Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

SABIR

Son haftamız o kadar hengame içinde geçti ki, artık unutmak mümkün değil. Herkes “ak”lanma derdine düştü. Herkes “ben demiştim” derdinde ve ne yalan söyleyeyim herkes en bilmiş. “Biz bunları yıllar öncesinde söylemiştik” ama ne çare ki dilimizde biten tüyleri ayıklamaya çalışırken üzerimize yamanmaya çalışılan, haksız eleştirilere maruz kalmıştık. Şimdi Sabahın olmasını bekleyeceğiz. Yaşadıklarımız gerçek mi yoksa bir rüyadan mı uyandık diye. Geçen hafta “kalkışma” yazmıştık. Zira büyüklerimiz de öyle söylemişti ama bu gün yapılanların “darbe” olduğu ve iktidarı ele geçirme operasyonu olduğu açık ve sarih şekliyle gözler önündedir. Elbette yazılacak çok şey, söylenecek çok söz var. Elde belge, bilgi yeterli olmadığından bunları dile getirmek kolay değil. Ama, geçmişte canı yanan herkesin dilinde olan şu; “Biz haklıydık”. 3 Temmuz mağdurları, Ergenekon, Balyoz, mağdurları, 17-25 Aralık mağdurları, yeniden yar-gılanıp “gerçekler ortaya çıkmalı” diyorlar. “Bizi yargılayanlar şimdi ortada yok” diyorlar. Ve akla gelen bir çok mağdur yargının içine sızmış veya sızdırılmış insanlar tarafından “kasıt”lı yargılandıklarından söz ediyorlar. O nedenle bazı kesimlerin ısrarla dile getirdikleri “yargı bir gün herkese lazım” sözü boş söz değilmiş meğer. Bu olayların ardından hızlı bir şekilde OHAL ilan edildi. Ve gerçekten (çokça merak ettiğim) binlerce kişi açığa alındı, göz altına alındı meslekten ihraç edildi, yüzlerce okul, yurt kapatıldı.. Bu liste anlaşılan önceden varmış ve uygulanmıyormuş. Zaman ve zemine bağlı ilerisi için hazırda tutuluyormuş. Ve bize göre bu insanlar buralara birilerinin göz yummasıyla, gerek kayırması ile ve gerekse ileride yararlanılmak üzere getirilmişler. Basından izliyoruz ve o günler bizlerde bunlara zaman zaman şahit olmuştuk. Bu kesim de aşırı sabır var. 30-40 yılı aşan ve ısrar edilen bir sabır var. Bazıları ağızlarından kaçırmıştı, “ağabeylerimiz bize, size küfür dahi edilse kesinlikle karşılık vermeyeceksiniz” dediler.Hakikaten bunları yaşadık. En çok askeriye, yargı ve eğitimde yaşandı bu sızmalar. 1999 yılında özel bir yurtta görev yapmaktayım. Çağdaş bir yurt olarak Milli Eğitim’e katkı sağlamak amacıyla kurulmuş bu yurtta genelde demokrat yapılı insanlar var. Ama iki öğrenci gerek giyimleri ve gerekse davranışlarıyla dikkatimi çekiyor. Sormaya tereddüt ediyorum. Ama dayanamadım ve bir gün.. “arkadaşlar siz diğerlerinden biraz farklısınız, neden?” dedim.. Konuşmak istemedilerse de ısrar ettim.. Biz burada hem okuyup hem çalışıyoruz. Bizi ağabeyler buraya yönlendirdi. Ve işin ilginç bir yönü de çok düşük puanla buraya girmişler. Nasıl olduysa artık. Yani puanları bu okula yeterli olmamamsına rağmen bir şekilde işi başarmışlar. Sonradan öğreniyorum ki, bu şekilde olan binlerce öğrenci üniversiteye girmiş. Ve buna nedense göz yumulmuş. Şimdiki acıların başlangıcı o yıllar olmalı, tahminimce… Bu gün bakıyorum, internette yüzlerce okul, yurt ve vakfın kapatıldığı yazıyor. Evet, eğitim için ve gençlerimiz için bu tuzaklar yıllar öncesinden kurulmuş, tıkır tıkır işliyor ve kimse ne suya dokunuyor ne sabuna.. Gele gele geldik bu günlere.. Dershanelerin kapatılması aşamasında bu uyanıklar, ellerindeki bu dershaneleri hemencecik okullara dönüştürüverdiler. Dershane bile olması uygun olmayan bir çok bina yaldızlı tabelalar ile öğretim kurumuna dönüşüverdi. Ne bir bahçesi, ne dikili ağacı olmayan yerler okul oluverdi. Bizler bu işte yıllarımızı vermiş olan bizler, eğitimi her ne kadar sınıfta yapsakta bahçede öğrencimizle eğitime devam ederdik. Ağaç dikmediğimiz okul bahçesi olmamıştır. Şimdi bu okula benzetilen yerlerde kimi öğrenci kantinde fast-foost besleniyor, öğrenci bir köşede öğretmen diğer köşede sigarasını tellendiriyor. Cemaat okul ve yurtlarında ise sürekli eğitim. Elbette kendi amaçları doğrultusunda... Bu durumlar yıllarca aynı şekilde iktidarlar tarafından bilinmesine, görülmesine rağmen hiç kaale alınmamış. Bizden diye nitelendirilmiş ve bu günlere gelinmiştir. Zira FETO için, zaman içinde iktidar partisi mensupları “toz kondurmamışlar” yapılan eleştirilere; “hoca efendiden özür dilenmesi” gerektiğini bile söylemişlerdir. Ülkemizin insanının dini duygularını sabote etmişlerdir. Her alanda, köftecisinden üniversitesine kadar el atmadıkları yer makam mevki yoktur. Bu kadar parayı, bu kadar sermayeyi nasıl ve nereden bulduklarına aklım yetmiyor. Ama dünyanın, özellikle az gelişmiş yerlerinde okullar açmışlar, zamanla takdir görmüşler “eğitim için deniz aşırı ülkelere bile gidiyorlar” diye sırtları sıvazlanmış, ödüllendirilmişler.. Sonuç bu gün.. Bu günlere gelişleri sabır.. sabır. Her ne kadar sabrın sonu selamet deseler de anlaşılan o ki bazen her sabrın sonu selamet getirmiyor. “Söylenecek çok şey var. Dilimin ucunda söyleyemi-yorum. Anlatacak çok şey var, anlatamıyorum” diyorlar. “Biz çocuğumuzu falan koleje göndermiştik, bize bir şey olur mu” diyorlar. Artık olan olmuş. Şimdi yeni bir başlangıç yapmak lazım. İçinde şer olmayan, çinde şör olmayan. Sadece TÜRKİYE ve onun güzel insanlarına yarar sağlayacak yeni girişimler. Adaletten sapmadan, ona buna kıyak yapmadan. Şu bizden, o sizden demeden. Meydanlara çıktı insanlar, DARBEYE karşı. O yetmez. Şimdi daha çok çalışıp tarlalara inmeli, fabrikalara dönmeli, okullara dolmalı.. Üretmeli ve birlikte tüketmeli.. Bu sabrı biraz da biz uygulamalıyız. Aydınlık gelecekler adına. Bu ülkeye gerçekten sahip çıkılmalı. Başka TÜRKİYE bulamazsınız.
Ekleme Tarihi: 27 Temmuz 2016 - Çarşamba

SABIR

Son haftamız o kadar hengame içinde geçti ki, artık unutmak mümkün değil. Herkes “ak”lanma derdine düştü. Herkes “ben demiştim” derdinde ve ne yalan söyleyeyim herkes en bilmiş. “Biz bunları yıllar öncesinde söylemiştik” ama ne çare ki dilimizde biten tüyleri ayıklamaya çalışırken üzerimize yamanmaya çalışılan, haksız eleştirilere maruz kalmıştık. Şimdi Sabahın olmasını bekleyeceğiz. Yaşadıklarımız gerçek mi yoksa bir rüyadan mı uyandık diye.
Geçen hafta “kalkışma” yazmıştık. Zira büyüklerimiz de öyle söylemişti ama bu gün yapılanların “darbe” olduğu ve iktidarı ele geçirme operasyonu olduğu açık ve sarih şekliyle gözler önündedir. Elbette yazılacak çok şey, söylenecek çok söz var. Elde belge, bilgi yeterli olmadığından bunları dile getirmek kolay değil. Ama, geçmişte canı yanan herkesin dilinde olan şu; “Biz haklıydık”.
3 Temmuz mağdurları, Ergenekon, Balyoz, mağdurları, 17-25 Aralık mağdurları, yeniden yar-gılanıp “gerçekler ortaya çıkmalı” diyorlar. “Bizi yargılayanlar şimdi ortada yok” diyorlar. Ve akla gelen bir çok mağdur yargının içine sızmış veya sızdırılmış insanlar tarafından “kasıt”lı yargılandıklarından söz ediyorlar.

O nedenle bazı kesimlerin ısrarla dile getirdikleri “yargı bir gün herkese lazım” sözü boş söz değilmiş meğer.
Bu olayların ardından hızlı bir şekilde OHAL ilan edildi. Ve gerçekten (çokça merak ettiğim) binlerce kişi açığa alındı, göz altına alındı meslekten ihraç edildi, yüzlerce okul, yurt kapatıldı.. Bu liste anlaşılan önceden varmış ve uygulanmıyormuş. Zaman ve zemine bağlı ilerisi için hazırda tutuluyormuş. Ve bize göre bu insanlar buralara birilerinin göz yummasıyla, gerek kayırması ile ve gerekse ileride yararlanılmak üzere getirilmişler. Basından izliyoruz ve o günler bizlerde bunlara zaman zaman şahit olmuştuk. Bu kesim de aşırı sabır var. 30-40 yılı aşan ve ısrar edilen bir sabır var. Bazıları ağızlarından kaçırmıştı, “ağabeylerimiz bize, size küfür dahi edilse kesinlikle karşılık vermeyeceksiniz” dediler.Hakikaten bunları yaşadık.

En çok askeriye, yargı ve eğitimde yaşandı bu sızmalar. 1999 yılında özel bir yurtta görev yapmaktayım. Çağdaş bir yurt olarak Milli Eğitim’e katkı sağlamak amacıyla kurulmuş bu yurtta genelde demokrat yapılı insanlar var. Ama iki öğrenci gerek giyimleri ve gerekse davranışlarıyla dikkatimi çekiyor. Sormaya tereddüt ediyorum. Ama dayanamadım ve bir gün.. “arkadaşlar siz diğerlerinden biraz farklısınız, neden?” dedim.. Konuşmak istemedilerse de ısrar ettim.. Biz burada hem okuyup hem çalışıyoruz. Bizi ağabeyler buraya yönlendirdi. Ve işin ilginç bir yönü de çok düşük puanla buraya girmişler. Nasıl olduysa artık. Yani puanları bu okula yeterli olmamamsına rağmen bir şekilde işi başarmışlar. Sonradan öğreniyorum ki, bu şekilde olan binlerce öğrenci üniversiteye girmiş. Ve buna nedense göz yumulmuş. Şimdiki acıların başlangıcı o yıllar olmalı, tahminimce…
Bu gün bakıyorum, internette yüzlerce okul, yurt ve vakfın kapatıldığı yazıyor. Evet, eğitim için ve gençlerimiz için bu tuzaklar yıllar öncesinden kurulmuş, tıkır tıkır işliyor ve kimse ne suya dokunuyor ne sabuna..
Gele gele geldik bu günlere.. Dershanelerin kapatılması aşamasında bu uyanıklar, ellerindeki bu dershaneleri hemencecik okullara dönüştürüverdiler. Dershane bile olması uygun olmayan bir çok bina yaldızlı tabelalar ile öğretim kurumuna dönüşüverdi. Ne bir bahçesi, ne dikili ağacı olmayan yerler okul oluverdi. Bizler bu işte yıllarımızı vermiş olan bizler, eğitimi her ne kadar sınıfta yapsakta bahçede öğrencimizle eğitime devam ederdik. Ağaç dikmediğimiz okul bahçesi olmamıştır. Şimdi bu okula benzetilen yerlerde kimi öğrenci kantinde fast-foost besleniyor, öğrenci bir köşede öğretmen diğer köşede sigarasını tellendiriyor. Cemaat okul ve yurtlarında ise sürekli eğitim. Elbette kendi amaçları doğrultusunda...
Bu durumlar yıllarca aynı şekilde iktidarlar tarafından bilinmesine, görülmesine rağmen hiç kaale alınmamış. Bizden diye nitelendirilmiş ve bu günlere gelinmiştir. Zira FETO için, zaman içinde iktidar partisi mensupları “toz kondurmamışlar” yapılan eleştirilere; “hoca efendiden özür dilenmesi” gerektiğini bile söylemişlerdir. Ülkemizin insanının dini duygularını sabote etmişlerdir.
Her alanda, köftecisinden üniversitesine kadar el atmadıkları yer makam mevki yoktur. Bu kadar parayı, bu kadar sermayeyi nasıl ve nereden bulduklarına aklım yetmiyor. Ama dünyanın, özellikle az gelişmiş yerlerinde okullar açmışlar, zamanla takdir görmüşler “eğitim için deniz aşırı ülkelere bile gidiyorlar” diye sırtları sıvazlanmış, ödüllendirilmişler.. Sonuç bu gün.. Bu günlere gelişleri sabır.. sabır. Her ne kadar sabrın sonu selamet deseler de anlaşılan o ki bazen her sabrın sonu selamet getirmiyor.
“Söylenecek çok şey var. Dilimin ucunda söyleyemi-yorum. Anlatacak çok şey var, anlatamıyorum” diyorlar. “Biz çocuğumuzu falan koleje göndermiştik, bize bir şey olur mu” diyorlar. Artık olan olmuş. Şimdi yeni bir başlangıç yapmak lazım. İçinde şer olmayan, çinde şör olmayan. Sadece TÜRKİYE ve onun güzel insanlarına yarar sağlayacak yeni girişimler. Adaletten sapmadan, ona buna kıyak yapmadan. Şu bizden, o sizden demeden.
Meydanlara çıktı insanlar, DARBEYE karşı. O yetmez. Şimdi daha çok çalışıp tarlalara inmeli, fabrikalara dönmeli, okullara dolmalı.. Üretmeli ve birlikte tüketmeli.. Bu sabrı biraz da biz uygulamalıyız. Aydınlık gelecekler adına. Bu ülkeye gerçekten sahip çıkılmalı. Başka TÜRKİYE bulamazsınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.