Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KIZILAY

Adı, çocukluğumuzdan başlayıp belleğimize kaydettiğimiz güzide kuruluş KIZILAY. Kuruluşu ve var oluşu YARDIM kelimesi ile müsemma KIZILAY. Yaşadığımız büyük depremler sonrası üzerinde sürekli konuşulan KIZILAY, neden bizleri üzüyorsun. Neden en arzu edilen zamanda yanlışlar yapıyorsun. Gönlümüzün en uygun yerinde yer alırken içimizi sızlatıyorsun. Bakıyorum “Türk KIZILAY’ı ya da resmi adıyla TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ, Türkiye’deki en büyük insani yardım kuruluşudur ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay hareketinin önemli bir parçasıdır. Türk Kızılay’ı kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olarak sağlayan ve kamu yararına çalışan gönüllü bir hizmet kuruluşudur. 11 Haziran 1868 tarihinde Abdullah Bey tarafından kurulmuş olan Kızılay, o dönem Hilal-i Ahmer adıyla faaliyetlerine başlamıştır. Şimdiye kadar yaşanılan her türlü doğal afetlerde, yangında, selde, depremde insanlarımıza yardım elini uzattı. Muhtaçlara aş dağıtan, çadır kuran, çeşitli giysi yardımında bulanan bu güzide kuruluş her nedense bu deprem döneminde çok konuşulur olmuştu. Nedeni de bünyesinde faaliyet gösteren çadır üretimi şirketince yine bir yardım derneğine çadır ve yiyecek satmış olmasından kaynaklanmıştır. Günümüzde KIZILAY’ın bu görevini daha iyi yapabilmesi amacıyla yine devletimizin bir kuruluşu olan AFAD ile birlikte yardım yapmayı hedeflemiş bir kuruluştur. 29 Mayıs 2009'da kurulan AFAD, İçişleri Bakanlığı bünyesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi olarak kısa adıyla AFAD diye anılan bir kuruluştur. On ilimizde yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrası yaşanan olumsuzluklar içerisinde KIZILAY yaptığı çadır satışı ile dikkatleri üzerine toplamıştır. Oysa bu kurum önceki yıllarda ürettiği çadırları bir çok kez satmıştır. Ve hatta kuru gıda ve hazır yiyecek olarak hazırladığı paketlerin de satışını yapmaktadır. Bünyesindeki maden suyu üretim tesisleri de yıllar yılı satışına devam etmiştir. Hatta sattığı sodalardaki TÜRK KIZILAYI markasından TÜRK ibaresini çıkarmış olması halkımız tarafından tepki ile karşılanmış olsa da geri adım atmadan üretimini sürdürmektedir. Babam Yusuf SARIOĞLU bir dönem ilçemizde KIZILAY başkanlığı yapmıştır. Onun başkanlık yaptığı dönemde yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşmak isterim. Belediye binasının yeni yapıldığı yıllardı. Kızılay tarafından bir kamyon giysi gelmişti Banaz’a. Babam beni görevlendirip bu giysileri belediyedeki boş bir dükkana boşaltıp cinslerine göre tasnif etmemi istedi. Ben de birkaç arkadaşımla birlikte işe koyulduk. Ağırlığı yabancı markalı olan bu giysiler genellikle kadın giyim eşyaları, manto, etek bluz gibi ürünlerdi. Erkek giysileri de pantolon ve ceket, gömlek ile sınırlıydı. Tasnife başladık. Bu arada o kadar giysi içerisinden bir adet erkek spor ayakkabısı çıktı. O zaman için gayet lüks convers marka bir spor ayakkabısı. Hemen heyecana kapılıp giydim. Vay anasını tam bana göreydi. İşimiz biterken ayakkabıyı görünmeyecek şekilde elbiselerin arasına kamufle ettim. Amacım onu daha sonra alıp giymekti. İşimiz bitmişti babam geldi, şöyle bir baktı.. “O maşallah güzel yapmışsınız” dedi, elindeki bir miktar parayı bana uzattı ve “hadi bununla gazoz için” dedi. Ben işi bitirmenin ve ayakkabıyı saklamanın verdiği huzur içindeyken babam birden yerdeki ayakkabının olduğu yığına bir tekme atarak ayakkabının açığa çıkmasını sağlamıştı. Nereden bildi bilemiyorum hemen yanıma gelip gözlerime bakarak “sakın aklından bile geçirme” dedi. İrkilmiş kalmıştım. Mahcup bir şekilde başımı öne eğip kalakaldım. Hayalini kurduğum o güzel ayakkabıya ulaşamamıştım. Sonraki yıllarda yaşanan sel ve GEDİZ depremi felaketinden sonra çadırlar dağıtılmış, ben de İmroz’da öğrenciydim. okuldan gelince mahalleye bir baktım ki herkes çadırlarda yaşıyor. Ama bizim çadırımız yoktu. Anneme sordum niçin bize çadır yok diye.. “Baban bize çadır mı verir” diye o da hayıflanmıştı. Babamın mantığı ise, Kızılay’ın başkanı olarak asla acil ihtiyacı olanlardan önce ilk çadırı kendi almış denilmesini kabullenmemesiydi. O yüzden de bahçemize kendi imkanlarımızla naylondan baraka şeklinde çadır yaparak uzun süre orada kalmıştık. O günlerden bu günlere gelince insanın aklına neler geliyor neler... Umarım KIZILAY kuruluş ayarlarına döner ve yine biz kollarımıza onun kolluklarını takarak yardımlara ve yardım toplamalara katkı sağlarız diye düşünmeden edemiyorum. Bu ülke bizim. Tıpkı AFAD gibi, KIZILAY gibi AHBAP gibi ve diğer yardım kuruluşlarının da bizim olduğu gibi.. Evet, büyük bir felaket yaşadık ve bunu en kısa sürede atlatıp yaralarımızı sarmak için ülke olarak birlik içindeyiz. Çeşitli kurum ve kuruluşlar ellerini taşın altına koydular, hatta vücutlarını koydular ve çığ gibi büyüyerek çoğalan yardımlar toplanmaktadır. Bunlar en iyi şekilde değerlenip yerlerine ulaştırıldığında bizler daha da mutlu olacağız. Hadi bu depremi atlatacağız da, bir depremde altılı masa diye adlandırılan yerde meydana geldi. Avurdunu şişire şişire; “Bu masadan ayrılan biz olmayacağız” diye ortalığı inim inim inleten kadın bir akşam üstü masayı tekmeleyiverdi. Adeta yemek yediği kabı pisletti. Olay daha çok taze ve bir çok gelişmeler de yaşanabilir belki. İYİ diye başlamıştı ama hiç iyi olmadı sanırım. Biz de bir işe kadın eli değecek, her şey daha İYİ olacak derken atılan bu tekme geleceğe de ket vuracak gibi. Ne diyelim, insanların tercihi belli olmuyor, içerisini açıp bakamıyorsunuz. Bu devirde içi dışı temiz insan bulmak o kadar zor ki, sormayın!.. Neyse işi akışına bırakalım ve gelişmeleri izleyelim. Hayırlısı diyelim..
Ekleme Tarihi: 07 Mart 2023 - Salı

KIZILAY

Adı, çocukluğumuzdan başlayıp belleğimize kaydettiğimiz güzide kuruluş KIZILAY. Kuruluşu ve var oluşu YARDIM kelimesi ile müsemma KIZILAY. Yaşadığımız büyük depremler sonrası üzerinde sürekli konuşulan KIZILAY, neden bizleri üzüyorsun. Neden en arzu edilen zamanda yanlışlar yapıyorsun. Gönlümüzün en uygun yerinde yer alırken içimizi sızlatıyorsun. Bakıyorum “Türk KIZILAY’ı ya da resmi adıyla TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ, Türkiye’deki en büyük insani yardım kuruluşudur ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay hareketinin önemli bir parçasıdır. Türk Kızılay’ı kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olarak sağlayan ve kamu yararına çalışan gönüllü bir hizmet kuruluşudur. 11 Haziran 1868 tarihinde Abdullah Bey tarafından kurulmuş olan Kızılay, o dönem Hilal-i Ahmer adıyla faaliyetlerine başlamıştır.
Şimdiye kadar yaşanılan her türlü doğal afetlerde, yangında, selde, depremde insanlarımıza yardım elini uzattı.
Muhtaçlara aş dağıtan, çadır kuran, çeşitli giysi yardımında bulanan bu güzide kuruluş her nedense bu deprem döneminde çok konuşulur olmuştu. Nedeni de bünyesinde faaliyet gösteren çadır üretimi şirketince yine bir yardım derneğine çadır ve yiyecek satmış olmasından kaynaklanmıştır. Günümüzde KIZILAY’ın bu görevini daha iyi yapabilmesi amacıyla yine devletimizin bir kuruluşu olan AFAD ile birlikte yardım yapmayı hedeflemiş bir kuruluştur. 29 Mayıs 2009'da kurulan AFAD, İçişleri Bakanlığı bünyesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi olarak kısa adıyla AFAD diye anılan bir kuruluştur. On ilimizde yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrası yaşanan olumsuzluklar içerisinde KIZILAY yaptığı çadır satışı ile dikkatleri üzerine toplamıştır. Oysa bu kurum önceki yıllarda ürettiği çadırları bir çok kez satmıştır. Ve hatta kuru gıda ve hazır yiyecek olarak hazırladığı paketlerin de satışını yapmaktadır. Bünyesindeki maden suyu üretim tesisleri de yıllar yılı satışına devam etmiştir. Hatta sattığı sodalardaki TÜRK KIZILAYI markasından TÜRK ibaresini çıkarmış olması halkımız tarafından tepki ile karşılanmış olsa da geri adım atmadan üretimini sürdürmektedir.
Babam Yusuf SARIOĞLU bir dönem ilçemizde KIZILAY başkanlığı yapmıştır. Onun başkanlık yaptığı dönemde yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşmak isterim.
Belediye binasının yeni yapıldığı yıllardı. Kızılay tarafından bir kamyon giysi gelmişti Banaz’a. Babam beni görevlendirip bu giysileri belediyedeki boş bir dükkana boşaltıp cinslerine göre tasnif etmemi istedi. Ben de birkaç arkadaşımla birlikte işe koyulduk. Ağırlığı yabancı markalı olan bu giysiler genellikle kadın giyim eşyaları, manto, etek bluz gibi ürünlerdi. Erkek giysileri de pantolon ve ceket, gömlek ile sınırlıydı. Tasnife başladık. Bu arada o kadar giysi içerisinden bir adet erkek spor ayakkabısı çıktı. O zaman için gayet lüks convers marka bir spor ayakkabısı. Hemen heyecana kapılıp giydim. Vay anasını tam bana göreydi. İşimiz biterken ayakkabıyı görünmeyecek şekilde elbiselerin arasına kamufle ettim. Amacım onu daha sonra alıp giymekti. İşimiz bitmişti babam geldi, şöyle bir baktı..
“O maşallah güzel yapmışsınız” dedi, elindeki bir miktar parayı bana uzattı ve “hadi bununla gazoz için” dedi. Ben işi bitirmenin ve ayakkabıyı saklamanın verdiği huzur içindeyken babam birden yerdeki ayakkabının olduğu yığına bir tekme atarak ayakkabının açığa çıkmasını sağlamıştı. Nereden bildi bilemiyorum hemen yanıma gelip gözlerime bakarak “sakın aklından bile geçirme” dedi.
İrkilmiş kalmıştım. Mahcup bir şekilde başımı öne eğip kalakaldım. Hayalini kurduğum o güzel ayakkabıya ulaşamamıştım.
Sonraki yıllarda yaşanan sel ve GEDİZ depremi felaketinden sonra çadırlar dağıtılmış, ben de İmroz’da öğrenciydim. okuldan gelince mahalleye bir baktım ki herkes çadırlarda yaşıyor. Ama bizim çadırımız yoktu. Anneme sordum niçin bize çadır yok diye.. “Baban bize çadır mı verir” diye o da hayıflanmıştı. Babamın mantığı ise, Kızılay’ın başkanı olarak asla acil ihtiyacı olanlardan önce ilk çadırı kendi almış denilmesini kabullenmemesiydi. O yüzden de bahçemize kendi imkanlarımızla naylondan baraka şeklinde çadır yaparak uzun süre orada kalmıştık. O günlerden bu günlere gelince insanın aklına neler geliyor neler...
Umarım KIZILAY kuruluş ayarlarına döner ve yine biz kollarımıza onun kolluklarını takarak yardımlara ve yardım toplamalara katkı sağlarız diye düşünmeden edemiyorum. Bu ülke bizim. Tıpkı AFAD gibi, KIZILAY gibi AHBAP gibi ve diğer yardım kuruluşlarının da bizim olduğu gibi..
Evet, büyük bir felaket yaşadık ve bunu en kısa sürede atlatıp yaralarımızı sarmak için ülke olarak birlik içindeyiz. Çeşitli kurum ve kuruluşlar ellerini taşın altına koydular, hatta vücutlarını koydular ve çığ gibi büyüyerek çoğalan yardımlar toplanmaktadır. Bunlar en iyi şekilde değerlenip yerlerine ulaştırıldığında bizler daha da mutlu olacağız.
Hadi bu depremi atlatacağız da, bir depremde altılı masa diye adlandırılan yerde meydana geldi. Avurdunu şişire şişire; “Bu masadan ayrılan biz olmayacağız” diye ortalığı inim inim inleten kadın bir akşam üstü masayı tekmeleyiverdi. Adeta yemek yediği kabı pisletti. Olay daha çok taze ve bir çok gelişmeler de yaşanabilir belki. İYİ diye başlamıştı ama hiç iyi olmadı sanırım. Biz de bir işe kadın eli değecek, her şey daha İYİ olacak derken atılan bu tekme geleceğe de ket vuracak gibi. Ne diyelim, insanların tercihi belli olmuyor, içerisini açıp bakamıyorsunuz. Bu devirde içi dışı temiz insan bulmak o kadar zor ki, sormayın!..
Neyse işi akışına bırakalım ve gelişmeleri izleyelim. Hayırlısı diyelim..
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şaban. Kurultay
(07.03.2023 18:01 - #203)
Ayakkabı hasretin bittim. Rabbim daha neler gösterecek bakalım.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.