Şimdi başlığı okuyan sevgili okuyucularımız “bu nasıl başlık, yanlış yazmışsınız, hata var” diyecek. Valla ne yalan söyleyeyim aslında yıllardan beri konuşulan ve slogan haline gelen “EMEKLİYİ enflasyona ezdirmeyeceğiz” sözünü yazacaktım ama son gelişmelerin sonucunda enflasyon emeklilere ezdirilmediği için başlığı değiştirmek zorunda kaldık.
Uzun süren görüşmeler, araştırmalar, incelemeler ve irdelemeler sonrasında nihayet emekli maaşları 10 bin liraya yükseldi. İyi para, bozdur bozdur harcan!...
Memlekette simit 10 liraya çıkmış, “10”. Yani olası değil, imkansız ama günde bir tek simit yesen ayda 300 lira, yanında yine bir tek çay 500 lira. Bir aileyi baz alsan en az 2 kişi; 1000 lira. Hani birilerinin yaptığı çay-simit hesabından gidersek 10 bin liraaaa diye ağzımızı doldura doldura aldığımız maaşın onda biri gitti. Gerisini boşver zaten. Pazara gitme, ekmek yeme, gezme, tozma, elektrik, doğalgaz, su kullanma, çocuğuna ayakkabı, eşine üst baş alma. Giyinme yani, zaten kiradaysan bittin yani. Banaz’da bile bir daireye 8 bin liraya isteyen varsa gerçekten öldün...
Ahmet ağa, Süleyman dayı, İbram emmi... Nasıl durumlar İYİ Mİ?...
Sizin hesabınızı bilmem ama bence bu hesap hiç mantıklı bir hesap değil. Yani basit hesaplarla 16 milyon emekli basite indirgeniyorsa bunun hesabını bu 16 milyon emekli bilsin. Zira evi kira olmayan bir emeklinin kümeste yaşar gibi yaşamasını reva görenleri de emekli hesap etsin.
Şimdi ortalıkta dolaşan bir dedikodu var. Bugün için emeklilere sadaka gibi artış yaptılar ya!.. 31 Mart’ta da seçim yaptılar ya!... “Şimdi çok da versek o zamana kadar unuturlar, az değil ki, 16 milyon emekli ver, onun için seçimden önce de bir kaç kuruş verelim de seçime olumlu etkisi olsun. Yoksa bir kalemde milletvekillerine 30 bin, amire-memura 15 bin, asgari ücrete 6 bin lira zam yaptık emekli maaşına neden 2 bin 500 lira verelim ki!..”
Düşünebiliyor musunuz, bir vekile tek kalemde 4 emekli maaşı hiç düşünülmeden, değerlendirmeler, toplantılar yapmadan verilebiliyor. Ama dar gelirliye gelince, “bütçe müsait değil, cari açık var, ekonomik krizdeyiz, aynı gemideyiz” masalları hiç eksik olmuyor. Vicdan dersen gerçekten buraya lazım, burada lazım...
Yine söylüyorum doğruysa da YANLIŞ, yanlışsa da YANLIŞ...
Bu konuyla ilgili yapılması gereken öz, kısa ve net işlem şudur. Devletin istatistik uzmanları illere göre, bölgeye göre bir araştırma yapacak. O bölgede kiralar nedir, piyasa nedir, çarşı pazarın yaklaşık durumu nedir. İnsanların geliri, ek geliri, mal varlığı, evi, dükkanı, tarlası, tokadı nedir, eşi, çocukları, ana-babası yani ailesi nedir, ne değildir, gelirleri var mıdır. İstatistik verilerini bilgisayara yükleyecek. Kimin geliri düşük kalıyorsa onu yeteri kadar destek sağlayacak. Zaten sosyal devletin amacı ve görevi de bu değil midir?
Olmaz diyenler olacaktır elbette. Ancak bu iş hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde ve gelişmiş dünya ülkelerinde böyledir.
Bir başka gerçeği ilçemize sık sık gelen Gine’li İsmail’den öğrendik. İsmail diyor ki, “Abi sizin işler nasıl böyle, benim babam köyde imam. Orda Allah için iş yapanlar parayla yapmaz bu işi. Çevreden ufak tefek destek olunur, o görev din için, Allah adına sürdürülür. Bizlerde de geçmişte olduğu gibi, ama şimdi.... Sözümü bizim müdür tamamladı; “O kadar maaş almalarına rağmen caminin içinde yapılacak işlere bile; ‘BENİM GÖREVİM DEĞİL Kİ’ diye bakıyorlar” dedi...