Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

DELİ KANLI

Daha dün annemizin, bir parçacık ekmeğin üstüne sürdüğü salçayı yalaya yalaya yerken ne çabukta büyüdük hatta yaşlandık. Ne ara bu yaşlara geldik anlayamadım. Çocukluğu geçtim de "deli” kanlı çağlarım nasıl da hızlı geçivermiş. Bu eskiler nasıl da herşeyi tam gediğine oturtuveriyorlarmış, deli kanlı diyerek. Bugün için "delikanlı" olarak yazılıp kullanılan bu sözcüğün içindeki "deli" kelimesini vurgulamak adına özellikle ayrı yazmayı tercih ettim. Gerçekten de insanın nasıl da deli çağlarıdır o yıllar. Resmen kanının içine bir delilik enjekte edilmişte, seni fütursuzca, istediği gibi yönlendirebilmektedir. Bizim o çağlarımızda ne kadar delilik olsa da; bu durumun, kişiliğimizi, ahlak anlayışımızı, dünya görüşümüzü bozmasına izin vermedik tabii ki! Yani ipleri kaptırmadık, yoldan çıkmadık. Bizim deliliklerimiz küçük, masum, kendi kendimize olan deliliklerdi. Ki şimdi bile "gençlikte olur böyle şeyler" diye geçiştirirken suçluluk duyulmayacak cinslerdendi. Gençliğimizde gerçekten de "ben hep 50 liralık alıyorum" denilen ölçüsünden Hacı Murat'a 50 liralık benzin alıp çılgınca ordan oraya cirit atmak... Bir aracın peşine takılıp anlamsızca öylesine kilometrelerce gitmek, sonra da en yakın bir ağaç altında soluk almak için oturmak ve orada öylece kalmak, bugün bana gerçekten de kanı deli olanların işi gibi geliyor. Yazın neyse de, kış günlerinde bile evinde sıcacık oturacakken sokaklara çıkıp gece yarılarına kadar soğuğa aldırmadan, büyüklerin tabiri diliyle "it gibi" dolaşmak delilik değil miydi acaba?... Gençliğimizdeydi, eskilerin anarşik olaylı, kargaşalı günlerinden birisiydi. Elli kişinin yüzelli kişiyi kovalayışını sanki bir film setinde izler gibi seyrediyordum. Kaçanlardan birisi hem kaçıyor, hem de bağırarak küfürler savuruyordu. En son raddesinde, "sizin hepinizin anasını .... .. o seyredenler, sizin de!..." deyince nereden tahrik olduysam kenardaki en yakın taşlardan alıp atarak kovalamaya başladım. Dedim ya kaçanlar yüzelli, kovalayan elli kişi kadar. Bir ara dengeler değişince üzerimize taş yağmaya başladı. Yerden yeni bir taş alıp atmak için kafamı çevirince büyükçe bir taşın yerden sekip üzerime geldiğini gördüm. Ama saniyelik bir olay tabi ki. Ne kadar sakınsam da kocaman taş olanca şiddetiyle kulağıma çarpmıştı. Birden kanlar boşaldı. Kulağımı tutarak babamın işyerinin yanındaki Doktor Mustafa Kurt amcanın muayenehanesine kendimi zor attım. Doktor baktı, temizledi; "dikiş atacağız" dedi. "Eyvahh!" dedim, "b..ku" yedik. Çare var mı, adam uyuşturmadan, narkozsuz hatır hatır dikti kulağı. Allah'tan kıkırdak kısmıymış da pek acımadan atlattık olayı. Yahu delilik değil de nedir bu!.. Elin üç ayaklı beş keçisinden sana ne!.. Orda onca kişi var, ya o taş alnının ortasına, gözüne, suratına gelseydi ne olurdu düşündün mü hiç? Ortaya edilen küfürü niye üstüne alınıyorsun... desekte kandaki "delilik", deli kanlılık işte... Şimdi artık o deli yaşlar, çılgın çağlar çok uzakta kaldı. Kim ne dese de yolun sonuna doğru zaman daha hızlı ilerliyor. "Ömür ne ara geçti?" diye sorsak; hayat şartları, geçim derdi, yetmedi, bitmedi diyerekten ömrümüzü bozuk para gibi harcadığımızı fark edemiyoruz. Dahası, kim söylediyse ağzına sağlık, çok güzel ve anlamlı bir söz söylemiş, "İnsanlar 50'sine kadar para kazanmak için sağlıklarını harcarlar, 50'sinden sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlar"... Büyüklerimiz, "sağlıkta çağ atladık”... “Eskiden olan kuyrukları unuttunuz mu?" diyorlar. Bugün hem de bu ekonomik şartlarda aylarca randevu alınamayan hastanelerde her türlü sağlık problemini para ile çözülebilecek bir sistemi getirenler sayesinde o parayı da bulabilirsek!...
Ekleme Tarihi: 19 Nisan 2022 - Salı

DELİ KANLI

Daha dün annemizin, bir parçacık ekmeğin üstüne sürdüğü salçayı yalaya yalaya yerken ne çabukta büyüdük hatta yaşlandık. Ne ara bu yaşlara geldik anlayamadım. Çocukluğu geçtim de "deli” kanlı çağlarım nasıl da hızlı geçivermiş.
Bu eskiler nasıl da herşeyi tam gediğine oturtuveriyorlarmış, deli kanlı diyerek. Bugün için "delikanlı" olarak yazılıp kullanılan bu sözcüğün içindeki "deli" kelimesini vurgulamak adına özellikle ayrı yazmayı tercih ettim. Gerçekten de insanın nasıl da deli çağlarıdır o yıllar. Resmen kanının içine bir delilik enjekte edilmişte, seni fütursuzca, istediği gibi yönlendirebilmektedir.
Bizim o çağlarımızda ne kadar delilik olsa da; bu durumun, kişiliğimizi, ahlak anlayışımızı, dünya görüşümüzü bozmasına izin vermedik tabii ki! Yani ipleri kaptırmadık, yoldan çıkmadık. Bizim deliliklerimiz küçük, masum, kendi kendimize olan deliliklerdi. Ki şimdi bile "gençlikte olur böyle şeyler" diye geçiştirirken suçluluk duyulmayacak cinslerdendi.
Gençliğimizde gerçekten de "ben hep 50 liralık alıyorum" denilen ölçüsünden Hacı Murat'a 50 liralık benzin alıp çılgınca ordan oraya cirit atmak...
Bir aracın peşine takılıp anlamsızca öylesine kilometrelerce gitmek, sonra da en yakın bir ağaç altında soluk almak için oturmak ve orada öylece kalmak, bugün bana gerçekten de kanı deli olanların işi gibi geliyor.
Yazın neyse de, kış günlerinde bile evinde sıcacık oturacakken sokaklara çıkıp gece yarılarına kadar soğuğa aldırmadan, büyüklerin tabiri diliyle "it gibi" dolaşmak delilik değil miydi acaba?...
Gençliğimizdeydi, eskilerin anarşik olaylı, kargaşalı günlerinden birisiydi. Elli kişinin yüzelli kişiyi kovalayışını sanki bir film setinde izler gibi seyrediyordum. Kaçanlardan birisi hem kaçıyor, hem de bağırarak küfürler savuruyordu. En son raddesinde, "sizin hepinizin anasını .... .. o seyredenler, sizin de!..." deyince nereden tahrik olduysam kenardaki en yakın taşlardan alıp atarak kovalamaya başladım. Dedim ya kaçanlar yüzelli, kovalayan elli kişi kadar. Bir ara dengeler değişince üzerimize taş yağmaya başladı. Yerden yeni bir taş alıp atmak için kafamı çevirince büyükçe bir taşın yerden sekip üzerime geldiğini gördüm. Ama saniyelik bir olay tabi ki. Ne kadar sakınsam da kocaman taş olanca şiddetiyle kulağıma çarpmıştı. Birden kanlar boşaldı. Kulağımı tutarak babamın işyerinin yanındaki Doktor Mustafa Kurt amcanın muayenehanesine kendimi zor attım. Doktor baktı, temizledi; "dikiş atacağız" dedi. "Eyvahh!" dedim, "b..ku" yedik. Çare var mı, adam uyuşturmadan, narkozsuz hatır hatır dikti kulağı. Allah'tan kıkırdak kısmıymış da pek acımadan atlattık olayı.
Yahu delilik değil de nedir bu!.. Elin üç ayaklı beş keçisinden sana ne!.. Orda onca kişi var, ya o taş alnının ortasına, gözüne, suratına gelseydi ne olurdu düşündün mü hiç? Ortaya edilen küfürü niye üstüne alınıyorsun... desekte kandaki "delilik", deli kanlılık işte...
Şimdi artık o deli yaşlar, çılgın çağlar çok uzakta kaldı. Kim ne dese de yolun sonuna doğru zaman daha hızlı ilerliyor. "Ömür ne ara geçti?" diye sorsak; hayat şartları, geçim derdi, yetmedi, bitmedi diyerekten ömrümüzü bozuk para gibi harcadığımızı fark edemiyoruz.
Dahası, kim söylediyse ağzına sağlık, çok güzel ve anlamlı bir söz söylemiş, "İnsanlar 50'sine kadar para kazanmak için sağlıklarını harcarlar, 50'sinden sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlar"...
Büyüklerimiz, "sağlıkta çağ atladık”... “Eskiden olan kuyrukları unuttunuz mu?" diyorlar. Bugün hem de bu ekonomik şartlarda aylarca randevu alınamayan hastanelerde her türlü sağlık problemini para ile çözülebilecek bir sistemi getirenler sayesinde o parayı da bulabilirsek!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.