Bayramlar dedik; Ramazan bayramını, 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı kutladık. Seçimler dedik; 14 Mayıs milletvekilliği, cumhurbaşkanlığı seçimlerini, olmadı 28 Mayıs’ta 2. tur cumhurbaşkanlığı seçimlerini tamamladık. Bayramdı, seçimdi derken sıra geldi asıl meselemiz GEÇİM’e...
Geçim derken de hakikaten en önemli sorunumuz geçim. Yani piyasanın durumu malum. Kaygılarımız, kuşkularımız büyük. Her şeyin bırakıldığı “seçim sonrası” insanlarda adeta sendrom oluşturdu. Vatandaşın da en çok korktuğu ve kaygılandığı konu seçim sonrası gelebilecek zamlardı. Ne yazık ki onun da ayak sesleri bir kenardan duyulmaya başlandı. Ama işin gerçeği o zamların da kurtuluşu olmadığıydı.
Seçim geçti, kazananlar-sevinenler oldu, kaybedenlerüzülenler oldu. Sonuçlarla ilgili söylenecek çok şey yok. Ülkede yarıdan bir fazlası hangi tarafa oy verdiyse o taraf kazandı. Yani söylediğimiz gibi bunlar geride kaldı. Şimdi yapacağımız en önemlisi önümüze yönelim işimize bakmamız.
Patates, soğan, seçimleri etkilemedi. Yani vatandaş resmen ve yüksek sesle “patates-soğan isterse yüz lira olsun, benim oyum belli” dedi.
Elbette çoğulcu demokrasilerde herkes hürdür, oyunu istediği yere verebilir. Ancak bu koşullarda işin sonucuna da katlanmak şarttır. Ama her koşulda bizim tek temennimiz; patates-soğan, pazar fiyatları düşsün, akaryakıt, doğalgaz, elektrik fiyatları yükselmesin, döviz yerinde sabit kalsın bize yeter. Her bir şeyin bağlı olduğu ve birçok ürünün bunlara bağlı olarak yükselmesini istemiyoruz. Ancak bunlar sabit kalırsa çoğu şeyin fiyatı düşer.
Bunca olayın içinde her zaman söylediğimiz bir gerçeği daha tekrar etmek isteriz. Ülkemizdeki sıkıntılar ancak ve ancak üretimle giderilir. Çiftçi desteklenmeli, üreticiye sahip çıkılmalı. Köylünün tohumu, gübresi, mazotu ucuza verilmeli. Özellikle küçük esnafa gerçek anlamda destekler gerekiyor. Çoğu esnaf imkânsızlıklarından malzeme alamazken, sıkıştığında kredi kartından aktar-döndür yaparken bir aralık kredi kartlarındaki limitlerin düşürülmesi, vadenin kısalması bile kayda değer bir darbedir.
Ne yazık ki Esnaf Kefalet kredilerini de her isteyen alamıyor, kefil bulmak, teminat göstermek, ipotek vermek herkesin imkânı olan bir şey değil. Hadi bunları hallettin, o kesintisi, bu kesintisi, depozitosu, rehini kılı tüyü derken o da çıkmaza giriyor.
Yeni iktidarın şimdiye kadar çok büyük kuruluşlara yaptığı yardım ve destekleri gerçek anlamda zor durumda olanlara yapması en büyük beklentidir. Ne yazık ki sıkıntıları giderecek çözüm buradadır. Çalışanın ücretini belirlerken işverenin cebinden çıkacağı asgari ücrette cömert davranan iktidar sahipleri nedense aynı cömertliği emeklide yapmaktan çok bariz bir şeklide kaçmaktadırlar.
Bu ülkede gelir dağılımında adalet sağlanmadan samimi bir anlamda istikrar sağlanamaz. Bir malul emekli 5 bin lira maaş alırken iki yıl vekillik yapan birine 50 bin liralarda emekli maaşı verilmesi adaletin “a”sı ile bağdaşmaz. Bu sebeple yeni iktidarın gerçek anlamda ve köklü olarak adil, samimi ve insanlar arasındaki gelir uçurumunu kapatacak güzel bir gelir dengesi sağlaması gerekiyor.
Şimdi bir vatandaş olarak biz işimize bakıyoruz, bakacağız da ama sizler de lütfen tabanın sesine; emeklinin, işçinin, esnafın, dar gelirlinin sesine kulan verin. Sizler de işinize bakın, bizleri mutlu edin...