Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

SON OLMADI

İnsanlar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, bazılarının niyetinden şüphe etmemiz gerekir. Daha kısa süre önce yaşadığımız TERÖR belasının son olmasını yürekten isterken yine ANKARA’da, yine ülkenin kalbinde onlarca can yok oldu gitti. Acı duymamak, üzülmemek elde değil, tam da torunumun yaş gününü kutlayacağımız anda, onu sağlıklı mutlu aydınlık günlere yol alsın diyeceğimiz anda canlarımızı yitirdik. Ne dememiz gerekiyorsa bir fazlasını söylüyorum. Hadi yapanlar belalarını buldu diyelim, yaptıranlar asıl belalarını bulsun, onlarında ocaklarına ateşler düşsün. Kahrolası, lanetler... Bu acıları anlatmaya kelimeler yetmese bile anlatmaya devam edeceğim. İstiklal marşımızın yazılışının yıl dönümünde marşımızı en güzel okuyan bir kızımız kendisine verilen altın ödülü kabul etmeyerek, “İstiklal marşını okumaya ödül olmaz ben onu tüm kalbimle, yüreğimle, benliğimle okudum” diyen çocuklarımız var iken bir yandan da kalleşlerin saldırısına uğramayı içime sindiremiyorum. Bu güzel ülkemizde güzel yaşamayı hak etmiyor muyuz. Küçük mutlulukları bize niye çok görüyorsunuz? Bir yanda yıllardır, düşman olarak gösterilmemize rağmen aslında halklarının düşman olmadığı anlaşılıyor. YUNANLILAR ile dostluk kurmaya çalışırken, başbakanların birlikte simit yediklerine şahit olurken, bir yanda neredeyse sayıları 3-4 milyona yaklaşan SURİYELİ, IRAKLI, AFGANİSANLI sığınmacılara kucak açarken, onları kollarımız, kanatlarımız altına almaya çalışırken patlayan bombalar altında kalmayı hak ediyor muyuz? Dostumuz diye yıllar yılı birlikte olduğumuz, acıları, sevinçleri paylaştığımız komşularımızla şimdi kanlı bıçaklı düşman olup, aleyhimize olmadık şeyler söylenilmesini hak ediyor muyuz? Daha düne kadar birlikte yaşamaktan mutlandığımız KÜRTLER ile sorunları masada çözmeyi hedeflemişken ve bu uğurda olumlu onlarca adım atılmışken bir anda olanları rafa kaldırıp çözüm sürecinin bitirilmesi ve arkasından yaşanan olayları gerçekten hak ediyor muyuz? Anlaşılıyor ki bu TERÖR belası sadece lanetlemekle sonlanmayacak. Daha radikal önlemler ve daha gerçekçi tedbirler alarak üzerine gitmeli. Belki bir anda bitirilmese de ne bahasına olursa olsun bitirilmeli. Ben, teröre verdiğimiz her can için her zaman kahroluyorum. Acı çekiyorum. İnanın geceler iyice karanlığa dönüşüyor. Siyasiler “akan kanın hesabı mutlaka sorulacak” dese de ben ne kan aksın ne hesap sorulsun diyorum.. İNSAN, insan gibi yaşasın, hayattan zevk alsın istiyorum. Analar çocuklarını, bebeler babalarını yitirmesin, ağıtlar yakılmasın, milyonlar törenlerde lanet okumasınlar istiyorum. Hakkımız yok mu? Son aylarda yaşadığımız bir birine benzer katliamların halkımıza korku saldığı doğrudur. Ama biz onlara bu fırsatı vermemek için kenetlenmeli, tek yürek, tek yumruk olmalı ve dimdik durmalıyız. Sabah çocuğumuzu okula, eşimizi işe, insanlarımızı sokağa gönül rahatlığı ile bırakmak istiyoruz. Aklımızda sualler olmadan, kafamızda kuşkular cirit atmadan bir yaşam sürdürmek istiyoruz. Buna hakkımız yok mu? Bu hafta güzel şeyler yazayım dedim. Başbakanımızın İzmir’de uzattığı eli tutan ve birlikte SİMİT yiyen insanları anlatayım, dostluğun, kardeşliğin, güzel yaşamanın lezzetinden söz edeyim dedim, ama bir yandan mecliste bir ses “kafir” dedi, diğer yanda bir ses ülkeyi inletti. Biz bunlara mı mecbur idik. Batıdaki sese niye kulak vermedikte ülkenin göbeğinde birilerini kafir ilan ettik anlayamadım. Biz bunu hak ettik mi? HUZUR’a ihtiyacımız var. Her zamankinden daha çok. Ama huzurumuzu bozmak isteyenlere, onlara fırsat tanıyanlara ve ortada asıl çözülecek sorunlar varken, yok ANAYASA, yok başkanlık sistemi demeye hiç gerek yok. Şimdi zaman ülkenin huzura kavuşması zamanıdır. Huzuru en iyi haliyle yaşamak için huzuru bozmak isteyenlere fırsat tanımayalım.. Bunu istemeye hakkımız yok mu? Pazar gecemiz yine kana bulandı. Sayısı nedir bilmesekte bir çok ocağa ATEŞ düştü. Onların acılarını paylaşmak, onların acılarını dindirmek gerek. Gidenleri geri getiremesekte yapanları adalet önüne koymak gerek. Yapanlar yetmez, yaptıranları bulup çıkarmak gerek. Birileri DUR derken birilerinin VUR demesini önlemek gerek. Kimseyi dışlamadan balkondaki gibi kucaklamak gerek. Buna hakkımız yok mu?... “Bir pazar akşamıydı, Ankara ışıklar altında, Ucuz can pazarıydı, Canlar düştü kana. Zalimler pusudaydı, bedenler paramparça.. Şarapnel parçaları saplandı ciğerime, Ucuz can pazarıydı kan doldu yüreğime”... Bu ağıt geldi aklıma.. Uğur MUMCU için yazılmış. O anları yayın kesilse de, kısıtlama getirilse de an be an yaşadım gibi. Sosyal medyaya düşen görüntüler bile içimizi karartmaya, yüreğimizi burkmaya yetti de arttı bile. Yani dostlar torunum Ekin 3 yaşına bastı. Ona doğum yapacaktık.. Gülecek neşelenecektik. Ona mutluluklar dileyecek, aydınlık günler yaşaması için dualar edecektik. ANKARA bütün edeceklerimizin içine etti. Edenler de bulsun inşallah.. Lanet okumayı sevmem ama bu kez yürekten diyorum. LANETLER OLSUN.. Ve yine söylüyorum artık TERÖR SON BULSUN...
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2016 - Salı

SON OLMADI

İnsanlar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, bazılarının niyetinden şüphe etmemiz gerekir. Daha kısa süre önce yaşadığımız TERÖR belasının son olmasını yürekten isterken yine ANKARA’da, yine ülkenin kalbinde onlarca can yok oldu gitti. Acı duymamak, üzülmemek elde değil, tam da torunumun yaş gününü kutlayacağımız anda, onu sağlıklı mutlu aydınlık günlere yol alsın diyeceğimiz anda canlarımızı yitirdik. Ne dememiz gerekiyorsa bir fazlasını söylüyorum. Hadi yapanlar belalarını buldu diyelim, yaptıranlar asıl belalarını bulsun, onlarında ocaklarına ateşler düşsün. Kahrolası, lanetler...
Bu acıları anlatmaya kelimeler yetmese bile anlatmaya devam edeceğim. İstiklal marşımızın yazılışının yıl dönümünde marşımızı en güzel okuyan bir kızımız kendisine verilen altın ödülü kabul etmeyerek, “İstiklal marşını okumaya ödül olmaz ben onu tüm kalbimle, yüreğimle, benliğimle okudum” diyen çocuklarımız var iken bir yandan da kalleşlerin saldırısına uğramayı içime sindiremiyorum. Bu güzel ülkemizde güzel yaşamayı hak etmiyor muyuz. Küçük mutlulukları bize niye çok görüyorsunuz?
Bir yanda yıllardır, düşman olarak gösterilmemize rağmen aslında halklarının düşman olmadığı anlaşılıyor.

YUNANLILAR ile dostluk kurmaya çalışırken, başbakanların birlikte simit yediklerine şahit olurken, bir yanda neredeyse sayıları 3-4 milyona yaklaşan SURİYELİ, IRAKLI, AFGANİSANLI sığınmacılara kucak açarken, onları kollarımız, kanatlarımız altına almaya çalışırken patlayan bombalar altında kalmayı hak ediyor muyuz?
Dostumuz diye yıllar yılı birlikte olduğumuz, acıları, sevinçleri paylaştığımız komşularımızla şimdi kanlı bıçaklı düşman olup, aleyhimize olmadık şeyler söylenilmesini hak ediyor muyuz?
Daha düne kadar birlikte yaşamaktan mutlandığımız KÜRTLER ile sorunları masada çözmeyi hedeflemişken ve bu uğurda olumlu onlarca adım atılmışken bir anda olanları rafa kaldırıp çözüm sürecinin bitirilmesi ve arkasından yaşanan olayları gerçekten hak ediyor muyuz?
Anlaşılıyor ki bu TERÖR belası sadece lanetlemekle sonlanmayacak. Daha radikal önlemler ve daha gerçekçi tedbirler alarak üzerine gitmeli. Belki bir anda bitirilmese de ne bahasına olursa olsun bitirilmeli. Ben, teröre verdiğimiz her can için her zaman kahroluyorum. Acı çekiyorum. İnanın geceler iyice karanlığa dönüşüyor. Siyasiler “akan kanın hesabı mutlaka sorulacak” dese de ben ne kan aksın ne hesap sorulsun diyorum.. İNSAN, insan gibi yaşasın, hayattan zevk alsın istiyorum. Analar çocuklarını, bebeler babalarını yitirmesin, ağıtlar yakılmasın, milyonlar törenlerde lanet okumasınlar istiyorum. Hakkımız yok mu?
Son aylarda yaşadığımız bir birine benzer katliamların halkımıza korku saldığı doğrudur. Ama biz onlara bu fırsatı vermemek için kenetlenmeli, tek yürek, tek yumruk olmalı ve dimdik durmalıyız. Sabah çocuğumuzu okula, eşimizi işe, insanlarımızı sokağa gönül rahatlığı ile bırakmak istiyoruz. Aklımızda sualler olmadan, kafamızda kuşkular cirit atmadan bir yaşam sürdürmek istiyoruz. Buna hakkımız yok mu?
Bu hafta güzel şeyler yazayım dedim. Başbakanımızın İzmir’de uzattığı eli tutan ve birlikte SİMİT yiyen insanları anlatayım, dostluğun, kardeşliğin, güzel yaşamanın lezzetinden söz edeyim dedim, ama bir yandan mecliste bir ses “kafir” dedi, diğer yanda bir ses ülkeyi inletti. Biz bunlara mı mecbur idik. Batıdaki sese niye kulak vermedikte ülkenin göbeğinde birilerini kafir ilan ettik anlayamadım. Biz bunu hak ettik mi?
HUZUR’a ihtiyacımız var. Her zamankinden daha çok. Ama huzurumuzu bozmak isteyenlere, onlara fırsat tanıyanlara ve ortada asıl çözülecek sorunlar varken, yok ANAYASA, yok başkanlık sistemi demeye hiç gerek yok. Şimdi zaman ülkenin huzura kavuşması zamanıdır. Huzuru en iyi haliyle yaşamak için huzuru bozmak isteyenlere fırsat tanımayalım.. Bunu istemeye hakkımız yok mu?
Pazar gecemiz yine kana bulandı. Sayısı nedir bilmesekte bir çok ocağa ATEŞ düştü. Onların acılarını paylaşmak, onların acılarını dindirmek gerek. Gidenleri geri getiremesekte yapanları adalet önüne koymak gerek. Yapanlar yetmez, yaptıranları bulup çıkarmak gerek. Birileri DUR derken birilerinin VUR demesini önlemek gerek. Kimseyi dışlamadan balkondaki gibi kucaklamak gerek. Buna hakkımız yok mu?...
“Bir pazar akşamıydı, Ankara ışıklar altında, Ucuz can pazarıydı, Canlar düştü kana. Zalimler pusudaydı, bedenler paramparça.. Şarapnel parçaları saplandı ciğerime, Ucuz can pazarıydı kan doldu yüreğime”...
Bu ağıt geldi aklıma.. Uğur MUMCU için yazılmış. O anları yayın kesilse de, kısıtlama getirilse de an be an yaşadım gibi. Sosyal medyaya düşen görüntüler bile içimizi karartmaya, yüreğimizi burkmaya yetti de arttı bile.
Yani dostlar torunum Ekin 3 yaşına bastı. Ona doğum yapacaktık.. Gülecek neşelenecektik. Ona mutluluklar dileyecek, aydınlık günler yaşaması için dualar edecektik. ANKARA bütün edeceklerimizin içine etti. Edenler de bulsun inşallah.. Lanet okumayı sevmem ama bu kez yürekten diyorum. LANETLER OLSUN.. Ve yine söylüyorum artık TERÖR SON BULSUN...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.