Heyecanla beklenen 28 Mayıs seçimlerini de bir şekilde atlattık. Tek tesellimiz herhangi bir olumsuzluk yaşamadan, bir sorun yaşamadan sonlandırdık. Ve sonuçta 21 yıldır ülkemizi yöneten ERDOĞAN’a bir beş yıl daha yönetme imkanı verildi. Dileğimiz gelecekte ülkemizin daha huzur dolu ve sorunsuz bir yaşam sürdürmesidir. Kim ne derse desin her şeye rağmen kazanan haklıdır. Sandıktan çıkan sonuçlar YSK tarafından doğrulandığı zaman yapılacak en doğru iş kazananı tebrik etmek ve kazandığını kabullenmektir. Fikirlere daima saygılı olunmalıdır. Halkın kullandığı oylara saygılı olunmalıdır. Sonuçlar tartışılabilir üzerinde yorumlar yapılabilir. Dengesiz güç kullanımından söz edilebilir. Muhalefet bütün bunları bilerek tedbirlerini almalıydı. İlk başta söylemem gereken şudur. Ocak ayındaki bir yazımda 6'lı masanın kuruluşunu irdelemiş ve çalışmanın, birlikte olmanın, bir araya gelebilmenin faydalarından söz etmiştim. Ben söylemiştim demekten çok haz duymuyorum ama benim o günkü görüşüm gayet netti. Demiştim ki; bu altılı masadan bir aday çıkmasın ne olursunuz. Siz parlamenter sisteme geri dönmeyi hedefliyorsanız kesinlikle bu masadan birini aday olarak göstermeyin. Dışarıdan en sade bir vatandaş olsa kabulümüzdür dedik. Dinlemediler, allem ettiler kallem ettiler ve KILIÇDAROĞLU’nu aday ettiler. Olmadı, olmuyor, olmayacaktı. Sonuç ortada. “Ben Kemal, geliyorum” dedi, gelemedi.. Yahu solun oyu ülkemizde % 30' dur. Bunu göremeyenler zerre kadar siyasetten anlamıyorlar demektir. Tabiidir ki sol, diğer etmenlerle yani sağdan partilerle birleşerek istenilen oy potansiyeline ulaşmaları mümkün olabilecekti. Oysa solun tüm bileşenleri onu niye aldınız, bunu niye kattınız diye sorgulamaktan ileriye gidemediler. Ülkenin bu kadar ekonomik güçlükler içerisinde kıvrandığı bir dönemde bile muhalefet seçimi alamıyorsa artık yapılacak bir şey yok demektir. Halkımız bu durumdan memnundur ve kazananlarda haklıdır. Yalnız üzerinde hassasiyetle durulması gereken en önemli konu ise % 51'in karşısında bir % 49'un olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Her ne kadar demokrasi çoğunluğun olduğu taraftır ama geride kalanlarda mutlaka ama mutlaka dikkate alınmalıdır. Bana kalırsa ERDOĞAN son 21 yılın en zorlu virajına girmiş durumdadır. Dertler daha çok, sorunlar daha fazladır. En önemlisi yaşanan deprem felaketleri sonrasında neredeyse yerle yeksan olan 11 ilin yeniden imarı ve buralardaki yüzbinlerce konutun yapılmasıdır. Bu durum öylesine basit, öylesine kolay bir iş değildir. Başarılırsa herkesten önce bizler de onlara alkış tutmaktan geri durmayız. Seçim sonrası sayın ERDOĞAN 85 milyonu kucaklamalı ve seçim öncesindeki verilen sözleri bir bir hayata geçirmelidir. Her ne kadar muhalefet daha çok dillendirmiş olsa da SIĞINMACILAR sorunu acil çözüm bekleyen sorunların en başındadır. Misafirlik artık son bulmalı ve makul bir şekilde onlar ülkelerine geri döndürülmelidirler. Gelelim muhalefet partilerine... Kurdukları altılı masa dağılır mı dağılmaz mı bilemem. Bu durumda devam etse de bir kıymeti harbiyesi olmaz sanırım. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin şapkayı önüne koyup yeniden yapılanma sürecine girmesi gereklidir. Baştan sona hemen her yönetici istifa etmeli ve yeniden baştan tüm örgüt elden geçirilmelidir.. Hani hep diyorum ya Uşak’ta CHP beşinci kattan aşağıya inmedikçe bu sorunların çözülmesi olası görünmüyor. Böyle gidilirse yakın zamanda hayata geçecek olan yerel seçimler de hüsranla sonuçlanır. Zira büyük şehirlerde başkanlığı kazanmış olan CHP çok dikkat çeken çalışmalara imza atabilmiş görünmüyor. Yıllardır tek başına en başarılı işlere imza atmış bir Yılmaz Büyükerşen’in mertebesine erişemediler. Yaşanacak bir şehir haline getirdiği Eskişehir’in rıhtımına yanaşamadılar. İzmir’de suyun tonu 26.5 lira.. gerisi size kalmış.. Bu günden sonra aslolan ÜLKEMİZDİR. Biz bu ülkenin kıymetini bilmek ve onu korumak, kollamak, yüceltmek için elimizden gelenin bir fazlasını yapmak zorundayız. Yaşamımızın daha kaliteli olması için çaba içinde olmalıyız. Şimdi sayın ERDOĞAN kazanmış olsa da tüm ülkenin kazanmış olması daha önemlidir. Yukarıdakiler aşağıdakileri ayrı tutacaklar diye düşünmemek ve birlikte gülmek, birlikte ağlamak gibi bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz vardır. Kimse kimseyi dışlamadan ve ayrıştırmadan, hırslanmadan dünkü gibi yaşamak ve yaşatmak zorundayız. Kaderde, kıvançta, tasada, bir dilde, bir dinde, bir insanlar olarak ülkemizin menfaatlerini üstte tutarak üretmek zorundayız. Ülkemiz güzel bir demokrasi sınavı vermiştir. Bizlerden çok dış güçlerin daha çok dikkatini verdiği seçimlerimiz sonlandırılmıştır. Biz inancımız gereği kazananları kutlamak ve başarılar dilemekle mükellefiz. Kaybedenler de bir muhasebe yapıp hatalarını, yaptıklarını, yapamadıkları sorgulamalıdırlar. Bu seçim ne ilk ne de son seçimdir. Varoldulça daha çok seçim yaşayacak, yaşandıkça yeni yüzler göreceğiz. Şimdi birlik zamanıdır. Artık geriye bakmadan yönümüzü ileriye çevirmeli ve yoğun bir dönem için çalışmaya başlamalıyız. Her zaman kazanan ÜLKEM olmalıdır...