Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

SİZ HIRSIZ MISINIZ?

Aranızda “DEVLET MALINI KÖTÜYE KULLANAN” var mı? Bizimkisi de soru mu yani! Kim der ki “ben bana verilen görevi suistimal yapıyorum, devlet malına zarar veriyorum” diye. Elbette sorduğunda kimse söylemez. Hatta en çok kötüye kullananlar, diğerlerini yüksek sesle suçlarlar. O zaman şöyle diyelim. Devlet kurum ve kuruluşunda çalışıp da devletin aracını, malını-mülkünü, elektriğini-suyunu, yakıtını, bilgisayarını ve devletin tasarrufunda olan her türlü araç ve tüketim ürününü hakkı olmadığı halde kendisi için kullanan var mı? Mesela devletin aracıyla kendi çoluk çocuğunu okula, spora; eşini kahvaltıya, günlere götüren var mı? Örneğin; devlet kurumunda çalışan birisi olarak mesai saatlerinde oturup bilgisayarda internet sitelerini geziyor musunuz? Ya da bazen resimlerini gördüğümüz; bankın önünde bekleyenler olduğu halde siz internetten 101 oynuyor musunuz? Hatta bu kişiler, “işiniz çok mu dediklerinde, “bekle kardeşim, görmüyor musun işimiz var, bitsin herhalde bakacağız, ne sabırsızsınız yaa!..” diyor musunuz? Biraz daha abartalım isterseniz. Devlet dairesinde çalışan birisiniz. Gayet sıcak ve hoş olan odanızda kalorifer yanıyorken siz ayrıca masanın altında, ayak ucunuzda elektrikli ısıtıcı kullanıyor musunuz? Tabii ki ufak düşünüyoruz. Napalım, biz kendi çapımızca kendi gördüklerimiz dahilinde soruyoruz. Daha ilerisi bizleri aşıyor. Ama gene de soralım: Siz, yurt dışından kendi ithal edeceğiniz yumurta sarısı için ülkedeki suçsuz, günahsız, hastalıksız kanatlıları, tavukları “kuş gribi var” diye itlaf ettirebiliyor musunuz? Onca köylünün tavuklarını öldürtüp, bir de devletin kasasından parasını ödettirip, onca köylüyü kendi ürününüzü sattırmak için marketten alacağı yumurtaya mahkûm ettirebildiniz mi? Büyük çaplarda yapılacak ihaleler için bir şekilde, birilerinin adını kullanarak, birileri adına başka birilerini tehditle, şantajla ihale dışı bırakıp, üç liralık ihaleyi beş liraya alabiliyor musunuz? Başka başka!... Mesela siz!... Dünya korona illetiyle boğuşurken devletteki gücünüzü kullanarak, hatta bakan koltuğunda oturarak başka müşterilere 14 lira 43 kuruşa sattığınız dezenfekteni kendi bakanlığınıza 35 liraya satabiliyor musunuz? İlgili bakanlığa 175 TL'ye verilen beş litrelik dezenfektanın aracı kuruluşa 100 TL'ye satıldığı, aracı kuruluşun da piyasada 150 TL'ye satışa sunduğu anlaşıldı. Muadillerinden daha pahalı olan dezenfektan için bakanlık, şirkete 1.5 milyon TL ile 9 milyon TL ödettirebiliyor musunuz? Valla bunlar, bu örnekler yukarıda belirttiğim gibi sadece basına, medyaya yansıyan örneklerdir. Daha da çoğaltılabilir. Hatta köyün muhtarlığından başlayıp belediye başkanlığından, belediye, il genel meclisi üyeliğinden, polisinden, valisinden, kaymakamından, milletvekilinden hatta başbakanlık ve daha yukarısı için çoğaltılabilir. Bilmediğimiz, duymadığımız nice yolsuzlukların, hırsızlıkları olduğunu hepiniz tahmin edebiliyorsunuzdur. Ben şahsen, yüreğinde vicdan, kalbinde insanlık, beyninde müslümanlık (!)/gerçek anlamda müslümanlık, ahlâğında bozukluk olmayan birinin bu kadar acımasız, bu kadar vurguncu, bu kadar fırsatçı, bu kadar adi birisi olacağını sanmıyorum. İnsan bir yere kadar “devletin malı deniz” der ama yemeyeni de dinimizin bile makûl görmediği hayvanla kıyaslamaz diye düşünüyorum. Bu arada siz bu yaptıklarınıza muhtemelen yine devam edeceksiniz. Yine kendinize ait olmayan olanakları kendiniz için, çocuklarınız için, çevreniz için kullanacaksınız. Ancak şunu da biliniz ki; bir komşunuzun hakkını, malını yerseniz ona karşı borçlu ve sorumlusunuz. Ama devletin olanaklarını kullanırsanız 85 milyonun hakkıyla boğuşacak-sınız. Bunu unutmayın!...
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2023 - Salı

SİZ HIRSIZ MISINIZ?

Aranızda “DEVLET MALINI KÖTÜYE KULLANAN” var mı? Bizimkisi de soru mu yani! Kim der ki “ben bana verilen görevi suistimal yapıyorum, devlet malına zarar veriyorum” diye. Elbette sorduğunda kimse söylemez. Hatta en çok kötüye kullananlar, diğerlerini yüksek sesle suçlarlar.
O zaman şöyle diyelim. Devlet kurum ve kuruluşunda çalışıp da devletin aracını, malını-mülkünü, elektriğini-suyunu, yakıtını, bilgisayarını ve devletin tasarrufunda olan her türlü araç ve tüketim ürününü hakkı olmadığı halde kendisi için kullanan var mı?
Mesela devletin aracıyla kendi çoluk çocuğunu okula, spora; eşini kahvaltıya, günlere götüren var mı? Örneğin; devlet kurumunda çalışan birisi olarak mesai saatlerinde oturup bilgisayarda internet sitelerini geziyor musunuz? Ya da bazen resimlerini gördüğümüz; bankın önünde bekleyenler olduğu halde siz internetten 101 oynuyor musunuz? Hatta bu kişiler, “işiniz çok mu dediklerinde, “bekle kardeşim, görmüyor musun işimiz var, bitsin herhalde bakacağız, ne sabırsızsınız yaa!..” diyor musunuz?
Biraz daha abartalım isterseniz. Devlet dairesinde çalışan birisiniz. Gayet sıcak ve hoş olan odanızda kalorifer yanıyorken siz ayrıca masanın altında, ayak ucunuzda elektrikli ısıtıcı kullanıyor musunuz?
Tabii ki ufak düşünüyoruz. Napalım, biz kendi çapımızca kendi gördüklerimiz dahilinde soruyoruz. Daha ilerisi bizleri aşıyor.
Ama gene de soralım:
Siz, yurt dışından kendi ithal edeceğiniz yumurta sarısı için ülkedeki suçsuz, günahsız, hastalıksız kanatlıları, tavukları “kuş gribi var” diye itlaf ettirebiliyor musunuz? Onca köylünün tavuklarını öldürtüp, bir de devletin kasasından parasını ödettirip, onca köylüyü kendi ürününüzü sattırmak için marketten alacağı yumurtaya mahkûm ettirebildiniz mi?
Büyük çaplarda yapılacak ihaleler için bir şekilde, birilerinin adını kullanarak, birileri adına başka birilerini tehditle, şantajla ihale dışı bırakıp, üç liralık ihaleyi beş liraya alabiliyor musunuz?
Başka başka!...
Mesela siz!... Dünya korona illetiyle boğuşurken devletteki gücünüzü kullanarak, hatta bakan koltuğunda oturarak başka müşterilere 14 lira 43 kuruşa sattığınız dezenfekteni kendi bakanlığınıza 35 liraya satabiliyor musunuz? İlgili bakanlığa 175 TL'ye verilen beş litrelik dezenfektanın aracı kuruluşa 100 TL'ye satıldığı, aracı kuruluşun da piyasada 150 TL'ye satışa sunduğu anlaşıldı. Muadillerinden daha pahalı olan dezenfektan için bakanlık, şirkete 1.5 milyon TL ile 9 milyon TL ödettirebiliyor musunuz?
Valla bunlar, bu örnekler yukarıda belirttiğim gibi sadece basına, medyaya yansıyan örneklerdir. Daha da çoğaltılabilir. Hatta köyün muhtarlığından başlayıp belediye başkanlığından, belediye, il genel meclisi üyeliğinden, polisinden, valisinden, kaymakamından, milletvekilinden hatta başbakanlık ve daha yukarısı için çoğaltılabilir. Bilmediğimiz, duymadığımız nice yolsuzlukların, hırsızlıkları olduğunu hepiniz tahmin edebiliyorsunuzdur.
Ben şahsen, yüreğinde vicdan, kalbinde insanlık, beyninde müslümanlık (!)/gerçek anlamda müslümanlık, ahlâğında bozukluk olmayan birinin bu kadar acımasız, bu kadar vurguncu, bu kadar fırsatçı, bu kadar adi birisi olacağını sanmıyorum.
İnsan bir yere kadar “devletin malı deniz” der ama yemeyeni de dinimizin bile makûl görmediği hayvanla kıyaslamaz diye düşünüyorum.
Bu arada siz bu yaptıklarınıza muhtemelen yine devam edeceksiniz. Yine kendinize ait olmayan olanakları kendiniz için, çocuklarınız için, çevreniz için kullanacaksınız. Ancak şunu da biliniz ki; bir komşunuzun hakkını, malını yerseniz ona karşı borçlu ve sorumlusunuz. Ama devletin olanaklarını kullanırsanız 85 milyonun hakkıyla boğuşacak-sınız.
Bunu unutmayın!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.