Kaldırımlar; şehirde yaşayanların bir parçasıdır. Ama; çoğu insan kaldırımların değerini bilmez. Basit görür, “Aman canım, bana ne” der geçer. Halbuki kaldırımlar; kimi kimsesi olmayanlara, gariplere annelik yapar. Herkes evlerine çekildikten sonra garipleri bağrına basar. İşsiz güçsüz olanların kafa dağıttıkları yerlerdir kaldırımlar. Ömrümüzün büyük bir bölümünün kaldırımlarda geçtiğinin farkında mısınız bilmem. Bir aşağı bir yukarı buralarda olta atarız. Evde canımız sıkıldığında buralarda ferahlarız. Arkadaşlarımızı, dostlarımızı buralarda görür, hoş muhabbetler ederiz. Alış verişlerimizi, türlü ihtiyaçlarımızı buralarda hallederiz. Millet olarak çok önemli şeyleri basit, değersiz görme alışkanlıklarımız var. Bunlardan biri de kaldırımlardır. O kadar gelip geçiyoruz, kaldırımların ne durumda olduğunun farkında mısınız? Öncelikle esnaflarımıza bol kazançlar diliyorum. Ancak; gördüğüm yanlışlıkları, haddi aşmaları da söylemekten geri durmayacağım. Örneğin; adamın kahvehanesi var; içerisi dururken çıkarmış masa, sandalyeleri kaldırıma, müşterilerini orada ağırlıyor. Oradan geçmek durumunda olan kadınlar, okul öğrencileri, yaşlı insanlar, kaldırım dolu olunca yolun ortasına inmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla motorlu araçlarla karşı karşıya kalıyorlar ve tehlike geçiriyorlar. Kendi kendimize soralım bakalım, insanlara bunları yaşatmaya hakkımız var mı? Sadece kahvehaneler, çay ocakları mı? Aynı şekilde lokantalar, manavlar, bakkallar, marketler, hırdavatçılar, beyaz eşya satanlar, ayakkabıcılar. Ve daha binlercesi. Böyle yapanlara diyoruz ki; kardeşim yapmayın böyle. Malınız içeride dursun. Hem malınız toz toprak olmaz, mikrop saçmaz. İnsanlar aptal değil. Banaz küçük şehir. Kim kimin nerede ne sattığını, kimden beş kuruş aşağıya veya pahalıya verdiğini adı gibi biliyor. Dükkanınızın önünden geçmek isteyen ancak; kaldırımlar işgal edildiği için kaza yapan hamile bir kadının, okula giden minik bir yavrunun, yaşlı bir amcanın vebalini dükkanınızı satsanız ödeyebilecek misiniz?.. Kaldırımlardaki olumsuzluklardan elbette sadece esnaflarımız sorumlu değildir. Şehirlerin gelişip büyümesiyle kaldırımlar yetersiz kalmaktadır. Plansız programsız yapılaşmalar, rastgele dikilen ağaçlar, kaldırımların orta yerlerine yerleştirilen elektrik ve telefon direkleri, panoları, araçların park yeriymiş gibi oralara arabalarını park etmeleri kaldırımların kullanımını çok ama çok güçleştirmektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi atılan çöpler, köpek, kedi pislikleri, daha yüzlerce olumsuzluklar, sağlığımızı ve hayatımızı tehlikeye atmaktadırlar. Burada bir anımı anlatacağım. Otuz sene önce seminer için Aydın’ın Ortaklar ilçesine gitmiştim. Sabahleyin otobüsten indiğimde sanki ayrı bir dünyadaymışım gibi geldi bana. Parklar, bahçeler renk renk çiçeklerle bezenmiş. Yollar, kaldırımlar tertemiz mis gibi kokuyordu. Oradaki birisine niye böyle dedim. Bizim buralar, ayda bir, deterjanlı suyla yıkanır dedi. Şimdi soruyorum, Banazımızın kaldırımları ayda bir kere, ayda olmazsa üç ayda, olmazsa altı, o da olmazsa yılda bir defa yıkanamaz mı? Bir şehrin gelişmişliği kaldırımlarından belli olur. Diyeceksiniz ki bunlar eğitim ile olur. Evet, ama eğitimle de on, yirmi, elli yılda olacak iş değil. Banaz halkı olarak bütün kurum ve kuruluşlarıyla el ele vererek; sözde değil özde bir cennet köşesi yapmaya var mısınız ilçemizi?Ama bunun için bize gönüllü önderler gerek. Bir adım öne çıksın da Banaz halkı görsün bu önderleri… Bu vesileyle Banaz halkıma sevgi ve selamlarımı sunuyorum. Umarım herşey istedikleri gibi olur. Necati ERTUĞRUL