Ülke olarak zor dönemlerden geçtiğimizin farkındayız. Yaşayıp görüyoruz. Uyumuyoruz, ayaktayız. Biliyoruz iç ve dış sorunların ağırlığını. Dayanıyoruz, dayanacağız ve de asla pes etmeyeceğiz. Bunu başkaları istiyor diye değil, içinde yaşadığımız, atalarımızın bize emanet bıraktığı bu cennet vatanımızın sonsuza yaşaması için, toprak için toprağa düşmüş ve düşmekte olan aziz şehitlerimiz, dinimiz, bayrağımız için yapacağız. Sorunların zorluğu karşısında asla karamsarlığa düşmeye-ceğiz. Bizim, Mustafa Kemal Atatürk gibi Allahın hiçbir millete nasip etmediği bir önderimiz var. O’nun yaşadığı dönemin koşulları bizimkine göre çok daha zordu. “Kısa zamanda büyük işler başaracağız” diyerek yola çıkıp nasıl başarılı olmuşsa biz de O’nu örnek alarak güçlükleri yeneceğiz. Dış politikada mı, iç politikada mı, ekonomide mi, milli eğitim alanında mı, askerlikte mi, din alanında mı; hangi konuda dara, tereddüde düşmüşsek Amerika’ya, Rusya’ya, Almanya, Fransa’ya değil; ulu önder Atatürk’ümüze baş vuracağız. O’nun NUTUK adlı eserini elimizden bırakmayacağız. Çözüm, Atatürk’tür, Türkiye Atatürk; Atatürk, Türkiyedir. Atatürk veya Atatürkçülük; bir ütopya, bir hayali varlık değildir. Yaşanmış olan gerçeğin ta kendisidir. Bir insan; ben Müslümanım diyorsa o Müslümandır ona, sen hristiyansın diyemeyiz. Aynı şekilde Hristiyan olana da sen Müslümansın deme hakkımız yoktur. Bir insan, ben Atatürkçüyüm diyorsa Atatürkçüdür. Çünkü; ona inanmış, güvenmiştir. Sözde Atatürkçü, gardrop Atatürkçü gibi yaftalamalar Atatürk’e yapılmış hakaretlerdir, basit görmelerdir. Fatih Erbakan bile ben Atatürkçüyüm diyorsa konu, anlaşılmıştır. O’nu sorgulamak herkesin haddi değildir. Son zamanlarda Atatürk’e saldırılar artmakta, heykelleri yıkılmaktadır. Zaten O da şöyle söylemiştir “Beni anlayamadıysanız, gösterdiğim çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkamadıysanız yıkın diktiğiniz heykellerimi, unutun tüm dediklerimi”… Necati Ertuğrul