Ben ilkokula KARA ÖNLÜK giyerek başladım. Benim gibi milyonlar da kara önlük giyiyordu. Aramızda kimin zengin kimin fakir olduğu hiç konuşulmazdı. Ama dikkatimi çeken bazı arkadaşlarımın kara önlükleri gerçekten kaliteli kumaştan yapılmış pırıl pırıl parlıyordu. Ama hiç kıskanmazdık.
Ben ilkokulu ağabeyimden kalan önlükleri giyerek tamamladım. Gerçi bir kez gıcır gıcır bir önlük alınmıştı. Mübarek kara önlükler de senesine ulaşmadan solar, renkleri kara mı gri mi ya da başka tonlara mı dönerdi anlayamazdık.
Bu gün okullar açıldı. Açıldı da dertler de başladı. Şimdi yeni “TEK TİP” uygulamasına geçileceği söyleniyor.. Nasıl olacak bilemiyorum. İnanır mısınız bu Milli Eğitim her yıl sorunlarla başlar ama senesine aynı sorunlarla boğuşarak sürer gider. Ve ince ince düşünürseniz aklım erdiği günden beri göreve gelen her Milli Eğitim Bakanı kendine göre bir sistem bulur.
Onu uygulamaya çalışır. Bakan değişince de her şey yine sil baştan.. Yüz yıllara dayanan bir Milli Eğitim politikamız olamadı. Kara önlükler maviye daha sonra serbest kıyafete döne döne başı döndü vallahi.
Bana göre işin temeli Milli Eğitim olmalı. En büyük bütçe ona ayrılmalı. Okullar haziranda kapanıyor ve temmuz, ağustos gibi uzunca bir dinlenme süreci var. Bu dönem gayet iyi değerlendirilmeli ve okulların açıldığı gün her şey hazır, tertemiz ve dört dörtlük olmalı. Oysa tüm işler tatil içinde becerilemediği için eylül yetmiyor; ekim, kasım, aralık hatta şubata sarkan çalışmalar var. Tayinler bir türlü oturtulamadı. Yer değiştirmeler keyfiyet arzediyor… Kayıtlar başlayacak sayın bakan “sakın ha para vermeyin!” diyor. “Eğer para isterlerse hemen şikayet edin”.. Ve arkasından ekliyor, “okul aile birlikleri yardım alabilir”. Yani okullarda kurulan bu birlikler velilerin korkulu rüyası. Ve artık kayıtlar elektronik ortamda yapılıyor. Okulların interland alanları belirlendi. Çocuğunuz otomatik olarak kaydediliyor. Peki sayın bakanım bu okullara akın akın gelip giden servisler neyin nesi? Okulun çevresinde onlarca servis aracı var. Niye herkes kendi bölgesinde yaya gelip gitme imkanı varken kilometrelerce uzaktan servislerle gelip gidiyorlar.
Ve özel okullar. Ücretleri milyonlara varan özel okullara bir müdahale edilemiyor. Yasalarımızda “ilköğretim mecburi ve parasızdır” diye yazıp dururken ve bana göre devletimiz her zaman güçlü iken bu özellikler neyin nesi. Eğitimi devlet yapmalı. Böylelikle eşit şans ve aynı müfredat ile yapılan eğitim sonrası çocuklarımızın yarışması da adaletli olmaz mı?.
Okullara imamları görevlendiriyorsunuz. Oysa bakanlığın elinde eğitim görmüş değerli din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri var. Onlar bu işi beceremiyorlar mı?…
Bir yılın neredeyse yarısı tatille geçiyor. Öyle bir planlama yapılmalı ki yılın tüm günleri değerlendirilmeli. Elbette çocuklarımıza dinlenme hakkı tanınmalı. Ama yarım gün eğitim yarım gün öğretim yapılabilmeli.. Bu kadar sınavlar yerine çocuklarımız ta ilkokuldan başlayıp üst okullara ilgi ve becerisi oranında değerlendirilerek yönlendirilmeli. Bu yönlendirme okul ve aile işbirliği sayesinde en doğru yol bulunarak yapılmalı. Daha da önemlisi milyonların üniversite kapılarında sınavlarla boğuşması önlenmeli.. Eğitim güzel ve herkese gerekli ama sanatkarlık becerisi ve diğer yetenekleri daha önde olan çocuklarımız boşu boşuna sınav sınav sürüklenmemeli.
Bana göre devletimiz işi kökünden çözmek için uzun yıllara yansıyacak plan yapmalı. Hangi meslekten kaç kişi gerekiyorsa o kadar kişinin okumasına olanak tanınmalı. Yoksa milyonların üniversiteyi bitirip pazarcı, çaycı, garson olmasına mecbur bırakılmamalıdır.
Çocuklara tek tip kıyafet öneren bakanlık öğretmenlerin de yine eskisi gibi uygun kıyafet giymesi sağlanmalı. Saçlı sakallı, kulağı küpeli mini etekli japone giysili öğretmen olmamalı.
Okulların açıldığı hafta bazı illerde okula giriş saatleri 10.00 olarak uygulanmaya başlamıştı. Trafiğin fazla sıkışmaması için düşünülen bu uygulamanın sorun yarattığı belirlendi. Zira anne baba saat sekizde evden çıkıyor, çocuğunu okula bırakıyor ve işe gitmek zorunda. Peki saat ona kadar bu çocuk nerede zaptolacak bu düşünülmedi.. Şimdi valilik herşeyi biz mi düşüneceğiz diyebilir. Gerçi bu uygulama kısa süreli de olsa sorunlar yaratmıştı..
Bana göre Sayın Bakan Milli Eğitimi tam anlamıyla “Milli Eğitim Bakanı” gibi algılayıp değerlendiremiyor. Her iş son güne bırakılıyor ve şimdi de bakın 4+4+4 kabusu başka bir kabusa dönüştürülmek üzere çalışmalar yapıldığı söyleniyor. Biliyorum ki maç başlayınca kurallar değişmez. Taşımalı eğitim ne kadar zararlı olduysa bu sistem de ölü doğmuştur.
En iyisi her şeyi bir kenara bırakıp ülkemize en uygun bir sistem kurulmalı ve bu sistem her gelen bakanla değişime uğramamalı.. Ülkemizin geleceği doğru uygulanacak Milli Eğitim programlarıyla aydınlığa çıkar. Kim ne derse desin EĞİTİM ŞART!...
Eğitim camiamıza başarılı bir yıl geçirmeleri dileğiyle...