdeki ayların daha da zor geçeceğini işaret etmekteler. Neyseki bizler de bağışıklık kazanıyoruz krizlere karşı. Anımsayacaksınız bu ülkeye AIDS’in yaygın olduğu zamanlarda TÜRK halkından bazıları “bize bulaşmaz” diyerek hayatlarıyla dalga geçmişlerdi. Ne yazık ki bir çok insan yaşamını yitirmişti. Şimdi KRİZ bize vız gelir diyenleri görmekteyim. Şu üstte yazdığım hastalık misali. Atalarımız dememişler mi “ak köpeğin pamuk pazarına zararı olur” diye. Şu dünyada zararlı her ne oluyorsa olsun inanın dönüp dolaşıyor bizi buluyor ve mutlaka bize zararı dokunuyor. Evet; yaşam zor, şartlar ağır. Mücadele keskin. Yılmak yok. Başarıya mecburuz. Yaşamaya mecburuz.
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2018 - Pazartesi

ANDIMIZ

“Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. EY BÜYÜK ATATÜRK! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!..
23 Nisan 1933 ve 2013. 80 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz. İlkokullarımızda öğrenciler tarafından söylenen ANDIMIZ, 2013 yılında kaldırılmış ve artık söylenmiyordu. Yavaş yavaş unutturulmaya çalışıldığı bir anda DANIŞTAY’a açılan bir dava da karar gündeme bomba gibi düşüverdi. Her sabah her öğrencinin severek haykırdığı andımız, yeniden kulakları çınlatmaya geliyordu. Kararı mahkeme bozmuş ve andımızın söylenmesinde bir sakınca olmadığına hükmetmişti. Siyasiler tarafından kaldırılan bu uygulamanın yeniden devam edecek olmasına yine siyasilerden bazıları tepki verdi. Danıştay buna müdahale etmekle siyasi erk’in görevini yapmasına müdahale etmiş sayılır dendi.
Bazı siyasiler de onlara “TÜRKÜM demekten mi korkuyorsunuz” diyerek olayı başka boyutlara götürdü.
Oysa biz çocukluğumuzda gırtlağımız acıyıncaya kadar bağırarak söylediğimiz ve neredeyse 30 yıl öğrencilerimize her sabah söylettiğimiz ANDIMIZ bu süre zarfından aklımızdan değişik düşüncelerin geçmesine olanak sağlamamıştı. Ne olduysa, birileri “ANDIMIZ” içinde bazı kelimelere veya cümlelere başka manalar katarak ve değişik anlamalar yükleyerek kaldırılmasına karar vermişlerdi. Neredeyse 5 yıldır çocuklarımızın o gür sesi her sabah sınıflarımızda duyulmuyordu. Ve eskiler hatırlasa da son beş yılın ilk okul öğrencileri artık andımızı bilmiyorlardı. Sokakta yüzlerce kişiye sorsak bile tam metnini okuyacak bir elin parmakları kadar insan çıkar diye düşünüyorum. Biz andımızı okuduğumuz dönemde ne bir kez “kafatasçı” olmayı düşündük, ne ırkçı olmayı düşündük, ne de insanlar arasında bir ayrım yapmayı. Her zaman insanları sevdik ve bu dünyada her insanın yaşama hakkının olduğuna inandık yıllar yılı. Andımızı söylemekle bunların olacağına hiç ama hiç ihtimal vermedik. Yani her sabah TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM diye haykırdık durduk. Başka inanların varlığını kabul ederek.
Ve mahkeme de benim gibi düşünmüş olacak ki yapılan hatayı geri döndürdü. Ama siyasiler yine de önceki karardan vazgeçmemek için çeşitli bahaneler öne sürerek yeniden yasaklama cihetine gidebileceklerini açık açık deklare etmektedirler. Ama bu hata yapılmış ve hatadan bir şekilde geri dönülmüşse yeniden hata yapmaya yönlenmek gerçekten kırıcı olur. Ve geçmişimize leke sürer. Doğrusu bu andımızdan kimse gocunmasın ve içinde geçen kelimelerden veya cümlelerden rahatsız olmasın. Amma bazı kelimeler gerçekten hoşunuz gitmiyorsa bile bunu çağa veya günümüze uygun hale getirin. Biz TÜRK’üz ve bundan asla vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Doğruluktan rotamızı saptırmayacağız. Çalışmaktan da asla korkmayacağız.
Suudi Arabistan’lı bir gazetecinin konsolosluğa girdikten sonra bir daha ortaya çıkmaması ve aradan bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen doyurucu bir açıklama yapılamamış olması endişeleri ziyadesiyle artırmıştır. Sonraki açılmalar bir biriyle tam anlamıyla örtüşmese de söz konusu gazetecinin artık yaşamıyor olduğu gerçeği kabullenilmeye başlandı. Akıllardaki onlarca ve hatta yüzlerce soru cevabını buluyor gibi olsa da resmi açılmalar yapılmadığından diğer anlatımlar bize inandırıcı gelmiyor. 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nde bir gazetecinin katledilmesi çok acıdır. Kabullenilecek bir durum değildir. Vahşettir kısacası. Haklı gerekçeler olsa bile bunun tarihe acı bir şekilde kaydedilmesi doğru değildir. Yapanları kınamakla olay geçiştirilemez. Suçluların mutlaka yasalar önüne çıkarılması, gerekli cezaların verilmesi ve en önemlisi böyle olayların bir daha yaşanmaması en büyük dileğimizdir.
Bir yandan yürekler yanadursun bir yandan da ekonomik zorluklarla mücadelemiz devam ediyor. Geçtiğimiz üç-beş ayı KRİZ ayları olarak yaşadık geldik. Dolar çıktıkça çıktı, yükseldikçe yükseldi. Elbette buna bağlı olarakta bir çok emtianın fiyatları artırıldı. Mazottan simide kadar, iğnden ipliğe kadar. Kimi gülerek, kimi üzülerek doların arışına katkı sağladılar. Her sorunun cevabı neredeyse DOLAR oldu. “EEEE dolar arttı ya”.. Tamam istesekte istemesekte bu arışı kabullendik, sineye çektik. Hükümetimiz de bu olağanüstü durumla baş edebilmek için topyekün mücadeleye girişti. Kısmen de olsa geçici de olsa kısa bir sendeleme sonunda doları frenlemeyi başardı. Sonrasında doların yükselmesi esnasında ona paralel olarak yükselen her şey kazık gibi yerine çakıldı kaldı. Bu yükselme esnasından fiyatları artan, benzin, elektrik, doğalgaz fiyatları bir nebze olsun geri çekilmedi. Üstüne üstlük, özel kuruluşlardan bu düşüşe katkı olarak 10'luk bir indirim yapmaları istendi. Yaptılar mı.. Evet bir çoğu yaptı… Yaptı ama nasıl.. Bir malın normal dönemdeki fiyatı 100 lira ise onu 140 çıkarıp sonra indirip yaptılar. Yani anlayacağınız biz tüketenler alırken de satarken de tufaya getirildik. Bu süre zarfında maaşlara da bir ilave yapılmayınca, memuru, işçisi emeklisi yoğun baskı altında EZİK hale geldi. Şaşkın şaşkın gülümsemelerle bu büyük KRİZİ atlatmanın yollarını aradı. Bulamayacağını bilse bile.
Kimileri asıl krizin daha gelmediğini, önümüzdeki ayların daha da zor geçeceğini işaret etmekteler. Neyseki bizler de bağışıklık kazanıyoruz krizlere karşı. Anımsayacaksınız bu ülkeye AIDS’in yaygın olduğu zamanlarda TÜRK halkından bazıları “bize bulaşmaz” diyerek hayatlarıyla dalga geçmişlerdi. Ne yazık ki bir çok insan yaşamını yitirmişti. Şimdi KRİZ bize vız gelir diyenleri görmekteyim. Şu üstte yazdığım hastalık misali. Atalarımız dememişler mi “ak köpeğin pamuk pazarına zararı olur” diye. Şu dünyada zararlı her ne oluyorsa olsun inanın dönüp dolaşıyor bizi buluyor ve mutlaka bize zararı dokunuyor.
Evet; yaşam zor, şartlar ağır. Mücadele keskin. Yılmak yok. Başarıya mecburuz. Yaşamaya mecburuz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.