Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KALKIŞMA!

Ülkemiz hafta sonu hareketli saatler yaşadı. Sırtımızda onlarca sorun varken bir de “KALKIŞMA” hareketi izledik saatler süren. Tam manasıyla bitti mi, yoksa ufak pürüzler var mı bilemiyorum. Bildiğim tek şey inandığım tek şey sadece DEMOKRASİ. Olmazsa olmazımızdır. Yıllar içinde birkaç DARBE yaşamış bizler kökten karşıyız. Askere değil, DARBEYE. Demokrasiye uzanan hangi el olursa olsun karşıyız. Ne gibi gerekçe olursa olsun karşıyız. Sonuç sandıktan alınmalı, gidecekler sandıkla gitmeli. Başka yolu yok. Olmamalı. Kalkışma püskürtüldü. 200'e yakın şehidimiz var. Ve insanlarımızın duyarlılığı ile bu kadarına razı olduk. Herkesin yaşadığı bu kabus dolu saatleri bir bir detaylandırmaya gerek olmadan gözlemlediğimiz olaylara kısa kısa anlatmaya çalışayım. Özellikle belirtmeliyim ki bu hareket ülke ekonomisine ve uluslararası ilişkilerimize zarar vermiştir. Bunun telafisi mümkün olsa da, zaten önceki olaylar nedeniyle, yani Suriye nedeniyle bozulan ilişkiler son anlarda yeniden olumlu düzeye çekilecekken, bir de bu kalkışmanın meydana gelmesi olumsuzlukları gidermeye bir nebze de olsa engel olacaktır. Bu kalkışmayı sınırlı sayıdaki kanallardan takip edebildik. TRT yayınlarına kısa süreliğine ara vermişti. Köprüdeki trafiğin durdurulması ile başlayan hareketlilik sonradan başka boyutlara ulaştı. Doğru mu yanlış mı zamanla ortaya çıkacak “çağrı” halkı sokaklara taşıdı. İnsanların darbeye karşı olan dik duruşu meydanlara hareketlilik getirdi. İşte bu anda aklıma daha kötü şeyler geldi. Terör korkusu. Allah muhafaza şer odakları bunu yanlış değerlendirebilirlerdi. Meydanlara dolmuş halkın üzerine oyunlar oynayabilirlerdi. Kalkışmanın detayları bir bir ortaya çıktığında da anlaşılacak ki, TÜRK HALKI artık darbe istemiyor. Bunları izlerken kötü deneyimler yaşadığımız darbe günleri aklıma geldi. 27 Mayıs’ta küçük yaşlardaydım. Bataryalı radyomuzdan “selam, selam orduya, selam bütün millete” diye sesler yükseliyor. Caddelerde, köşe başlarında askerler nöbetteydi. Ailemizin kısır bilgileri ile konuya vakıf olmaya çalışıyorduk. 1970'de baş gösteren olaylar nedeniyle muhtıralar dönemi yaşadık. 1960, 1970 derken 12 Eylül 1980'de yapılanlar ülkemizde kötü günlerin yaşanmasına neden oldu. Kimileri, “artık darbeler alışkanlık yaptı. 1990'da yani her on yılda darbe olacak” korkularıyla yaşaya geldik. Ama şükür ki yaşanmadı. 12 Eylül’de 750 bin kişi doğrudan etkilendi. Ülke onlarca yıl geride kaldı. Demokrasi adına yaptıklarını beyan edenler antidemokratik uygulamalarla ülkemizi bu günlere getirdiler. Biz de 12 Eylül’den nasibimizi aldık. 30'ar günlük iki devre gözaltında tutulduk. Elimize çakı bıçağı almamış, şiddete asla ve katta başvurmamış bizler dernek çalışmaları nedeniyle göz altındaydık. Ve bizler gibi onlarca arkadaşımız sudan sebepler nedeniyle gözaltında kaldılar. Bazılarımız tutuklandı. Hepsini sineye çektik. Ama ülkenin umutları da engellendi. Dünyanın gıpta ile baktığı bu güzel ülkemiz ne yazık ki yine engellenmişti. Kimin yaptığı, kimin yaptırdığı ne kadar önemli olsa da asıl önemli olan bir çok gencimizin yaşamını yitirmiş olmasıydı. Zarar görmüş olmalarıydı. Biz de ailece zarar görmüştük. Gözaltına alındık, tutuklandık, sürüldük. Kabus dolu günler yaşadık. Sonra bize bu durumu yaşatanlar yargılandı. Ama sonuç yok!.. Tarih sayfaları 12 Eylül’ü de satırları arasına aldı. Sonraki yıllarda bir daha darbe olmaması için yasalar çıkardılar. Ama onlarda yeterli gelmedi. İşte bakın bu gün kalkışma yaşandı. Niçin kalkışma diye adlandırıldı diye düşündüm. Anlaşılan o ki,12 Eylül gibi askerin tümü bu kalkışmaya ya katılmamış ya da haberdar edilmemiş. Köprü kapatıldığında eşden dosttan telefonlar geldi. “Böyle böyle internette bir haber dolaşıyor bir şeyler mi var?” diye sorulara muhatap oldum. Araştırdım ve bana da acayiplik olduğu kanaati geldi. Sonra yayınlarda yaşananlara baktım. Vallahi darbe diyesim gelmedi. Sonra TRT’den bildiri okundu. Ama diğer kanallardaki haberler başka boyutlardaydı. Sonra TRT yayınları kesildi. Bir şeyler oluyordu ama eskilerle karşılaştırdığımızda da doğru bir yargıya varamıyorduk. Şehrimizde olağanüstü hareketlilik fark edilemiyordu. Gerek tv’den ve gerekse yerel kanallardan yapılan anonslar sonrasında insanlar kent meydanına doluşmaktaydılar. Ama bunlar içerisinde en kötü olay ise resmiyet taşıyan bir takım kamyon ve araçların havalı kornaları ile sabahlara kadar insanları rahatsız etmiş olmalarıydı. Bana sorsalar aslında onlarda darbeciler kadar suçluydular. Selalar veridi, ezanlar okundu. Ama Hasan MUTLUCAN (rahmetle anıyorum) türküleri yoktu.. Onun yerini kahreden havalı korna sesleri almıştı.. Ve motorların patlatılan egzoz sesleri.. Biz iki taraftan da kabus yaşıyorduk. SONUÇ.. Biz artık darbe yaşamak istemiyoruz, bu böyle biline. Bakın meclisimiz bile bombalandı ama tüm siyasi partiler aynı dille karşı beyanatlar verdiler. DEMOKRASİ.. DEMOKRASİ... Yaşananların elbette bir bedeli olacak. Ve suçlular elbette cezalarını çekecekler. FG’nin yaptırdığı düşünülen bu olayın iç ve dış destekçileri, etkinleri, etkenleri enine boyuna tüm şeffaflığı ile ortaya konulup yargılanmalı. Ama suçu günahı olmayan erler, alt konumdaki insanlara da aynı gözle bakılmamalı. Zamanla gerçeklerle de yüzleşeceğiz. Ama vazgeçmediğimiz sadece demokrasidir ve ona inancımız her zaman büyüyerek olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2016 - Cuma

KALKIŞMA!

Ülkemiz hafta sonu hareketli saatler yaşadı. Sırtımızda onlarca sorun varken bir de “KALKIŞMA” hareketi izledik saatler süren. Tam manasıyla bitti mi, yoksa ufak pürüzler var mı bilemiyorum. Bildiğim tek şey inandığım tek şey sadece DEMOKRASİ. Olmazsa olmazımızdır. Yıllar içinde birkaç DARBE yaşamış bizler kökten karşıyız. Askere değil, DARBEYE. Demokrasiye uzanan hangi el olursa olsun karşıyız. Ne gibi gerekçe olursa olsun karşıyız. Sonuç sandıktan alınmalı, gidecekler sandıkla gitmeli. Başka yolu yok. Olmamalı.
Kalkışma püskürtüldü. 200'e yakın şehidimiz var. Ve insanlarımızın duyarlılığı ile bu kadarına razı olduk. Herkesin yaşadığı bu kabus dolu saatleri bir bir detaylandırmaya gerek olmadan gözlemlediğimiz olaylara kısa kısa anlatmaya çalışayım.
Özellikle belirtmeliyim ki bu hareket ülke ekonomisine ve uluslararası ilişkilerimize zarar vermiştir. Bunun telafisi mümkün olsa da, zaten önceki olaylar nedeniyle, yani Suriye nedeniyle bozulan ilişkiler son anlarda yeniden olumlu düzeye çekilecekken, bir de bu kalkışmanın meydana gelmesi olumsuzlukları gidermeye bir nebze de olsa engel olacaktır.
Bu kalkışmayı sınırlı sayıdaki kanallardan takip edebildik.

TRT yayınlarına kısa süreliğine ara vermişti. Köprüdeki trafiğin durdurulması ile başlayan hareketlilik sonradan başka boyutlara ulaştı. Doğru mu yanlış mı zamanla ortaya çıkacak “çağrı” halkı sokaklara taşıdı. İnsanların darbeye karşı olan dik duruşu meydanlara hareketlilik getirdi. İşte bu anda aklıma daha kötü şeyler geldi. Terör korkusu. Allah muhafaza şer odakları bunu yanlış değerlendirebilirlerdi. Meydanlara dolmuş halkın üzerine oyunlar oynayabilirlerdi.
Kalkışmanın detayları bir bir ortaya çıktığında da anlaşılacak ki, TÜRK HALKI artık darbe istemiyor.
Bunları izlerken kötü deneyimler yaşadığımız darbe günleri aklıma geldi. 27 Mayıs’ta küçük yaşlardaydım. Bataryalı radyomuzdan “selam, selam orduya, selam bütün millete” diye sesler yükseliyor. Caddelerde, köşe başlarında askerler nöbetteydi. Ailemizin kısır bilgileri ile konuya vakıf olmaya çalışıyorduk. 1970'de baş gösteren olaylar nedeniyle muhtıralar dönemi yaşadık. 1960, 1970 derken 12 Eylül 1980'de yapılanlar ülkemizde kötü günlerin yaşanmasına neden oldu. Kimileri, “artık darbeler alışkanlık yaptı. 1990'da yani her on yılda darbe olacak” korkularıyla yaşaya geldik. Ama şükür ki yaşanmadı. 12 Eylül’de 750 bin kişi doğrudan etkilendi. Ülke onlarca yıl geride kaldı. Demokrasi adına yaptıklarını beyan edenler antidemokratik uygulamalarla ülkemizi bu günlere getirdiler.
Biz de 12 Eylül’den nasibimizi aldık. 30'ar günlük iki devre gözaltında tutulduk. Elimize çakı bıçağı almamış, şiddete asla ve katta başvurmamış bizler dernek çalışmaları nedeniyle göz altındaydık. Ve bizler gibi onlarca arkadaşımız sudan sebepler nedeniyle gözaltında kaldılar. Bazılarımız tutuklandı. Hepsini sineye çektik. Ama ülkenin umutları da engellendi. Dünyanın gıpta ile baktığı bu güzel ülkemiz ne yazık ki yine engellenmişti. Kimin yaptığı, kimin yaptırdığı ne kadar önemli olsa da asıl önemli olan bir çok gencimizin yaşamını yitirmiş olmasıydı. Zarar görmüş olmalarıydı. Biz de ailece zarar görmüştük. Gözaltına alındık, tutuklandık, sürüldük. Kabus dolu günler yaşadık. Sonra bize bu durumu yaşatanlar yargılandı. Ama sonuç yok!..
Tarih sayfaları 12 Eylül’ü de satırları arasına aldı. Sonraki yıllarda bir daha darbe olmaması için yasalar çıkardılar. Ama onlarda yeterli gelmedi. İşte bakın bu gün kalkışma yaşandı. Niçin kalkışma diye adlandırıldı diye düşündüm. Anlaşılan o ki,12 Eylül gibi askerin tümü bu kalkışmaya ya katılmamış ya da haberdar edilmemiş.
Köprü kapatıldığında eşden dosttan telefonlar geldi. “Böyle böyle internette bir haber dolaşıyor bir şeyler mi var?” diye sorulara muhatap oldum. Araştırdım ve bana da acayiplik olduğu kanaati geldi. Sonra yayınlarda yaşananlara baktım. Vallahi darbe diyesim gelmedi. Sonra TRT’den bildiri okundu. Ama diğer kanallardaki haberler başka boyutlardaydı. Sonra TRT yayınları kesildi. Bir şeyler oluyordu ama eskilerle karşılaştırdığımızda da doğru bir yargıya varamıyorduk. Şehrimizde olağanüstü hareketlilik fark edilemiyordu. Gerek tv’den ve gerekse yerel kanallardan yapılan anonslar sonrasında insanlar kent meydanına doluşmaktaydılar. Ama bunlar içerisinde en kötü olay ise resmiyet taşıyan bir takım kamyon ve araçların havalı kornaları ile sabahlara kadar insanları rahatsız etmiş olmalarıydı. Bana sorsalar aslında onlarda darbeciler kadar suçluydular. Selalar veridi, ezanlar okundu. Ama Hasan MUTLUCAN (rahmetle anıyorum) türküleri yoktu.. Onun yerini kahreden havalı korna sesleri almıştı.. Ve motorların patlatılan egzoz sesleri.. Biz iki taraftan da kabus yaşıyorduk.
SONUÇ.. Biz artık darbe yaşamak istemiyoruz, bu böyle biline. Bakın meclisimiz bile bombalandı ama tüm siyasi partiler aynı dille karşı beyanatlar verdiler. DEMOKRASİ.. DEMOKRASİ...
Yaşananların elbette bir bedeli olacak. Ve suçlular elbette cezalarını çekecekler. FG’nin yaptırdığı düşünülen bu olayın iç ve dış destekçileri, etkinleri, etkenleri enine boyuna tüm şeffaflığı ile ortaya konulup yargılanmalı. Ama suçu günahı olmayan erler, alt konumdaki insanlara da aynı gözle bakılmamalı. Zamanla gerçeklerle de yüzleşeceğiz. Ama vazgeçmediğimiz sadece demokrasidir ve ona inancımız her zaman büyüyerek olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.