Hükümetin en fazla övündüğü, sözünü ettiği ancak muhalefetin sürekli eleştirdiği mevzu olan "YOL YAPTIK" konusunun gerçek anlamda değerlendirilmesi gerekiyor. Yol yapıldı; doğru, ulaşım rahatladı; doğru, peki ya maliyeti?...
Ülkemizde iktidara geldiği ikibinli yıllardan bu yana yol yapımı ve ulaştırma konularında başarılı çalışmalara imza attı hükümet. Haliyle seçim propaganda-larının en birinci maddesiydi bu konu. Bunu da iyi değerlendirdiler kendileri.
Yiğidi öldür, hakkını ver demişler. Gerçekten de tek şeritli yollardan duble yollara, taşlı, topraklı güzergâhlardan kaymak gibi yollara kavuştuk. Doğrusu da geçmiş hükümetlerin yapması gereken ama yapmadığı ya da yapamadığı bir hizmetti bu! Haliyle bunları yapan hükümetin haklı gururu ve hak ettiği övüncüydü. Bu hizmetler için kendilerine teşekkür ediyoruz.
Diğer taraftan da "Ne yani bu yolları yapmasalardı mı, önceki iktidarlar niye yapamadı" diyenlere de, "yol yapmak hükümetlerin asli görevidir" diyenlere de katılmıyorum.
Şimdi bir de konuya maliyet (!) yönünden bakmak lazım.
Bu yollar nasıl yapılıyor, devlet kendi imkanlarıyla mı yapıyor, kendi personelini, kendi araçlarını mı kullanıyor?
Hayır, şimdi hükümetler yolları, köprüleri, hava limanlarını ve hatta hastaneleri bile müteahhitlere ve sayı garantisi ile yaptırıyor. Şöyle diyelim. Bir köprünün, hava limanının, hastane veya otoyolun yapılması için ihale açıyor. Örneğin bir yol maliyetler hesap edilerek diyelim ki 20 milyar dolara yapılacak. İhaleye katılacak müteahhite deniliyor ki, "Sen bu yolu yap, bu yoldan ortalama günde şu kadar araç geçecek, bu geliri de 20 yıl sen al. Bu da sana 30 milyar dolar kazandıracak.
Bu konuda “Müteahhitte diyor ki; "peki bu yoldan belirttiğiniz sayıda araç geçmezse?".
Devlet de; "O zaman eksik olan kısmını hükümet olarak biz ödeyeceğiz"...
İşte mesele bundan sonra başlıyor. Günlük 20 bin araç geçeceği garanti edilen yoldan 5 bin araç geçiyor. Dolayısı ile aradaki 15 bin aracın bedelini devlet ödüyor, dolayısı ile bizler ödüyoruz, ödediğimiz vergilerle ödeniyor. Dolayısı ile geçmediğimiz yola, köprüye, binmediğimiz uçağın indiği havaalanına, muayene olmadığımız hastaneye para ödüyoruz.
İktidar açısından işin kolayı ve en kârlısı, en pratik yolu bu!...
Çünkü parayı ödemek için diğer yatırımlarını yapamıyor, halkın refah düzeyini, emekli maaşlarını, asgari ücreti, sağlık desteklerini kısmak zorunda kalıyor. Buna ters orantılı olarak köprü, yol, vs. ücretlerini artırıyor, zamlıyorlar. Müteahhitler mi? Onlar sürekli köşeyi dönüyor, kazançlarına kat kat kazanç katıyorlar.
Sayın ekonomi bakanı damat, "maaşlarınızı dolarla mı alıyorsunuz!" derken, oralara dövize endeksli düzenli ödemeler yapıldığını da bilmiyor mu?
Yap, işlet, devret adı verilen bu sistemin gerçekten devletin lehine iyice irdelenmesi gerekir.
Örneğin, Kütahya’daki Zafer Havalimanı’nın yolcu trafiği tahmini daha da şaştı. Müteahhit firmaya 2020 yılı için 1 milyon 279 bin yolcu garantisinin verildiği havalimanından yılın ilk dört ayında uçanların sayısı 14 bin 256’da kaldı. 8 yılda 40 milyon avroya ulaşan yolcu garantisi ödemeleri 2044 yılına kadar devam edecek.
Yazık değil mi?
Bu paraların her doğan çocuğun bilmem kaç dolar borçlu dünyaya gelmesine hangi vicdanlı insan razı olabilir?
Yol yapalım, köprü yapalım, hastane yapalım ama başka yöntemlerle, başka kaynaklarla. Ya da müşteri, geçiş, yolcu garantisi verilecekse de gerçek rakamlarında dahası biraz daha altında olmalı. Böyle gösterişli olsa bile zararlı olacaksa şahsen ben razı değilim, siz razı mısınız?