Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

YAĞMADI MÜBAREK

Koskoca sonbahar mevsimini geride bırakıyoruz. Bir damla yağmadı mübarek! Eylül geçti, ekim gitti, kasım da sonlara yaklaştı ama bir damla yağmur halâ yağmadı. Çiftçilerin gözü yukarılarda, “hadi bulutlandı, aha geliyor, iyice karardı” ama yok. Yok yağmıyor. İyi de koca ekim ayını geçirdik, ekim yapılacak, tarla sürülecek. Yağmur olmayınca olmuyor ki!... Dünyanın ekolojik dengesi hızlı bir şekilde değişiyor, daha doğrusu insanlar değiştiriyor. Ama faturayı herkes ödüyor. Ney yazık ki bu bedel ödeme de sanırım bu işin fıtratında var. Elbette genel bir kuraklık her yerde var. Ama nedense bizim bölgemizde sanki daha ciddi ve etkili bir kuraklık var gibi. Zira ilçemizin, Banaz Ovasının etrafı kararıyor, çevreye yağmur yağıyor ama bize yok! Vatandaşlar yağmur duasına çıkıyor, adaklar dağıtıyor, mevlütler okutuyor ama yağmur yok!... Sizce de garip değil mi? Henüz geçtiğimiz hafta vatanını, memleketini seven insanlar Ankara’ya çıkartma yaptı. Murat Dağı için... Buraya üşüşen ve sürekli değişik yöntemlerle altın çıkarmaya çalışanlara karşı durmak için. Dertlerini, kaygılarını ilgili mercilere ilettiler, yalvardılar, yakardılar... Etmeyin bu güzelim ormanlara bu düşmanlığı, talan ettirmeyin Murat Dağı’ndan çıkan hayatı, havayı, suyu dediler. Kendi ifadelerine göre de sanki şimdilik dertlerini anlatabilmişler. Ama ülkemizi yönetenlerde halâ şöyle sert bir yumruk, kararlı bir yasa ile “Bu güzelik toprakları altın uğruna, maden uğruna talan ettirmeyeceğiz, bunlara izin vermeyeceğiz” kararı görebilmiş değiliz. Bu işler olurken son günlerde Murat Dağı’ndan binlerce çam ağacının kesilip hummalı bir şekilde tırlarla sevk edildiği iddiaları dolaşıyor. Her ne kadar ormanın programlı, düzenli kesimleridir dediysekte ormanların yok edildiği feryatları ayyuka çıkmış durumdadır. İşin aslını herkes gibi bizler de merak ediyoruz. Hasılı durum böyle olunca yağmuru duayla yağdırmak ne derece doğrudur, o da ayrı bir merak konusu... Bu yönde başka iki iddia da Eşme’deki altın madeni ve Büyükoturak’taki rüzgar güllerinin etkisi olduğu yönündedir. Kışladağ’daki siyanürlü altının etkileri-zararları  tam olarak belirlenmiş değil. Belli dönemlerde şirket bazı belirlenmiş kesimleri madene götürüp belirlenmiş yerleri gösterse de yöre halkının söyledikleri çok farklı şeyler. Yörede büyük bir kaçışın olduğu, siyanürlü atıkların etkilerini göstermeye başladığı, insanlarda hastalıkların, tarlalarda verimsizliğin büyük boyutlara ulaştığı belirtiliyor. Bizler durumu yetkililerin bilgisine sunmakla mükellefiz. Yöremizde elektrik üretimi yapan rüzgar santrallarının durumu da muallak. Birkaç yıl önce bir uzmana sorduğumda bunların ekolojik dengeye zarar vermediğini söylediğini belirtmek isterim. Ancak şu da ortada ki Banaz’ın o eşsiz, kaliteli, lezzetli nohutu yok artık. Yaklaşık 8-10 yıldır Denizli Serinhisar’a, hatta Çorum’a nohut satan çiftçinin eli de, cebi de, tarlası da boş artık. Çünkü eski günlerdeki kaliteli nohut olmuyor, üretilmiyor. Bunlar bizi aşan konular ancak ele alınıp, incelenip ona göre de rapor edilmesi zaruri konular. Ama yapılıp yapılmaması onlara kalmış... Bir arkadaşım anlatıyor. Uşak’tan Banaz’a yolculuk yaparken toprak konusunda geniş bilgisi olduğu anlaşılan genç bir bayan biraz yaşlıca yakınına Kızılcasöğüt yol ayrımından Banaz Ovası’nın gözler önüne serildiği noktada izah ediyor; “Bak, buraları hep alüvyonlu toprak. yani ekim için, dikim için, tarım ve hayvancılık için en verimli topraklar... Ama değeri bilinemiyor”... Ne kadar acı, ne kadar vahim değil mi? Ekim alanlarına beton dikiyoruz, ormanların talan edilmesine göz yumuyoruz, dualarla yağmur istiyoruz...  Yağmadı mübarek...
Ekleme Tarihi: 22 Kasım 2022 - Salı

YAĞMADI MÜBAREK

Koskoca sonbahar mevsimini geride bırakıyoruz. Bir damla yağmadı mübarek! Eylül geçti, ekim gitti, kasım da sonlara yaklaştı ama bir damla yağmur halâ yağmadı.
Çiftçilerin gözü yukarılarda, “hadi bulutlandı, aha geliyor, iyice karardı” ama yok. Yok yağmıyor. İyi de koca ekim ayını geçirdik, ekim yapılacak, tarla sürülecek. Yağmur olmayınca olmuyor ki!...
Dünyanın ekolojik dengesi hızlı bir şekilde değişiyor, daha doğrusu insanlar değiştiriyor. Ama faturayı herkes ödüyor. Ney yazık ki bu bedel ödeme de sanırım bu işin fıtratında var.
Elbette genel bir kuraklık her yerde var. Ama nedense bizim bölgemizde sanki daha ciddi ve etkili bir kuraklık var gibi. Zira ilçemizin, Banaz Ovasının etrafı kararıyor, çevreye yağmur yağıyor ama bize yok! Vatandaşlar yağmur duasına çıkıyor, adaklar dağıtıyor, mevlütler okutuyor ama yağmur yok!...
Sizce de garip değil mi?
Henüz geçtiğimiz hafta vatanını, memleketini seven insanlar Ankara’ya çıkartma yaptı. Murat Dağı için... Buraya üşüşen ve sürekli değişik yöntemlerle altın çıkarmaya çalışanlara karşı durmak için.
Dertlerini, kaygılarını ilgili mercilere ilettiler, yalvardılar, yakardılar... Etmeyin bu güzelim ormanlara bu düşmanlığı, talan ettirmeyin Murat Dağı’ndan çıkan hayatı, havayı, suyu dediler. Kendi ifadelerine göre de sanki şimdilik dertlerini anlatabilmişler. Ama ülkemizi yönetenlerde halâ şöyle sert bir yumruk, kararlı bir yasa ile “Bu güzelik toprakları altın uğruna, maden uğruna talan ettirmeyeceğiz, bunlara izin vermeyeceğiz” kararı görebilmiş değiliz.
Bu işler olurken son günlerde Murat Dağı’ndan binlerce çam ağacının kesilip hummalı bir şekilde tırlarla sevk edildiği iddiaları dolaşıyor. Her ne kadar ormanın programlı, düzenli kesimleridir dediysekte ormanların yok edildiği feryatları ayyuka çıkmış durumdadır. İşin aslını herkes gibi bizler de merak ediyoruz.
Hasılı durum böyle olunca yağmuru duayla yağdırmak ne derece doğrudur, o da ayrı bir merak konusu...
Bu yönde başka iki iddia da Eşme’deki altın madeni ve Büyükoturak’taki rüzgar güllerinin etkisi olduğu yönündedir.
Kışladağ’daki siyanürlü altının etkileri-zararları  tam olarak belirlenmiş değil. Belli dönemlerde şirket bazı belirlenmiş kesimleri madene götürüp belirlenmiş yerleri gösterse de yöre halkının söyledikleri çok farklı şeyler. Yörede büyük bir kaçışın olduğu, siyanürlü atıkların etkilerini göstermeye başladığı, insanlarda hastalıkların, tarlalarda verimsizliğin büyük boyutlara ulaştığı belirtiliyor. Bizler durumu yetkililerin bilgisine sunmakla mükellefiz.
Yöremizde elektrik üretimi yapan rüzgar santrallarının durumu da muallak. Birkaç yıl önce bir uzmana sorduğumda bunların ekolojik dengeye zarar vermediğini söylediğini belirtmek isterim. Ancak şu da ortada ki Banaz’ın o eşsiz, kaliteli, lezzetli nohutu yok artık. Yaklaşık 8-10 yıldır Denizli Serinhisar’a, hatta Çorum’a nohut satan çiftçinin eli de, cebi de, tarlası da boş artık. Çünkü eski günlerdeki kaliteli nohut olmuyor, üretilmiyor.
Bunlar bizi aşan konular ancak ele alınıp, incelenip ona göre de rapor edilmesi zaruri konular. Ama yapılıp yapılmaması onlara kalmış...
Bir arkadaşım anlatıyor. Uşak’tan Banaz’a yolculuk yaparken toprak konusunda geniş bilgisi olduğu anlaşılan genç bir bayan biraz yaşlıca yakınına Kızılcasöğüt yol ayrımından Banaz Ovası’nın gözler önüne serildiği noktada izah ediyor; “Bak, buraları hep alüvyonlu toprak. yani ekim için, dikim için, tarım ve hayvancılık için en verimli topraklar... Ama değeri bilinemiyor”...
Ne kadar acı, ne kadar vahim değil mi? Ekim alanlarına beton dikiyoruz, ormanların talan edilmesine göz yumuyoruz, dualarla yağmur istiyoruz... 
Yağmadı mübarek...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.