A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

OKU!

Birisi bize sorduğunda “Elhamdülillah Müslümanız” deriz ama Hz. peygamberimizin ilk özü “OKU” kelimesini sadece üç harften oluşan basit bir kelime gibi görürüz. Oysa okumak, bilgi edinmek ve dağarcığımızı geliştirmek gerek. Bizi kitapla tanıştıran ilkokul öğretmenim Ali CENGİZ’i, ortaokulda bana ilk sunduğu “İNCE MEMED” romanıyla okuma aşkı yaratan Sami KACAR’ı, öğretmen okulunda sürekli roman okutturan ve bunların özetini çıkarmamızı görev edindiren Rukiye KARABULUT öğretmenlerimi unutmak mümkün mü! Bu gün ve 27 yıldır köşe yazılarımın satır satır dökülmesine vesile olan bu değerlerden söz etmeden geçebilir miyim? Öğretmenlik yıllarımda da tüm öğrencilerime sürekli OKUMA tavsiyesinde bulunarak görevimi yaptığımın farkındayım. Ama ne çare ki; artık insanlar okumuyor!.. İnsanlar artık kitap edinmiyorlar. Nedeni gayet basit çağımızın hastalığı olan sosyal medya ve dijitale takılma hevesi nedeniyle ne çare ki kitaplara fazla yüz veren yok. Ülkemizde okuma yazma oranı nedir diye sorduğumda çok yüksek rakamların teleffuz edilmesi aslında doğru değildir. Tam anlamıyla bir çalışma yapsak bu oranların çok altında bir rakama ulaşacağımız aşikardır. Bir dönem bunu aşmak için okuma yazma bilmeyenler için gece kursları bile açmıştık. Zorunlu olan bu kurslara geneli kadın olan kursiyerleri davet etmiştik. Kucaklarında çocuklarıyla bu okuma yazma kurslarına katılanlar üç beş gün sonra başaramayacaklarını bahane ederek kurslara gelmediler. Ama yönetenlerimize durum iletildiğinde ne pahasına olursa olsun bu kursları kapatmayacaksınız ve dönem sonunda “okur-yazar” diye belgelerini vereceksiniz dediler. Biz de öyle yaptık ve güya okuma-yazma oranının yükselttik. Yükselttik mi… Bilemiyorum. Geçen haftaların birinde öğretmen okulundan aynı sınıftan mezun olanlarımız, daha öncesinde kerelerce yaptığımız buluşmaların birini daha Salihli’de gerçekleştirmiştik. Burada sınıf arkadaşımız Av. Veysel TÜRKMEN bizlere bir sürpriz yaparak yine okul arkadaşımız olan Mehmet Emin AKSOY’un yazmış olduğu “ÖĞRETMEN” kitabını armağan etti. O kadar mutlandık ki anlatamam. Aynı anda okuldaki lakabı GAY-GAY olan yazarımıza telefonla ulaştık, memnuniyetimizi arzettik. O da bizlere teşekkür etti. Ve yakın zamanda TİRE’de imza günü olduğundan söz etti. Vakit ayırıp oraya gittim. Yazarımızın üç kitabı vardı, ilki PROTESTO idi sonra bu kitabın adını KANDIRILDIK olarak güncellemiş ve diğeri ÖĞRETMEN idi. Son kitabı da SÖZEL KARİKATÜRLER’i okurlarına sunuyordu. Ne kadar güzeldi.. Kitaplarını okudukça kendimde bir eksiklik hissetmeye başlamıştım. Ben de yazıyordum. Ama kitap haline dönüştürememiştim. Her hafta yazdığım köşe yazılarını bir kitapta toplasam neredeyse dört beş kitap oluştururdu. 27 yılda 1400 sayfaya ulaşırdı.. Her neyse biz de bu kulvardaki koşumuza devam ediyoruz.. Elbette bizim okulumuz yani Gökçeada (İMROZ) ATATÜRK Öğretmen Okulu ne cevherler yetiştirmişti. İçimizden ne yazarlar, ne doktorlar, ne mühendisler ne avukatlar yani hemen hemen her dalda kaliteli insanlar yetiştirmiş güzide bir okuldu.. Bize emek veren öğretmenlerimizin de özellikle seçilmiş, kaliteli oldukları bizlere verdiği eğitimlerden de belliydi. Hepsine müteşekkirim. İlk yıllarımızdaki toplantılarda Yılmaz GÖÇMEN öğretmenimizin kitaplarıyla tanıştık. Bu gün 13'e yakın eseri okurlarına sunulmuş durumdadır. Sonrasında derneğimiz KÜLTÜR kolunun emekleriyle oluşan anılarımızın toplandığı kitapla tanıştık. Ve M. Kemal BENK arkadaşımızın “SİLİNMEYEN”i bizlere ulaştı. Gönen ÇIBIKÇI öğretmeninin “Fikir Yazıları” nı okuduk. Mehmet Ataman arkadaşımızın “AYNALAR”ı göründü.. Son yıllarda yine okul mezunu arkadaşımız Hasan AKGÜN’ün yazıları bizleri son derece mutlu kıldı. Doyumsuz yazılarıyla beyinlerimize olayları nakşetti. Belki daha bir çok okul arkadaşımızın kitapları vardır ancak tanıtım eksikliği mi diyelim, iletişim noksanlığı mı diyelim bizlere ulaşmadığı için onlardan söz edemiyorum. Ancak peşimizden genç kardeşlerimizin geldiğini, “gençler geliyor” diye sevincimi de belirtmeden edemeyeceğim. Cafer AYTAÇ kardeşimizin kızı ECE’nin Elmasın Kanatları kitabı yolumuza devam ettiğimizin bir işaretidir. Bu arada uzun zaman birlikte çalıştığımız öğretmen arkadaşım Gülay Zübeyde YALÇIN’ın “Bir öyküdür YORAN ve Yaşamımdan ŞİİRLER” kitapları da okurlarıyla buluştu. Son yıllarda tanışma fırsatı bulduğum Prof.M.Akif ERDOĞRU’nun edebiyatımıza kazandırdığı 30'un üzerindeki kitabının okurlarıyla ve kültür dünyamızla tanışmış olmasından son derece mutlu olduğumu da belirtmek isterim. Tarihe ışık tutan eserlerinin geleceğe de yararlı olacağı kanısındayım. Bir de Banazlı yazarlarımızdan Süleyman Dilsiz de ilk kitabı “YEŞİL KÜLÇE BANAZ” ile yazarlık yaşamına başlamıştı. Sonrasında balık, kahvaltı derken son eseri YOĞURT UYGARLIĞI’nın çeşitli yabancı dillere çevrileceğini duydum. Dilsiz, yemek tarifleri ve gurmeliğe yönelik kitaplarını okurlara sunmaya devam ediyor. Kendisiyle de gurur duyuyoruz. Sözün özü okumak ve yazmak son yıllarda pek revaçta olmasa da yaşamımızda önemli bir olgu olduğunu söylemem gerek. Ekmek kadar, su kadar, hava kadar gerekli mi dersem tek cevapla EVET demek isterim. “Çok gezen mi ya da çok okuyan mı bilir” diye soranlara ben her ikisi de demekten çekinmem. İlk başta dediğim gibi “OKU!” yaşamımız için ilk başta olmalıdır. Eğitimli, kültürlü insanlar çoğaldıkça yaşam kolaylaşır.
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2025 -Çarşamba

OKU!

Birisi bize sorduğunda “Elhamdülillah Müslümanız” deriz ama Hz. peygamberimizin ilk özü “OKU” kelimesini sadece üç harften oluşan basit bir kelime gibi görürüz. Oysa okumak, bilgi edinmek ve dağarcığımızı geliştirmek gerek.
Bizi kitapla tanıştıran ilkokul öğretmenim Ali CENGİZ’i, ortaokulda bana ilk sunduğu “İNCE MEMED” romanıyla okuma aşkı yaratan Sami KACAR’ı, öğretmen okulunda sürekli roman okutturan ve bunların özetini çıkarmamızı görev edindiren Rukiye KARABULUT öğretmenlerimi unutmak mümkün mü! Bu gün ve 27 yıldır köşe yazılarımın satır satır dökülmesine vesile olan bu değerlerden söz etmeden geçebilir miyim? Öğretmenlik yıllarımda da tüm öğrencilerime sürekli OKUMA tavsiyesinde bulunarak görevimi yaptığımın farkındayım.
Ama ne çare ki; artık insanlar okumuyor!..
İnsanlar artık kitap edinmiyorlar. Nedeni gayet basit çağımızın hastalığı olan sosyal medya ve dijitale takılma hevesi nedeniyle ne çare ki kitaplara fazla yüz veren yok. Ülkemizde okuma yazma oranı nedir diye sorduğumda çok yüksek rakamların teleffuz edilmesi aslında doğru değildir. Tam anlamıyla bir çalışma yapsak bu oranların çok altında bir rakama ulaşacağımız aşikardır. Bir dönem bunu aşmak için okuma yazma bilmeyenler için gece kursları bile açmıştık. Zorunlu olan bu kurslara geneli kadın olan kursiyerleri davet etmiştik. Kucaklarında çocuklarıyla bu okuma yazma kurslarına katılanlar üç beş gün sonra başaramayacaklarını bahane ederek kurslara gelmediler. Ama yönetenlerimize durum iletildiğinde ne pahasına olursa olsun bu kursları kapatmayacaksınız ve dönem sonunda “okur-yazar” diye belgelerini vereceksiniz dediler. Biz de öyle yaptık ve güya okuma-yazma oranının yükselttik.
Yükselttik mi… Bilemiyorum.
Geçen haftaların birinde öğretmen okulundan aynı sınıftan mezun olanlarımız, daha öncesinde kerelerce yaptığımız buluşmaların birini daha Salihli’de gerçekleştirmiştik. Burada sınıf arkadaşımız Av. Veysel TÜRKMEN bizlere bir sürpriz yaparak yine okul arkadaşımız olan Mehmet Emin AKSOY’un yazmış olduğu “ÖĞRETMEN” kitabını armağan etti. O kadar mutlandık ki anlatamam. Aynı anda okuldaki lakabı GAY-GAY olan yazarımıza telefonla ulaştık, memnuniyetimizi arzettik. O da bizlere teşekkür etti. Ve yakın zamanda TİRE’de imza günü olduğundan söz etti. Vakit ayırıp oraya gittim. Yazarımızın üç kitabı vardı, ilki PROTESTO idi sonra bu kitabın adını KANDIRILDIK olarak güncellemiş ve diğeri ÖĞRETMEN idi. Son kitabı da SÖZEL KARİKATÜRLER’i okurlarına sunuyordu. Ne kadar güzeldi.. Kitaplarını okudukça kendimde bir eksiklik hissetmeye başlamıştım. Ben de yazıyordum. Ama kitap haline dönüştürememiştim. Her hafta yazdığım köşe yazılarını bir kitapta toplasam neredeyse dört beş kitap oluştururdu. 27 yılda 1400 sayfaya ulaşırdı.. Her neyse biz de bu kulvardaki koşumuza devam ediyoruz..
Elbette bizim okulumuz yani Gökçeada (İMROZ) ATATÜRK Öğretmen Okulu ne cevherler yetiştirmişti. İçimizden ne yazarlar, ne doktorlar, ne mühendisler ne avukatlar yani hemen hemen her dalda kaliteli insanlar yetiştirmiş güzide bir okuldu.. Bize emek veren öğretmenlerimizin de özellikle seçilmiş, kaliteli oldukları bizlere verdiği eğitimlerden de belliydi. Hepsine müteşekkirim.
İlk yıllarımızdaki toplantılarda Yılmaz GÖÇMEN öğretmenimizin kitaplarıyla tanıştık. Bu gün 13'e yakın eseri okurlarına sunulmuş durumdadır. Sonrasında derneğimiz KÜLTÜR kolunun emekleriyle oluşan anılarımızın toplandığı kitapla tanıştık. Ve M. Kemal BENK arkadaşımızın “SİLİNMEYEN”i bizlere ulaştı. Gönen ÇIBIKÇI öğretmeninin “Fikir Yazıları” nı okuduk. Mehmet Ataman arkadaşımızın “AYNALAR”ı göründü.. Son yıllarda yine okul mezunu arkadaşımız Hasan AKGÜN’ün yazıları bizleri son derece mutlu kıldı. Doyumsuz yazılarıyla beyinlerimize olayları nakşetti. Belki daha bir çok okul arkadaşımızın kitapları vardır ancak tanıtım eksikliği mi diyelim, iletişim noksanlığı mı diyelim bizlere ulaşmadığı için onlardan söz edemiyorum. Ancak peşimizden genç kardeşlerimizin geldiğini, “gençler geliyor” diye sevincimi de belirtmeden edemeyeceğim. Cafer AYTAÇ kardeşimizin kızı ECE’nin Elmasın Kanatları kitabı yolumuza devam ettiğimizin bir işaretidir.
Bu arada uzun zaman birlikte çalıştığımız öğretmen arkadaşım Gülay Zübeyde YALÇIN’ın “Bir öyküdür YORAN ve Yaşamımdan ŞİİRLER” kitapları da okurlarıyla buluştu. Son yıllarda tanışma fırsatı bulduğum Prof.M.Akif ERDOĞRU’nun edebiyatımıza kazandırdığı 30'un üzerindeki kitabının okurlarıyla ve kültür dünyamızla tanışmış olmasından son derece mutlu olduğumu da belirtmek isterim. Tarihe ışık tutan eserlerinin geleceğe de yararlı olacağı kanısındayım.
Bir de Banazlı yazarlarımızdan Süleyman Dilsiz de ilk kitabı “YEŞİL KÜLÇE BANAZ” ile yazarlık yaşamına başlamıştı. Sonrasında balık, kahvaltı derken son eseri YOĞURT UYGARLIĞI’nın çeşitli yabancı dillere çevrileceğini duydum. Dilsiz, yemek tarifleri ve gurmeliğe yönelik kitaplarını okurlara sunmaya devam ediyor. Kendisiyle de gurur duyuyoruz.
Sözün özü okumak ve yazmak son yıllarda pek revaçta olmasa da yaşamımızda önemli bir olgu olduğunu söylemem gerek. Ekmek kadar, su kadar, hava kadar gerekli mi dersem tek cevapla EVET demek isterim. “Çok gezen mi ya da çok okuyan mı bilir” diye soranlara ben her ikisi de demekten çekinmem. İlk başta dediğim gibi “OKU!” yaşamımız için ilk başta olmalıdır. Eğitimli, kültürlü insanlar çoğaldıkça yaşam kolaylaşır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.