Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Vadi Dalkılıç
Köşe Yazarı
Vadi Dalkılıç
 

BÜYÜKLERİMİZ HAFIZAMIZDIR

         Hayatlarımızda yaşadığımız anılarımız bizlerde yaşadığı gibi bizleri çocuklarımıza anlatan bir hatıra defteridir. Bu yazı böyle bir amaç için yazılmıştır.          Annemin babası Banaz ilçesinin Bahadır köyünden Banaz'a 1900'lü yılların başında gelerek İstasyon civarına yerleşen kereste tüccarı, hikayeleriyle ünlü Mehmet Samancı dedemin çocuklarından sadece annem sağ, diğer kendisinden büyük kardeşleri vefat ettiler, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Dedem Mehmet Samancı'ya, anneannem Nazlı Samancı'ya ve ahirete intikal eden tüm akrabalarımıza bu bayram günleri vesilesiyle Allah'tan rahmet diliyorum, hepsi çok renkli insanlardı, çok derin silinmez izler bırakarak ayrıldılar aramızdan. Samancı dedem ve Nazlı anneannemizin kabri yan yana Banaz'daki Uşak çıkışı mevkiindeki şehir kabristanında… Mekanları cennet olsun…           Annem sürekli öksüz büyüdüğünü, kendisi 7 yaşında iken annesi Nazlı'nın kalp hastalığından vefat ettiğini, kendisini ablaları, ağabeyleri ve yengelerinin büyüttüğünü, özellikle de İbrahim dayımın eşi Atike yengemin çok emekleri olduğunu anlatır. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz Samancılar Sokak'ta dayılarım İbrahim, Ali, teyzem Fahriye (Filliyet)ler ile komşu olarak büyüdük, hayatımın en güzel yıllarıdır bu sokaktaki anılarımız. En büyük teyzem Cemile Torbalı'da yaşardı, dayım Ekrem gümrük memuru idi, Kuşadası ve İstanbul'da yaşadı, teyzem Sultan da eşi İsmail eniştemizin İş Bankası Müdürlüğü sebebiyle emekliliğe kadar Banaz dışında yaşadı, 1980'lerden sonra onlar da Banaz'daki ata evlerine yerleştiler. Teyzelerim ve dayılarımla çok anılarımız var ama bir ortak nokta var ki hiç biri hatır kırmadan yaşadılar, çok sevildiler, tekrar nur içinde yatmalarını diliyorum yüce Allah'tan…          Teyzelerimden Cemile Bursalıoğlu Torbalı'da eşi Gültekin Bursalıoğlu ve çocukları ile yaşadı, geçtiğimiz yıl vefat etti, tek kelimeyle anlatılmaz yaşanır tabirinin uyduğu bir kişiydi, hayatımda gördüğüm en fedakar ve misafirperver insandı. Sabırlıydı, tabii ki bu gibi şeylerde eş ve çocuklar çok önemli, eşi eniştemiz Gültekin Bursalıoğlu aynı teyzem gibi o kadar fedakardı ki; Torbalı'daki evinin adı GÜLTEKİN PALAS olarak kaldı zihinlerde. Gültekin Palas denmesinin sebebi 1975 ve sonrasında çeşitli sebeplerle ve özellikle yaz ayında İzmir Fuarı’na giden Banaz'daki kardeşlerin fuar çıkışında 40 km. yakınlıktaki Torbalı'ya gecenin bir vakti gitmeleri, kalmaları, yazlıklarının imkanlarından da faydalanmalarıydı. Bundan hiç gocunmayan, hiçbir şekilde rahatsızlık duymayan kişilerdi. Bazen Torbalı'daki ve yazlıklarında balkona dahi yatak atıldığını, kalabalık çok neşeli kahvaltıları hatırlarım ve özlemle anarım. Teyzemin oğlu fedakar Raif abimiz ve teyze kızlarımız Nefise, Fatma ve Güliz de aynı derecede misafirleri büyük bir sabırla ağırlamışlardır, ne kadar teşekkür etsek azdır. Hele hele İzmir Atatürk Lisesi'nde eğitim almakta iken hafta sonları gittiğim Torbalı'daki teyzemin evinde akıl almaz bir rahatlık yaşadık, banyosundan hafta sonunda dönüşteki kurabiyelerin yapılarak çantama konmasına kadar yapılan iyilikleri ömür boyu dua etsem ödeyemem. Bu vesile ile tüm Bursalıoğlu ailesine tekrar teşekkür ediyorum, ayrıca teyzemin küçük yaşta vefat eden kızı Kadriye ablamıza da Allah'tan rahmet diliyoruz…          Sultan teyzem sakinliği, sevecenliği, masumiyeti ile bir başka güzellikte teyzemdi, Her ne kadar eşi İsmail Küçükçelen eniştemizin İş Bankası müdürlüğü sebebiyle Turgutlu, Alaşehir, Anamur, Devrek gibi yerlerde yaşamalarına rağmen 1980'li yıllarda emeklilik ile Banaz'a yerleşmeleri, makas başındaki her taraftan güneş alan evlerindeki yaşamları çok kaliteli idi. İlk renkli televizyon ile yılbaşını onlarda yaşadık. Genç yaşta geçen yıl vefat eden dünya tatlısı Şahin abim, her zaman örnek olan Giray abim ve çok değerli Duygu ablamlı günlerimiz çok güzeldi. Teyzemin özellikle bayramlardaki ikramları çok kaliteli olurdu, mutlaka kaliteli çikolata ve kat kat yaptırılmış ev baklavası ısrarla ikram edilir ve çok rahat ettirilirdi misafirler. Lise ve üniversite yıllarımda İsmail eniştemizin verdiği bürokratik hayat derslerinden de çok şeyler öğrendik, tekrar rahmet diliyorum. İsmail eniştemin has adamı kardeşim Emrah'tı, Emrah bayram namazından sonra Pinokyo bisikletine biner hemen İsmail Enişte'ye gider ve en büyük harçlığı alırdı. Şimdi en ufak bir hüzün ve sevincimizde ilk aradığımız kişiler Giray abimiz ve Zeki abimizdir sağ olsunlar…                                Fahriye (Filliyet) teyzem hayatım boyunca en yoğun yaşadığımız teyzemdir. Samancılar sokaktaki dedemin verdiği bahçeli arsaya yapılan evlerimiz yan yanaydı. Filliyet teyzem hayatı boyunca sakin, sessiz, olgun kişiliği ile masum izler bırakmıştır herkeste. Hiç kimseye yük olmamış, incitmemiş, kendi halinde şakacı, misafirperver bir kişiliği ile mazlum bir anı bırakmıştır bizlerde. Haftanın 4-5 günü kardeşler arasındaki misafirliklerde çok güzel anılar bırakmıştır teyzelerimiz, hele hele asker daveti için tüm teyzelerimizin salçalı etler ve müthiş pilavlarla davetini ve tattırdığı lezzetleri unutamam, ne kadar dua etsem azdır. Rahmetle andığımız Şerafettin Pekşen eniştemiz Malatya’lı idi, kendisinde Malatya kültürü çok yoğundu, bizler kayısı pestilini, ev sucuk yapımını, misafir ağırlamanın püf noktalarını ondan öğrendik, yeniliğe açık ve cesur birisi idi. Sülalede ilk aracı, videoyu, tv’yi alan kişi olmuştur Şerafettin eniştemiz. 1970'li ve 80'li yıllarda  meşhur olan en büyük aile içi küçük kumar partileri genellikle onun evinde düzenlenirdi, o sigaranın meydana getirdiği duman altındaki oyun sırasındaki mimikleri unutmak mümkün değildir, tatlı sert disiplininden  korkardık ama sempatik adamdı, koyu Fenerbahçeli idi. Banaz'daki misafir ağırlamaya en uygun ortam olduğu için il dışından gelen misafirler genelde Fahriye-Filliyet teyzemin evinde kalırdı, hep bolluk içinde yaşadılar, rahmetle andığımız Kasap Ali’nin oğlu Ekrem abi kurban bayramlarında erkenden gelir hemen ilk kesilen kurban da eniştemin ve teyzemin kurbanı olurdu. Allah mekanlarını cennet eylesin... Teyze oğullarım Zeki, Ali, Nazlı ve Nesrin de aynı kültürle yetiştiler, hepsine teşekkür ediyorum. Teyzemin oğlu Ali küçükken çok hareketliydi, ben sakindim, dedem bayramlarda Ali'ye 2,5 TL, bana 25 kuruş verirdi, zira dedem kavgacı-hareketli çocuğu daha çok severdi.          İbrahim Samancı dayım da çok farklı özellikte bir ağabeydi annemler için. Sakin görüntüsü altında disiplin yatardı, hiç hatır kırdığını görmedik, belediyede nikah memurluğundan emekliydi. Spor Toto hastalığı vardı rahmetli dayımda herhalde ondan da anneme geçti, annem hala sayısal loto, vs her hafta oynar ama tutturamazdı. Dayımın bir kutsi özelliği vardı ki çok işimize yarardı. Nedense eskiden ellerde siğiller çıkardı, annem hemen dayıma götürür, özellikle ayın hilal halinde iken dayım birtakım dualar eder, sureler okur ve sabahına çok ilginç şekilde siğiller geçerdi. Yengem Atike’nin de annemin anlattıkları ile hakkını ödeyemeyiz, zira anneannemiz vefat edince henüz 7 yaşında öksüz kalan annem Gülsen'i kardeşleri ile birlikte büyüten, annelik yapan Atike yengemizi rahmetle anıyoruz, mekanı cennet olsun. İbrahim dayımın çocukları genç yaşta kaybettiğimiz Ahmet abi, Mehmet abi de bizlere hep örnek oldular mekanları cennet olsun, her zaman genç kalan medeni ve Atatürk'çü düşünceyi bizlere aşılayan Refik abimize Allah uzun ömür versin bana ilk kitabı (Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler) alan Refik abinin kitabı güleryüzü ile verdiği anı unutamam, bizlere okuma aşkını aşıladığı için teşekkür ediyorum. Genç yaşta kaybettiğimiz en büyük destekçimiz Ekrem Gündüz eniştemizin eşi Ayten ablamız da sağduyulu ve kararlı kişiliği ile her zaman örnek olmuştur, Aynur ablamızı da sevgi ve saygıyla anıyoruz.           Ali Samancı dayım da Samancılar sokaktaydı, tek katlı ahşap ve kerpiç, betonarme karışımı evimizde uyandığımızda sabah Ormancılık yapan zayıf  bedenli ama sağlıklı dayımın Jawa motosikletini çalıştırırken dar paçalı üniforma pantolonu aklımdan gitmez. Sakin ve içine kapanık sayılabilecek kişiliği altında müthiş bi zekası olduğu belliydi, içinde fırtınalar eserdi, bir defasında kızı Sevgi ablada gördüğüm ve bir bakana veya başbakana yazdığı mektuptaki edebi değer çok yüksekti, hayretler içinde kalmıştım. Banaz'ın ilk belediye başkanlarından Seyit Ahmet Kılınç'ın (Seydamat) kızı ile evli idi. Demirel'in has adamı olan Seydamat'ın kızı, politikacı ailede büyümüş olan yengemiz Saime de her zaman güleryüzle ve şakacı kişiliği ile bizi karşılamıştır, çocukları Sevgi, Sengül, Sami ve Selma da ayrı renk ve iyilikte kuzenlerimdir, selam ve saygılarımı sunuyorum.          Ekrem Samancı dayım hayatım boyunca en az birlikte olma fırsatını bulduğum ama Kuşadası ve İstanbul'da Gümrük Muhafaza memuru olduğu için Banaz'a sık gelemeyen, fakat çok sevilen bir dayımdı. Hafızamdaki en son resmi babamla İzmir Atatürk Lisesi'ne gelmeleri, bahçe giriş kapısındaki ayaküstü görüşmelerimiz ve müthiş sevimli, karizmatik tebessümünü unutamam, çok yakışıklı olan Ekrem dayımı hep çok kaliteli kıyafetlerle; çocukları ve güzel eşi Calibe yengemiz ile birlikteki müthiş aile fotoğrafları ile anımsarım, Calibe yengemiz Kuşadası'ndan köklü bir ailenin kızıdır ve dayıma çok yakışan bir güzellikteki fotoğrafları albümlerimizdedir. Çocukları Günnur abla, ikiz erkek çocukları Erkut ve Korkut da sanatçı kişiliği ile ülke çapında sanatçı, sevilen ve takdir edilen kişiler olmuştur. Her hediye çok değerli ama Avukatlık büromuza bana ve kızım Gülgün'e en güzel hediyelerden biri Erkut'un çizdiği cübbeli karikatürlerimizdir. Bu arada rahmetle anacağım kişilerden biri de Calibe yengemizin babası Banaz'daki evimize misafir olarak gelmişti. Yanında hediye olarak zeytin getirmişti, sabah kahvaltısında bizlere zeytinin elle yendiğinde tadının ancak alınabileceğini, zeytini elle yememizi söylemişti, ben de yıllardan bu yana zeytini elle yemeye çalışırım, hakikaten lezzeti çok farklı geliyor, aynı şeyi kebap için de söylerler ve doğrudur da… Eniştelerimiz, gelinlerimize ve çocuklarına da sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz…           En son olarak annem Gülsen Dalkılıç kaldı. Annem ailenin en küçüğü, kendisi 7 yaşında öksüz kaldığından muhtemelen hayatı boyunca doya doya içten gülmedi. Ben hatırlamıyorum en azından, hep kaygılı, hep ağlamaklı, hep düşünceli. 5 Mart’ta kaybettiğimiz babam Soydan Dalkılıç'a ve Özay, Vadi, Tahsin ve Emrah adını verdikleri çocuklarına çok iyi baktı, Samancılar Sokak’taki domates, biber yetiştirdiği evden şimdiki eve taşınmasına üzüldü, ancak babam tren İstasyonundan geçmeyi sevmediği için şimdiki evi yaptılar. Her şeyde bir hayır vardır ama özellikle İzmir Atatürk Lisesi’ne ve Ankara Hukuk Fakültesi'ne hafta sonları pazar günleri dönmem gerektiğindeki sabahtan başlayan gözyaşları bizleri hep derinden olumsuz etkilemiştir, tek bu sebeple pazar günlerini hayatım boyunca sevmedim. Çok güzel yemek, börek, kurban kavurması yapan, misafirlerine sofrayı donatan annem bir defasında Ankara'dan İzmir'e  dönüş sırasında mola verdiğimizde sofraya koyduğu dolmaları mutfaktan tekrar geri dönüşünde göremeyince şaşırmıştı. Beş Ankara Hukuklu arkadaş o kadar acıkmıştık ki… Yaşlanmayı sevmeyen annem de rahmetli İbrahim dayım gibi Spor Toto hastasıydı, totoyu oynar, totocu Şerif Ahmet'e beni gönderirdi, yaşı hanesine de uzun yıllar 29 yazmıştı da ev komşumuz totocu rahmetli Şerif Ahmet abi "Vadi oğlum annene söyle de artık gerçek yaşını yazsın bak çıkarsa ödemezler" diyerek takılmıştı. Evet babam Soydan Dalkılıç'ı 5 Mart Perşembe yağmurlu bir günde kaybettik, Cuma günü sağolsun Banaz halkı ve dostlarımız yalnız bırakmadılar bizi, çok kalabalık bir törenle toprağa verdik, mekanı cennet olsun. O kadar derin izler bıraktı ki babam bizler de, şiirleriyle, cesaretiyle, örnek kişiliği, babacanlığı, sevecenliği, misafirperverliği, hoşsohbeti, yaşama sevinci ile her an aklımızda... Demiştik ya büyüklerimiz hafızamızdır, bizlerin henüz doğmadığı dönemlerde büyüklerimizin bildikleri kişilerle olayları ve anıları artık dinleyememek çok büyük bir eksiklik, tekrar söylüyorum büyüklerinizin kıymetini bilin sık sık başka kimseden öğrenemeyeceğiniz bilgi ve anıları mutlaka biriktirin.           Hayatlarının sonuna kadar bizlerle çok yakın olan, teyzelerimizin en yakını, baba ve eniştelerimizin en yakını, Sultan teyzemin dünürü haftanın 4-5 günü buluşulan komşularımız Rezzan teyze ile eşi Özkan Birgül amcayı, Sevim ve Ali Aras'ı da anılarımızın en önemli parçası olarak anmadan geçemem. Ayrıca dedemin eşi çocuklarının annesi Nazlı Samancı genç yaşta vefat ettikten uzun süre sonra evlendiği ve bize gerçekten anneannelik yapan akıllı ve olgun tavırları ile bizlerde iz bırakan Banaz'ın Yeşilyurt köyünden Ismahan Akkuş'u rahmetle anıyoruz…            Aslında başlıklar halinde yazabildiğim küçük anılar o kadar yoğun ve kapsamlı ki bu satırlara sığdırmak mümkün değil. Samancılar Sülalesi’nin mensubu olmakla onur duyuyoruz. Allah tüm geçmişlerimize gani gani rahmet eylesin, nice sağlıklı ve mutlu bayramlara ulaşmak dileğiyle selam ve saygılarımı sunarım. Bu arada yazının yazılması sırasında yanımda olan, beraber hazırlayarak anıları yaşamaya çalışan küçük kızım Serra Gülşah'ı da ayrıca ilgisi sebebiyle kutluyorum… Salı, 26.05.2020, Ramazan Bayramının 3. günü… H. Vadi Dalkılıç
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2020 - Salı

BÜYÜKLERİMİZ HAFIZAMIZDIR

         Hayatlarımızda yaşadığımız anılarımız bizlerde yaşadığı gibi bizleri çocuklarımıza anlatan bir hatıra defteridir. Bu yazı böyle bir amaç için yazılmıştır.
         Annemin babası Banaz ilçesinin Bahadır köyünden Banaz'a 1900'lü yılların başında gelerek İstasyon civarına yerleşen kereste tüccarı, hikayeleriyle ünlü Mehmet Samancı dedemin çocuklarından sadece annem sağ, diğer kendisinden büyük kardeşleri vefat ettiler, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Dedem Mehmet Samancı'ya, anneannem Nazlı Samancı'ya ve ahirete intikal eden tüm akrabalarımıza bu bayram günleri vesilesiyle Allah'tan rahmet diliyorum, hepsi çok renkli insanlardı, çok derin silinmez izler bırakarak ayrıldılar aramızdan. Samancı dedem ve Nazlı anneannemizin kabri yan yana Banaz'daki Uşak çıkışı mevkiindeki şehir kabristanında… Mekanları cennet olsun…
          Annem sürekli öksüz büyüdüğünü, kendisi 7 yaşında iken annesi Nazlı'nın kalp hastalığından vefat ettiğini, kendisini ablaları, ağabeyleri ve yengelerinin büyüttüğünü, özellikle de İbrahim dayımın eşi Atike yengemin çok emekleri olduğunu anlatır. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz Samancılar Sokak'ta dayılarım İbrahim, Ali, teyzem Fahriye (Filliyet)ler ile komşu olarak büyüdük, hayatımın en güzel yıllarıdır bu sokaktaki anılarımız. En büyük teyzem Cemile Torbalı'da yaşardı, dayım Ekrem gümrük memuru idi, Kuşadası ve İstanbul'da yaşadı, teyzem Sultan da eşi İsmail eniştemizin İş Bankası Müdürlüğü sebebiyle emekliliğe kadar Banaz dışında yaşadı, 1980'lerden sonra onlar da Banaz'daki ata evlerine yerleştiler. Teyzelerim ve dayılarımla çok anılarımız var ama bir ortak nokta var ki hiç biri hatır kırmadan yaşadılar, çok sevildiler, tekrar nur içinde yatmalarını diliyorum yüce Allah'tan…
         Teyzelerimden Cemile Bursalıoğlu Torbalı'da eşi Gültekin Bursalıoğlu ve çocukları ile yaşadı, geçtiğimiz yıl vefat etti, tek kelimeyle anlatılmaz yaşanır tabirinin uyduğu bir kişiydi, hayatımda gördüğüm en fedakar ve misafirperver insandı. Sabırlıydı, tabii ki bu gibi şeylerde eş ve çocuklar çok önemli, eşi eniştemiz Gültekin Bursalıoğlu aynı teyzem gibi o kadar fedakardı ki; Torbalı'daki evinin adı GÜLTEKİN PALAS olarak kaldı zihinlerde. Gültekin Palas denmesinin sebebi 1975 ve sonrasında çeşitli sebeplerle ve özellikle yaz ayında İzmir Fuarı’na giden Banaz'daki kardeşlerin fuar çıkışında 40 km. yakınlıktaki Torbalı'ya gecenin bir vakti gitmeleri, kalmaları, yazlıklarının imkanlarından da faydalanmalarıydı. Bundan hiç gocunmayan, hiçbir şekilde rahatsızlık duymayan kişilerdi. Bazen Torbalı'daki ve yazlıklarında balkona dahi yatak atıldığını, kalabalık çok neşeli kahvaltıları hatırlarım ve özlemle anarım. Teyzemin oğlu fedakar Raif abimiz ve teyze kızlarımız Nefise, Fatma ve Güliz de aynı derecede misafirleri büyük bir sabırla ağırlamışlardır, ne kadar teşekkür etsek azdır. Hele hele İzmir Atatürk Lisesi'nde eğitim almakta iken hafta sonları gittiğim Torbalı'daki teyzemin evinde akıl almaz bir rahatlık yaşadık, banyosundan hafta sonunda dönüşteki kurabiyelerin yapılarak çantama konmasına kadar yapılan iyilikleri ömür boyu dua etsem ödeyemem. Bu vesile ile tüm Bursalıoğlu ailesine tekrar teşekkür ediyorum, ayrıca teyzemin küçük yaşta vefat eden kızı Kadriye ablamıza da Allah'tan rahmet diliyoruz…
         Sultan teyzem sakinliği, sevecenliği, masumiyeti ile bir başka güzellikte teyzemdi, Her ne kadar eşi İsmail Küçükçelen eniştemizin İş Bankası müdürlüğü sebebiyle Turgutlu, Alaşehir, Anamur, Devrek gibi yerlerde yaşamalarına rağmen 1980'li yıllarda emeklilik ile Banaz'a yerleşmeleri, makas başındaki her taraftan güneş alan evlerindeki yaşamları çok kaliteli idi. İlk renkli televizyon ile yılbaşını onlarda yaşadık. Genç yaşta geçen yıl vefat eden dünya tatlısı Şahin abim, her zaman örnek olan Giray abim ve çok değerli Duygu ablamlı günlerimiz çok güzeldi. Teyzemin özellikle bayramlardaki ikramları çok kaliteli olurdu, mutlaka kaliteli çikolata ve kat kat yaptırılmış ev baklavası ısrarla ikram edilir ve çok rahat ettirilirdi misafirler. Lise ve üniversite yıllarımda İsmail eniştemizin verdiği bürokratik hayat derslerinden de çok şeyler öğrendik, tekrar rahmet diliyorum. İsmail eniştemin has adamı kardeşim Emrah'tı, Emrah bayram namazından sonra Pinokyo bisikletine biner hemen İsmail Enişte'ye gider ve en büyük harçlığı alırdı. Şimdi en ufak bir hüzün ve sevincimizde ilk aradığımız kişiler Giray abimiz ve Zeki abimizdir sağ olsunlar…                      
         Fahriye (Filliyet) teyzem hayatım boyunca en yoğun yaşadığımız teyzemdir. Samancılar sokaktaki dedemin verdiği bahçeli arsaya yapılan evlerimiz yan yanaydı. Filliyet teyzem hayatı boyunca sakin, sessiz, olgun kişiliği ile masum izler bırakmıştır herkeste. Hiç kimseye yük olmamış, incitmemiş, kendi halinde şakacı, misafirperver bir kişiliği ile mazlum bir anı bırakmıştır bizlerde. Haftanın 4-5 günü kardeşler arasındaki misafirliklerde çok güzel anılar bırakmıştır teyzelerimiz, hele hele asker daveti için tüm teyzelerimizin salçalı etler ve müthiş pilavlarla davetini ve tattırdığı lezzetleri unutamam, ne kadar dua etsem azdır. Rahmetle andığımız Şerafettin Pekşen eniştemiz Malatya’lı idi, kendisinde Malatya kültürü çok yoğundu, bizler kayısı pestilini, ev sucuk yapımını, misafir ağırlamanın püf noktalarını ondan öğrendik, yeniliğe açık ve cesur birisi idi. Sülalede ilk aracı, videoyu, tv’yi alan kişi olmuştur Şerafettin eniştemiz. 1970'li ve 80'li yıllarda  meşhur olan en büyük aile içi küçük kumar partileri genellikle onun evinde düzenlenirdi, o sigaranın meydana getirdiği duman altındaki oyun sırasındaki mimikleri unutmak mümkün değildir, tatlı sert disiplininden  korkardık ama sempatik adamdı, koyu Fenerbahçeli idi. Banaz'daki misafir ağırlamaya en uygun ortam olduğu için il dışından gelen misafirler genelde Fahriye-Filliyet teyzemin evinde kalırdı, hep bolluk içinde yaşadılar, rahmetle andığımız Kasap Ali’nin oğlu Ekrem abi kurban bayramlarında erkenden gelir hemen ilk kesilen kurban da eniştemin ve teyzemin kurbanı olurdu. Allah mekanlarını cennet eylesin... Teyze oğullarım Zeki, Ali, Nazlı ve Nesrin de aynı kültürle yetiştiler, hepsine teşekkür ediyorum. Teyzemin oğlu Ali küçükken çok hareketliydi, ben sakindim, dedem bayramlarda Ali'ye 2,5 TL, bana 25 kuruş verirdi, zira dedem kavgacı-hareketli çocuğu daha çok severdi.
         İbrahim Samancı dayım da çok farklı özellikte bir ağabeydi annemler için. Sakin görüntüsü altında disiplin yatardı, hiç hatır kırdığını görmedik, belediyede nikah memurluğundan emekliydi. Spor Toto hastalığı vardı rahmetli dayımda herhalde ondan da anneme geçti, annem hala sayısal loto, vs her hafta oynar ama tutturamazdı. Dayımın bir kutsi özelliği vardı ki çok işimize yarardı. Nedense eskiden ellerde siğiller çıkardı, annem hemen dayıma götürür, özellikle ayın hilal halinde iken dayım birtakım dualar eder, sureler okur ve sabahına çok ilginç şekilde siğiller geçerdi. Yengem Atike’nin de annemin anlattıkları ile hakkını ödeyemeyiz, zira anneannemiz vefat edince henüz 7 yaşında öksüz kalan annem Gülsen'i kardeşleri ile birlikte büyüten, annelik yapan Atike yengemizi rahmetle anıyoruz, mekanı cennet olsun. İbrahim dayımın çocukları genç yaşta kaybettiğimiz Ahmet abi, Mehmet abi de bizlere hep örnek oldular mekanları cennet olsun, her zaman genç kalan medeni ve Atatürk'çü düşünceyi bizlere aşılayan Refik abimize Allah uzun ömür versin bana ilk kitabı (Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler) alan Refik abinin kitabı güleryüzü ile verdiği anı unutamam, bizlere okuma aşkını aşıladığı için teşekkür ediyorum. Genç yaşta kaybettiğimiz en büyük destekçimiz Ekrem Gündüz eniştemizin eşi Ayten ablamız da sağduyulu ve kararlı kişiliği ile her zaman örnek olmuştur, Aynur ablamızı da sevgi ve saygıyla anıyoruz.
          Ali Samancı dayım da Samancılar sokaktaydı, tek katlı ahşap ve kerpiç, betonarme karışımı evimizde uyandığımızda sabah Ormancılık yapan zayıf  bedenli ama sağlıklı dayımın Jawa motosikletini çalıştırırken dar paçalı üniforma pantolonu aklımdan gitmez. Sakin ve içine kapanık sayılabilecek kişiliği altında müthiş bi zekası olduğu belliydi, içinde fırtınalar eserdi, bir defasında kızı Sevgi ablada gördüğüm ve bir bakana veya başbakana yazdığı mektuptaki edebi değer çok yüksekti, hayretler içinde kalmıştım. Banaz'ın ilk belediye başkanlarından Seyit Ahmet Kılınç'ın (Seydamat) kızı ile evli idi. Demirel'in has adamı olan Seydamat'ın kızı, politikacı ailede büyümüş olan yengemiz Saime de her zaman güleryüzle ve şakacı kişiliği ile bizi karşılamıştır, çocukları Sevgi, Sengül, Sami ve Selma da ayrı renk ve iyilikte kuzenlerimdir, selam ve saygılarımı sunuyorum.
         Ekrem Samancı dayım hayatım boyunca en az birlikte olma fırsatını bulduğum ama Kuşadası ve İstanbul'da Gümrük Muhafaza memuru olduğu için Banaz'a sık gelemeyen, fakat çok sevilen bir dayımdı. Hafızamdaki en son resmi babamla İzmir Atatürk Lisesi'ne gelmeleri, bahçe giriş kapısındaki ayaküstü görüşmelerimiz ve müthiş sevimli, karizmatik tebessümünü unutamam, çok yakışıklı olan Ekrem dayımı hep çok kaliteli kıyafetlerle; çocukları ve güzel eşi Calibe yengemiz ile birlikteki müthiş aile fotoğrafları ile anımsarım, Calibe yengemiz Kuşadası'ndan köklü bir ailenin kızıdır ve dayıma çok yakışan bir güzellikteki fotoğrafları albümlerimizdedir. Çocukları Günnur abla, ikiz erkek çocukları Erkut ve Korkut da sanatçı kişiliği ile ülke çapında sanatçı, sevilen ve takdir edilen kişiler olmuştur. Her hediye çok değerli ama Avukatlık büromuza bana ve kızım Gülgün'e en güzel hediyelerden biri Erkut'un çizdiği cübbeli karikatürlerimizdir. Bu arada rahmetle anacağım kişilerden biri de Calibe yengemizin babası Banaz'daki evimize misafir olarak gelmişti. Yanında hediye olarak zeytin getirmişti, sabah kahvaltısında bizlere zeytinin elle yendiğinde tadının ancak alınabileceğini, zeytini elle yememizi söylemişti, ben de yıllardan bu yana zeytini elle yemeye çalışırım, hakikaten lezzeti çok farklı geliyor, aynı şeyi kebap için de söylerler ve doğrudur da…
Eniştelerimiz, gelinlerimize ve çocuklarına da sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz…
          En son olarak annem Gülsen Dalkılıç kaldı. Annem ailenin en küçüğü, kendisi 7 yaşında öksüz kaldığından muhtemelen hayatı boyunca doya doya içten gülmedi. Ben hatırlamıyorum en azından, hep kaygılı, hep ağlamaklı, hep düşünceli. 5 Mart’ta kaybettiğimiz babam Soydan Dalkılıç'a ve Özay, Vadi, Tahsin ve Emrah adını verdikleri çocuklarına çok iyi baktı, Samancılar Sokak’taki domates, biber yetiştirdiği evden şimdiki eve taşınmasına üzüldü, ancak babam tren İstasyonundan geçmeyi sevmediği için şimdiki evi yaptılar. Her şeyde bir hayır vardır ama özellikle İzmir Atatürk Lisesi’ne ve Ankara Hukuk Fakültesi'ne hafta sonları pazar günleri dönmem gerektiğindeki sabahtan başlayan gözyaşları bizleri hep derinden olumsuz etkilemiştir, tek bu sebeple pazar günlerini hayatım boyunca sevmedim. Çok güzel yemek, börek, kurban kavurması yapan, misafirlerine sofrayı donatan annem bir defasında Ankara'dan İzmir'e  dönüş sırasında mola verdiğimizde sofraya koyduğu dolmaları mutfaktan tekrar geri dönüşünde göremeyince şaşırmıştı. Beş Ankara Hukuklu arkadaş o kadar acıkmıştık ki… Yaşlanmayı sevmeyen annem de rahmetli İbrahim dayım gibi Spor Toto hastasıydı, totoyu oynar, totocu Şerif Ahmet'e beni gönderirdi, yaşı hanesine de uzun yıllar 29 yazmıştı da ev komşumuz totocu rahmetli Şerif Ahmet abi "Vadi oğlum annene söyle de artık gerçek yaşını yazsın bak çıkarsa ödemezler" diyerek takılmıştı. Evet babam Soydan Dalkılıç'ı 5 Mart Perşembe yağmurlu bir günde kaybettik, Cuma günü sağolsun Banaz halkı ve dostlarımız yalnız bırakmadılar bizi, çok kalabalık bir törenle toprağa verdik, mekanı cennet olsun. O kadar derin izler bıraktı ki babam bizler de, şiirleriyle, cesaretiyle, örnek kişiliği, babacanlığı, sevecenliği, misafirperverliği, hoşsohbeti, yaşama sevinci ile her an aklımızda... Demiştik ya büyüklerimiz hafızamızdır, bizlerin henüz doğmadığı dönemlerde büyüklerimizin bildikleri kişilerle olayları ve anıları artık dinleyememek çok büyük bir eksiklik, tekrar söylüyorum büyüklerinizin kıymetini bilin sık sık başka kimseden öğrenemeyeceğiniz bilgi ve anıları mutlaka biriktirin.
          Hayatlarının sonuna kadar bizlerle çok yakın olan, teyzelerimizin en yakını, baba ve eniştelerimizin en yakını, Sultan teyzemin dünürü haftanın 4-5 günü buluşulan komşularımız Rezzan teyze ile eşi Özkan Birgül amcayı, Sevim ve Ali Aras'ı da anılarımızın en önemli parçası olarak anmadan geçemem. Ayrıca dedemin eşi çocuklarının annesi Nazlı Samancı genç yaşta vefat ettikten uzun süre sonra evlendiği ve bize gerçekten anneannelik yapan akıllı ve olgun tavırları ile bizlerde iz bırakan Banaz'ın Yeşilyurt köyünden Ismahan Akkuş'u rahmetle anıyoruz…
           Aslında başlıklar halinde yazabildiğim küçük anılar o kadar yoğun ve kapsamlı ki bu satırlara sığdırmak mümkün değil. Samancılar Sülalesi’nin mensubu olmakla onur duyuyoruz. Allah tüm geçmişlerimize gani gani rahmet eylesin, nice sağlıklı ve mutlu bayramlara ulaşmak dileğiyle selam ve saygılarımı sunarım. Bu arada yazının yazılması sırasında yanımda olan, beraber hazırlayarak anıları yaşamaya çalışan küçük kızım Serra Gülşah'ı da ayrıca ilgisi sebebiyle kutluyorum…
Salı, 26.05.2020, Ramazan Bayramının 3. günü…
H. Vadi Dalkılıç
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.