Ne çabuk geçiyor zaman, daha dün girmişti Ramazan. İşte bugün dokuzuncu günü. Yani üçte biri geride kaldı bu mübarek ayın. Tutanlar oruçlarını tutuyor, teravilerini kılıyor, ibadetlerini yapıyor. Camilerde teravi coşkusu yaşanıyor. Ancak yine de teraviye gelenlerin sayısının oldukça az olduğu gözlerden kaçmıyor. Sonuçta Ramazan-ı Şerif bitince herkes bayramını yapacak. Oruç tutmayanlar tutanlara, tutanlar da tutmayan-lara saygı göstermeli. Dinde zorlama olmaz, hiçbir şekilde kimse kimseye zorla bir şey yaptıramaz. Hele hele din gibi kutsal bir konuyu zorla yaptırmak deveye hendek atlatmaya benzer. Yalnız oruçluya ve bu mübarek aya da saygılı olmalıyız. Her ne kadar oruçlu kişi tutmayanlara karışmamalıysa, bu ayda açıkta uluorta bir şeyler yemek, sokakta bağırarak küfürler savurmak, dışarıda sigara tüttürmek aynı derecede yanlıştır. Kısacası insanlar birbirlerine saygılı olmalı ancak bu ayda daha da özel ve hassas bir saygı göstermemiz gerekir. Bir de iftar yemekleri derdimiz var. İftar yemeklerine gerçekten fakir fukara insanlar davet edilmeli. Elbette eş dostta bulunmalı ama asıl amaç gösterişten uzak fakirleri, garipleri doyurmaktır. Şu mübarek Ramazan ayının birinci gününde olmadık işlerle karşılaştık. Yaşadığımız 31 Mart seçimlerinden bir tek İstanbul’da çeşitli bahanelerle seçim iptal edildi. Kimilerine göre Ekrem İmamoğlu’nun anasının ak sütü gibi kazandığı helal bir seçimde, kimisine göre de her yerinde, her aşamasında şaibe dolu bir seçim yaşandı. Çoğuna göre ise ülke tarihinde mazbatanın geri alınması, açık şekilde kazanılan bir hakkın gaspı olarak değerlendirildi. Bakınız yetkililer ne demişler. Süleyman Soylu : "Seçimlerimizin kalitesi, şeffaflığı ve sonuçların güvenilirliği bakımından da dünyadaki en güvenilir mevzuata sahiptir". Bunu Bakırköy’deki bir toplantıda söylemiş. Ali İhsan Yavuz : Seçimden 3 gün önce "dünyanın en güvenilir seçim sistemine sahibiz” dedi. YSK ise aynı doğrultuda açıklamalarda bulundu. Peki şimdi sormak gerekmez mi, hani güvenimiz tam iken niye sizler kendinizde suç buldunuz? Seçimden önce 5 katlı binada 450 seçmen yazılı derken, seçim kurulları seçmen ve sandık görevlileri bu listedekiler derken, yıllardan beri Anadolu Ajansı aynı sistemi (!) uygularken niye araştırmıyordunuz, niye itiraz etmiyordunuz? İşin en ilgin tarafı ise önce bir kaç sandıktaki geçersiz oylara itiraz edildi, sonra bazı ilçelere. Olmayınca da tüm geçersiz oylara yapıldı itirazlar. Oradaki itirazlar da aradaki farkın kapanmasını sağlamayınca bu sefer sandıkta görev alan sandık başkanlarının kamu görevlisi olmadığı öne sürüldü. Yıllarca bu görevlilerin görev yaptığı görülünce de bu sefer kamu haklarından mahrum kişilerin oy kullandığı belirtildi. O da olmayınca sandıklarda fetöcü metöcü kişilere görev verildiği iddia edildi. Bu kadar da olurmu? Bu milletin parasına, emeğine, hakkına, oyuna yazık değil mi? Bir seçimin devlete ne kadara malolduğunu bilmiyor musunuz? Herşeyi bir kenara bırakırsak bari seçimin yenileneceği açıklamasını Ramazan’dan önce yapsaydınız da millet günaha girmeseydi!...