Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Necati Ertuğrul
Köşe Yazarı
Necati Ertuğrul
 

EKMEKLE OYNAYANLAR

Ekmek kadar kutsal başka bir nimetin var olduğunu düşünemiyorum. Bu nedenle değil midir ki tıpkı Kur’anda olduğu gibi atalarımız, yerlere, çöpe atılmış ekmek kırıntılarını alıp öperek yüksekçe yerlere koyduğunu görmüşüzdür. Bu hareket, ekmeği Kur’an kadar kutsal ve değerli bulmak değil de nedir? Ekmekle ağzını silip çöpe atan kendini bilmezleri de görmüyor değiliz. Bu tip densizlere de yazıklar olsun demekten başka ne denebilir ki. . Ekmek; üç öğün soframızda, o olmadan doymuyor ki karnımız, mutlu olamıyoruz ki. Anneler, çocuklar, babamız akşam eve dönüşte ekmek getirir diye onu kapılarda beklerlerdi. Ekmek, şayet evde fırında ya da sacda yapılmışsa sevinçle sıcak sıcak mideye indirilirdi. Son dönemlerde bunları pek göremiyoruz artık. Köyler bile ekmeklerini şehirden alıp götürüyorlar. . Yaşantımızda ekmeğin bu kadar önemli bir yer tutmasına rağmen ne yazık ki bu nimetle acımasızca, insafsızca, bilinçli bir şekilde oynandığını görüyoruz. Ekmeğin geçmişini gözden geçirecek olursak 1950 yıllarına kadar ekmeğimizin rengi esmerdi. Ekşi maya diye evde üretirlerdi annelerimiz. Hiçbir katkı maddesi yoktu içinde, gayet doğaldı, organikti. Karnımız doyardı yediğimizde. . ABD ve İsrail gibi işbirlikçileri, Anadolu çiftçisinin ekip biçtiği 14 kromozonlu siyer buğdayı ve 28 kromozonlu kavılca, 14 kromozonlu karakılçık gibi yerli olan Ata buğdaylarımızın genleriyle oynadılar. Bunların yerine 48 kromozonlu CÜCE BUĞDAY türünü geliştirdiler. Bu tür ile birlikte buğdayda kimyasal gübreler ve zehirli ilaçlar kullanılmaya başlandı. 1950’den sonra ABD tarafından bu buğday türü dünyaya, dolayısıyla ülkemize “ihtiyaç fazlası” ya da “yardım” adı altında takdim edildi. Kurak geçen yıllarda ABD’den ithal etmeye başladı. Böylelikle GDO’lu buğdayla tanışmış olduk. Ekmeğimizle oynandı, ağzımızın tadı bozuldu. Bu buğdaydan yapılan ekmekten yiyenlerde diyabet, glüten, çölyak gibi çeşitli hastalıklar belirmeye başladı. Zamanla artarak önlenemez hale geldi. Sadece bunlar mı; obezite, Alzheimer, demans, dikkat eksikliği, unutkanlık gibi diğer kötü hastalıklar da artmaya başladı. . Ekmeklerimizin içi beyaz ekmeğe dönüştü. Beyaz ekmek; çok çabuk bozulan, küflenen ekmek demektir. Bu nedenle dünyada çöpe en fazla ekmek atan ve tüketen ülke durumuna getirildik. İnsanlar; beyaz ekmek yedikçe doyacağına daha da açıktı ve daha fazla ekmek yedik. Hatta; makarna ve pilav ile bile. Sonuçta; art niyetli ülkelerin oyununa geldik. Onlar zengin oldu biz ise hastalıklı, fakir. Sadece buğday mı ne yazık ki hayır. Anadolu’da üretilen, yemeye doyamadığımız nohut, fasulye, mercimek, mısır, karpuz, patates, soğan, hatta büyük ve küçükbaş, kümes hayvanları. Aklınıza ne gelirse. Tümünün GDO’larıyla oynandı. Kaynat kaynat pişmiyorlar, bir türlü tadını alamıyoruz. Meyveleri söylemeye gerek yok zaten. . Diyeceksiniz ki bize dayatılanlar bunlar, ne yapabiliriz ki, elimizden ne gelir? Ben, kendi adıma konuşuyorum, evimize bir süre beyaz ekmek sokmayalım. Ne yani; taş kırığı mı yiyelim diyebilirsiniz. Evet; büyük sıkıntılar çekebiliriz ama ülkemizi, çocuklarımızı büyük tehlikelerden kurtarmış oluruz. . Banaz halkı ve yöneticileri olarak bir ilke imza atsak diyorum. El ele, gönül gönüle birlik olsak, binlerce yıllık yerli ve atalarımızın kullandığı, yetiştirdiği ürünlere dönsek. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi teşvik etsek, desteklesek, cesaretlendirsek. Diğer şehirlerdeki yöneticiler, vali, kaymakam, tarım ilçe, ziraat odaları, belediyeler gelip bizi örnek alsalar, bize hayranlıkla baksalar olmaz mı? Beni, hayalperest olarak niteleyebilirsiniz ama olmaz olmaz, ben olur diyorum. En azından böyle bir ışık var içimde. Yeter ki; o azim ve irade olsun ülkesini seven her nefeste.
Ekleme Tarihi: 14 Temmuz 2023 - Cuma

EKMEKLE OYNAYANLAR

Ekmek kadar kutsal başka bir nimetin var olduğunu düşünemiyorum. Bu nedenle değil midir ki tıpkı Kur’anda olduğu gibi atalarımız, yerlere, çöpe atılmış ekmek kırıntılarını alıp öperek yüksekçe yerlere koyduğunu görmüşüzdür. Bu hareket, ekmeği Kur’an kadar kutsal ve değerli bulmak değil de nedir? Ekmekle ağzını silip çöpe atan kendini bilmezleri de görmüyor değiliz. Bu tip densizlere de yazıklar olsun demekten başka ne denebilir ki.
.
Ekmek; üç öğün soframızda, o olmadan doymuyor ki karnımız, mutlu olamıyoruz ki. Anneler, çocuklar, babamız akşam eve dönüşte ekmek getirir diye onu kapılarda beklerlerdi. Ekmek, şayet evde fırında ya da sacda yapılmışsa sevinçle sıcak sıcak mideye indirilirdi. Son dönemlerde bunları pek göremiyoruz artık. Köyler bile ekmeklerini şehirden alıp götürüyorlar.
.
Yaşantımızda ekmeğin bu kadar önemli bir yer tutmasına rağmen ne yazık ki bu nimetle acımasızca, insafsızca, bilinçli bir şekilde oynandığını görüyoruz. Ekmeğin geçmişini gözden geçirecek olursak 1950 yıllarına kadar ekmeğimizin rengi esmerdi. Ekşi maya diye evde üretirlerdi annelerimiz. Hiçbir katkı maddesi yoktu içinde, gayet doğaldı, organikti. Karnımız doyardı yediğimizde.
.
ABD ve İsrail gibi işbirlikçileri, Anadolu çiftçisinin ekip biçtiği 14 kromozonlu siyer buğdayı ve 28 kromozonlu kavılca, 14 kromozonlu karakılçık gibi yerli olan Ata buğdaylarımızın genleriyle oynadılar. Bunların yerine 48 kromozonlu CÜCE BUĞDAY türünü geliştirdiler. Bu tür ile birlikte buğdayda kimyasal gübreler ve zehirli ilaçlar kullanılmaya başlandı. 1950’den sonra ABD tarafından bu buğday türü dünyaya, dolayısıyla ülkemize “ihtiyaç fazlası” ya da “yardım” adı altında takdim edildi. Kurak geçen yıllarda ABD’den ithal etmeye başladı. Böylelikle GDO’lu buğdayla tanışmış olduk. Ekmeğimizle oynandı, ağzımızın tadı bozuldu. Bu buğdaydan yapılan ekmekten yiyenlerde diyabet, glüten, çölyak gibi çeşitli hastalıklar belirmeye başladı. Zamanla artarak önlenemez hale geldi. Sadece bunlar mı; obezite, Alzheimer, demans, dikkat eksikliği, unutkanlık gibi diğer kötü hastalıklar da artmaya başladı.
.
Ekmeklerimizin içi beyaz ekmeğe dönüştü. Beyaz ekmek; çok çabuk bozulan, küflenen ekmek demektir. Bu nedenle dünyada çöpe en fazla ekmek atan ve tüketen ülke durumuna getirildik. İnsanlar; beyaz ekmek yedikçe doyacağına daha da açıktı ve daha fazla ekmek yedik. Hatta; makarna ve pilav ile bile. Sonuçta; art niyetli ülkelerin oyununa geldik. Onlar zengin oldu biz ise hastalıklı, fakir. Sadece buğday mı ne yazık ki hayır. Anadolu’da üretilen, yemeye doyamadığımız nohut, fasulye, mercimek, mısır, karpuz, patates, soğan, hatta büyük ve küçükbaş, kümes hayvanları. Aklınıza ne gelirse. Tümünün GDO’larıyla oynandı. Kaynat kaynat pişmiyorlar, bir türlü tadını alamıyoruz. Meyveleri söylemeye gerek yok zaten.
.
Diyeceksiniz ki bize dayatılanlar bunlar, ne yapabiliriz ki, elimizden ne gelir? Ben, kendi adıma konuşuyorum, evimize bir süre beyaz ekmek sokmayalım. Ne yani; taş kırığı mı yiyelim diyebilirsiniz. Evet; büyük sıkıntılar çekebiliriz ama ülkemizi, çocuklarımızı büyük tehlikelerden kurtarmış oluruz.
.
Banaz halkı ve yöneticileri olarak bir ilke imza atsak diyorum. El ele, gönül gönüle birlik olsak, binlerce yıllık yerli ve atalarımızın kullandığı, yetiştirdiği ürünlere dönsek. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi teşvik etsek, desteklesek, cesaretlendirsek. Diğer şehirlerdeki yöneticiler, vali, kaymakam, tarım ilçe, ziraat odaları, belediyeler gelip bizi örnek alsalar, bize hayranlıkla baksalar olmaz mı? Beni, hayalperest olarak niteleyebilirsiniz ama olmaz olmaz, ben olur diyorum. En azından böyle bir ışık var içimde. Yeter ki; o azim ve irade olsun ülkesini seven her nefeste.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.