Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

SU HAYATTIR

Yaşamamız için en önemli olan sudur. İnsanoğlu açlığa günlerce dayanabilmesine rağmen su ve hava olmayınca varlığını sürdüremez.. Atalarımızın Orta Asya’dan buralara göç ettiği günlere bakarsanız yerleşke olarak hep su kenarlarını seçmişlerdir. Çünkü su hayattır.. Ülkemiz dört etrafı denizlerle çevrili ve Anadolu’nun her karışında var olan akarsularımızla kendimizi güvende ve mutlu addediyoruz. Buna rağmen geleceğin en büyük tehlikesi susuzluk olarak belirtiliyor. Kaynakların kuruyacağı ve insanların “su.. suuu..” diye yalvaracakları günlerin geleceği ve bu tehlikenin de gerçekten önemli ve göz ardı edilemez bir vaka olduğu bilinmelidir. Bizlerin gelecek adına, daha güvenli bir ortama kavuşmak adına sularımızı boşa harcamadan ekonomik kullanmamız gerekmektedir. Dünyanın dörtte üçü su olmasına rağmen bu tehlike görünüyorsa sadece biz değil bütün insanlık bu konuda duyarlı olmalıdır.  Gelecek yaşamda yaşanacak su sıkıntılarına çare olabilecek diğer gezegenlerde su var mı diye insanoğlu habire oralarda araştırma yapmaktadır. Demek ki bu kadar su varlığı içinde yaşanacak su kıtlığı bizleri şimdiden tehdit etmektedir. Bu su böyle akar, insanoğlu bakar.. Sözüne atfen akarsularımızın değerlenmesi için üzerlerine barajlar kurulmuştur. Kiminden elektrik kiminden sulama için yararlanılmaktadır. Bir çoğu da içme suyuna dönüştürülerek ihtiyaçlarımızı karşılamaktadır. Bunlar yetmez diyerek göletler kurulmuştur. Anımsayabildiğim kadarıyla yöremizin ilk göletlerinden biri de Karaağaç göletidir. Sulama amaçlı kurulan göletler zamanla balıkçılık için de insanların yararına sunulmuştur. Daha sonra Banazımzın ilk göleti olan Kozviran Göleti inşa edilmiştir. Buradan hem sulamada hem de balıkçılıkta yararlanılmaktadır.Şimdi onlarca göletimiz var. Balık deyince aklıma hep BANAZ ÇAYI gelmektedir. İlçemizin en önemli akarsuyu olan bu çay Murat Dağı’ndan doğup çeşitli kaynaklardan beslenerek Menderes’e katılmaktadır. Arazilerin verimine katkı sağlayan, köylünün tarlalarının sulanmasında birinci önem taşıyan bu çaydan aynı zamanda balık avcılığı için de faydalanılmıştır. Ayrıca Banaz Çayı’nın üzerinde kurulan birkaç değirmen ile yöre halkının buğdayları öğütülerek un ihtiyacını karşılamakta önemli bir görevi daha vardı. Şimdi o değirmenler de yok artık. Çocukluk ve gençlik yıllarında bu çayın balıklarını avlayarak balık gıdamızı gidermekteydik. Bizim neslin hatırlayacağı avcılıklar yapılırdı. Balık avcılığında en önemli materyal olta olsa da bizim insanlarımız kısa sürede daha çok avlanabilmek için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. İlk aklıma gelen balık otudur. Özel bir formülle hamurdan elde edilen ve içine uyuşturucu bir madde katılarak mercimek büyüklüğüne getirilen parçacıklar çaya sık sık atılarak balıklara sunulurdu. Ardından bir süre beklenir ve bu atılanları yiyen balıklar bayılırlar ve suyun akıntısına kapılarak aşağıda bekleyen bizlerin adeta kucağına gelirdi. Bayılan balıklar sırtı alta gelecek şekilde akıntıda yüzerken bizlerde onları yakalayıp zevk edinirdik. Kilolarca balık yakaladığımızı biliyorum. Bir başka yöntem ise dinamit idi. Bu patlayıcı o günlerde birileri tarafından elde edilir ve ava gidilirdi. Tecrübeli avcıların gözlemlerine dayanarak balığın en çok olduğu bent seçilir ve gerekli önlemler alınarak orada patlatılırdı. Ardından bu patlama sonrası korku içinde bayılan balıklar toplanırdı. Kolay balık avlamanın bir başka usulü de bent savmaktı. Seçilen bente pancar su motoru kurulur, suyun önüne set çekilir ve bentteki su motor vasıtası ile başka tarafa akıtılır. Suyu boşalan bent içinde balıklar toplanarak afiyetle yenirdi. Bunların içinde en günahsız olanı ise olta balıkçılığıdır. İşin ustaları hem vakit geçirmek hem de akşamki nafakasını çıkarmak için Banaz Çayı’na veya göletlere giderek avlanırlar. Ağ atmak da kolay avlama yöntemlerinden biridir. Balıkçılıkta en önemli olay kanaattir. Yiyeceğin kadar balık tutulmasıdır. Katliam yaparcasına balığın kökünü kazıyacak yöntemlere başvurmak cinayettir. Günümüzde göletler bir hayli çoğalınca tabiyatıyla da balık avcılığı da çoğaldı. Eline oltasını alan soluğu göletlerde aldı. Çevreye sığmayan balıkçılar uzak bile olsa daha verimli göletlere gittiler. Benim bu konuda zevkim sadece yiyicilik olarak kaldı. Ara sıra onlara katılsam da bu konuda yetenekli olduğumu söyleyemem. Bir gün onlara katılıp balık avlamaya gittik. Benim elime de bir olta tutuşturdular. Aaa!.. Ben de tutuyorum. Hayret ettim kendi kendime. O kadar çok balık var ki oltayı atıyorum tutuyorum, atıyorum tutuyorum.. Sonuçta birkaç kilo tuttuk. Arkadaşlar bunları bana verdiler. Eve sevinçle geldim, balıkları temizleyip tavaya attık. Ev halkına balık ziyafeti çekeceğiz. O da ne tavaya attığımız balık bir süre sonra şipit gibi oluveriyor. Hiç et yok adeta. Kılçıklar sırıtıp kalıyor. Arkadaşları arayıp sordum. Durum böyle böyle diye anlattım. Onlar İsrail sazanıdır. Pek et olmaz dediler. Bu Yahudiler ona da el atmışlar. Bir şekilde bizim göletlerimize bu balıkları atmışlar onlar da bizim sazanları yok edip kendi varlıklarını sürdürüyorlarmış. Şu işe bakın siz… Sonuçta yaşam kaynağımız olan suları kendi kendimize yok etmenin yollarını arayıp buluyoruz. Oysa demiştik ki su hayattır. Biz havadan yağan yağmur, yerden kaynayan sularımızı bile hor kullanıyoruz. gelecek için deniz sularının içme suyu haline getirebilecek yöntemleri şimdiden geliştirmeliyiz. Yoksa sonumuz pek yakındır. Bir yudum su dememek için eldekinin kıymetini bilmeliyiz. “Su hayattır boşa harcamayalım!..”
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2021 - Salı

SU HAYATTIR

Yaşamamız için en önemli olan sudur. İnsanoğlu açlığa günlerce dayanabilmesine rağmen su ve hava olmayınca varlığını sürdüremez.. Atalarımızın Orta Asya’dan buralara göç ettiği günlere bakarsanız yerleşke olarak hep su kenarlarını seçmişlerdir. Çünkü su hayattır..
Ülkemiz dört etrafı denizlerle çevrili ve Anadolu’nun her karışında var olan akarsularımızla kendimizi güvende ve mutlu addediyoruz. Buna rağmen geleceğin en büyük tehlikesi susuzluk olarak belirtiliyor. Kaynakların kuruyacağı ve insanların “su.. suuu..” diye yalvaracakları günlerin geleceği ve bu tehlikenin de gerçekten önemli ve göz ardı edilemez bir vaka olduğu bilinmelidir.
Bizlerin gelecek adına, daha güvenli bir ortama kavuşmak adına sularımızı boşa harcamadan ekonomik kullanmamız gerekmektedir. Dünyanın dörtte üçü su olmasına rağmen bu tehlike görünüyorsa sadece biz değil bütün insanlık bu konuda duyarlı olmalıdır. 
Gelecek yaşamda yaşanacak su sıkıntılarına çare olabilecek diğer gezegenlerde su var mı diye insanoğlu habire oralarda araştırma yapmaktadır. Demek ki bu kadar su varlığı içinde yaşanacak su kıtlığı bizleri şimdiden tehdit etmektedir.
Bu su böyle akar, insanoğlu bakar.. Sözüne atfen akarsularımızın değerlenmesi için üzerlerine barajlar kurulmuştur. Kiminden elektrik kiminden sulama için yararlanılmaktadır. Bir çoğu da içme suyuna dönüştürülerek ihtiyaçlarımızı karşılamaktadır. Bunlar yetmez diyerek göletler kurulmuştur. Anımsayabildiğim kadarıyla yöremizin ilk göletlerinden biri de Karaağaç göletidir. Sulama amaçlı kurulan göletler zamanla balıkçılık için de insanların yararına sunulmuştur. Daha sonra Banazımzın ilk göleti olan Kozviran Göleti inşa edilmiştir. Buradan hem sulamada hem de balıkçılıkta yararlanılmaktadır.Şimdi onlarca göletimiz var.
Balık deyince aklıma hep BANAZ ÇAYI gelmektedir. İlçemizin en önemli akarsuyu olan bu çay Murat Dağı’ndan doğup çeşitli kaynaklardan beslenerek Menderes’e katılmaktadır. Arazilerin verimine katkı sağlayan, köylünün tarlalarının sulanmasında birinci önem taşıyan bu çaydan aynı zamanda balık avcılığı için de faydalanılmıştır. Ayrıca Banaz Çayı’nın üzerinde kurulan birkaç değirmen ile yöre halkının buğdayları öğütülerek un ihtiyacını karşılamakta önemli bir görevi daha vardı. Şimdi o değirmenler de yok artık.
Çocukluk ve gençlik yıllarında bu çayın balıklarını avlayarak balık gıdamızı gidermekteydik. Bizim neslin hatırlayacağı avcılıklar yapılırdı. Balık avcılığında en önemli materyal olta olsa da bizim insanlarımız kısa sürede daha çok avlanabilmek için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. İlk aklıma gelen balık otudur. Özel bir formülle hamurdan elde edilen ve içine uyuşturucu bir madde katılarak mercimek büyüklüğüne getirilen parçacıklar çaya sık sık atılarak balıklara sunulurdu. Ardından bir süre beklenir ve bu atılanları yiyen balıklar bayılırlar ve suyun akıntısına kapılarak aşağıda bekleyen bizlerin adeta kucağına gelirdi. Bayılan balıklar sırtı alta gelecek şekilde akıntıda yüzerken bizlerde onları yakalayıp zevk edinirdik. Kilolarca balık yakaladığımızı biliyorum.
Bir başka yöntem ise dinamit idi. Bu patlayıcı o günlerde birileri tarafından elde edilir ve ava gidilirdi. Tecrübeli avcıların gözlemlerine dayanarak balığın en çok olduğu bent seçilir ve gerekli önlemler alınarak orada patlatılırdı. Ardından bu patlama sonrası korku içinde bayılan balıklar toplanırdı. Kolay balık avlamanın bir başka usulü de bent savmaktı. Seçilen bente pancar su motoru kurulur, suyun önüne set çekilir ve bentteki su motor vasıtası ile başka tarafa akıtılır. Suyu boşalan bent içinde balıklar toplanarak afiyetle yenirdi.
Bunların içinde en günahsız olanı ise olta balıkçılığıdır. İşin ustaları hem vakit geçirmek hem de akşamki nafakasını çıkarmak için Banaz Çayı’na veya göletlere giderek avlanırlar. Ağ atmak da kolay avlama yöntemlerinden biridir.
Balıkçılıkta en önemli olay kanaattir. Yiyeceğin kadar balık tutulmasıdır. Katliam yaparcasına balığın kökünü kazıyacak yöntemlere başvurmak cinayettir. Günümüzde göletler bir hayli çoğalınca tabiyatıyla da balık avcılığı da çoğaldı. Eline oltasını alan soluğu göletlerde aldı. Çevreye sığmayan balıkçılar uzak bile olsa daha verimli göletlere gittiler.
Benim bu konuda zevkim sadece yiyicilik olarak kaldı. Ara sıra onlara katılsam da bu konuda yetenekli olduğumu söyleyemem. Bir gün onlara katılıp balık avlamaya gittik. Benim elime de bir olta tutuşturdular. Aaa!.. Ben de tutuyorum. Hayret ettim kendi kendime. O kadar çok balık var ki oltayı atıyorum tutuyorum, atıyorum tutuyorum.. Sonuçta birkaç kilo tuttuk. Arkadaşlar bunları bana verdiler. Eve sevinçle geldim, balıkları temizleyip tavaya attık. Ev halkına balık ziyafeti çekeceğiz. O da ne tavaya attığımız balık bir süre sonra şipit gibi oluveriyor. Hiç et yok adeta. Kılçıklar sırıtıp kalıyor. Arkadaşları arayıp sordum. Durum böyle böyle diye anlattım. Onlar İsrail sazanıdır. Pek et olmaz dediler. Bu Yahudiler ona da el atmışlar. Bir şekilde bizim göletlerimize bu balıkları atmışlar onlar da bizim sazanları yok edip kendi varlıklarını sürdürüyorlarmış. Şu işe bakın siz…
Sonuçta yaşam kaynağımız olan suları kendi kendimize yok etmenin yollarını arayıp buluyoruz. Oysa demiştik ki su hayattır. Biz havadan yağan yağmur, yerden kaynayan sularımızı bile hor kullanıyoruz. gelecek için deniz sularının içme suyu haline getirebilecek yöntemleri şimdiden geliştirmeliyiz. Yoksa sonumuz pek yakındır.
Bir yudum su dememek için eldekinin kıymetini bilmeliyiz.
“Su hayattır boşa harcamayalım!..”
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.