Bu günlerde çok konuşulan iki mesele var. Birincisi malum seçim. 31 Mart 2024'te yapılacak olan yerel seçimler için aday açıklamaları, seçim hesapları, kazanma planları oldukça hareketlendi. Elbette konuşulacak, koşturulacak. Hesaplar da yapılacak, planlar da hazırlanacak. Ancak bu işler için sanki biraz erken değil mi? Aradaki dört aylık sürede nice olur şu adayların halleri.
İkinci meselemiz de ülkeyi sarsan şu dolandırıcılık mevzuları. Dilan Polat ile başlayan ve ardı arkası kesilmeyen hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve kolay para kazanma sistemleri. Bu kadar yüksek rakamlardaki paraları kimler, nasıl kopkolay kazanıyor, bu işler nasıl oluyor.
İnsanlar kolay ve çok para kazanma hırsıyla gözünün önünü göremez hale gelmiş. Az parayla kısa zamanda çok para kazanma düşüncesi gözlerinin önüne perde çekiyor. Yolsuzluğun, hırsızlığın çeşidi çok. İnsanlar yaşadıkça ve zora girdikçe bunlar daha da çok artacaktır.
Çok geçmişe dalmadan henüz üç beş ay önce sıfır araç alırken bayilerin, satış elemanlarının yaptığı entrikalar şaşırtıcı boyutlara ulaşmıştı.
Araba alacak insanlar yüz binleri aşan rakamlarda esas adı rüşvet olan ama daha yumuşak hediyeydi, donanımdı, aksesuardı gibi isimler takılan onca paralar ödemişlerdi. Neden oldu, nasıl oldu kimsenin aklı almadı. O günlerde gıdım gıdım bulunan araçlar bugün nasıl oldu da bayilerin önüne çakıldı kaldı. Bu meselede sorulacak soruların en önemlisi de, "iktidar bunlara neden, nasıl izin verdi?"...
Neyse... Bu işler çok derin (!) sırlara doğru uzanıyor. Bizi de aşar sizi de...
Neredeyse haberlerin tamamını meşgul eden güzellik merkezi adı altında başlayan bu ifşa olayları nereye kadar uzanacak merak ediliyor doğrusu. Sosyal medya fenomenliği, saadet zinciri, özel fon oluşturma girişimleri, özel faiz lobisi bir yerlere kadar uzanmış görünüyor. Siyaset dünyası, ki yukarılardaki bazı galantörlere uzandığı korkusuyla çok fazla kurcalanmıyor, kurcalanamıyor. Sanat, spor camiasına kadar nasıl uzanmış bu “PARA” hikayeleri. Aklı başında bilinen sporcular bir not kağıdıyla milyon dolarları birilerine nasıl emanet etmiş, çözebilen var mı? Ya insanlar kazandığı paranın değerini bilmemiş ya da gibi çok para kazanma hırsı gözlerini kör etmiş. Peki ya bugün önümüze getirilen akıl almaz para kazanma sistemleri neyi ifade ediyor.
Öncelikle kısa yoldan çok para kazanma hırsı toplumun ahlâkını temelden bozuyor. Bu hırsa kapılan insanlar başkalarının yaptığı toplum ve ahlâk dışı hareketlerle kişiliklerini ve benliklerini kaybediyorlar. Şaklabanlıkların, evindeki özel yaşamın, yalnız başına bile yapamayacakları uygunsuz durumlarının videosunu çekip internette tüm dünyanın seyrine sunuyorlar. Son derece iğrenç olan bazı video paylaşımlarıyla para kazanmayı amaçlıyorlar. Her şeyden önemlisi de bunu çok olağan bir durummuş gibi kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Esasen çok acı, bir o kadar da kötü bir durum bu. Ancak yukardakiler milyon dolarları götürürken, onlara özenerek böyle şeyler yapmayı da kendileri için meşru olarak görüyorlar.
Dönüp dolaşıp geldiğimiz yerde "üzüm üzüme bakarak kararır" dedikten sonra, karşılıklı olarak birbirlerine söyledikleri, "tencere dibin kara, seninki benden kara" atasözleri geliveriyor aklımıza. Bu olaylar ve karşılıklı özenmeler adeta domino taşı gibi silsile halinde topluma yayılıyor. Ardından ahlâki çöküş başlıyor, karakterler zayıflıyor, kişilikler bozuluyor ve toplum bir çıkmaza doğru sürükleniyor.
Ne yazık ki dünya döndükçe dolandırıcılığın, fırsatçılığın ve üç kağıtçılığın sonu asla gelmeyecek. Kötüler hiçbir zaman yok olmayacak. Devlet eliyle bile bir koyup üç alma düşüncesini gördüğümüz şu hayatta çaresiz kalan insanlar ne yapsın siz söyleyiverin.
İş gene esiri olduğumuz internet ve telefona geliyor. Kimsenin elinden telefon düşmüyor. İnsanlar elinden telefonu bırakmıyor, cebine koyduğu telefonu bakmadan geçirilen süre sayısı 5 dakikalara düşmüş. Hiç kimse telefonu bırakması için çoluk çocuğuna söz geçiremiyor. Ne olacak böyle bu işler.
İşin püf noktası ve yapmamız gereken doğru iş ise bizler kendimizi bu uygunsuz durumlardan koruyup kurtarmalıyız. Teknolojik gereksizliklerden de kendimizi korumalıyız. Ki insanlığımızı, vicdanımızı, ahlâki değerlerimizi koruyabilirsek bizden zengin, huzurlu hiç kimse olmaz. Kısa yoldan para kazanmayı herkes becerebilir ancak böyle bir imkan varken kişiliğinden ödün vermemektir dürüstlük, büyüklük. Tercih sizin artık!..