Hadiiiii... İsraf ve kapı sezonu da neymiş. Bu başlık da neyin nesi? Evet, başlığı ilk okuduğumuzda bu sorular gayet normal. Onun için başlığın geniş halini yazalım hele!..
“Düğünlerde İsraf ve Salon Kapısında Dikilme Sezonu Açıldı”...
Şimdi bir şeyler anladık galiba!..
Evet, ilçemizde gerçekten de “Düğün Sezonu” açıldı. Bu da demek oluyor ki; düğün yemeklerinde israf yine gırla gidecek, yiyecekler yerlerde sürünecek, düğünün yemek ikramına gelen kişiler son lokmasına kadar tıkınacak, masada bulunan yemekler, etler, tavuklar gözlerimize az gelecek birer tabak da “yedek” getirtip masalara dizeceğiz, sonrasında mide dolunca gözümüzün doymadığını unutup onları “çöpe atılmak üzere” kalkıp gideceğiz oradan.
Ondan sonrası da var!...
Sonrasında el deymeyen tabağı “haliyle” görevliler aldığı gibi çöpe devirecekler. Kimin umurunda. Bunun parasını vatandaş ne şartlarda ödedi ya da ödeyecek. Hatta belki ödemekte büyük sıkıntılar çekecek. Tabi kimin umrunda!...
İsraf sezonu açılmış bir kere. Az da olsa bazı vatandaşlar ne nimetin çöpe gitmesini umursuyor, ne düğün sahibinin sonraki misafirlerine yemeği yetirip yetiremeyeceğini düşünüyor, ne de sevgili müslüman kardeşimin çöpe giden yemeğin nasıl bir israf olduğunu biliyor.
Müslümanlık bu mudur?...
Vallahi değildir.
Müslüman bir insan bir lokma yiyeceğin kaç tane karıncayı doyurduğunu iyi bilir. Müslüman o yiyeceğin, sebzenin, etin, ekmeğin nasıl ve ne şartlarda yetiştirildiğini bilir. Ve müslüman bir insan yiyemeyeceği fazladan yemeği asla istemez, asla getirtmez. Şayet yiyeceksen getirteceksin, getirttiysen de mutlaka yiyeceksin!..
Bunları çözmeliyiz elbette. Ama şunu da niye hala yapamıyoruz ki?
Bir düğünde mübala etmeyelim en az yüz kilo tabaklardan artık yemek dökülüyor. Ve bu yemekler doğrudan çöpe gidiyor. Oysa bırakın bunlar için Afrika’da ya da dünyanın başka ülkelerinde “ölen” insanlar var.
Yani bir bakıma bir düğünde çöpe attığımız artık yemekten belki yüzlerce insanın yaşamı kurtulacak. Bu sebepledir ki oraya gitme imkanı yok bari bunları hayvancıklara verelim.
Sevgili belediyemizden bu konuda girişim önerilerimiz oldu, gerçekleşemedi. Bari tekrar edelim. Belediye bir çalışanını görevlendirip yemek verilen yere 2 adet konteynır bıraksın. Birisine hayvanların yiyebileceği ekşili turşulu, tatlı olmayan yemek artıklarını koysunlar, diğerine de çöpe gidecekler konulsun. Yemek işinden sonra alıp barınağa götürülsün.
Çok mu zor?...
Değil ama yapacak biri lazım.
Neyse yapmalarını elbette yürekten isteriz ama yapılmıyorsa da vatandaşlarımız da bu konuda duyarsız demektir.
Onu geçtik!.. Şu düğün salonlarındaki kapıda bekleme olayını bari lütfen çözelim.
Nasıl bir adet varsa bizde düğün salonlarının kapısını geçişi engelleyecek kadar bir birikme adeti var. Bir türlü çözemedik. Özellikle bayanlar, çocuklar içeri girmek, dışarı çıkmak için o kadar zorlanıyorlar ki anlamak mümkün değil. İnsanların çoğu bir bayanın geçmek için oraya doğru geldiğinde adam hiç kılını kıpırdatmıyor, kenara gelivereyim demiyor. Nedir bu, bir türlü çözemedim.
Salonda, özellikle arka sıralarda boş yerler olmasına rağmen insanlar sanki girip çıkandan haraç kesecek gibi kapı önünü zapdetmiş.
Yapmayın, etmeyin kardeşim. Geçin bir kenara oturun. Kapı önünde durarak ne kendinizi yorun, ne de ordan geçeceklere eziyet edin. Artık bu “SEZON” olsun biraz farkındalık yapın YAHUUU!...