Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

DÜŞÜNMEK GEREK

Bir dini bayramımızı daha idrak ediyoruz. Kutlu olsun. Acısıyla tatlısıyla geride bıraktık. Ama sorunlar oldukça fazla ve insanlarımız bu sorunlarla boğuşmaktan bayram sevincini doyasıya yaşayamamaktadırlar. Allah cezalarını versin Lanetlemek yetmiyor ama elden gelen de budur. Bütün bu sorunlar içerisinde “nerede o eski bayramlar” demekten de kendimi alamıyorum. İşi dini boyuta çekmek istemiyorum ama kendilerini Müslüman addeden bu menfurlar ne yazık ki ramazan demeden bayram demeden kan akıtmayı sürdürüyorlar. Bu sorunların başlangıcından beri ülkemizde “misafir” olarak bulunan Suriyeliler için hükümet karar aşamasında. Bir çoğunu bilmediğimiz imtiyazlar arasına “VATANDAŞLIK” kavramı da eklenecekmiş diye gerek yazılı basında gerek sosyal medyada rivayetler var. Doğru mu değil mi? İlerideki günlerde göreceğiz. Gerçekten hükümetimiz böyle bir uygulamaya gidecek mi? Yeni kanun mu çıkaracak yoksa “biz yaptık oldu” mu diyecek bilemiyoruz. Ama kamuoyunda oluşan genel kanaat şöyle: SURİYELİ’ler misafirimizdir.. Ülkelerin-deki sorunlar bittiğinde mutlaka ülkelerine geri dönmelidirler. Bizim ülkemizde vatandaş olmaları bir çok açıdan sakıncalıdır. ESED’in iyiliği, kötülüğü bizi fazla alakadar etmez. Orada kalsınlar orada mücadelelerini sürdürsünler ve yaşamlarına ülkelerinde devam etsinler. Geçmişte bunların hangi durumda oldukları tarih sayfalarında yazılıdır. Bizi bizim ülkemizde baş başa bıraksınlar. Biz iyilikseveriz, misafirseveriz ama bir noktaya kadar. Her şeye rağmen hükümet böyle bir yasa çıkaracaksa TBMM’den çıkarsın ve referanduma sunsun. Zira şimdi hastanelerimizden sonuna kadar yararlanan her türlü imkanlardan faydalanan, üniversiteye girebilen bu insanlar. Hiç vergi ödemeden, askerlik yapmadan ve bu ülkenin kederine tasasına sevincine ortak olmadan vatandaş olmalarını içimize sindiremeyiz. Bu konunun hassas olduğu, acil karar verilmemesi gerektiği, enine boyuna düşünülmesi gereken bir karar olduğu bilinmelidir. Doğrusu ben bu göç edenleri de pek sevemedim. Bunlar vatanlarını niye terk etmişler, niçin çok sevdikleri toprakları için orada kalıp mücadele etmemişler. Düşündürücüdür.. Belli işkencelere ve tehditlere maruz kalmış olabilirler. Vatanlarını terk ederek orada kalanların mücadele gücünü de azaltmış olmaktadırlar. Her neyse vatan terk etmek kolay bir şey değildir sanırım. Allah hem onlara hem bize sabır versin. Tv’de ülkelerine bayramlaşmaya gidenleri görmekteyiz. Güven varsa nolur geri dönmesinler bizde rahat edelim onlarda kurtulsunlar. Geçenlerde tatil fırsatı yakalayınca şöyle kısa bir tur attım. Uzun zamandır gidemediğimden mi yoksa yeni yollara ayak uyduramadığımdan mı yolu şaşırıp OTOBAN’a girivermişim. “Olsun” dedik ama istediğimiz gibi olmadı. Çıkış için yaklaşırken içimde bir endişe vardı ve doğru çıktı. Gişe de kimse olmamasına rağmen tabelada “38,75 kaçak” yazısını gördük. Araba içinden yorumlar yapıldı. Sonuç bir benzinlikteki pompacıdan alındı. “Abi bir hafta içinde kart alırsanız ceza iptal olur”.. “Nereden alacağız dedik.. PTT ya da bankadan.. Gittik aldık. Yapıştırdık araca.. Bir başka yolda bu kez denemek için otoban girdik.. Çıkış güzel oldu. 2,75 TL. ücret tahsil edilmiş.. Biz kendimizi bu konuklarda bilgili sanırdık ama yanılmışız. OGS-HGS derken yeni yönteme ayak uyduramamışız. Bilmiyorum ama ben gibi çok kişi vardır sanırım. Hatta kart alırken birisinden işittim. OGS var diye HGS almamış o da cezaya maruz kalmış.. Siz siz olun teknolojiye pek uzak olmayın. Bakarsınız ileride tüm yollar aynı durumda olabilir. Son aylarda SİGORTA sendromu yaşıyorum. 1994 model bir araç aldım. 5.800 TL’ye 850 TL sigortası tuttu. “Vay anasına!” dedim. Kızdım sattım. Bir başka araca 1000 TL civarında sigorta çıktı. Kızdım öfkelendim. Sigortacı, “Abi bu en düşüğü başkaları daha fazla fiyat çekiyor” dedi.. Hükümet buna bir çözüm bulacaktı. Hala bir şey yapılamadı sanırım.. Zira para tatlı.. Şimdi bir motosiklet aldık.3000 TL’ye onunda sigortası 500'ü buluyor. Hatta bazı sigortalarda rakam 2000'leri geçiyor. İNSAF.. Bu duruma kısa sürede çözüm bulunmalı. Yoksa trafik sigortası yapan şirketler tam manasıyla köşeyi dönecekler ya da araç sahipleri sigorta yapmaktan imtina edecekler.. TERÖR gündemdeki yerini koruyor. Canlar yanıyor. Kınamaktanda gına geldi. Ne yapılacaksa hükümet yapsın demiyorum. Gelin MİLLETÇE yapalım. Birlikte göğüs gerelim, alınacak önlemler katkı sağlayalım. Bir köprü daha açtık hayırlısıyla. Osman GAZİ köprüsü. Trafik rahatlasın diye ama izliyoruz ki 15 km. kuyruklar oluşmuş İstanbul’da. Artık ya araç satışlarını engellemeli ya da tek-çift plaka uygulaması yapmalı ama en doğrusu toplu taşıma araçlarına önem verip halkın yoğun kullanımına sunmalı çağa uygun olarak.. Bu arada köprü açılışı esnasında hız denemesine de şahit olduk. Oysa oraya şöyle bir pankart yakışırdı; “SÜRAT FELAKETTİR”. Ramazan Ayı’nı toplu iftar yemekleriyle uğurluyoruz. Yönetenler ilden ile toplu iftar yemeklerinde halka hitap ediyorlar. Bunlardan biri de UŞAK’ta gerçekleşti. Sayısı 20 binlere ulaştığı söylenen bu iftar yemekleri bir çok soruyu da peşinden sürüklüyor. Merak ettim. Bu organizasyonda kaç kişi çalıştı. Bu kadar masa ve tabure nasıl temin edildi. Maliyeti kimler tarafından karşılandı. Çalışanlar sigortalı mıydı, yemek fabrikası ne kadar faturayı kime kesti. Daha da önemlisi bu yemeğe katılanlar kimlerdi. Aralarında doktorlar, öğretmenler, mühendisler yada hangi kesimlerden insanlar vardı. Merak bu.. Bayramınız kutlu olsun…diyelim son olarak.. sağlıkla kalın…
Ekleme Tarihi: 14 Temmuz 2016 - Perşembe

DÜŞÜNMEK GEREK

Bir dini bayramımızı daha idrak ediyoruz. Kutlu olsun. Acısıyla tatlısıyla geride bıraktık. Ama sorunlar oldukça fazla ve insanlarımız bu sorunlarla boğuşmaktan bayram sevincini doyasıya yaşayamamaktadırlar. Allah cezalarını versin Lanetlemek yetmiyor ama elden gelen de budur. Bütün bu sorunlar içerisinde “nerede o eski bayramlar” demekten de kendimi alamıyorum. İşi dini boyuta çekmek istemiyorum ama kendilerini Müslüman addeden bu menfurlar ne yazık ki ramazan demeden bayram demeden kan akıtmayı sürdürüyorlar.

Bu sorunların başlangıcından beri ülkemizde “misafir” olarak bulunan Suriyeliler için hükümet karar aşamasında. Bir çoğunu bilmediğimiz imtiyazlar arasına “VATANDAŞLIK” kavramı da eklenecekmiş diye gerek yazılı basında gerek sosyal medyada rivayetler var. Doğru mu değil mi? İlerideki günlerde göreceğiz. Gerçekten hükümetimiz böyle bir uygulamaya gidecek mi? Yeni kanun mu çıkaracak yoksa “biz yaptık oldu” mu diyecek bilemiyoruz. Ama kamuoyunda oluşan genel kanaat şöyle:
SURİYELİ’ler misafirimizdir.. Ülkelerin-deki sorunlar bittiğinde mutlaka ülkelerine geri dönmelidirler. Bizim ülkemizde vatandaş olmaları bir çok açıdan sakıncalıdır.

ESED’in iyiliği, kötülüğü bizi fazla alakadar etmez. Orada kalsınlar orada mücadelelerini sürdürsünler ve yaşamlarına ülkelerinde devam etsinler. Geçmişte bunların hangi durumda oldukları tarih sayfalarında yazılıdır. Bizi bizim ülkemizde baş başa bıraksınlar. Biz iyilikseveriz, misafirseveriz ama bir noktaya kadar. Her şeye rağmen hükümet böyle bir yasa çıkaracaksa TBMM’den çıkarsın ve referanduma sunsun.
Zira şimdi hastanelerimizden sonuna kadar yararlanan her türlü imkanlardan faydalanan, üniversiteye girebilen bu insanlar. Hiç vergi ödemeden, askerlik yapmadan ve bu ülkenin kederine tasasına sevincine ortak olmadan vatandaş olmalarını içimize sindiremeyiz. Bu konunun hassas olduğu, acil karar verilmemesi gerektiği, enine boyuna düşünülmesi gereken bir karar olduğu bilinmelidir. Doğrusu ben bu göç edenleri de pek sevemedim. Bunlar vatanlarını niye terk etmişler, niçin çok sevdikleri toprakları için orada kalıp mücadele etmemişler. Düşündürücüdür.. Belli işkencelere ve tehditlere maruz kalmış olabilirler. Vatanlarını terk ederek orada kalanların mücadele gücünü de azaltmış olmaktadırlar. Her neyse vatan terk etmek kolay bir şey değildir sanırım. Allah hem onlara hem bize sabır versin. Tv’de ülkelerine bayramlaşmaya gidenleri görmekteyiz. Güven varsa nolur geri dönmesinler bizde rahat edelim onlarda kurtulsunlar.
Geçenlerde tatil fırsatı yakalayınca şöyle kısa bir tur attım. Uzun zamandır gidemediğimden mi yoksa yeni yollara ayak uyduramadığımdan mı yolu şaşırıp OTOBAN’a girivermişim. “Olsun” dedik ama istediğimiz gibi olmadı. Çıkış için yaklaşırken içimde bir endişe vardı ve doğru çıktı. Gişe de kimse olmamasına rağmen tabelada “38,75 kaçak” yazısını gördük. Araba içinden yorumlar yapıldı. Sonuç bir benzinlikteki pompacıdan alındı. “Abi bir hafta içinde kart alırsanız ceza iptal olur”.. “Nereden alacağız dedik.. PTT ya da bankadan.. Gittik aldık. Yapıştırdık araca.. Bir başka yolda bu kez denemek için otoban girdik.. Çıkış güzel oldu. 2,75 TL. ücret tahsil edilmiş.. Biz kendimizi bu konuklarda bilgili sanırdık ama yanılmışız. OGS-HGS derken yeni yönteme ayak uyduramamışız. Bilmiyorum ama ben gibi çok kişi vardır sanırım. Hatta kart alırken birisinden işittim. OGS var diye HGS almamış o da cezaya maruz kalmış.. Siz siz olun teknolojiye pek uzak olmayın. Bakarsınız ileride tüm yollar aynı durumda olabilir.
Son aylarda SİGORTA sendromu yaşıyorum. 1994 model bir araç aldım. 5.800 TL’ye 850 TL sigortası tuttu. “Vay anasına!” dedim. Kızdım sattım. Bir başka araca 1000 TL civarında sigorta çıktı. Kızdım öfkelendim. Sigortacı, “Abi bu en düşüğü başkaları daha fazla fiyat çekiyor” dedi.. Hükümet buna bir çözüm bulacaktı. Hala bir şey yapılamadı sanırım.. Zira para tatlı.. Şimdi bir motosiklet aldık.3000 TL’ye onunda sigortası 500'ü buluyor. Hatta bazı sigortalarda rakam 2000'leri geçiyor. İNSAF.. Bu duruma kısa sürede çözüm bulunmalı. Yoksa trafik sigortası yapan şirketler tam manasıyla köşeyi dönecekler ya da araç sahipleri sigorta yapmaktan imtina edecekler..
TERÖR gündemdeki yerini koruyor. Canlar yanıyor. Kınamaktanda gına geldi. Ne yapılacaksa hükümet yapsın demiyorum. Gelin MİLLETÇE yapalım. Birlikte göğüs gerelim, alınacak önlemler katkı sağlayalım.
Bir köprü daha açtık hayırlısıyla. Osman GAZİ köprüsü. Trafik rahatlasın diye ama izliyoruz ki 15 km. kuyruklar oluşmuş İstanbul’da. Artık ya araç satışlarını engellemeli ya da tek-çift plaka uygulaması yapmalı ama en doğrusu toplu taşıma araçlarına önem verip halkın yoğun kullanımına sunmalı çağa uygun olarak.. Bu arada köprü açılışı esnasında hız denemesine de şahit olduk. Oysa oraya şöyle bir pankart yakışırdı; “SÜRAT FELAKETTİR”.
Ramazan Ayı’nı toplu iftar yemekleriyle uğurluyoruz. Yönetenler ilden ile toplu iftar yemeklerinde halka hitap ediyorlar. Bunlardan biri de UŞAK’ta gerçekleşti. Sayısı 20 binlere ulaştığı söylenen bu iftar yemekleri bir çok soruyu da peşinden sürüklüyor. Merak ettim. Bu organizasyonda kaç kişi çalıştı. Bu kadar masa ve tabure nasıl temin edildi. Maliyeti kimler tarafından karşılandı. Çalışanlar sigortalı mıydı, yemek fabrikası ne kadar faturayı kime kesti. Daha da önemlisi bu yemeğe katılanlar kimlerdi. Aralarında doktorlar, öğretmenler, mühendisler yada hangi kesimlerden insanlar vardı. Merak bu..
Bayramınız kutlu olsun…diyelim son olarak.. sağlıkla kalın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.