Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

BİRAZ AYIP OLMUYOR MU?

İnsanlar o kadar arsızlaşmış, o kadar basitleşmiş ki ar-namus hak getire... Bazı kibirleri, ihtirasları uğruna iftira etmeyi, çamur atmaya hiç sakınmadan, düşünmeden yapabiliyorlar. İftira atmak dinimizde en ağır suçlardan birisidir. Hele hele bunu kendi deyimiyle "dindar" birisi yapıyorsa bu toplumsal olarak daha da ağırdır. Bu fikir ne kadar yukarılardaki  şeyhleri ve şıhlarına göre, "davamız için her yol mübahtır" düşüncesiyle meşru gibi gösterilse de asla kabul edilemez. Benim önerim siz yine de kendinizi ve ahiretinizi düşünerek böyle yanlış şeyler yapmayın. Gelelim konumuza!... Uşak'ta en az 20 yıldır alt yapı sorunu var. Ve bu sorun bir önceki dönemin belediye başkanıyla büyüdü, son seçimde görevi devreden başkan döneminde de zirve yaptı. Malum 15 yıldır Uşak'ta biraz şiddetli bir yağmur yağsa, caddeleri, ortalığı sel alıp götürüyor. Öncelikle bu sorunun yıllardır çözülmesi gerekiyordu. Ama sebep her ne ise bir türlü halledilemedi gitti. Önceki dönem iktidar partisi belediye başkanlarının bu sorunu çözememesini "beceriksizlik" olarak adlandırmak yanlış olmaz. Zira önceki dönemde yapılan ve gayet güzel süslenen alt geçitler yapılırken bunlar çözülmeliydi. Hadi onu geçtik son dönemdeki başkan 1,3 milyar borç bırakırken bu sorunu halledip 200 daha borç bırakabilirdi. Ama hiç birisi olmadı. Sorun hala devam ediyor. Asıl mesele ise burada. Bölgeyi etkileyen sağanak yağışlı hava Uşak'a da uğradı. İl merkezi yine 15-20 yıldır büründüğü görüntülere sahne oldu. Asıl olan da ondan sonra oldu: "Vay efendim önceki belediye başkanlarına laf ediyorlardı, bakın işte durum aynı. Bu sorunu neden çözmüyorlar. Altyapı sorununu neden halletmiyorlar" gibi gibi saldırılar gırla gidiyor. Evet, bence de bu sorunlar halledilmelidir. Uşak için yakışmayan, hatta tedirgin eden görüntüler. Ancak yiğidi öldürelim de hakkını da verelim. Seçimlerin üzerinden tam olarak bir ay bile geçmeden (ve hatta benimsemediğim halde şu tebrik ziyaretleri bile bitmeden) belediye başkanına saldırmak zavallılıktan başka bir şey değildir. İnanın sosyal medyada yazılanları görseniz şaşar kalırsınız. Hele hele Uşak gurbetçilerimizin haberleşmek, hasret gidermek için kurdukları sosyal medya sayfalarından yapılan paylaşımlar hiç hoş karşılanmıyor. Memleketlerinden uzak olan vatandaşlarımızı yanıltarak, buradakilere iftira atarak nereye ulaşmak istediklerini gerçekten merak ediyorum. Henüz yeni göreve gelmiş bir belediye başkanından yıllarının sorununu bir ayda beklemek ne anlama geliyor ki!.. Bu kadar acımasızlık düşmana bile yapılmaz...   ŞU TELEFON HASTALIĞI ÖLDÜRECEK BİZİ . Oldukça garibime giden ve defalarca yazdığım konulardan birisidir telefon hastalığı. Evet, gerçek anlamda hastalıktır, hepimizin başında var ve tedavi edilmesi gerekir. Önceki gün haberleri izliyorum. Yurdun pek çok yerini etkileyen şiddetli yağmurlar Ankara'da da etkili olmuş. Caddeden oldukça güçlü akan ve tehlikeli olduğu açıkça görülen sel sularını bir vatandaş görüntülüyor. Mutlaka görenleriniz olmuştur. O esnada kolunda çantası, elinde cep telefonuyla konuşarak giden kadına uyarıda bulunuyorlar; "abla o tarafa gitme, sular çok fazla ve şiddetli akıyor, götürür seni" diyorlar. Ama kadın sanırsın resmen intihara gidiyor. Ama öyle değil tabii ki! Telefonda kiminle, her ne konuşuyorsa ne suları görüyor ne de söylenenleri duyuyor, karşıya geçmek için dalıyor suların ortasına. Sonrasında ise sular önce kadını yere yapıştırıyor ardından da biraz sürüklüyor. Sanırım sonrasında yardım etmişlerdir. Sevgili insanoğlu! Ne derdimiz var da şu telefonların bu kadar esiri oluyoruz. Elbette sorunlarınız olacaktır, önemli görüşmeleriniz vardır. Hatta hayatı meseleler bile olabilir. Ancak bunların dışında sokakta, kaldırımda yürürken telefon görüşmesi yapanların çoğu konuşmalarında geyik muhabbetinden başka bir şey yapmıyor. Böyle olunca ne önünü görüyor, ne kimseyi duyuyor. Hepimiz şahit olmadık mı göre göre çukura düşenleri, kaldırımdaki direklere vuranları, insanların tepesine çıkanları, araçların önüne fırlayanları, hatta trenin altında kalanları. Peki gördüğümüz halde hala neden böyle salakça görünüme bürünüyoruz. Ne zamana kadar devam edeceğiz bir şeylerin esiri olmaya!...
Ekleme Tarihi: 04 Mayıs 2024 - Cumartesi

BİRAZ AYIP OLMUYOR MU?

İnsanlar o kadar arsızlaşmış, o kadar basitleşmiş ki ar-namus hak getire... Bazı kibirleri, ihtirasları uğruna iftira etmeyi, çamur atmaya hiç sakınmadan, düşünmeden yapabiliyorlar.
İftira atmak dinimizde en ağır suçlardan birisidir. Hele hele bunu kendi deyimiyle "dindar" birisi yapıyorsa bu toplumsal olarak daha da ağırdır. Bu fikir ne kadar yukarılardaki  şeyhleri ve şıhlarına göre, "davamız için her yol mübahtır" düşüncesiyle meşru gibi gösterilse de asla kabul edilemez. Benim önerim siz yine de kendinizi ve ahiretinizi düşünerek böyle yanlış şeyler yapmayın.
Gelelim konumuza!...
Uşak'ta en az 20 yıldır alt yapı sorunu var. Ve bu sorun bir önceki dönemin belediye başkanıyla büyüdü, son seçimde görevi devreden başkan döneminde de zirve yaptı.
Malum 15 yıldır Uşak'ta biraz şiddetli bir yağmur yağsa, caddeleri, ortalığı sel alıp götürüyor. Öncelikle bu sorunun yıllardır çözülmesi gerekiyordu. Ama sebep her ne ise bir türlü halledilemedi gitti.
Önceki dönem iktidar partisi belediye başkanlarının bu sorunu çözememesini "beceriksizlik" olarak adlandırmak yanlış olmaz. Zira önceki dönemde yapılan ve gayet güzel süslenen alt geçitler yapılırken bunlar çözülmeliydi. Hadi onu geçtik son dönemdeki başkan 1,3 milyar borç bırakırken bu sorunu halledip 200 daha borç bırakabilirdi. Ama hiç birisi olmadı. Sorun hala devam ediyor.
Asıl mesele ise burada. Bölgeyi etkileyen sağanak yağışlı hava Uşak'a da uğradı. İl merkezi yine 15-20 yıldır büründüğü görüntülere sahne oldu. Asıl olan da ondan sonra oldu: "Vay efendim önceki belediye başkanlarına laf ediyorlardı, bakın işte durum aynı. Bu sorunu neden çözmüyorlar. Altyapı sorununu neden halletmiyorlar" gibi gibi saldırılar gırla gidiyor.
Evet, bence de bu sorunlar halledilmelidir. Uşak için yakışmayan, hatta tedirgin eden görüntüler. Ancak yiğidi öldürelim de hakkını da verelim. Seçimlerin üzerinden tam olarak bir ay bile geçmeden (ve hatta benimsemediğim halde şu tebrik ziyaretleri bile bitmeden) belediye başkanına saldırmak zavallılıktan başka bir şey değildir.
İnanın sosyal medyada yazılanları görseniz şaşar kalırsınız. Hele hele Uşak gurbetçilerimizin haberleşmek, hasret gidermek için kurdukları sosyal medya sayfalarından yapılan paylaşımlar hiç hoş karşılanmıyor. Memleketlerinden uzak olan vatandaşlarımızı yanıltarak, buradakilere iftira atarak nereye ulaşmak istediklerini gerçekten merak ediyorum. Henüz yeni göreve gelmiş bir belediye başkanından yıllarının sorununu bir ayda beklemek ne anlama geliyor ki!.. Bu kadar acımasızlık düşmana bile yapılmaz...
 
ŞU TELEFON HASTALIĞI
ÖLDÜRECEK BİZİ
.
Oldukça garibime giden ve defalarca yazdığım konulardan birisidir telefon hastalığı. Evet, gerçek anlamda hastalıktır, hepimizin başında var ve tedavi edilmesi gerekir.
Önceki gün haberleri izliyorum. Yurdun pek çok yerini etkileyen şiddetli yağmurlar Ankara'da da etkili olmuş. Caddeden oldukça güçlü akan ve tehlikeli olduğu açıkça görülen sel sularını bir vatandaş görüntülüyor. Mutlaka görenleriniz olmuştur. O esnada kolunda çantası, elinde cep telefonuyla konuşarak giden kadına uyarıda bulunuyorlar; "abla o tarafa gitme, sular çok fazla ve şiddetli akıyor, götürür seni" diyorlar. Ama kadın sanırsın resmen intihara gidiyor. Ama öyle değil tabii ki! Telefonda kiminle, her ne konuşuyorsa ne suları görüyor ne de söylenenleri duyuyor, karşıya geçmek için dalıyor suların ortasına. Sonrasında ise sular önce kadını yere yapıştırıyor ardından da biraz sürüklüyor. Sanırım sonrasında yardım etmişlerdir.
Sevgili insanoğlu! Ne derdimiz var da şu telefonların bu kadar esiri oluyoruz. Elbette sorunlarınız olacaktır, önemli görüşmeleriniz vardır. Hatta hayatı meseleler bile olabilir. Ancak bunların dışında sokakta, kaldırımda yürürken telefon görüşmesi yapanların çoğu konuşmalarında geyik muhabbetinden başka bir şey yapmıyor. Böyle olunca ne önünü görüyor, ne kimseyi duyuyor. Hepimiz şahit olmadık mı göre göre çukura düşenleri, kaldırımdaki direklere vuranları, insanların tepesine çıkanları, araçların önüne fırlayanları, hatta trenin altında kalanları. Peki gördüğümüz halde hala neden böyle salakça görünüme bürünüyoruz. Ne zamana kadar devam edeceğiz bir şeylerin esiri olmaya!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.