Bu hafta başında gündem dolu, kafalar karışık, ortam gergin. Hangi konuya el atsak da güzel bir şeyler yazsak diye düşündüm ancak hiç olumlu bir konu bulamadım. HER DURUMDA OLUMSUZLUK VAR!...
Haftaya sabah sabah bir dehşet haberiyle başladık. İzmir Balçova’da bir şahıs pompalı tüfekle polis karakolunu basıyor, Emniyet Müdürü ile bir polis memurunu şehit ediyor. Olayın en kritik noktası ise bu şahsın 16 yaşında bir genç, bir çocuk olması... Televizyonlarda bol bol çukurlu vadili, çeteli kavgalı, vurdulu kırdılı dizlerle biz hazırlamadık mı bu ortamı?... Nereye gidiyoruz böyle?
.
* * *
CHP’ye kayyum ataması ülkede ortamı gerdi. Hukukçular ve siyasiler “Bir partiye kayyum atanması nerede görülmüştür” derken 16 Nisan 2025 tarihinde de İletişim Başkanlığı da; Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, "CHP'nin 38. Kurultayı iptal ediliyor, CHP'ye kayyum atanıyor" şeklindeki iddialar manipülasyondur” demişti.
Bu işin de can alıcı noktası CHP’ye atanan kayyumun CHP’den ihraç edilen birinin, Gürsel Tekin’in olması.
Garip değil mi? Birileri CHP’ye kızan CHP’lileri arayıp, bulup CHP’ye karşı kullanıyor. Bu durum kurnazlık mı yoksa başka bir adı var mı? Bakınız aylardır soruşturmalar, gözaltılar, baskınlar ve bunların arkasında ya itirafçı, iftiracı birileri var ya da CHP ile problem yaşayan bir CHP’li var!...
CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde çok kritik olaylar yaşanıyor. Kayyum Gürsel Tekin’in geleceğini öğrenen partililer bina önünde nöbet tutarken, olağanüstü sayıda polis de bölgeyi abluka altına almış durumdalar.
Bu durum, bu kargaşa, bu olumsuzluk inşallah kötü olaylara sebep olmaz.
* * *
Bu hafta 12 Eylül Askeri Darbesi’nin 45. yılına ulaştık. Acısıyla, işkencesiyle, ölümleriyle, demokrasiye darbesiyle ve darbe gücüyle insanlığından çıkanlarıyla bu günü nefret ve acılarıyla hatırlıyoruz.
Elbette darbenin anlamını ve nelere mâlolduğunu yaşayanlar bilir. O günleri işkenceyle, baskıyla, korkuyla geçirenler bilir. Ama her ne olursa olsun anarşiyi bahane göstererek darbe yapıp sonra da raydan çıkanlar ilahi adalet karşısında hesap vermelidirler, verecekler de!...
* * *
Geçen haftayı voleybolda ve basketbolda heyecanlı ve galibiyetli maçlarla geçirdik. Bayan voleybolcuların ardından erkek basketbolcular da aldıkları galibiyetler üstünlüklerini perçinlediler. Bayanlarımız Dünya 2.si olarak adını bir kez daha duyurdu.
Hemen arkasından Dünya Kupası elemelerinde milli futbol takımımız Gürcistan’la karşılaştı. Bu maç da nefes kesti. Ancak 3-0'dan sonra 10 kişi kalan takım Gürcistan’ın iki golüne engel olamaması ve dahi ataklarına devam ederek neredeyse beraberliği sağlama noktasına gelmesi de nefesleri kesti. Ancak pazar günü karşılaştığımız İspanya, güçlü bir tokat ve 6-0'lık galibiyetle bize adeta “dur” dedi.
Karşılaşmayı izleyenler nasıl bir yorum yapacağına karar veremiyorlar. Bizler de izledik ve İspanya’mı çok iyiydi, biz mi çok kötüydük karar veremiyoruz. Yani millilerimizin İspanyalı ünlü oyuncular karşısında sanki bacakları titreyerek oynamaları beni ve milli duyguya sahip sporseverleri rahatsız etti. İsabetsiz paslar ve her kazanılan topun adeta rakibe hediye edilmesi “pes!” dedirtti.
Neden...
Neden ama neden her durumda, her olayda böyle olumsuzluklar yaşanıyor...