Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

SEKSEN SONRASI

Yıl 1980. Ülke kan gölüne dönmüş, sağ-sol resmen savaş halinde. Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde gece yarısı asker yönetime el koyuyor. Darbenin iyi olduğuna, ülkeyi iç savaştan kurtardığına dair görüşü olanlar olsa da ülkeyi elli yıl geriye götürdüğünü iddia edenle de vardı. Ancak bu darbeden siyasi kimliğe sahip çoğu insan kendilerine yapılan muamelelerle nasibini alıyor. Ama tüm ülke fertleri farklı yönlerden daha ağır şekilde nasibini alıyor. Bu nasibin insanları duyarsızlaştırma, ruhsuzlaştırma, vurdumduymaz, boşvermişlik hatta vatanı, milleti umursamazlık, insanları sevmemezlik üzerine olduğunu yıllar sonra anlayacaktık. Şimdiki neslin böyle olmadığını iddia edenler mutlaka vardır. Onların dayanaklarını, gerekçelerini, anlatacağı örnekleri kelimesi kelimesine dinlemek, anlamak isterdim. Zira, Köy Enstitüleri gençliğinden bu yana en eğitimsiz, en beceriksiz, başarısız nesil sanırım 20 yıldan bu yana en çok bu dönem yetişti. Çünkü çalışma yok, ders yok, sınav soruları çalınıp önüne konulmuş... Yurtlarda, cemaatlerde barındırılmış, okulları bir şekilde bitirilip kendilerinin istediği işlere yerleştirilmiş. Yani kendi hayatlarını da robotlaşmış, tekdüze bir sisteme sokmuşlardır. Bireyler her şeyde, her konuda hazırcılığa alıştırılmış. Başkasında gördüğünü hak etmeden isteyen, çalışmayan, çalışmayı sevmeyen, sahip olamayınca huysuz çocuklar gibi hır çıkaran; şımarık, ukala, tüketim canavarı olmuş bir nesil yetiştirildi. Ülkemizde ne yazık ki üretimi olmayan bir çok ürünü ya da ihtiyaç maddesini zerre kadar üretmek yerine, gani gani tüketmeye alıştırılmış, agresif bir nesille içiçeyiz. Yani insanlar robotlaşmaya gayet müsait bir birey haline getirilmiş. Yönetenlerimiz soran, sorgulayan bir nesil istemediler. Bir toplantı ya da panellerde böyük idarecilerimize soru soran öğrenciler, başucunda korumalarla burun buruna gelmişlerdir. Kısacası ye, iç, yat, kalk, robot gibi çalış. Yada saba tahsis edilen masada sadece otur. Hiçbir şey sorma, sorgulama, araştırma, öğrenme!... Çünkü yukarıdakiler daha rahat olsunlar, daha çok rahat etsinler. Geçen haftaki yazımızda milli eğitim sistemimizin durumundan bahsetmiştik. Yani ileriye dönük kalıcı önlemler yerine günü kurtaralım, ağamızdan fırça yemeyelim, ortalığı bulandırmayalım yeter. Çocuklarımız ne olacak, gelecek nasıl şekillenecek, öğrenciler ne öğrenip, nasıl üretim yapacaklar kimin umurunda... İşte bütün bunlar 12 Eylül’ün getirdiği sindirme politikasının ürünleri. Bugün ise birilerinin kucağında buluverdiği bulunmaz nimetler...
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2021 - Perşembe

SEKSEN SONRASI

Yıl 1980. Ülke kan gölüne dönmüş, sağ-sol resmen savaş halinde. Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde gece yarısı asker yönetime el koyuyor.
Darbenin iyi olduğuna, ülkeyi iç savaştan kurtardığına dair görüşü olanlar olsa da ülkeyi elli yıl geriye götürdüğünü iddia edenle de vardı. Ancak bu darbeden siyasi kimliğe sahip çoğu insan kendilerine yapılan muamelelerle nasibini alıyor. Ama tüm ülke fertleri farklı yönlerden daha ağır şekilde nasibini alıyor. Bu nasibin insanları duyarsızlaştırma, ruhsuzlaştırma, vurdumduymaz, boşvermişlik hatta vatanı, milleti umursamazlık, insanları sevmemezlik üzerine olduğunu yıllar sonra anlayacaktık.
Şimdiki neslin böyle olmadığını iddia edenler mutlaka vardır. Onların dayanaklarını, gerekçelerini, anlatacağı örnekleri kelimesi kelimesine dinlemek, anlamak isterdim.
Zira, Köy Enstitüleri gençliğinden bu yana en eğitimsiz, en beceriksiz, başarısız nesil sanırım 20 yıldan bu yana en çok bu dönem yetişti. Çünkü çalışma yok, ders yok, sınav soruları çalınıp önüne konulmuş...
Yurtlarda, cemaatlerde barındırılmış, okulları bir şekilde bitirilip kendilerinin istediği işlere yerleştirilmiş. Yani kendi hayatlarını da robotlaşmış, tekdüze bir sisteme sokmuşlardır.
Bireyler her şeyde, her konuda hazırcılığa alıştırılmış. Başkasında gördüğünü hak etmeden isteyen, çalışmayan, çalışmayı sevmeyen, sahip olamayınca huysuz çocuklar gibi hır çıkaran; şımarık, ukala, tüketim canavarı olmuş bir nesil yetiştirildi.
Ülkemizde ne yazık ki üretimi olmayan bir çok ürünü ya da ihtiyaç maddesini zerre kadar üretmek yerine, gani gani tüketmeye alıştırılmış, agresif bir nesille içiçeyiz.
Yani insanlar robotlaşmaya gayet müsait bir birey haline getirilmiş. Yönetenlerimiz soran, sorgulayan bir nesil istemediler. Bir toplantı ya da panellerde böyük idarecilerimize soru soran öğrenciler, başucunda korumalarla burun buruna gelmişlerdir.
Kısacası ye, iç, yat, kalk, robot gibi çalış. Yada saba tahsis edilen masada sadece otur. Hiçbir şey sorma, sorgulama, araştırma, öğrenme!... Çünkü yukarıdakiler daha rahat olsunlar, daha çok rahat etsinler.
Geçen haftaki yazımızda milli eğitim sistemimizin durumundan bahsetmiştik. Yani ileriye dönük kalıcı önlemler yerine günü kurtaralım, ağamızdan fırça yemeyelim, ortalığı bulandırmayalım yeter. Çocuklarımız ne olacak, gelecek nasıl şekillenecek, öğrenciler ne öğrenip, nasıl üretim yapacaklar kimin umurunda...
İşte bütün bunlar 12 Eylül’ün getirdiği sindirme politikasının ürünleri. Bugün ise birilerinin kucağında buluverdiği bulunmaz nimetler...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.