Bir cennet misaliydi yurdumuz. Havası, suyu, taşı, toprağı şarkılara ilham olmuştu. Bizlere bahşedilen bu topraklarda dünyanın en lezzetli sebzeleri, meyveleri yetiştirdi. Hep söyleriz, eskilerde yetişen domatesin tadını, tuzunu asla yeniden bulamıyoruz artık. Her şey bozuldu ancak bu gidişi herkesten önce biz kötüye yönlendirdik. Güzelim verimli arazileri betonlarla do-nattık. Ağaçları söküp yerlerine soğuk, cansız binalar diktik. Bereket fışkıran tarlalara fabrikalar kurduk.
Halbuki diğer milletler nerede verimsiz, kıraç araziler var, oraları yerleşim için kullanıyordu. Bizler bunları düşünemedik, ya da düşünmemizi istemediler. Daha dün Ankara'nın göbeğinde ağaçları kesip yol yapmadılar mı. Gezi parkında betonlaşma için herşeyi göze almadılar mı? Demek ki neymiş, rant her zaman parkın, menfaat sağlığın önüne geçiyormuş.
Ama yazık ediyoruz. Kendimize, çocuklarımıza, geleceğimize yazık ediyoruz. Bunları düşünmüyor gibi bir süredir de genetiği oynanmış İsrail tohumunu, fidanını kullanmak için yarışıyoruz. Yasalar çıkarıyor, teşvikler veriyoruz. Yazının devamını ve İsrail tohumu ve fidanıyla ilgili gerçekleri önümüzdeki hafta paylaşacağız.