Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

AŞIK VEYSEL

Topraktan geldik yine toprağa gideceğiz. Bu gerçeği hiç bir zaman unutmamalıyız. Bu gerçekle doğduysak bu gerçekle yaşamalıyız. Zaten büyük Ozan da öyle demiş mi; Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır. Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Veysel’in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Ama, bugün özellikle dışarıdan bakanlar için ilginçtir, olağandışıdır. Annesi Gülizar Ana, Sivrialan dolaylarındaki Ayıpınar merasında koyun sağmaya giderken sancısı tutmuş, oracıkta dünyaya getirmiş Veysel’i. Göbeğini de kendisi kesmiş, bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüştür. Veysel’in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır. O da yakalanır bu hastalığa. Veysel, “Ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. Sağ gözünün görme şansı varmış, ışığı biraz seçebiliyormuş. Ne var ki, olumsuzluklar yakasını bırakmamış Veysel’in. “Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın dönüverince; babasının elinde bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece.” Büyük halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu, 21 Mart 1973 yılında aramızdan ayrıldı. Önceki hafta ölüm yıldönümündü Aşık Veysel'in. Birkaç yayın organı hariç televizyonlarda, radyolarda pek duyamadık kendisini yadeden birini. Sizleri bilmem ama ben tepeden tırnağa bir Aşık Veysel hayranıyım. Doğduğu zaman dünyayı herkes gibi gören Veysel, sonradan kararan dünyası gibi, dünyanın karanlık yüzünü hüzünle birleştirip bizlere sundu yıllar yılı. Dünyayı uzun ince bir yola benzeten Aşık, bu yolda ilerlerken en sadık dostun kara toprak olduğunu keşfetmiş. Sivas ellerinde çalınan sazları dünyaya duyurmuş. Derdi, hüznü yazmış sazının telleriyle. Ve dostlarının hatırlaması dileğiyle söylemiş türkülerini. Aşık Veysel; tam anlamıyla bir söz, bir kelime cambazıydı. Sazının dili döndüğünce, gönül gözüyle gördüğünce çaldı sazını, söyledi türkülerini. Onun hayatı keder, şarkıları hüzündü hep. Öyle olmasına rağmen hep gerçekleri söyledi. Gözü görenlerin göremediğini, görmeyen gözleriyle bizlere aktardı. Göçtü gitti dünyadan. Tam 46 yıl olmasına rağmen bazıları için çok şey, bazıları için hiç şey oldu gitti. Bugün onu sevenler derinlerde gelen yanık sesini çok hissederken, bazıları da hiç şey htiler. 
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2019 - Çarşamba

AŞIK VEYSEL

Topraktan geldik yine toprağa gideceğiz. Bu gerçeği hiç bir zaman unutmamalıyız. Bu gerçekle doğduysak bu gerçekle yaşamalıyız. Zaten büyük Ozan da öyle demiş mi; Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır.
Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Veysel’in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Ama, bugün özellikle dışarıdan bakanlar için ilginçtir, olağandışıdır.
Annesi Gülizar Ana, Sivrialan dolaylarındaki Ayıpınar merasında koyun sağmaya giderken sancısı tutmuş, oracıkta dünyaya getirmiş Veysel’i. Göbeğini de kendisi kesmiş, bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüştür.
Veysel’in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır. O da yakalanır bu hastalığa. Veysel, “Ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi.
Sağ gözünün görme şansı varmış, ışığı biraz seçebiliyormuş.
Ne var ki, olumsuzluklar yakasını bırakmamış Veysel’in. “Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın dönüverince; babasının elinde bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece.”
Büyük halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu, 21 Mart 1973 yılında aramızdan ayrıldı.
Önceki hafta ölüm yıldönümündü Aşık Veysel'in. Birkaç yayın organı hariç televizyonlarda, radyolarda pek duyamadık kendisini yadeden birini. Sizleri bilmem ama ben tepeden tırnağa bir Aşık Veysel hayranıyım. Doğduğu zaman dünyayı herkes gibi gören Veysel, sonradan kararan dünyası gibi, dünyanın karanlık yüzünü hüzünle birleştirip bizlere sundu yıllar yılı.
Dünyayı uzun ince bir yola benzeten Aşık, bu yolda ilerlerken en sadık dostun kara toprak olduğunu keşfetmiş. Sivas ellerinde çalınan sazları dünyaya duyurmuş. Derdi, hüznü yazmış sazının telleriyle. Ve dostlarının hatırlaması dileğiyle söylemiş türkülerini.
Aşık Veysel; tam anlamıyla bir söz, bir kelime cambazıydı. Sazının dili döndüğünce, gönül gözüyle gördüğünce çaldı sazını, söyledi türkülerini. Onun hayatı keder, şarkıları hüzündü hep. Öyle olmasına rağmen hep gerçekleri söyledi. Gözü görenlerin göremediğini, görmeyen gözleriyle bizlere aktardı.
Göçtü gitti dünyadan. Tam 46 yıl olmasına rağmen bazıları için çok şey, bazıları için hiç şey oldu gitti. Bugün onu sevenler derinlerde gelen yanık sesini çok hissederken, bazıları da hiç şey htiler. 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.