Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

YA BEN, YA HİÇ KİMSE

İnsanoğlunun egoları her zaman yüksek oluyor. Ve yüzlercesi bu egolardan vazgeçemiyor. Bir işin başına geçenler, artık kendisin oranın sahibi sanıyor ve ayrılmak istemiyor. Ya da “rabbena hep bana” diyerek her şeyi kendi penceresinden yontarak isteklerinden vazgeçmiyor. Yani sözün özü “ya ben ya da hiç kimse” sözünü perçinlercesine arzularını yerine getirmek istiyor. Buraya nereden geldim diyecek olursanız, kısaca anlatmaya çalışayım. Öncelikle bu hafta sonu oynanan derbi maç sonrası aklıma takılanlar beni bu yazıyı yazmaya zorladı. Elbette sadece bunlar değil. Yaşamın her karesinde hayatın hemen içinde bunları sürekli görmekteyim. Sayın Fatih Terim derbiye takımını gayet güzel hazırlamış. Haftalardır arayış içinde bulunan Fenerbahçe -ki üstelik hocasını yitirmiş, öksüz kalmış- maça tutuk başlıyor ve Galatasaray 2 golle öne geçiyor. Herkes fark olur diye düşünüyor. Hatta bazıları “Fenerbahçe küme düşmez” diye espri yapıyor. Ben ise geçen hafta oynadıkları UEFA kupası maçında kalmışım. Bu maç berabere bitebilir. Nitekim öyle de oluyor. Maç 2-2 sonlanıyor. Ama asıl maç orta sahada yeniden başlıyor. Futbolcular birbirine giriyor. Saha ana baba günü.. Kimin kime niçin vurduğu karmaşada ilk anda anlaşılamıyor. Spiker belki bizden daha iyi bir görüşe sahip “Hasan Şaş, Skrtel’i yumrukluyor” diye anlatıyor. Araya girenler ve orada da bitiş düdüğü çalıyor.. Görüntüler salona dönüyor. Sayın Fatih Terim Fenerbahçe yönetenleriyle tokalaşıyor. Sayın Ali Koç’la öpüşüyor. Ne kadar güzel. Bu güzellikleri yine spikerin muhabire dönüşü ile kapatıyoruz. 22 yaşında bir Fenerbahçeli gencin maç başlamadan önce kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğini anlatıyor. Ve duygulandıran bir davranışta FENERLİ seyircilerden geliyor. Bu olayın etkisiyle seyirciler hep birlikte maçtan vazgeçerek gencin kaldırıldığı hastaneye gidiyorlar. Ama ne yazık ki, genç yaşamını yitirmiş durumda. Daha sonra Sayın Fatih Terim’in maçın hakemine saydırdıkları anlatılıyor. “Bundan sonra ya ben ya sen” diyor Aydınus’a ve de sinkaflıyor. Duymadık ama söylenenler, yazılanlar böyle diyor. Biz onların yalancısıyız. Yanlış olursa özüre hazırız. Bir derbi böyle sonlanıyor. Geçen hafta Sayın Valimiz Salim Demir medya dernekleri yöneticilerini makamına kabul etti. Dünya Medya Günü’müzü kutladı. O an tayin olayı yoktu. (Kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum) Ve bizim derneklerde yaşadığımız sıkıntılara son verebilmek için büro yapılması için girişim başlattı. İşte orada Uşak Gazeteciler Dernekleri Başkanları olarak bizler mutlandık, umutlandık. Sayın valimize “bizim nikahımızı kıyıverin gelmişken” dedik. Yıllardır birleşemiyoruz. İşte burada da ya ben ya hiç kimse sözü öne çıkıveriyor. Sağolsun bir arkadaşım “ben başkanlıktan vazgeçiyorum ve de isterseniz derneği de fesih ederim” deyiverdi. Ne güzel dedim. Haydi hayırlısı inşallah birleşme gerçekleşir ve 10 Ocak’ta tüm Uşaklı gazeteciler bir çatı altında olurlar. Ya ben ya hiç kimse demenin bir anlamı kalmaz aramızda. Ve bir başka ayrışım da Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nda yaşanıyor. Geçmiş yıllarda federasyon seçimlerini kaybeden Sayın Nuri Kolaylı, arkasına aldığı bir takım destekçileriyle yeniden oluşuma gitmiş ve “Konfederasyon” kuruvermişti. Kendini bir anda genel başkan olarak gören Kolaylı, bazı yetkili kurumlara da seçilince ipin ucunu gevşeterek yoluna devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde de yine diğer federasyonda seçimler yapıldı. Öncesinde herkesin duyacağı bir tonla belirtmiştim. “Ey arkadaşlar. Bu seçimler iki listeyle yapılırsa sonrasında bir doğum gerçekleşir. Etmeyin, yapmayın. İki adayı bir odaya kapatalım bir şekilde anlaşsınlar” dediysem de bunda muvaffak olamadık. Nitekim seçimler bitti. Herkesin aklında yeni bir şeyler oluşmaya başladı. Önce İskenderun deklarasyonu, sonra Beypazarı platformu duyurusu. Olacağı buydu zaten. İnsanoğlu ya ben ya hiç biri demekten vazgeçmiyor. Bu dün de böyleydi bu gün de böyle olmaktan geri durmadı. Seçimlerin şaibeli ve divan başkanının yanlı olduğu iddiaları açıklığa kavuşturulmadan birbirini suçlamalar akıl almaz ölçüde sürdürülmektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse, yapılan seçimlere çok fazla müdahil olamadım. Kimseyi incitmek istemedim. Söz veripte caymışlık yapmadım. Doğru bildiğim ve mantığıma uygun şekilde oyumu kullandım. Kazananı da kaybedeni de tebrik ettim. Ama sonrasında söylenenleri asla kabullenemedim. Yani sözün özü “ağzı olan konuştu”. Bilen de bilmeyen de içinde, araya girip bir şeyler söyleyeyim dedimse de sabrettim. Zira hepimiz bu geminin içindeydik ve amaçlarımız aynıydı. Ama gerçekten haddini aşanlar oldu. Sonuç, ne yazık ki yeni bir oluşum.. Hiçbir zaman kabullenemem. Mücadele bu zeminde olur. Kaybeden yeniden kazanmak için çalışır. Kazanan peşimden gelen var diye daha bir azimle daha bir dikkatle görev yapmaya devam eder. Bir de şunu anlayamadım. Seçimin diğer tarafında yönetimden gelen bir çok arkadaşımız var. Yani yapılacakları yapmaya muktedir yetkili insanlar iken oradan ayrılmalarını hala anlamış değilim . Olan oldu biten bitti. Doğrusu tam “birlik olalım” derken ve seçim öncesi herkesin dilinde bu kelime varken nereden çıktı bu platform. Bu deklarasyon. Hani herkes birbirini kucaklayacaktı. Aslında vakit geç değil.. Haydi.. Ya ben ya hiç kimse demek kimseye yaramaz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyebilmeliyiz. Kabullenebilmeliyiz.
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2018 - Çarşamba

YA BEN, YA HİÇ KİMSE

İnsanoğlunun egoları her zaman yüksek oluyor. Ve yüzlercesi bu egolardan vazgeçemiyor. Bir işin başına geçenler, artık kendisin oranın sahibi sanıyor ve ayrılmak istemiyor. Ya da “rabbena hep bana” diyerek her şeyi kendi penceresinden yontarak isteklerinden vazgeçmiyor. Yani sözün özü “ya ben ya da hiç kimse” sözünü perçinlercesine arzularını yerine getirmek istiyor.
Buraya nereden geldim diyecek olursanız, kısaca anlatmaya çalışayım. Öncelikle bu hafta sonu oynanan derbi maç sonrası aklıma takılanlar beni bu yazıyı yazmaya zorladı. Elbette sadece bunlar değil. Yaşamın her karesinde hayatın hemen içinde bunları sürekli görmekteyim. Sayın Fatih Terim derbiye takımını gayet güzel hazırlamış. Haftalardır arayış içinde bulunan Fenerbahçe -ki üstelik hocasını yitirmiş, öksüz kalmış- maça tutuk başlıyor ve Galatasaray 2 golle öne geçiyor. Herkes fark olur diye düşünüyor. Hatta bazıları “Fenerbahçe küme düşmez” diye espri yapıyor.
Ben ise geçen hafta oynadıkları UEFA kupası maçında kalmışım. Bu maç berabere bitebilir. Nitekim öyle de oluyor. Maç 2-2 sonlanıyor. Ama asıl maç orta sahada yeniden başlıyor. Futbolcular birbirine giriyor. Saha ana baba günü.. Kimin kime niçin vurduğu karmaşada ilk anda anlaşılamıyor. Spiker belki bizden daha iyi bir görüşe sahip “Hasan Şaş, Skrtel’i yumrukluyor” diye anlatıyor. Araya girenler ve orada da bitiş düdüğü çalıyor.. Görüntüler salona dönüyor. Sayın Fatih Terim Fenerbahçe yönetenleriyle tokalaşıyor. Sayın Ali Koç’la öpüşüyor. Ne kadar güzel. Bu güzellikleri yine spikerin muhabire dönüşü ile kapatıyoruz. 22 yaşında bir Fenerbahçeli gencin maç başlamadan önce kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğini anlatıyor. Ve duygulandıran bir davranışta FENERLİ seyircilerden geliyor. Bu olayın etkisiyle seyirciler hep birlikte maçtan vazgeçerek gencin kaldırıldığı hastaneye gidiyorlar. Ama ne yazık ki, genç yaşamını yitirmiş durumda. Daha sonra Sayın Fatih Terim’in maçın hakemine saydırdıkları anlatılıyor. “Bundan sonra ya ben ya sen” diyor Aydınus’a ve de sinkaflıyor. Duymadık ama söylenenler, yazılanlar böyle diyor. Biz onların yalancısıyız. Yanlış olursa özüre hazırız. Bir derbi böyle sonlanıyor.
Geçen hafta Sayın Valimiz Salim Demir medya dernekleri yöneticilerini makamına kabul etti. Dünya Medya Günü’müzü kutladı. O an tayin olayı yoktu. (Kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum) Ve bizim derneklerde yaşadığımız sıkıntılara son verebilmek için büro yapılması için girişim başlattı. İşte orada Uşak Gazeteciler Dernekleri Başkanları olarak bizler mutlandık, umutlandık. Sayın valimize “bizim nikahımızı kıyıverin gelmişken” dedik. Yıllardır birleşemiyoruz. İşte burada da ya ben ya hiç kimse sözü öne çıkıveriyor. Sağolsun bir arkadaşım “ben başkanlıktan vazgeçiyorum ve de isterseniz derneği de fesih ederim” deyiverdi. Ne güzel dedim. Haydi hayırlısı inşallah birleşme gerçekleşir ve 10 Ocak’ta tüm Uşaklı gazeteciler bir çatı altında olurlar. Ya ben ya hiç kimse demenin bir anlamı kalmaz aramızda.
Ve bir başka ayrışım da Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nda yaşanıyor. Geçmiş yıllarda federasyon seçimlerini kaybeden Sayın Nuri Kolaylı, arkasına aldığı bir takım destekçileriyle yeniden oluşuma gitmiş ve “Konfederasyon” kuruvermişti. Kendini bir anda genel başkan olarak gören Kolaylı, bazı yetkili kurumlara da seçilince ipin ucunu gevşeterek yoluna devam etmektedir.
Geçtiğimiz günlerde de yine diğer federasyonda seçimler yapıldı. Öncesinde herkesin duyacağı bir tonla belirtmiştim. “Ey arkadaşlar. Bu seçimler iki listeyle yapılırsa sonrasında bir doğum gerçekleşir. Etmeyin, yapmayın. İki adayı bir odaya kapatalım bir şekilde anlaşsınlar” dediysem de bunda muvaffak olamadık. Nitekim seçimler bitti. Herkesin aklında yeni bir şeyler oluşmaya başladı. Önce İskenderun deklarasyonu, sonra Beypazarı platformu duyurusu. Olacağı buydu zaten. İnsanoğlu ya ben ya hiç biri demekten vazgeçmiyor. Bu dün de böyleydi bu gün de böyle olmaktan geri durmadı.
Seçimlerin şaibeli ve divan başkanının yanlı olduğu iddiaları açıklığa kavuşturulmadan birbirini suçlamalar akıl almaz ölçüde sürdürülmektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse, yapılan seçimlere çok fazla müdahil olamadım. Kimseyi incitmek istemedim. Söz veripte caymışlık yapmadım. Doğru bildiğim ve mantığıma uygun şekilde oyumu kullandım. Kazananı da kaybedeni de tebrik ettim. Ama sonrasında söylenenleri asla kabullenemedim. Yani sözün özü “ağzı olan konuştu”. Bilen de bilmeyen de içinde, araya girip bir şeyler söyleyeyim dedimse de sabrettim. Zira hepimiz bu geminin içindeydik ve amaçlarımız aynıydı. Ama gerçekten haddini aşanlar oldu. Sonuç, ne yazık ki yeni bir oluşum..
Hiçbir zaman kabullenemem. Mücadele bu zeminde olur. Kaybeden yeniden kazanmak için çalışır. Kazanan peşimden gelen var diye daha bir azimle daha bir dikkatle görev yapmaya devam eder. Bir de şunu anlayamadım. Seçimin diğer tarafında yönetimden gelen bir çok arkadaşımız var. Yani yapılacakları yapmaya muktedir yetkili insanlar iken oradan ayrılmalarını hala anlamış değilim . Olan oldu biten bitti.
Doğrusu tam “birlik olalım” derken ve seçim öncesi herkesin dilinde bu kelime varken nereden çıktı bu platform. Bu deklarasyon. Hani herkes birbirini kucaklayacaktı. Aslında vakit geç değil.. Haydi..
Ya ben ya hiç kimse demek kimseye yaramaz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyebilmeliyiz. Kabullenebilmeliyiz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.