Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

YAŞADIKÇA

Dünya var olduğundan bu yana insanların yüksek egolarına şahit olmuş. Her zaman her yerde inadına BARIŞ derken yüzyıllar boyu vahşete, savaşlara sahne olmuş. Söylenirken bile insanın içine bir huzur katan BARIŞ kelimesi ne yazık ki yerini zaman zaman önlenemeyen egoların savaşına bırakmış. Günümüzde dünyanın her noktasında susmayan silahlar bu hafta da Ukrayna’da çıktı karşımıza. Tarihe şöyle bir göz attığımızda, büyükçe bir SSCB haritası göz önündeyken parçalanmış ve küçük küçük topraklara ayrılmış bu haritayı yeniden ihdas etmek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Geldi geliyor derken Rusya Ukrayna’ya saldırdı ve işgali başlattı. Sonucun ne olacağı kestirilemezken tahminlerimiz elbette var.. İsteğimiz hemen BARIŞ. Şimdi.. “Şükrü Saraçoğlu, dış işleri bakanı olarak Rusya ziyaretinde Josef V. Stalin onu, kollarını açarak dostça karşılıyor. Ve gülerek; “Umarım boğazların anahtarını getirmişsinizdir”. Saraçoğlu’nun yanıtı bütün hariciyecilere ders niteliğindedir.. “Maalesef ekselansları Mustafa Kemal anahtarları beraberinde götürdü”!!!… Bu güzel anektodun arkasından TGF Genel Başkanı Sayın Yılmaz KARACA’nın Amerika’daki TURKIS FORM dergisinde yayınlanan yazısından alıntı yaparak devam etmek istedim. “Montrö sözleşmesi ve Türkiye… Rusya Ukrayna krizi resmi olarak bir savaşa dönüştü. Tüm dünya olduğu gibi bizler de büyük bir endişe ile savaşın boyutlarının daha fazla artmasından endişe ediyoruz. Başlayan savaşla birlikte Karadeniz, Boğazlar ve Türkiye’nin tavrı çok önemli bir noktaya ulaştı. Özellikle boğazların durumu ve bunu düzenleyen Montrö Sözleşmesi tekrar gündeme gelmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 1936 yılında imzaladığı Montrö Sözleşmesi, Türkiye’nin güvenliği ve boğazlardaki hakimiyetinin bir göstergesidir. Atatürk’ün 86 yıl önce imzalamış olduğu Montrö Sözleşmesi, bugün için ne kadar geçerli ve haklı olduğunu da ortaya koyuyor. Tarih boyunca, boğazları kontrol altında tutan her devlet bu coğrafyada hakimiyet sağlamıştır. Boğazların iki tarafındaki ana topraklara hükmeden devletler bunu başarmıştır. Türk boğazları olan İstanbul ve Çanakkale, dünya üzerinde politikalara ve ülkelerin geleceklerine yön veren coğrafya olmuştur. Bir bakıma iki kıtayı birbirinden ayırmasına rağmen siyasi ve ticari olarak kıtaları ve denizleri birbirine bağlıyorlar. Uluslararası su yolu niteliğindeki Türk boğazları uluslararası düzenlemelere tabi olmasıyla birlikte, sözleşmede en dikkat çekici husus, bu sözleşmede Türkiye’nin güvenliğinin ve denetiminin ön planda olmasıdır. Sözleşmede dikkat çeken bir başka nokta, boğazlardan geçiş ve ulaşım serbestliği, ticaret gemileri, savaş gemileri ve uçaklar ayrımı yapılarak düzenlenmiş olmasıdır. Türkiye için en önemli kısmı ise; Barış Zamanı, Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş zamanı, Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı ve Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidine maruz görmesi durumları da göz önünde bulundurularak ayrım yapılmıştır. Yani Türkiye’nin güvenliği ve denetimi göz önünde bulundurulmuştur. Elbette ki bu savaşın başka coğrafyalara yayılmaması ve hemen sonlanması en büyük beklentimizdir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışının sahibi Atatürk’ün nesli olarak bizler de aynı düşünceyi taşıyoruz... Bu savaş bir an önce bitmeli. Emperyalist ülkelerin bu tür saldırılarına hemen son verilmeli. Tüm dünyada acilen silahsızlanma yarışı başlatılmalı. Amerika, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerdeki silah fabrikaları hemen kapatılmalı. Oralarda yaşayan insanlar bunlara karşı çıkmalı. Savaşların hiçbir haklı tarafı olamaz. Ki bu savaşlardan en çok nasibini almış bizim gibi ülkeler bunlara en başından karşı çıkmalı. Ülkemiz bu savaşta her iki tarafla olan olumlu ilişkilerimizden dolayı tarafsız olmaktadır ve bir an önce müzakere ile çözüm bulunması için gayret içindedir. Anlıyoruz ki taraflar hala gerekli dersleri alamamış olmalı ki zaman zaman KIVIRTMALAR’a şahit olmaktayız. İnsanların ölmemesi, yaşamın sürmesi esas alınmalıdır. Her ne kadar kazanımlar olacağı varsayılsa da kaybedilenlerin daha çok olacağı aşikardır. Yaşadıkça daha neler göreceğiz. Unutulmasın bu savaşların asla kazananı olmaz, sonuçta herkes kayıptadır. Egolar bir yana insan hayatı bir yana. Haydi bırakın silahları oturun adam gibi doğruyu ve gerçeği bulun BARIŞ’ı egemen kılın. Oturduğumuz yerden izlediklerimize içimiz kıyılsa da, elden bir şey gelmediği için üzgünüz. Ama elden gelen tek şey BARIŞ istemektir bizlerce. Ve bir çok aileyi ziyaret eden bu corona belası geldi geldi taaa bizim evin ortasına oturuverdi. Önce oğlum sonra kızım COVİD’e yakalanmışlardı. Çok şükür onlar iyi kötü atlatabildiler. Bizler de onu eve sokmamak için aşılarımızı olduk, maskelerimizi takmışken ne var ki araya araya bizi de buldu. Şimdi eşim ve ben de 7 günlük karantinadayız. Ama şükür ki; sadece birkaç öksürük ve hafif ağrılarla atlatmak üzereyiz.. Sağolsunlar doktorlarımız sağlık çalışanlarımız ara sıra arayıp halimiz soruyorlar. AŞI olduğumuz için hafif atlatıyoruz. Haydi sizler de sıvayın kolları AŞI’nızı olun. Maske mesafe ve hijyene devam. Sağlıkla kalın…
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2022 - Salı

YAŞADIKÇA

Dünya var olduğundan bu yana insanların yüksek egolarına şahit olmuş. Her zaman her yerde inadına BARIŞ derken yüzyıllar boyu vahşete, savaşlara sahne olmuş. Söylenirken bile insanın içine bir huzur katan BARIŞ kelimesi ne yazık ki yerini zaman zaman önlenemeyen egoların savaşına bırakmış. Günümüzde dünyanın her noktasında susmayan silahlar bu hafta da Ukrayna’da çıktı karşımıza. Tarihe şöyle bir göz attığımızda, büyükçe bir SSCB haritası göz önündeyken parçalanmış ve küçük küçük topraklara ayrılmış bu haritayı yeniden ihdas etmek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Geldi geliyor derken Rusya Ukrayna’ya saldırdı ve işgali başlattı. Sonucun ne olacağı kestirilemezken tahminlerimiz elbette var.. İsteğimiz hemen BARIŞ. Şimdi..
“Şükrü Saraçoğlu, dış işleri bakanı olarak Rusya ziyaretinde Josef V. Stalin onu, kollarını açarak dostça karşılıyor.
Ve gülerek; “Umarım boğazların anahtarını getirmişsinizdir”. Saraçoğlu’nun yanıtı bütün hariciyecilere ders niteliğindedir.. “Maalesef ekselansları Mustafa Kemal anahtarları beraberinde götürdü”!!!…
Bu güzel anektodun arkasından TGF Genel Başkanı Sayın Yılmaz KARACA’nın Amerika’daki TURKIS FORM dergisinde yayınlanan yazısından alıntı yaparak devam etmek istedim.
“Montrö sözleşmesi ve Türkiye…
Rusya Ukrayna krizi resmi olarak bir savaşa dönüştü. Tüm dünya olduğu gibi bizler de büyük bir endişe ile savaşın boyutlarının daha fazla artmasından endişe ediyoruz.
Başlayan savaşla birlikte Karadeniz, Boğazlar ve Türkiye’nin tavrı çok önemli bir noktaya ulaştı.
Özellikle boğazların durumu ve bunu düzenleyen Montrö Sözleşmesi tekrar gündeme gelmiş durumda.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 1936 yılında imzaladığı Montrö Sözleşmesi, Türkiye’nin güvenliği ve boğazlardaki hakimiyetinin bir göstergesidir.
Atatürk’ün 86 yıl önce imzalamış olduğu Montrö Sözleşmesi, bugün için ne kadar geçerli ve haklı olduğunu da ortaya koyuyor.
Tarih boyunca, boğazları kontrol altında tutan her devlet bu coğrafyada hakimiyet sağlamıştır. Boğazların iki tarafındaki ana topraklara hükmeden devletler bunu başarmıştır.
Türk boğazları olan İstanbul ve Çanakkale, dünya üzerinde politikalara ve ülkelerin geleceklerine yön veren coğrafya olmuştur. Bir bakıma iki kıtayı birbirinden ayırmasına rağmen siyasi ve ticari olarak kıtaları ve denizleri birbirine bağlıyorlar.
Uluslararası su yolu niteliğindeki Türk boğazları uluslararası düzenlemelere tabi olmasıyla birlikte, sözleşmede en dikkat çekici husus, bu sözleşmede Türkiye’nin güvenliğinin ve denetiminin ön planda olmasıdır.
Sözleşmede dikkat çeken bir başka nokta, boğazlardan geçiş ve ulaşım serbestliği, ticaret gemileri, savaş gemileri ve uçaklar ayrımı yapılarak düzenlenmiş olmasıdır.
Türkiye için en önemli kısmı ise; Barış Zamanı, Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş zamanı, Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı ve Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidine maruz görmesi durumları da göz önünde bulundurularak ayrım yapılmıştır.
Yani Türkiye’nin güvenliği ve denetimi göz önünde bulundurulmuştur. Elbette ki bu savaşın başka coğrafyalara yayılmaması ve hemen sonlanması en büyük beklentimizdir.
“Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışının sahibi Atatürk’ün nesli olarak bizler de aynı düşünceyi taşıyoruz...
Bu savaş bir an önce bitmeli. Emperyalist ülkelerin bu tür saldırılarına hemen son verilmeli. Tüm dünyada acilen silahsızlanma yarışı başlatılmalı. Amerika, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerdeki silah fabrikaları hemen kapatılmalı. Oralarda yaşayan insanlar bunlara karşı çıkmalı.
Savaşların hiçbir haklı tarafı olamaz. Ki bu savaşlardan en çok nasibini almış bizim gibi ülkeler bunlara en başından karşı çıkmalı. Ülkemiz bu savaşta her iki tarafla olan olumlu ilişkilerimizden dolayı tarafsız olmaktadır ve bir an önce müzakere ile çözüm bulunması için gayret içindedir. Anlıyoruz ki taraflar hala gerekli dersleri alamamış olmalı ki zaman zaman KIVIRTMALAR’a şahit olmaktayız. İnsanların ölmemesi, yaşamın sürmesi esas alınmalıdır. Her ne kadar kazanımlar olacağı varsayılsa da kaybedilenlerin daha çok olacağı aşikardır.
Yaşadıkça daha neler göreceğiz. Unutulmasın bu savaşların asla kazananı olmaz, sonuçta herkes kayıptadır. Egolar bir yana insan hayatı bir yana. Haydi bırakın silahları oturun adam gibi doğruyu ve gerçeği bulun BARIŞ’ı egemen kılın. Oturduğumuz yerden izlediklerimize içimiz kıyılsa da, elden bir şey gelmediği için üzgünüz. Ama elden gelen tek şey BARIŞ istemektir bizlerce.
Ve bir çok aileyi ziyaret eden bu corona belası geldi geldi taaa bizim evin ortasına oturuverdi. Önce oğlum sonra kızım COVİD’e yakalanmışlardı. Çok şükür onlar iyi kötü atlatabildiler. Bizler de onu eve sokmamak için aşılarımızı olduk, maskelerimizi takmışken ne var ki araya araya bizi de buldu. Şimdi eşim ve ben de 7 günlük karantinadayız. Ama şükür ki; sadece birkaç öksürük ve hafif ağrılarla atlatmak üzereyiz.. Sağolsunlar doktorlarımız sağlık çalışanlarımız ara sıra arayıp halimiz soruyorlar. AŞI olduğumuz için hafif atlatıyoruz.
Haydi sizler de sıvayın kolları AŞI’nızı olun. Maske mesafe ve hijyene devam. Sağlıkla kalın…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.