Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

YANMASIN

Yanmasın... Yanmasın artık. Gözümüze güzel, gönlümüze ferahlık ve ciğerlerimize nefes olan ormanlarımız yanmasın artık. Yediden yetmişe, küçüğünden büyüğüne, gencinden yaşlısına herkesin görevi olsun ormanlarımızı korumak. Bir kıvılcım düştüğünde tüm insanlarımız üzerine çullansın, yükselecek alevlerin üzerine çöksün, toprakla örtsün, yani bir şeyler yapsın ki ateş hem yeşili hem neşemizi yok etmesin. Seyirci kalmayalım ve daha da önemlisi öncesinde üzerimize düşen görevleri eksiksiz yapalım ki yanmasın, yakılmasın ormanlarımız. Her yıl aynı filmi defalarca görmekten bıktık desem abartmış olmam sanırım. Gerçi; Dondurmam Kaymak, Vizontele veya Kemal Sunal’ın, Şener Şen’in fimlerini defalarca izleyip hiç bıkkınlık yaşamadık ama bu ormanlarımızın yok olmasını uzaktan seyretmekten bıktık usandık. Buna kalıcı bir çözüm üretmemiz önemlidir. Sadece tabelalara “Ormanı Sev Yeşili Koru” demek yeterli gelmiyor. Daha önceleri anlatmıştım ama bir daha söylemek, anlatmak gerekiyor sanırım. Uşak’ın merkez köylerinden birinde çalışmaktayım. Köye motor ile gidip geliyorum. Her geçtiğimde yol kenarındaki ormanlık dikkatimi çekiyor. Bakınca fevkalede düzenli ve bakımlı geliyor bana. İmreniyorum. Kozalaklar da o kadar çoğalmış ki yerlere yığılmış adeta. Okula gidince çocuklara; “Çocuklar yarın herkes bir çuval getirsin. Evde merkebi boş olanlar da merkeplerine binip gelsinler”.. dedim. Çocuklar hep bir ağızdan “napacağız” dediler. “Sizi gezmeye götüreceğim” deyince oley sesleri yükseldi. Ertesi gün her öğrenci tam takım çuvallar ellerinde bir çoğu da merkeplere binmiş geldiler. “Haydi bakalım” dedim hep birlikte rotamız o imrenerek baktığım orman. Çocuklar kozalak toplayıp okulumuzun deposuna koyacağız. Kışın sobamızı yakarken de bu kozalaklardan yararlanacağız. Tabi öğrenci psikolojisi dersten kurtulup dışarı çıkınca herkes memnun oldu. Yola koyulduk. Ormana ulaştığımızda herkes çuvalları dolduracak ve en çok doldurana ödül vereceğimi de ifade ettim. Çocuklara benim sesimi duyacak ya da beni görebilecekleri kadar uzaklaşmaların tembih ettim. Düdük sesi duyduğunuzda ormanın baş tarafına toplanacağımızı söyledim. Düdük sesiyle birlikte her öğrenci işe koyuldu. On-on beş dakika geçmişti ki uzaktan elinde sopası ile yaşlı bir kadının geldiğini gördüm. Çocuklar da görmüşler ki; “öğretmenim Satı Ana geliyor” dediler. Ben fazlaca tanımıyordum, kimdir diye sordum çocuklara. Onlarda buranın sahibi dediler. Şaşırdım O da ne buranın sahibi mi. Satı Ana bağıra bağıra geldi. Sopayı sallayıp, “hepinizin kafasını yararım, çıkın çabuk benim ormanımdan” diye bağırmaya başladı. “Dur hele Satı Ana dur bakalım. Nedir derdin niye böyle ağzından köpükler çıkıncaya kadar bağırıyorsun, anlat bakalım”. “Öğretmen bu orman bizim, biz burayı yıllardır koruyoruz. Siz kime sordunuz da buranın kozağını topluyorsunuz” dedi. Ben de dedim ki; “biz bu köyün öğretmeni ve öğrencileriyiz. Bu orman da devletimizin ve bizler buradan kozalakları toplayıp köyümüzün okulunda değerlendireceğiz. Yani amacımız zarar vermek değil, üstelik bu okul, bu çocuklar sizin çocuklarınız. Niye kızıyorsun” dedim. Az biraz öfkesi geçti. Halbuki o çocukların arasında kendi torunu da vardı. “Ebee bunları okula götüreceğiz” diye anlattı.. Göz göze geldiler, Satı Ana sakinledi. “Bir daha benden izin almadan gelmek yok öğretmen” dedi. Ben de; “tabi” dedim. “Ben bilmiyordum. Bilseydim size mutlaka sorar danışırdım. Sen bizim kusurumuza bakma Satı Ana” dedim. Elini öptüm gönlünü aldım. O zaman anladım ki bu ormanlar ataları tarafından ailelere benlenmiş. O aileler de ormanı koruyabildikleri kadar korumuşlar. Rasgele kesim yapmamışlar. Yakacak ihtiyaçları için yaşlı ağaçları kesmişler dallarını budamışlar. Ve o orman o ailenin bahçesi gibi, göz bebeği gibi bakmışlar korumuşlar. Hani diyorum bu adet her yöreye yayılsa ormanlarımızı köylülere teslim etsek de onlar mı korusalar diye düşünmeden edemedim. Her ne kadar ormanı sevgi korur desekte aslında ormanı Satı Analar daha iyi korur mu diye düşünmekten kendimi alamadım. Biz bu dünyayı atalarımızdan ödünç aldık. Aldığımız bu emaneti sapasağlam ve daha düzgün bir şekilde çocuklarımıza ulaştırmak istemez miyiz. Bize düşen sadece sevgi değildir. Her şeyiyle ormanları yani bu yurdu korumak kollamak asli görevimizdir. Her karışını daha mümbit, daha güzel ve daha alımlı hale getirmek için olmalı gayretlerimiz. Haydi herkes görev başına. Tabiidir ki sadece bizim gayretimiz yeterli olmaz. Devletimiz de yangın söndürme teçhizatlarını hazır tutmalı, personeli çoğaltmalı ve eğitmeli, gözlemleri daha keskin yapmalı ki; birlikte sorunları kolayca aşalım. Ormanlar bir ülkenin can damarlarıdır. Oralara sadece ağaç yetişen alanlar olarak bakmamalı, içinde barındırdığı milyonlarca canlıyı da düşünmeli. Onlarla birlikte var olmanın mutluluğunu yaşamalıyız. O sözü bir daha tekrarlayalım. Yeşili SEV. Ormanı koru. İçimiz YANMASIN...
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2022 - Salı

YANMASIN

Yanmasın... Yanmasın artık. Gözümüze güzel, gönlümüze ferahlık ve ciğerlerimize nefes olan ormanlarımız yanmasın artık. Yediden yetmişe, küçüğünden büyüğüne, gencinden yaşlısına herkesin görevi olsun ormanlarımızı korumak. Bir kıvılcım düştüğünde tüm insanlarımız üzerine çullansın, yükselecek alevlerin üzerine çöksün, toprakla örtsün, yani bir şeyler yapsın ki ateş hem yeşili hem neşemizi yok etmesin. Seyirci kalmayalım ve daha da önemlisi öncesinde üzerimize düşen görevleri eksiksiz yapalım ki yanmasın, yakılmasın ormanlarımız.
Her yıl aynı filmi defalarca görmekten bıktık desem abartmış olmam sanırım. Gerçi; Dondurmam Kaymak, Vizontele veya Kemal Sunal’ın, Şener Şen’in fimlerini defalarca izleyip hiç bıkkınlık yaşamadık ama bu ormanlarımızın yok olmasını uzaktan seyretmekten bıktık usandık. Buna kalıcı bir çözüm üretmemiz önemlidir. Sadece tabelalara “Ormanı Sev Yeşili Koru” demek yeterli gelmiyor.
Daha önceleri anlatmıştım ama bir daha söylemek, anlatmak gerekiyor sanırım. Uşak’ın merkez köylerinden birinde çalışmaktayım. Köye motor ile gidip geliyorum. Her geçtiğimde yol kenarındaki ormanlık dikkatimi çekiyor. Bakınca fevkalede düzenli ve bakımlı geliyor bana. İmreniyorum. Kozalaklar da o kadar çoğalmış ki yerlere yığılmış adeta. Okula gidince çocuklara; “Çocuklar yarın herkes bir çuval getirsin. Evde merkebi boş olanlar da merkeplerine binip gelsinler”.. dedim. Çocuklar hep bir ağızdan “napacağız” dediler. “Sizi gezmeye götüreceğim” deyince oley sesleri yükseldi. Ertesi gün her öğrenci tam takım çuvallar ellerinde bir çoğu da merkeplere binmiş geldiler. “Haydi bakalım” dedim hep birlikte rotamız o imrenerek baktığım orman. Çocuklar kozalak toplayıp okulumuzun deposuna koyacağız. Kışın sobamızı yakarken de bu kozalaklardan yararlanacağız. Tabi öğrenci psikolojisi dersten kurtulup dışarı çıkınca herkes memnun oldu. Yola koyulduk. Ormana ulaştığımızda herkes çuvalları dolduracak ve en çok doldurana ödül vereceğimi de ifade ettim. Çocuklara benim sesimi duyacak ya da beni görebilecekleri kadar uzaklaşmaların tembih ettim. Düdük sesi duyduğunuzda ormanın baş tarafına toplanacağımızı söyledim. Düdük sesiyle birlikte her öğrenci işe koyuldu. On-on beş dakika geçmişti ki uzaktan elinde sopası ile yaşlı bir kadının geldiğini gördüm. Çocuklar da görmüşler ki; “öğretmenim Satı Ana geliyor” dediler. Ben fazlaca tanımıyordum, kimdir diye sordum çocuklara. Onlarda buranın sahibi dediler. Şaşırdım O da ne buranın sahibi mi. Satı Ana bağıra bağıra geldi. Sopayı sallayıp, “hepinizin kafasını yararım, çıkın çabuk benim ormanımdan” diye bağırmaya başladı. “Dur hele Satı Ana dur bakalım. Nedir derdin niye böyle ağzından köpükler çıkıncaya kadar bağırıyorsun, anlat bakalım”. “Öğretmen bu orman bizim, biz burayı yıllardır koruyoruz. Siz kime sordunuz da buranın kozağını topluyorsunuz” dedi. Ben de dedim ki; “biz bu köyün öğretmeni ve öğrencileriyiz. Bu orman da devletimizin ve bizler buradan kozalakları toplayıp köyümüzün okulunda değerlendireceğiz. Yani amacımız zarar vermek değil, üstelik bu okul, bu çocuklar sizin çocuklarınız. Niye kızıyorsun” dedim. Az biraz öfkesi geçti. Halbuki o çocukların arasında kendi torunu da vardı. “Ebee bunları okula götüreceğiz” diye anlattı.. Göz göze geldiler, Satı Ana sakinledi. “Bir daha benden izin almadan gelmek yok öğretmen” dedi. Ben de; “tabi” dedim. “Ben bilmiyordum. Bilseydim size mutlaka sorar danışırdım. Sen bizim kusurumuza bakma Satı Ana” dedim. Elini öptüm gönlünü aldım. O zaman anladım ki bu ormanlar ataları tarafından ailelere benlenmiş. O aileler de ormanı koruyabildikleri kadar korumuşlar. Rasgele kesim yapmamışlar. Yakacak ihtiyaçları için yaşlı ağaçları kesmişler dallarını budamışlar. Ve o orman o ailenin bahçesi gibi, göz bebeği gibi bakmışlar korumuşlar. Hani diyorum bu adet her yöreye yayılsa ormanlarımızı köylülere teslim etsek de onlar mı korusalar diye düşünmeden edemedim. Her ne kadar ormanı sevgi korur desekte aslında ormanı Satı Analar daha iyi korur mu diye düşünmekten kendimi alamadım. Biz bu dünyayı atalarımızdan ödünç aldık. Aldığımız bu emaneti sapasağlam ve daha düzgün bir şekilde çocuklarımıza ulaştırmak istemez miyiz.
Bize düşen sadece sevgi değildir. Her şeyiyle ormanları yani bu yurdu korumak kollamak asli görevimizdir. Her karışını daha mümbit, daha güzel ve daha alımlı hale getirmek için olmalı gayretlerimiz. Haydi herkes görev başına. Tabiidir ki sadece bizim gayretimiz yeterli olmaz. Devletimiz de yangın söndürme teçhizatlarını hazır tutmalı, personeli çoğaltmalı ve eğitmeli, gözlemleri daha keskin yapmalı ki; birlikte sorunları kolayca aşalım. Ormanlar bir ülkenin can damarlarıdır. Oralara sadece ağaç yetişen alanlar olarak bakmamalı, içinde barındırdığı milyonlarca canlıyı da düşünmeli. Onlarla birlikte var olmanın mutluluğunu yaşamalıyız.
O sözü bir daha tekrarlayalım. Yeşili SEV. Ormanı koru. İçimiz YANMASIN...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.