A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KIYAMETE Mİ YAKLAŞIYORUZ

Yazmaktan usandık ama yine de yazmaya devam edeceğiz. Çünkü çekilen acılar yaşanan olumsuzluklar bir türlü bitmek bilmiyor. Yazacağız. Tükenmez kalemler bile tükendi ama bizim yazma fikrimiz hala tükenmedi. “Yanıyoruz” dedik, “Kavruluyoruz” dedik, çözüm bulunamadı. “Antalya” dedik, “Manavgat” dedik duyan olmadı. Marmaris’deki şimdilerde Çeşme, Sakarya, Bilecik, Bursa, dedik umursanmadı. Dedikçe çoğaldı, çoğaldıkça neredeyse ülkemizin tamamını dumanlar kapladı. Ateşler arşa yükseldi, küller şehirleri karabasana dönüştürdü. Ama yine de yanıyoruz. Sanki planlanmış gibi sanki önceden yerler belirlenmiş gibi biri bitmeden öteki başlıyor ve bu kadar hengame içinde bizler çaresiz bakıyoruz ve elden gelen bir şey yok. Yazıyoruz, yazıyoruz. Bir de bunlar yetmiyormuş gibi onları kaybediyoruz. Gönüllü insanlar bu ateş çemberinde kavrulup gidiyorlar. Ama biz yine “içimiz yanıyor, ciğerlerimiz parçalanıyor” diyerek derdimizi satırlara döküyoruz. Bir yanımız yanmakta olup diğer yanımızda da seller durmuyor. O da can almak için pusuda bekliyor. Yani anlayacağınız ülkemizin üzerinde bir kara bulut dönüşü var yıllardır gitmiyor. Depremler seller yangınlar.. “Bitmeyecek mi?” diye soruyoruz. Gerçi biz dünyayı böyle hor kullandıkça bilmiyorum daha başa neler gelir. Biri yazdı, keçileri yasakladınız yangınlar çoğaldı diye.. Uzun uzadıya düşündüm. Doğru olabilir mi… Ve hak verdim bir ölçüde. Onlar ormanlara zarar veriyor diye bilinse de bir anlamda koruyucu oldukları konusunda hak verdim. Çobanın çantasında kuru üzümle ekmek olur ya da soğan. O sırtındaki kepeneği ile hem sıcağa hem soğuğa dayanır. Ateş yakıp ısınmayı denemez. Ormanda sinsice gezenleri görür uyarır. Onların suça yönelmesini engeller. Yani ormanı korur bana göre. Ve ormancılar.. Atla gezdikleri günler hala belleklerimde. Nerde bir hata görse hemen uyarır. Şimdiler daha avantajlı aslında. Gözetleme kuleleri her türlü teknik malzeme, donanım yönünden zengin. Haberleşme olanakları oldukça fazla. Ama sanıyorum biz insanlar olarak biraz duyarsız, biraz umursamaz, biraz adamsendeciyiz gibime geliyor Eğri oturup doğru düşünmeliyiz. Bu hayatımıza can katan ormanları korumak için ne yapmamız gerekiyorsa planlı bir şekilde yapmalıyız. Yönetenlerin güzel nutukları bizleri tatmin etmiyor. Biz çözüm istiyoruz. Yangınlardaki kayıpları en aza indirip nefes yollarımızı tıkamamanın yollarını bulmalıyız. Bu kadar olumsuzlukları yaşadıkça kıyamet aklıma geliyor. Allah’ım sonumuz hayırlara çıkarsın iyi günlerde değiliz sanırım. Hep birlikte dualarımızı arşa ulaştıralım. Allah’ım koru bizi diyelim. Elbette bizim de yapacaklarımızı dört dörtlük yapmamız, ormanlara koruma yolları açmamız, ateş yakmamamız, sigara izmariti atmamamız, cam ve şişe kırıklarını etrafa saçmamamız gerekli.. Yangından korumak ve söndürme çalışmalarında daha güçlü olmak için gerekli alet, edevat ve teçhizatı önceden hazır etmemiz önemlidir. Biz her zaman aynı şeyleri yapmayı sürdürüyoruz. Deprem oluyor; şöyle yapalım, sel geliyor; bunları unutmayalım, madenler çöküyor; aman ha demekten emin olun gına geldi artık. Gelin bunları bir an önce yapıp şöyle bacak bacak üstüne atıp hiçbir şeyden korkmadan yaşama hakkımıza ne zaman kavuşacağız bilemiyorum. . * * * Meclis tatile girdi.. Çok mu çalıştılar.. Bana göre HAYIR. Şimdi ülkemizin daha çok sorunu var. Onları mecliste görmeyi sorunların çözümü için kafa yormalarını beklerdim.. Hani birileri için söylenen “burası yan gelip yatma yeri değildir” sözünü hepimiz için söylemek gerekmez mi?.. . * * * Meclisten çıkan son yasalardan biri de maden arama yasası oldu. Ve zeytinliklerde maden arama yetkisi verilmiş. Olmadı. İnanın olmadı. Zeytin yaşam için vazgeçilmez besin kaynaklarından biridir. Sayın vekillerin sanırım çok önemli bölümü üniversite mezunu ve kültürlü olmalı.. Bu yasayı hangi psikolojik şartlar altında çıkardılar inanamıyorum.. Benim fikrimce yanlış yapıldı.. Elbette madenler önemlidir ama zeytinle asla kıyaslanamaz. Hele altın aramak daha da tehlikeli. Zira siyanür insanı yok etmek için en etkili bir silahtır sanırım. “Yerin üstü altından daha değerlidir” diye diye dilimiz de tüy bitti. Yapmayın, etmeyin. İnsanoğlunun doğal yaşamına müdahale etmeyin. Bir gün sizde bu dertlere yakalanabilirsiniz. . * * * Çözüm süreci sürüyor. Ama silahların yakılmış olması sorunu kökünden halledecek gibi görünmüyor. Her kafadan ayrı bir ses çıkmaya devam ediyor. Biz her zaman aynı düşünüşteyiz. TERÖR bitmeli, hayatlar sönmemeli. Bu cennet ülkede herkese yer vardır. Kardeşçe yaşayabilmenin yollarını bir şekilde bulmalıyız.. Ama şahsi hırs ve ihtiraslardan uzak tüm insanların kabulleneceği ve mutlu olacağı bir çözüm sürecine şiddetle ihtiyacımız var. Ama birine boncuk birine başka bir şey takmadan. . * * * Hadi söndürelim şu yangınları hep birlikte. Bu ateşleri ormanlarda değil meydanlarda yakıp halaylar çekelim, zeybekler oynayalım olmaz mı?. Ne dersiniz. Hadi herkes üzerine düşeni bir an önce yapmaya başlasın.. Güzel günlere hep birlikte varalım.. Ulusça...  
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2025 -Çarşamba

KIYAMETE Mİ YAKLAŞIYORUZ

Yazmaktan usandık ama yine de yazmaya devam edeceğiz. Çünkü çekilen acılar yaşanan olumsuzluklar bir türlü bitmek bilmiyor. Yazacağız. Tükenmez kalemler bile tükendi ama bizim yazma fikrimiz hala tükenmedi.
“Yanıyoruz” dedik, “Kavruluyoruz” dedik, çözüm bulunamadı. “Antalya” dedik, “Manavgat” dedik duyan olmadı. Marmaris’deki şimdilerde Çeşme, Sakarya, Bilecik, Bursa, dedik umursanmadı. Dedikçe çoğaldı, çoğaldıkça neredeyse ülkemizin tamamını dumanlar kapladı. Ateşler arşa yükseldi, küller şehirleri karabasana dönüştürdü. Ama yine de yanıyoruz. Sanki planlanmış gibi sanki önceden yerler belirlenmiş gibi biri bitmeden öteki başlıyor ve bu kadar hengame içinde bizler çaresiz bakıyoruz ve elden gelen bir şey yok. Yazıyoruz, yazıyoruz.
Bir de bunlar yetmiyormuş gibi onları kaybediyoruz.
Gönüllü insanlar bu ateş çemberinde kavrulup gidiyorlar. Ama biz yine “içimiz yanıyor, ciğerlerimiz parçalanıyor” diyerek derdimizi satırlara döküyoruz. Bir yanımız yanmakta olup diğer yanımızda da seller durmuyor. O da can almak için pusuda bekliyor. Yani anlayacağınız ülkemizin üzerinde bir kara bulut dönüşü var yıllardır gitmiyor. Depremler seller yangınlar.. “Bitmeyecek mi?” diye soruyoruz. Gerçi biz dünyayı böyle hor kullandıkça bilmiyorum daha başa neler gelir.
Biri yazdı, keçileri yasakladınız yangınlar çoğaldı diye.. Uzun uzadıya düşündüm. Doğru olabilir mi… Ve hak verdim bir ölçüde. Onlar ormanlara zarar veriyor diye bilinse de bir anlamda koruyucu oldukları konusunda hak verdim. Çobanın çantasında kuru üzümle ekmek olur ya da soğan. O sırtındaki kepeneği ile hem sıcağa hem soğuğa dayanır. Ateş yakıp ısınmayı denemez. Ormanda sinsice gezenleri görür uyarır. Onların suça yönelmesini engeller. Yani ormanı korur bana göre.
Ve ormancılar.. Atla gezdikleri günler hala belleklerimde. Nerde bir hata görse hemen uyarır. Şimdiler daha avantajlı aslında. Gözetleme kuleleri her türlü teknik malzeme, donanım yönünden zengin. Haberleşme olanakları oldukça fazla. Ama sanıyorum biz insanlar olarak biraz duyarsız, biraz umursamaz, biraz adamsendeciyiz gibime geliyor Eğri oturup doğru düşünmeliyiz. Bu hayatımıza can katan ormanları korumak için ne yapmamız gerekiyorsa planlı bir şekilde yapmalıyız. Yönetenlerin güzel nutukları bizleri tatmin etmiyor. Biz çözüm istiyoruz. Yangınlardaki kayıpları en aza indirip nefes yollarımızı tıkamamanın yollarını bulmalıyız.
Bu kadar olumsuzlukları yaşadıkça kıyamet aklıma geliyor. Allah’ım sonumuz hayırlara çıkarsın iyi günlerde değiliz sanırım. Hep birlikte dualarımızı arşa ulaştıralım. Allah’ım koru bizi diyelim. Elbette bizim de yapacaklarımızı dört dörtlük yapmamız, ormanlara koruma yolları açmamız, ateş yakmamamız, sigara izmariti atmamamız, cam ve şişe kırıklarını etrafa saçmamamız gerekli.. Yangından korumak ve söndürme çalışmalarında daha güçlü olmak için gerekli alet, edevat ve teçhizatı önceden hazır etmemiz önemlidir.
Biz her zaman aynı şeyleri yapmayı sürdürüyoruz. Deprem oluyor; şöyle yapalım, sel geliyor; bunları unutmayalım, madenler çöküyor; aman ha demekten emin olun gına geldi artık. Gelin bunları bir an önce yapıp şöyle bacak bacak üstüne atıp hiçbir şeyden korkmadan yaşama hakkımıza ne zaman kavuşacağız bilemiyorum.
.
* * *
Meclis tatile girdi.. Çok mu çalıştılar.. Bana göre HAYIR. Şimdi ülkemizin daha çok sorunu var. Onları mecliste görmeyi sorunların çözümü için kafa yormalarını beklerdim.. Hani birileri için söylenen “burası yan gelip yatma yeri değildir” sözünü hepimiz için söylemek gerekmez mi?..
.
* * *
Meclisten çıkan son yasalardan biri de maden arama yasası oldu. Ve zeytinliklerde maden arama yetkisi verilmiş. Olmadı. İnanın olmadı. Zeytin yaşam için vazgeçilmez besin kaynaklarından biridir. Sayın vekillerin sanırım çok önemli bölümü üniversite mezunu ve kültürlü olmalı.. Bu yasayı hangi psikolojik şartlar altında çıkardılar inanamıyorum.. Benim fikrimce yanlış yapıldı.. Elbette madenler önemlidir ama zeytinle asla kıyaslanamaz. Hele altın aramak daha da tehlikeli. Zira siyanür insanı yok etmek için en etkili bir silahtır sanırım. “Yerin üstü altından daha değerlidir” diye diye dilimiz de tüy bitti.
Yapmayın, etmeyin. İnsanoğlunun doğal yaşamına müdahale etmeyin. Bir gün sizde bu dertlere yakalanabilirsiniz.
.
* * *
Çözüm süreci sürüyor. Ama silahların yakılmış olması sorunu kökünden halledecek gibi görünmüyor. Her kafadan ayrı bir ses çıkmaya devam ediyor. Biz her zaman aynı düşünüşteyiz. TERÖR bitmeli, hayatlar sönmemeli. Bu cennet ülkede herkese yer vardır. Kardeşçe yaşayabilmenin yollarını bir şekilde bulmalıyız.. Ama şahsi hırs ve ihtiraslardan uzak tüm insanların kabulleneceği ve mutlu olacağı bir çözüm sürecine şiddetle ihtiyacımız var. Ama birine boncuk birine başka bir şey takmadan.
.
* * *
Hadi söndürelim şu yangınları hep birlikte. Bu ateşleri ormanlarda değil meydanlarda yakıp halaylar çekelim, zeybekler oynayalım olmaz mı?. Ne dersiniz. Hadi herkes üzerine düşeni bir an önce yapmaya başlasın.. Güzel günlere hep birlikte varalım..
Ulusça...
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.