Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KADINLAR

Nazım Hikmet... “Anamız, avradımız, yarimiz. Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen. Ve soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız” diyor. Ülkemizde kadınlar bu sözler gibi hiç yaşamamış gibi ölüyor, öldürülüyorlar. Rakamlar fazlasıyla korkutucu. Neredeyse her gün bir kadın, bir ana, bir kardeş, bir bacı öldürülüyor. Ve sayısı anımsanmayan şiddet mağduru oluyorlar. Ve onların arkasından sadece üzülüyoruz, içimiz burkuluyor, ahlar vahlar çekiyoruz. Oysa onlar, oysa kadınlar, oysa analar bunları asla hak etmiyor. Ve ne gariptir ki onlar için söylenen sözler, atasözleri bile oldukça ilginç geliyor bana. Demişler ki “her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır”. Evet doğrudur, yaşamımızda binlerce örneği vardır. Öyleyse niçin “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” demişiz. Niçin “kızını dövmeyen dizini döver” demişiz. Düşündürücü.. Onlar bizim yaşam tarzımızdır. Onlarsız yaşamın asla ne tadı olur ne tuzu. Ama biz halâ bir canavar gibi, hunharca onları katletmekten geri durmuyoruz. Nasıl cesaretse, onları hem yanı başımızda tutuyor hem de yaşamına son vermekten geri durmuyoruz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır, diye boğazımız yırtılır-casına haykırsak da, her gün caddelerde sokaklarda yürüyüşler yapsak da, olmuyor, olduramıyoruz. Ama öldürüyoruz. Kağıda yazılmış sözleşmeler uyulmadığı sürece bir hiç olarak kalıyor. Bu kaideleri, bu kuralları tüm insanlar beyinlerine yazmalı ve hatta kazıyarak yazmalı. Düşüncelerimiz arasından ŞİDDETİ silip atmalı, severek, isteyerek birlikte olduğumuz bu nadide kıymetleri işi bitmiş gibi dürüp atmak, vadesi dolmuş gibi yok etmeyip kafalardan silmek gerek. Kadınlar güzeldir, kadınlar özeldir. Anamızdır, avradımızdır. Onlar sevmeye, sevilmeye ve onlar takdir edilmeye layıktır. “Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir. Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılan bir imzadır”, sözleri ne kadar anlamlıdır. Güzellik görecelidir. “Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın kalbe hoş görünür. Birincisi pırlanta, ikincisi hazinedir” diyor Napolyon. Kadın olmak çok zor bir iştir. Çünkü erkeklerle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Bütün bunların ışığında kadınlarımıza yeniden gerçekten bir daha bakarak düşünmek ve doğru davranışlar bulmak zorundayız. ŞİDDET her zaman yanlış, asla tasvip edilecek bir davranış biçimi değildir. Hele hele yıllar yılı birlikte aynı yastığa baş koyduğunuz insana karşı nasıl olur da şiddet uygulayabilirsiniz. Anlaşılır gibi değil. Anlatılır gibi de değil. Erkek kadına tokat atarsa suçludur. Ama kadın erkeğe tokat atarsa yine erkek suçludur. Ben derim ki çirkin kadın yoktur, belki de güzel görünmesini bilmeyen kadın vardır. Şöyle bir hikaye anımsıyorum. Bir adada sadece kadınlar yaşamaktaymış. Hiç canlı erkek yokmuş. Her nasılsa adaya bir erkek düşmüş, tek başına. Bütün kadınlar başına üşüşmüşler. Demişler ki; “Bu ada özeldir. Bu adada asla bir erkek canlı yaşayamaz, seni öldürmemiz gerekiyor”. Adam şaşakalmış. “Ne suçum var, bırakın gideyim” dese de kadınlar ısrarcı olmuşlar. Adam da demiş ki, “madem beni öldüreceksiniz o zaman beni en ÇİRKİNİNİZ öldürsün”. Kadınlar bakışmışlar ve hiç kimse çirkinliği kabul etmediğinden adamı öldürememişler.. Elbette bu bir hikaye bile olsa bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktadır. Biz varlığımızı onlara borçluyuz. Kadınlar her zaman bizim varlığımızın temel taşlarından biridir. Dokuz ay bizi karnında taşıyan, yıllarca gözümüze bakan, besleyen, büyüten, bizi yaşama hazırlayan, biz ağladıkça ağlayan, güldükçe gülen o güzel insanlara nasıl kıyabiliriz. “Cennet anaların ayakları altındadır” dediğimiz insanlara nasıl kıyabiliriz. Söylediklerimizi doğru kabul ediyor isek niçin yanlış yollara gidiyoruz. Niçin hunharca cinayetler işleyebiliyoruz. İnanılır gibi değil. Ama ortada bir gerçek var; yaşamımızın her anında “kadın cinayetleri” ile karşı karşıyayız. Bunu önlemek, bunları durdurmakta yine bize düşüyor. Çözüm yine bizleriz. Hepimiz. Haydi biraz gayret gösterelim. Biraz anlayışlı olalım, dilimizle söylediğimiz sevgi sözcüklerini yürekten söyleyelim, uygulayalım. Bakın işte o zaman yaşam daha güzel olacak. Hayat daha bir başka yaşanacak. İnanın. Bir kadını sevmişseniz. Onunla yaşamı paylaşmışsanız ve aynı yastığa baş koymuşsanız ve zamanla istenilen güzellikleri yaşayamamış bile olsanız ayrılın, uzaklaşın ve başka insanlarla yeniden yaşam kurmaya çalışın. Niçin ısrarla yanlışın üzerine gidiyorsunuz. Mutluluğu başka bir insanda arayıp bulmayı tercih etmiyorsunuz. Ve işte bu cahillik, bu yüreksizlik, bu hınç sizleri şiddete yöneltiyor. Severek evlendiğiniz, aşık olduğunuz, uğruna dünyaları yakacak olduğunuz insanı yok ediyorsunuz. Bu doğru değil. Geçmişi bir anda silmek doğru değil. Sevginiz bittiği an kapatın gözleriniz, silin kafanızdaki bütün anıları ve yeni bir sayfaya yönlendirin yaşamınızı. Çözüm ŞİDDET değildir. Çözüm yeni yaşama yelken açmaktır. Vazgeçin geçmişten. Önce kendinizi sevin sonra bütün insanları ama asla şiddeti sevmeyin ve onu yaşamınızın bir anına ortak etmeyin. Mutluluklar her daim sizlerle olsun.
Ekleme Tarihi: 29 Kasım 2022 - Salı

KADINLAR

Nazım Hikmet... “Anamız, avradımız, yarimiz. Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen. Ve soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız” diyor. Ülkemizde kadınlar bu sözler gibi hiç yaşamamış gibi ölüyor, öldürülüyorlar. Rakamlar fazlasıyla korkutucu. Neredeyse her gün bir kadın, bir ana, bir kardeş, bir bacı öldürülüyor. Ve sayısı anımsanmayan şiddet mağduru oluyorlar. Ve onların arkasından sadece üzülüyoruz, içimiz burkuluyor, ahlar vahlar çekiyoruz. Oysa onlar, oysa kadınlar, oysa analar bunları asla hak etmiyor.
Ve ne gariptir ki onlar için söylenen sözler, atasözleri bile oldukça ilginç geliyor bana. Demişler ki “her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır”. Evet doğrudur, yaşamımızda binlerce örneği vardır. Öyleyse niçin “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” demişiz. Niçin “kızını dövmeyen dizini döver” demişiz. Düşündürücü..
Onlar bizim yaşam tarzımızdır. Onlarsız yaşamın asla ne tadı olur ne tuzu.
Ama biz halâ bir canavar gibi, hunharca onları katletmekten geri durmuyoruz. Nasıl cesaretse, onları hem yanı başımızda tutuyor hem de yaşamına son vermekten geri durmuyoruz.
İstanbul Sözleşmesi yaşatır, diye boğazımız yırtılır-casına haykırsak da, her gün caddelerde sokaklarda yürüyüşler yapsak da, olmuyor, olduramıyoruz. Ama öldürüyoruz. Kağıda yazılmış sözleşmeler uyulmadığı sürece bir hiç olarak kalıyor. Bu kaideleri, bu kuralları tüm insanlar beyinlerine yazmalı ve hatta kazıyarak yazmalı. Düşüncelerimiz arasından ŞİDDETİ silip atmalı, severek, isteyerek birlikte olduğumuz bu nadide kıymetleri işi bitmiş gibi dürüp atmak, vadesi dolmuş gibi yok etmeyip kafalardan silmek gerek.
Kadınlar güzeldir, kadınlar özeldir. Anamızdır, avradımızdır. Onlar sevmeye, sevilmeye ve onlar takdir edilmeye layıktır. “Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir. Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılan bir imzadır”, sözleri ne kadar anlamlıdır.
Güzellik görecelidir. “Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın kalbe hoş görünür. Birincisi pırlanta, ikincisi hazinedir” diyor Napolyon.
Kadın olmak çok zor bir iştir. Çünkü erkeklerle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Bütün bunların ışığında kadınlarımıza yeniden gerçekten bir daha bakarak düşünmek ve doğru davranışlar bulmak zorundayız. ŞİDDET her zaman yanlış, asla tasvip edilecek bir davranış biçimi değildir. Hele hele yıllar yılı birlikte aynı yastığa baş koyduğunuz insana karşı nasıl olur da şiddet uygulayabilirsiniz. Anlaşılır gibi değil. Anlatılır gibi de değil. Erkek kadına tokat atarsa suçludur. Ama kadın erkeğe tokat atarsa yine erkek suçludur. Ben derim ki çirkin kadın yoktur, belki de güzel görünmesini bilmeyen kadın vardır.
Şöyle bir hikaye anımsıyorum. Bir adada sadece kadınlar yaşamaktaymış. Hiç canlı erkek yokmuş. Her nasılsa adaya bir erkek düşmüş, tek başına. Bütün kadınlar başına üşüşmüşler. Demişler ki; “Bu ada özeldir. Bu adada asla bir erkek canlı yaşayamaz, seni öldürmemiz gerekiyor”. Adam şaşakalmış. “Ne suçum var, bırakın gideyim” dese de kadınlar ısrarcı olmuşlar. Adam da demiş ki, “madem beni öldüreceksiniz o zaman beni en ÇİRKİNİNİZ öldürsün”. Kadınlar bakışmışlar ve hiç kimse çirkinliği kabul etmediğinden adamı öldürememişler.. Elbette bu bir hikaye bile olsa bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktadır.
Biz varlığımızı onlara borçluyuz. Kadınlar her zaman bizim varlığımızın temel taşlarından biridir. Dokuz ay bizi karnında taşıyan, yıllarca gözümüze bakan, besleyen, büyüten, bizi yaşama hazırlayan, biz ağladıkça ağlayan, güldükçe gülen o güzel insanlara nasıl kıyabiliriz. “Cennet anaların ayakları altındadır” dediğimiz insanlara nasıl kıyabiliriz. Söylediklerimizi doğru kabul ediyor isek niçin yanlış yollara gidiyoruz. Niçin hunharca cinayetler işleyebiliyoruz. İnanılır gibi değil. Ama ortada bir gerçek var; yaşamımızın her anında “kadın cinayetleri” ile karşı karşıyayız. Bunu önlemek, bunları durdurmakta yine bize düşüyor. Çözüm yine bizleriz. Hepimiz.
Haydi biraz gayret gösterelim. Biraz anlayışlı olalım, dilimizle söylediğimiz sevgi sözcüklerini yürekten söyleyelim, uygulayalım. Bakın işte o zaman yaşam daha güzel olacak. Hayat daha bir başka yaşanacak. İnanın. Bir kadını sevmişseniz. Onunla yaşamı paylaşmışsanız ve aynı yastığa baş koymuşsanız ve zamanla istenilen güzellikleri yaşayamamış bile olsanız ayrılın, uzaklaşın ve başka insanlarla yeniden yaşam kurmaya çalışın. Niçin ısrarla yanlışın üzerine gidiyorsunuz. Mutluluğu başka bir insanda arayıp bulmayı tercih etmiyorsunuz. Ve işte bu cahillik, bu yüreksizlik, bu hınç sizleri şiddete yöneltiyor. Severek evlendiğiniz, aşık olduğunuz, uğruna dünyaları yakacak olduğunuz insanı yok ediyorsunuz. Bu doğru değil. Geçmişi bir anda silmek doğru değil. Sevginiz bittiği an kapatın gözleriniz, silin kafanızdaki bütün anıları ve yeni bir sayfaya yönlendirin yaşamınızı. Çözüm ŞİDDET değildir. Çözüm yeni yaşama yelken açmaktır. Vazgeçin geçmişten. Önce kendinizi sevin sonra bütün insanları ama asla şiddeti sevmeyin ve onu yaşamınızın bir anına ortak etmeyin. Mutluluklar her daim sizlerle olsun.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.