İnsan yaşamında adalet sistemi iki yöntemle sürdürülür. Bunlardan birincisi hukukun yürüttüğü; savcıların, hakimlerin idaresinde yönetilen adalet sistemidir. İkincisi ise ilahi adalet dediğimiz Allah'ın bizler için uyguladığına inandığımız bir adalet sistemidir.
Adalet çok geniş kapsamlı bir sistemdir. İnsan yaşamını düzene sokmaya çalışan, kötülükleri önlemeyi amaçlayan ve huzurun sağlanması için uygulanan bu sistem huzurlu bir hayatın olmazsa olmazıdır. inanç ve güven çok önemlidir. Dolayısıyla bu sistemin bir şekilde mutlaka korunması ve güvenilirliğinin sürdürülmesi gereklidir. Bunun için de hukuk insanlarının eğitimi, adaleti, güveni, çok önemlidir. Ne yazık ki sosyal medyada gördüğümüz bilgiler bizleri şoka uğratıyor. Hukukçu olmayan insanların hukuk fakültelerinin başına getirilmesi iddiaları adalete olan güveni sarsmaktadır. Hem bu sebeple hem hukukun çiğnenerek kişilerin menfaati doğrultusunda kullanılması adalete olan saygınlığı günümüzde siyasetin ayak oyunlarına kurban edildiği şeklinde yorumlanmaktadır.
İnanın yarın sokağa çıksanız ve adaleti sorgulasanız hiç hoş olmayan cevaplar alırsınız. Öyle ya, herkesin dilinde sakız olan ;"adalet bir gün sana da lazım olur" sözünü yok eden kesim, onu kendi amaçları için acımasızca laçka eden kesimdir.
Bu ilahi adaletle hukukun yönettiği adaletin geç kaldığı yerlerde birden karşımıza "linç" adaleti çıkmaktadır.
Ki en tehlikeli, en yanıltıcı sistem linç kavramının uygulanma adaletidir. Herkes bazı durumlarda, "iyi olmuş, görmüş gününü, ilahi adalet işte" gibi savunur bu adalet sistemini. Ama dediğimiz gibi her zaman risklidir bu durum.
Örneğin ülkemizde adaleti eline almış ve dilediği gibi kullananlar televizyonlara çıkıp rakibine ya da karşısındakilere bir kaç kelime ettiğinde emrindeki medya gücü aynı anda toplu olarak linç girişimine başlamaktadırlar. Bu da insanların algılarıyla oynanmasında, yanlış öngörü ve kararlar vermesinde büyük etkendir. İyi de gerçekten bu sistemle adalet sağlanıyor mu acaba? Bence kesinlikle hayır. Çünkü bu adalet sadece başkalarının keyfi doğrultusunda tecelli eden adalettir. Ve asla adil değildir.
Adalet er geç tecelli eder mi, hak yerini bulur mu, mazlumun ahı yerde kalır mı bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, insanın gerçek anlamda düşünmesi gereken tek konu gerçekten de; "benim bu kendi emeklerim doğrultusunda parmağımın ucunda oynattığım adalet yarın başkasının egemenliğinde olursa ve de bana lazım olursa ne olur" sorusunu cevaplamak gerekir. Yani sen kanun ve kuralları kendin için kullanırsan yarın "ilahi adalet" sana mutlaka hesap soracaktır. Bunu kafamızın en üst köşesine yazarsak belki unutmamış oluruz.
İnsan ön yargılı olmamalı. Elbette üstünkörü ön yargılar bizleri yanıltabilmektedir. Bir olay karşısında ön yargıyı sabitleyip yanlış bir girişimde bulunmak olumsuz sonuçlara yol açar. Bu konularla ilgili izlediğim bir olayın videosu kafamı kurcaladı. Sizler bu konuda ne düşünürsünüz bilemem. Gerçekten adalet yerini buldu mu, şeytan vatandaşın ayağına dolandı mı yorum yapamadım.
Olay şöyle; bir vatandaş motosikletle trafiğin yoğun olduğu bir yolda seyrederken bir otomobilin yanına yaklaşarak aynasını eliyle vurarak kırıyor. İlerlemeye devam eden motorlu arkadaki araca bakarken on metre önünde başka bir araca arkadan çarpıp takla atarak kaza yapar ve yerlerde yuvarlanır. Haberin altına bakmadan ilk söylediğim şey, "niye böyle bir şey yaptı ki, insanlar iyice çıldırdı" oldu. Videonun altındaki yorumları okudukça ben de motorlu şahsı kafamdaki yorumla linç etmeye hazırlanıyordum ki karşıma yüzlerce yorumdan sonra bir yorum çıktı. O arkadaş da yaptığı yorumda; "Belki de biraz öncesinde bu otomobildeki sürücü motorlu arkadaşı sıkıştırmış, direksiyonu önüne kırmış ya da başka bir olay yaşanmış olabilir. Neden ön yargılı yorum yapıyorsunuz ki" yazmış. Birden beynimde yıldırım çaktı. Gerçekten de öyleyse, ya doğruysa?... Neden düşünmeden ön yargıyla hareket ettik ki?
Evet, kabul. Her koşulda motorlu şahsın yaptığı hareket yanlış. Ancak insanlar artık kendi adaletini sağlama peşine düşmüşler. O motorlu vatandaş kendisine bir yanlış yapıldıysa onu adli makamlara nasıl ıspatlayacağının çaresizliğinden böyle bir hareket yapmış olabilir. Tekrar yanlış bir girişim olduğunu belirtmek isterim. Hayatımızda, özellikle trafikte buna benzer olaylar maalesef çokça yaşanıyor. Zaten asıl konumuz ön yargının sonucu yanlış linç olaylarına meydan verilmemesi düşüncesidir.
Her gördüğümüz olayın doğru olduğunu düşünmeden önce sağlamasını mutlaka yapmalıyız. Ayrıca her olayı ve herkesi linç etmeye kalkmadan önce bize uygulanacak yanlış bir linçin doğuracağı sonuçları da empati yaparak kesinlikle düşünmeliyiz.