"Nerede o eski bayramlar" denilen günleri yaşıyoruz. Bayramlar eskisi gibi değil hele, tadı eskisinin yanına bile varamıyor. Ama insanoğluyuz ve de yaşam her şekilde devam ediyor. Böylece bu gün Ramazan bayramımızı da birlikte kutladık. Bu bayram fazlaca şeker tüketildiği ya da şekerli ürünlerin bolca yendiği bir bayram olduğundan mübarek Ramazan bayramı adına ŞEKER bayramı logosunu da ekleyip gelmiş. Herkesin şeker tadında bir bayram kutlamış olmalarını umut ederek yeniden kutluyorum. Lakin bu yıl bayram biraz farklı geldi. Öncesi ülkemizdeki şeker fabrikalarının önemli bir bölümü satıldığından insanların içinde BURUK bir bayram sevinci oluştu. Belki de bundan sonra pancar şekeri bayramı yerine mısır şurubu bayramı olarak değiştirip öyle kutlarız yıllar sonra. Belki de Türkiye’deki ilk şeker pancarı üretimini başlatan MOLLAOMAR oğlu Nuri ŞEKER’in kemikleri sızlamaya yön tutmuş olabilir. Değil mi?.. Şeker fabrikalarının satılması hele bu seçim önü sürecinde hiç de iyi olmadı. İktidar "cesaretle yaptık" dese de bunun cesaretle bir ilgisi yok. Ha ben şunu da demiyorum.. Siz bunları sattınız oy kaybedersiniz. Doğrusu benim böyle bir kaygım yok. Benim derdim çiftçilerin ve de özellikle de pancar ekip şeker satan köylülerimizin bundan sonra tarımı neye döndürecekleri ve de aynı başarıya ulaşıp ulaşmayacakları konusundadır. Tüm yaşamını "PANCAR PARASINA" endeksleyen köylülerimizin şurup parası deyimini kullanacaklarını sanmıyorum. Zira satılan fabrikaların yapılan sözleşmelerle en az 5 yıl bu konuda faaliyet göstermeleri esas alınıyor, sonrasında fabrikayı başka işlere yöneltme hakları doğuyor. 5 yıl içinde çiftçimize devletin yaşattığı imkanları yaşatıp yaşatmayacaklarını yaşayıp göreceğiz. Gerçi zaman zaman devlet bile pancar ekicilerini düşük fiyatlar vererek yıllar içinde mağdur etmişti ama onlar atadan böyle ekici olduklarından bu şartlara istemeseler de uymaktaydılar. Küspesini, melasını hayvanlarına yem olarak yediriyor şekerini de evinde kullanarak yaşamını sürdürüyorlardı. Şimdi artık o "eski çamlar bardak oldu" diyeceğiz sanırım…  Bu bayrama TAD katan bir özellikte  emeklilerimize verilen 1000 TL.’lik bayram harçlıkları. Başka partiler tarafından birer maaş olarak verilmesi düşünülen bu harçlıkların kurban bayramında da verileceği kesinleşti. Lakin bazı hak sahiplerine rakamlarda düşüklük yaşandığı dile getirildi. Bu da gerçek hak sahipleri ile onların mirasçıları arasındaki özel durumdan kaynaklandığı anlatıldı. Doğru mu yanlış mı pek fazla önemli değil. Önemli olan bu uygulamanın seçim önü yapılması. Sosyal medyada parayı alanlar oy vermeyeceklerse paraları iade etsinler gibi çağdışı paylaşım yapanlar oldu. Bilinsin ki kimse oyunu parayla satmak istemez. Derken sıra geldi  SEÇİM’e. Çok değil gelecek pazara sandığa gidilecek. Ülkemizi yönetecek yönetenleri seçeceğiz. Özellikle CUMHURBAŞKANIMIZI seçeceğiz. Ve de yeni SİSTEM devreye girecek. İki turlu bu seçimde eğer ilk turda 51'lik çoğunluk sağlanamazsa en çok oy alan iki aday ikinci tura kalacak. Temmuz’un ilk haftası da kalan iki aday arasında seçime devam edilecek. Ülkemiz için hayırlı olur ümidiyle tüm seçmenlere seçime katılmaları ve OY kullanmaların salık veriyoruz. Özellikle vatandaşlık görevini yerine getirmeleri ve oylarına sahip çıkmalarını istiyoruz. “Bana  ne” demekle ya da “bir oydan bir şey olmaz” gibi gereksiz düşüncelere kapılarak oy kullanmama gibi bir durum yaratmayın. Tatilinizi kesin, oy kullanın. İşinizi ayarlayın, oy kullanın. Eğer kaydınızı aldırmadıysanız, kayıt olduğunuz yere mutlaka ulaşın derim. Bu demokrasi sınavında geri durmayın. TÜRKİYEM kazansın. Seçim sürecinde yaşanmış olan VAHİM olayları asla tasvip etmiyorum. Bu bir FİKİR mücadelesidir. "Fikirler cebirle, şiddetle, topla tüfekle yok edilemez" diyordu ATAM. Onu hiç unutmamak gerek. Ve daha büyük olaylar yaşanmadan sakinlik ve sağduyulu biçimde seçimlerin yapılması herkesin hayrına olacaktır. Yarışa çıkan siyasiler bu işe başlamadan önce, her yarışın bir galibi ya da bir yenileni olduğunu bilerek bu gizemli ortama girmiş olmaları gerekir. Kazanan da kaybeden de üzülmemeli. Yeni yarışlar için yeniden ve daha gayretli adımlar atmaya yönelmeli hatalardan ders çıkarabilmeyi öğrenmelidir. Bu durum ne ayıptır ne de yanlıştır. Yenilen güreşe doymaz cümlesi bana göre doğru bir cümle değildir. Yenilen daha bir şevkle sarılmalı işine ve kazanmanın yollarını bulmalıdır.  Bu seçim döneminde içinde bulunduğum koşullar nedeniyle fazla aktif şekilde katılamadım. Siyasi partilerin toplantılarını izleyemedim. Ancak basın mensubu arkadaşlarım ve çevredeki dostlardan edindiğim bilgiler beni umutlandırdı. “TÜRKİYE bilinçli bir seçime gidiyor” diye. Kazanan kim olursa olsun kaybeden olmamalıdır.  Yeni bir dünyada, yeni bir TÜRKİYE olmalıdır. İnsanları HÜR, basını ÖZGÜR, yaşamı MUTLU, gelecekten UMUTLU... Güzel günlere hep birlikte.