Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

KARA GÜN

Dünyada hiç bir suç, hiç bir günah, hiç bir yanlış karşılıksız kalmaz. Sanma ki çalınan hayatlar, götürülen devlet malı ve parası, hasılı yetimin hakkı kendisine geri ödenmeden ilahi adalet yerini bulmaz. Eline fırsat geçirenler, astığı astık, kestiği kestik davrananlar, mazlumun ahını alanlar, kul hakkına el uzatanların yaptıkları yanına kâr kalmaz... Elbette herkes yaptığı yanlışın bedelini ödeyecek... Bu yazıyı yazdığım bugün 12 Eylül 2021... Tam 41 yıl geçmiş üstünden. 41 yıl önce yaşananlar, yaşadıklarımız daha dün gibi karşımda duruyor. 18 yaşında tığ gibi bir delikanlıyız, kanımız kaynıyor, yerimizde duramıyoruz. 12 Eylül 1980 yılı sabahı, kasvetli bir eylül günü. Kalkıp kendimizi evden dışarıya atınca eli silahlı askerlerin hışımlı azarlarına hedef oluyoruz. Korkudan eve geri tıkılıyoruz. Ne olduğunu bilmiyoruz ki!.. Sonradan radyo ve televizyonlardan öğrendiğimize göre ordu yönetime el koymuş. Ama bu kimine göre el koyma, kimine göre darbe, kimine göre devrim... 12 Eylül 1980 tarihinde liseyi bitirmiş, üniversite adayı bir genciz.  Ancak bizler ve bizim nesil ne doğru dürüst bir eğitim alabildik, ne şevkle, zevkle bir ders görebildik. Sürekli gergin bir ortam. Kavga, dövüş, eylem, protesto, olaylar, olaylar. Bir bağırış; ortalık darma duman, okul tatil, ders gitmiş gümbürtüye. Sanıyorum darbeden bir süre önce ordu siyasi iktidara bir ültimatom vermişti. Yani Coğrafya öğretmenimiz İsmail Usta'ya göre, "bakın bu bir uyarıdır, ayağınızı denk alın demektir. Bunun sonrası memleket kötü olaylara gebedir. Çocuklar ültimatom iyi bir şey değildir, kötü şeylerin habercisidir" demişti. Nerden bilelim ki darbeyi, el koymayı, askeri yönetimi... Evet, aradan kısa bir zaman geçtikten sonra işte adı geçen darbe olmuş, asker kapıya dayanmış, Kenan Evren başkanlığındaki konsey yönetime el koyarak sokağa çıkma yasağı ilan etmişti. Anlatılanlar darbe değil, anarşik olayların bitirilmesi için kısa bir süreliğine askerin idareyi ele alması, söz sahibi olması demekti. Tabii ki bunlar Evren'in anlatışına göre böyleydi. Darbe... İhtilal... El Koyma... Sonunda gene DARBE!... O zamanlar ortalığın kan gölü olmasına isyan eden insanlardan büyük destek görmüştü Kenan Evren. Öyle ki iki yıl sonra baskı altında yapılan sözde demokratik seçimde yüzde 91,37 oy almıştı asker kökenli cumhurbaşkanımız. Bizim ailenin en küçük 18 yaşındaki ferdi olarak 12 Eylül'ü en ucuz atlatan kişi ben oldum, 4 gün kaldım nezarette. Sizce 1,5 metreye, 1,5 metre nezarete kaç kişi sığar?.. Biz tam 31 kişi idik. Bu şartlarda yaklaşık 20 saat o insan presinin içinde kaldık. Suçumuz: "yok!"... Babam kibirli bir bürokratın kibirine 52 gün içerde kaldı. Diğer aile ferdimiz 6,5 sene ceza aldı. Ağabeyimin Banaz'daki bazı öğretmenler gibi Banaz'da, Uşak'ta, Manisa'da, İzmir'de, nezaretlerde işkence bodrumlarında, sıkıyönetim mahkemelerinde çekmedikleri işkence kalmadı. Yüksek katlı binaların camından atlayıp ölmeyi kurtuluş görenler az değildi. Aradan kısa zaman geçti, hepimiz serbesttik. Suç yok, silah yok, eylem yok, ceza yok. Amaç; sadece birilerinin istediğiyle, suçsuz günahsız onca insana zulüm çektirmek. Zulüm çektireceksin ki diğerlerine ibret olacak, susturacaklar, pusturacaklar. Bizim kültürümüzde silah yoktur. Zira silah süs bile olsa başlı başına bir beladır. Hayatta da hiçbirimiz de silah olmamıştır, yasal hakkımız olsa da asla bir silah almadık. Çok sonraları ruhsatlı bir av tüfeği haricinde. Ama günlerce bizden silahları kendilerinin gösterecekleri bir yere bırakmamız istendi. "Bizim silahımız yok ki, hiç olmadı da!"... "Bulacaksınız, temin edeceksiniz ve belirtilen yere bırakacaksınız"... Emir böyleydi, çıkmazdasın. Ama silah yoktu ve bulup, alıp da teslim de etmedik. Kimileri parasıyla silah alıp söylenen yere bırakmayı kurtuluş yolu görmelerine rağmen... Ben diyorum ki bunu gerçekten iyi niyetle yaptınız neden sonra idareyi adil bir seçimle sivil idareye bırakmadınız. Diyorum ki, neden insanlara zulüm ettiniz, suçlu suçsuz demeden hapislere tıktınız. Diyorum ki, nezaretlerde suçlu suçsuz demeden işkence ile gençleri öldürdünüz. Ve diyorum ki, neden küçük yaştaki gençlerin yaşını büyüterek "İDAM" ettiniz. Neden... Neden!... Yazık oldu 12 Eylül'e, yazık oldu 12 Eylül'ü yaşayanlara... Ülkenin uzun yıllarını körelttiler, geleceği mahfettiler. Sorgu yapmayan, sesini çıkarmayan, kafasını kaldırmaya ot gibi bir neslin yetişmesine sebep oldular. Bunlara sebep olanlar şu dünyadan neleriyle gittiler?... Bedduayla, lanetle, tükürüklerle... Bunları herkes cenazelerinde gördü. Bu dünyada insanlara zulüm yapmak, toplumda ikilik yaratmak, kiminin ağzına bal sürmek, kimine kin ve nefretle zehir saçmak, adil olmamak, kul hakkı yemek, devletin olanaklarını kötüye kullanmak kimsenin yanına kalmaz. Sultan Süleyman'a bile kalmamış bu dünya, size mi kalacak!...
Ekleme Tarihi: 14 Eylül 2021 - Salı

KARA GÜN

Dünyada hiç bir suç, hiç bir günah, hiç bir yanlış karşılıksız kalmaz. Sanma ki çalınan hayatlar, götürülen devlet malı ve parası, hasılı yetimin hakkı kendisine geri ödenmeden ilahi adalet yerini bulmaz. Eline fırsat geçirenler, astığı astık, kestiği kestik davrananlar, mazlumun ahını alanlar, kul hakkına el uzatanların yaptıkları yanına kâr kalmaz... Elbette herkes yaptığı yanlışın bedelini ödeyecek...
Bu yazıyı yazdığım bugün 12 Eylül 2021... Tam 41 yıl geçmiş üstünden. 41 yıl önce yaşananlar, yaşadıklarımız daha dün gibi karşımda duruyor.
18 yaşında tığ gibi bir delikanlıyız, kanımız kaynıyor, yerimizde duramıyoruz. 12 Eylül 1980 yılı sabahı, kasvetli bir eylül günü. Kalkıp kendimizi evden dışarıya atınca eli silahlı askerlerin hışımlı azarlarına hedef oluyoruz. Korkudan eve geri tıkılıyoruz.
Ne olduğunu bilmiyoruz ki!.. Sonradan radyo ve televizyonlardan öğrendiğimize göre ordu yönetime el koymuş. Ama bu kimine göre el koyma, kimine göre darbe, kimine göre devrim...
12 Eylül 1980 tarihinde liseyi bitirmiş, üniversite adayı bir genciz. 
Ancak bizler ve bizim nesil ne doğru dürüst bir eğitim alabildik, ne şevkle, zevkle bir ders görebildik. Sürekli gergin bir ortam. Kavga, dövüş, eylem, protesto, olaylar, olaylar. Bir bağırış; ortalık darma duman, okul tatil, ders gitmiş gümbürtüye.
Sanıyorum darbeden bir süre önce ordu siyasi iktidara bir ültimatom vermişti. Yani Coğrafya öğretmenimiz İsmail Usta'ya göre, "bakın bu bir uyarıdır, ayağınızı denk alın demektir. Bunun sonrası memleket kötü olaylara gebedir. Çocuklar ültimatom iyi bir şey değildir, kötü şeylerin habercisidir" demişti. Nerden bilelim ki darbeyi, el koymayı, askeri yönetimi...
Evet, aradan kısa bir zaman geçtikten sonra işte adı geçen darbe olmuş, asker kapıya dayanmış, Kenan Evren başkanlığındaki konsey yönetime el koyarak sokağa çıkma yasağı ilan etmişti.
Anlatılanlar darbe değil, anarşik olayların bitirilmesi için kısa bir süreliğine askerin idareyi ele alması, söz sahibi olması demekti. Tabii ki bunlar Evren'in anlatışına göre böyleydi.
Darbe... İhtilal... El Koyma... Sonunda gene DARBE!...
O zamanlar ortalığın kan gölü olmasına isyan eden insanlardan büyük destek görmüştü Kenan Evren. Öyle ki iki yıl sonra baskı altında yapılan sözde demokratik seçimde yüzde 91,37 oy almıştı asker kökenli cumhurbaşkanımız.
Bizim ailenin en küçük 18 yaşındaki ferdi olarak 12 Eylül'ü en ucuz atlatan kişi ben oldum, 4 gün kaldım nezarette. Sizce 1,5 metreye, 1,5 metre nezarete kaç kişi sığar?.. Biz tam 31 kişi idik. Bu şartlarda yaklaşık 20 saat o insan presinin içinde kaldık. Suçumuz: "yok!"...
Babam kibirli bir bürokratın kibirine 52 gün içerde kaldı. Diğer aile ferdimiz 6,5 sene ceza aldı. Ağabeyimin Banaz'daki bazı öğretmenler gibi Banaz'da, Uşak'ta, Manisa'da, İzmir'de, nezaretlerde işkence bodrumlarında, sıkıyönetim mahkemelerinde çekmedikleri işkence kalmadı. Yüksek katlı binaların camından atlayıp ölmeyi kurtuluş görenler az değildi.
Aradan kısa zaman geçti, hepimiz serbesttik. Suç yok, silah yok, eylem yok, ceza yok. Amaç; sadece birilerinin istediğiyle, suçsuz günahsız onca insana zulüm çektirmek. Zulüm çektireceksin ki diğerlerine ibret olacak, susturacaklar, pusturacaklar.
Bizim kültürümüzde silah yoktur. Zira silah süs bile olsa başlı başına bir beladır. Hayatta da hiçbirimiz de silah olmamıştır, yasal hakkımız olsa da asla bir silah almadık. Çok sonraları ruhsatlı bir av tüfeği haricinde. Ama günlerce bizden silahları kendilerinin gösterecekleri bir yere bırakmamız istendi. "Bizim silahımız yok ki, hiç olmadı da!"... "Bulacaksınız, temin edeceksiniz ve belirtilen yere bırakacaksınız"... Emir böyleydi, çıkmazdasın. Ama silah yoktu ve bulup, alıp da teslim de etmedik. Kimileri parasıyla silah alıp söylenen yere bırakmayı kurtuluş yolu görmelerine rağmen...
Ben diyorum ki bunu gerçekten iyi niyetle yaptınız neden sonra idareyi adil bir seçimle sivil idareye bırakmadınız. Diyorum ki, neden insanlara zulüm ettiniz, suçlu suçsuz demeden hapislere tıktınız. Diyorum ki, nezaretlerde suçlu suçsuz demeden işkence ile gençleri öldürdünüz. Ve diyorum ki, neden küçük yaştaki gençlerin yaşını büyüterek "İDAM" ettiniz. Neden... Neden!...
Yazık oldu 12 Eylül'e, yazık oldu 12 Eylül'ü yaşayanlara...
Ülkenin uzun yıllarını körelttiler, geleceği mahfettiler. Sorgu yapmayan, sesini çıkarmayan, kafasını kaldırmaya ot gibi bir neslin yetişmesine sebep oldular.
Bunlara sebep olanlar şu dünyadan neleriyle gittiler?... Bedduayla, lanetle, tükürüklerle... Bunları herkes cenazelerinde gördü.
Bu dünyada insanlara zulüm yapmak, toplumda ikilik yaratmak, kiminin ağzına bal sürmek, kimine kin ve nefretle zehir saçmak, adil olmamak, kul hakkı yemek, devletin olanaklarını kötüye kullanmak kimsenin yanına kalmaz. Sultan Süleyman'a bile kalmamış bu dünya, size mi kalacak!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.