Yaz sezonunun kaçınılmazı düğünler ve sünnetler oldukça yoğunluk kazanmaya başladı. Genç çiftler yaşamlarının en güzel gününün hatasız ve güzelliklerle geçmesini isterlerken, anne ve babalar da çocuklarının mürüvvetlerine eş, dost ve akrabalarıyla birlikte konuklarının şahitliğinde unutulmaz bir tören yapma derdine düşmekteler.
Tabi ki herkesin en baştaki dileği bu, unutulmaz, sorunsuz bir tören yani güzellik ve mutluluk.
Elbette herkes mutlu olsun, bir yuva kursun, ya da sünnet çocuklarının babaları kerevetlerine ersin. Ancak ilçemizdeki ve yöremizdeki yanlış uygulama ve adetler ile vurdum duymazlık duyarlı insanları çileden çıkarıyor.
Öncelikle bizim buralardaki her düğünde ve sünnette ve mevlütte olan yemek adetlerinin “israf” ayrıntısına bakmak gerekiyor. Bir kere bu sosyal geleneklerin yemeğine gelen vatandaşlar sofraya konulan yiyeceklerin israfı için gerekli hassasiyeti göstermedikleri gözlenmiş. Yine özellikle et yemeklerinin bir kaç defa ardı ardına istendiği, son tabakta ise yemeklerin bitirilmediği belirlenmiş.
Yani tüketilmeyecek yemeklerin tekrar tekrar getirtilmesi be kadar doğrudur. Bunu israf etmektense sonra gelecek konuklara yetmemesi sizde doğru mudur?
Diğer taraftan yemekler yerlerde gezinmekte, ortalık nahoş bir görüntüye bürünmektedir. Bu konularda daha hassas olsak, daha titiz davransak kötü mü olur?
Ayrıca masalardan kaldırılan yemek artıklarının daha uygun şekilde ayrılarak köpek barınağına veya sokak hayvanlarına verilmesi daha iyi olmaz mı? Yani et, tavuk veya pilav ile turşunun, helvanın karışmamasını sağlamak çok mu zor?
Bu konularda gereken titizliğin gösterilmesi başta insani bir görevdir.
Bir de salonların kapılarında bekleme hastalığımız var. Yıllardır yazmamıza, hatırlatmamıza rağmen bu garip huydan bir türlü vazgeçemedik.
Düğünün başlamasıyla salonun giriş kapısına etten barikat kurma cahilliğimiz hala devam ediyor. Düğüne teşrif eden konuklar ve özellikle çocuklarla bayanlar bu barikatları aşmak için adeta güvenlik güçlerini beklemektedirler. Çünkü kapıya dikilen onlarca vatandaş ne bir yerlere oturmayı tercih ediyor, ne de geçmek için gözünün içine bakarak bekleyen bayana yol veriyor.
Garip değil mi?
Bu yanlış alışkanlıktan vazgeçin lütfen. İlla da vazgeçmeyeceğiz diyorsanız oradan geçmeye çalışanın sizin eşiniz ya da kız çocuğunuz olduğunu hayal edin. Onun karşısındaki hakkında ne düşündüğünü, insanlara sürtünmeden nasıl geçebileceğini düşünün.
Ya da boşverin, zaten böyle gelmiş, böyle gider diye devam edin alışkanlıklarınıza...